Patronlar da duysun: Mardin'de DEDAŞ'a edilen beddua Arş-ı Ala'ya ulaştı
Borç ve kaçak elektrik kullanımını bahane ederek elektrik kesintisine başvuran DEDAŞ, bölge halkına yönelik kolektif cezalandırma yöntemi uyguluyor. DEDAŞ'ın bu uygulaması ağır insan hakları ihlalleri içeriyor.
Hafta sonunu Mardin'de geçirdim. Kızıltepe ovasındaki köylerden geçtim. Bereketli ovadaki arazilerin yanı sıra dededen kalma toprağı yıllar sonra görme şansım oldu. Bostandan arabaya kavun taşımak, yakıcı akşamüstü güneşine rağmen keyifliydi. Bu arada dikkatimi çeken ilk şey, mısır ekiminin azlığı oldu. Geçen yıl bu vakitler toprak boy vermeye başlayan mısır sayesinde yemyeşildi. Son yıllarda mısır, hükümetin tarım politikaları nedeniyle, bölgede can kurtaran bir ürün haline gelmişti. O halde çiftçi, bu yıl neden mısırdan vazgeçti? Kime sorduysam şu ortak cevabı aldım: DEDAŞ. Mısır ve DEDAŞ meselesine geleceğiz ancak önce şu elektrik kesintisine değinmek istiyorum.
Mardin'in kırsal mahallelerinde elektrik kesintileri devam ediyor. Bu yeni bir şey değil, biliyorum. Dile getirmekten yorulduğumuz, sistematik bir şekilde süregelen bir zulüm yöntemi. Kimi mahallelerde 4, kiminde 8 saat sürüyor kesinti. Şöyle düşünün: Sabah uyanıyorsunuz ve gün boyunca elektriksiz kalıyorsunuz. 40 derecenin altına düşmeyen sıcakta serinlemek imkanı bulamıyorsunuz. Soğuk su içemiyorsunuz çünkü buzdolabı kesik elektrik yüzünden çalışmıyor. Hastanız varsa ve elektrikle çalışan bir cihaza ihtiyaç duyuyorsa işiniz daha da zor. Yıkanamıyorsunuz ve hayvanlarınız varsa su veremiyorsunuz. Elektrik kesintisi böyle vahşi, acımasız ve mahkemenin hukuksuz olduğuna hükmettiği bir cezalandırma yöntemi. DEDAŞ, tarımda kaçak elektrik kullanımının önüne geçmek için bu yönteme başvurduğunu açıklıyor. Ama elektrik kesintisi mağduru insanlar da şunu soruyor: "Ey DEDAŞ, bizim sulayacak tarlamız bile yok, bizi neden perişan ediyorsun?" DEDAŞ elbette bu soruyu duyuyor, mahkeme kararlarını görüyor. Ama kulağının üstüne yatıyor ve mahkeme kararına uymamak cüretini gösteriyor. Peki, DEDAŞ nereden buluyor bu cüreti? Bunun cevabını da yörede yaşayan halk veriyor: "Çünkü hükümet DEDAŞ'ı destekliyor.", "Çünkü hükümet, 'Nasılsa oy vermiyorlar, bu ceza onlara müstehaktır' diyor.", "Çünkü sarayda yaşıyorlar ve bu eziyeti görmek istemiyorlar.", "Çünkü biz Kürt'üz."
