Pedalınıza umut bağladım

Türkiye bisikleti için yeniden hayal kurma zamanı. Büyük yıldızlar 10-17 Nisan’da Türkiye’de olacak. Ama daha önemlisi daha fazlası için en azından benim umudum var artık. Ve umut tek kişilik bir umut değil. İyi ekip ve liyakatin bu topraklarda hala var olduğunu görmenin ümidi.

Onur Salman salmanonur@gmail.com

Ne kadar zor değil mi bu bugünlerde ‘Güzel şeyler de oluyor’ diyebilmek. Ama oluyor bazen. Tour of Turkey gibi. Peki, bayram değil seyran değil nereden çıktı bu bisiklet ve Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu demeyin. Aslında bu yazıyı çok önceden yazmam lazımdı. O sebeple bir özür bir de teşekkür niteliği taşıyacak bu yazı.

Aslında bu yazının yazılması gereken tarih 3 Kasım’dı. Çünkü Türkiye’de liyakate inanan insanlar olarak bu tarihte bir anlamda iade-i itibarı yapılan Emin Müftüoğlu’nu tebrik etmem gerekiyordu. Peki kimdir Emin Müftüoğlu? Tek adamlıktan bıkmışken neden koca bir Tur’u bir insan üstünden okumaya yöneliyorum?

Her şeye en baştan başlayalım. Türkiye’de bisiklet tarihi oldukça eskilere dayanıyor. Müsabıklık olarak bile Cumhuriyet ile yaşıt bir spordan bahsediyoruz. Henüz çok genç bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti, 1928 yılında bisiklet takımıyla Olimpiyat Oyunları’na katılım bile sağlamıştır. İşte ilki 1963 yılında yapılan Türkiye Bisiklet Turu’nun da temelleri bu senelerde atıldı. Talat Tunaçalp’in Olimpiyat 8.’liğine kadar da bu temeller sağlamlaştırıldı. Yani her kim ki size bu topraklarda bisiklet kültürü yok derse gülün geçin.

Tunaçalp, daha sonradan oturduğu Bisiklet Federasyonu başkanlığı koltuğunda bu temellerin üzerine halen devam etmekte olan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nu kurguladı.

Ama ne olduysa ‘modern’leştiğimiz dönemde oldu. Bisiklet adım adım gücünü yitirdi. Bisikletçi çıkaramaz, 1949 yılında bile sahip olduğumuz veledroma şu an sahip olamaz duruma geldik. Türkiye Bisiklet Turu ise bölgesel olmaktan bile uzaklaştı. Adını sanını sadece muhataplarının bildiği bir hale gelmişti.

TEK KİŞİLİK ŞOV DEĞİL 

Sonra Türkiye bisikletine yine bir haller oldu. 2004 yılında Emin Müftüoğlu, ilk kez Türkiye Bisiklet Federasyonu’nun başkanı seçildi. O günün tarihine gidildiğinde aslında bu seçimin çok da büyük bir haber değeri yoktu. Ama bugünden bakınca çok. Zira Müftüoğlu, doğru başkan doğru ekip ile neler yapılabileceğini gösterdi. Öncelikle bir marka yaratılması gerekiyordu. Ve zaten elde aslında büyük bir marka vardı: Tour of Turkey. O zaman bunun üstüne gidilmeliydi. Dedim ya tek adamlık bir iş değil bu. Ekibi doğru kuramazsanız, tek kişinin liyakati de bilgisi de tutkusu da yetmez.

İşte o dönemdeki Emin Müftüoğlu ve Abdurrahim Açıkalın önderliğindeki 'doğru', 2 yıl içinde Tur’u Uluslararası Bisiklet Birliği’nin (UCI) prestijli turnuvalar yolundaki ilk adımı olan 2.2 kategorisine yükseltti. 2008’de bir adım daha atan Tur, zirvenin bir adım gerisine ise 2010’da çıktı. Tur, dünyada hatırı sayılır bisiklet yarışlarından biri olarak algılanmaya başlamıştı. Gerek Türkiye’nin güzellikleri gerekse de düzlük tırmanış dengesinin çok iyi kurulmasıyla ilerleme devam etti. Artık dünyanın en önemli bisiklet takımları Türkiye’ye geliyordu. Bisikletçiler özellikle de sprinterler, Dünyanın en önemli 3 bisiklet turundan biri olan İtalya Bisiklet Turu’na Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’na katılarak hazırlanıyorlardı. Peki her şey bu kadar iyi giderken, sistem düzgün kurulmuşken, Tur’un bir kimliği oluşmuşken ne oldu?

SİYASETİN GÖRÜNMEZ ELİ

Tabii ki siyasetin görünmez eli devreye girdi. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu üzerinden bir savaş başladı. Ne yarış direktörünün kim olacağı kaldı ne de çekimini kimin yapacağı. 2016’daki federasyon başkanlığı seçimi olayın ne kadar siyasileştiğini de gösterdi.

Seçim öncesi Emin Müftüoğlu’na Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu tarafından 6 ay hak mahrumiyeti cezası verildi. Ki Merkez Ceza Kurulu tarafından verilen ceza aslında 2 aydı. Ceza 6 aya çıkınca Müftüoğlu'na aslında bir anlamda seçimden (seçime girse de) el çektirilmiş oldu.

2008’den beri hızla büyüyen Tur da bu seçimden yeterince etkilendi. UCI Dünya Turu kategorisine kadar yükselen Türkiye Bisiklet Turu hızla geriledi. Önce Dünya Turu takımlarının ilgisini, sonra rotasını sonra da Dünya Turu apoletini kaybetti.

Geri gidiş öyle hızlıydı ki 2019 yılında bu satırlarda “Korkarım ki önce Dünya Turu kapsamı ile ilgili sıkıntı yaşayacağız, sonrasında da kabuğuna çekilmek durumunda kalacak TUR’umuz. Umarım bunlar benim kötümserliğimden ileri geliyordur. Umarım benim gördüğüm olumsuzluklar, aslen olumsuzluk değildir. Ve umarım TUR geleneği elimizden kayıp gitmez” demiştim.

CHRİS FROOME GELİYOR

İşte yeniden umutvar olabiliriz. Zira Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’na basamakları adım adım çıkartan Emin Müftüoğlu bu kez yeni ama yine doğru bir ekiple Federasyon Başkanı seçildi. Etkisini de hemen gösterdi. Bu sene 57.’si düzenlenecek Tour of Turkey yeniden Dünya Turu takımlarının ilgisine mazhar oldu. Tur’da bu sene 14 ülkeden 25 takım ve 175 sporcu yarışacak. Geçen sene 3’e kadar düşen Dünya Turu Takım sayısı 7’ye çıktı. 2013’te Fransa Bisiklet Turu’nda En iyi Tırmanışçı (Dağların Kralı) mayosunun, 2014’te İtalya, 2016’da da İspanya Bisiklet turlarının şampiyonluğunun sahibi Nairo Quintana, 2020 Fransa Bisiklet Turu’nun puan mayosunun yani aslında dünyanın en iyi spinteri unvanının sahibi Sam Bennett, kariyerinde 4 Fransa Bisiklet Turu, 2 İspanya Bisiklet Turu ve 1 İtalya Bisiklet Turu şampiyonluğu bulunan Chris Froome’un bu topraklarda yarışacak olması bile başlı başına büyük iş.

Ezcümle Türkiye bisikleti için yeniden hayal kurma zamanı. Büyük yıldızlar 10-17 Nisan’da Türkiye’de olacak. Ama daha önemlisi daha fazlası için en azından benim umudum var artık. Ve umut tek kişilik bir umut değil. İyi ekip ve liyakatin bu topraklarda hala var olduğunu görmenin ümidi.

Tüm yazılarını göster