* Ben Mardin'e gitmeden bir gün önce Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından Kızıltepe'de "tarım mitingi" düzenlenmiş ve DEDAŞ, Kürtlerin nefretle andığı Dehak'a benzetilmişti. Mitingden önce elektriklerinin 4 saat kesildiğini belirten bir mahalleli, mitingden sonra kesintinin 6 saate çıktığına dikkat çekti. Yarı şaka dediğine göre DEDAŞ, "Siz misiniz miting yapan, alın size 2 saat daha ceza" demiş. * Mardin'den döndüm ve DEDAŞ'ın trafo sökmesini engellemek için kadınların elektrik direğine tırmandığı haberi peşimden geldi. DEDAŞ, bilindiği gibi, kolluğun gücünü arkasına alarak gidiyor kırsal mahallelere. Trafoların sökülmesine direnen mahalleli ile askerler karşı karşıya geldi, biber gazı sıkıldı, kadınlar trafonun sökülmesini engellemek için elektrik direğine tırmandı. Halbuki elektrik, günümüz koşullarında en temel haklardan biridir. Bu nedenle DEDAŞ'ın uygulamaları ağır insan hakları ihlalleri içeriyor. Borç ve kaçak kullanımı bahane ederek kolektif cezalandırma yöntemini uygulayan DEDAŞ, binlerce insanı adaletsizce mağdur ediyor. Mardin'de yurttaşların DEDAŞ ile imtihanı yıllardır bu şekilde devam ediyor. Aslında epey direndiklerini söylemek mümkün ancak hükümetin meseleyi çözmek için kılını kıpırdatmadığını da görüyorlar. Bu yüzden bedduadan medet umuyorlar. Patronlar da duysun, DEDAŞ'a edilen beddua Mardin'den arşa ulaştı. Ve Mardinliler, DEDAŞ'ın uygulamaları yüzünden, önemli bir gelir kaynağı olan mısır ekiminden vazgeçmiş görünüyorlar.
* Bunlar benim izlenimlerim. Ancak Mardin'de mısır ekimindeki gerilemenin nedenlerini Mardin Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erdal Damar'a sordum. Damar, çiftçinin mısır ekiminden vazgeçme nedenini, "En önemli sıkıntı DEDAŞ terörüdür" diyerek özetliyor. Damar, "DEDAŞ bakım adı altında elektrik kesintilerini 6-12 saat arasına çıkararak çiftçileri üretim yapamaz hale getirdi. Borçlu denilen abonelere asılsız, fahiş faturalar göndererek çiftçiyi üretemez duruma getirmiştir" dedi.
* Mardin sanayisinin tarım üzerine kurulduğunu belirten Damar, "Bugün Kızıltepe coğrafyasında hangi ürünü ekerseniz ekin, ister sebze ister tahıl olsun, bunun için su gerekiyor. Ancak bu şartlarda üretim yapmak imkansız hale getiriliyor" diye konuşuyor.
* Mısır üretimi yapılmayınca çiftçi ve ülke ekonomisi nasıl etkilenir? Damar, bu soruyu şöyle yanıtladı: "Kızıltepe'de yaklaşık olarak 400 bin dekar alanda mısır ekimi yapılıyor ve bu arazilerden yaklaşık olarak 350 bin ton verim elde ediliyor. Derik'te yaklaşık olarak 220 bin dekar mısır ekiliyor ve yaklaşık 185 bin ton verim elde ediliyor. Bu sene ise yüzde 60 oranında ekim alanı azaldı. Bu da iki ilçemizde yaklaşık 400 bin dekar alanda mısır ekiminin yapılmaması ve dolayısıyla yaklaşık 350 bin ton mısır üretimi olamayacak anlamına geliyor. Bu iki ilçemizde 350 bin ton mısır üretiminin olmaması, yaklaşık olarak 3 milyar TL'lik bir ekonomik döngü sıkıntısı yaşamlarına neden olacaktır." * Kızıltepe Ovası'nda su, DEDAŞ ve düşük ürün fiyatları gibi faktörler nedeniyle çiftçilerin mısır ekiminden kaçınmasının, kısa ve uzun vadede çeşitli olumsuz etkilere yol açabileceğine dikkat çeken Damar, sorunu şu başlıklar altında sıraladı: "Çiftçiler üzerindeki etkileri ciddi olacak çünkü gelir kaybı yaşanacak. Mısır gibi değerli bir tarımsal ürünün ekilmemesi çiftçilerin gelirinin azalmasına neden olacak. Bu durum, aile geçimini sağlama ve tarımsal faaliyetlerini sürdürme konusunda zorluk yaşamalarına neden olacak. Çiftçi borçlarını ödemekte güçlük çekecek. Ekim yapmadıkları dönemde mali sorunlarla karşılaşabilir, kredi veya borçların geri ödenmesi konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Bölge ekonomisi üzerinde de etkiler olacaktır. Mesela istihdam kaybı yaşanacak. Tarım sektöründeki faaliyetlerin azalması, bölgede tarıma dayalı işlerde çalışanların işsiz kalma riskini artırabilir. Mısır üretiminin azalması, yerel ticaret dengesini ve tarımsal ürün ticaretini etkileyebilir. Bu durum, bölgenin ve ülkenin dış ticaret dengesine olumsuz yönde yansıyabilir. Meselenin bir de uluslararası kısmı var. Türkiye, mısır gibi ürünleri ihraç ederek dış ticaret gelirleri elde eder. Kızıltepe gibi bölgelerde mısır üretiminin azalması, ülkenin dış ticaret gelirlerini etkileyebilir ve ithalata bağımlılığı artırabilir."
* Ülke genelinde tarım politikalarının revize edilmesi gerektiğini ifade eden Damar, özellikle su kaynaklarının yönetimi ve tarımsal üretimde verimliliği artırmaya yönelik politikalara önem verilmesini istedi. Damar, "Kızıltepe Ovası'nda çiftçilerin mısır ekiminden kaçınması bölge ekonomisi üzerinde çeşitli olumsuz etkilere neden olurken, ülke ekonomisi açısından da tarım gelirlerinde ve dış ticaret dengesinde değişikliklere sebep olabilir. Bu durum, yerel ve ulusal düzeyde tarım politikalarının gözden geçirilmesini ve sürdürülebilir tarımsal üretimi destekleyecek adımların atılmasını gerektiriyor" diye konuştu. * Birbirine bağlı iki soru daha sorduk, Mardin Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erdal Damar'a. Elektrik ve buna bağlı olarak su sorunu Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) bölgeye gelmesiyle çözülür mü? Erdoğan hükümetlerinin de vaatleri arasında yer alan GAP, neden Kızıltepe’ye ulaşamıyor? Damar, şöyle cevapladı: "Üreticilerimiz yaklaşık olarak 400-500 metrelerden su sondajları sayesinde üretim yapabilmektedir. Bu da yeraltı sularının gittikçe azaldığı anlamına geliyor. Eğer GAP tam anlamıyla faaliyete geçerse sondajlarda azalma meydana gelir ve zamanla yeraltı sularımızda artmalar gözükecektir. GAP'ın Kızıltepe'ye bir türlü gelememesinin bir politika sonucu olduğu apaçık ortadadır, bu siyasi bir kararın sonucudur. Suyun ticarileştirilmesi, göçle insansızlaştırma ve diğer uygulamaların hepsi politiktir ve bunların yine politik bir yöntemle tartışılması ve toparlanması lazım." * Ezcümle, DEDAŞ kaçak elektrik kullananları, borcunu ödemeyenleri cezalandırmakla yetinmiyor. Borcu olmayanları da cezalandırarak, bölge halkının tamamına zulm ediyor. Ancak, Damar'ın da işaret ettiği gibi, bununla da yetinmeyerek ülke ekonomisine de darbe vuruyor. Bu duruma hükümet kanadında yer alan bölge milletvekillerinin mahcup sessizliği de manidar. Oysa DEDAŞ'ın düşmanca uyguladığı cezalandırma yöntemine itiraz, sadece muhalefet partilerinin işi olmamalı. Muhtemel ki icazet almadan mağdurun yanında durmak cesaretinden, ferasetinden, duyarlılığından bir şekilde mahrum bırakıldılar. O halde bir kez daha soralım: DEDAŞ bölge halkını topyekun cezalandırma cüretini nereden, kimden alıyor?