Pembe Üçgen’den trans aktivist Demet Yanardağ: Trans mülteci olmak iki kez öteki olmak demek!

Siyah Pembe Üçgen’den trans aktivist Demet Yanardağ ile İzmir’e göç etmek zorunda kalan trans mülteci ve sığınmacıların barınma, sağlık ve çalışma problemlerini konuştuk: "Trans mülteci olmak iki kez mülteci olmak demek!"

Abone ol

İZMİR - Türkiye’yi yıllardır ara durak olarak kullanan İranlı mültecilerin yaşadıkları, son dönemlerde ülkelerindeki iç savaş sebebiyle gelen Suriyeli trans sığınmacı sayısının da artması ile daha çok görünür hale geldi. Göç İdaresi tarafından küçük şehirlere yerleştirildiğini öğrendiğimiz trans mültecilerin bu şehirlerde kendileri için yaşam koşullarının imkansızlığı sebebiyle başka yollarla metropollere tutunmaya çalışması, yaşadıkları en temel sorunlardan sadece biri.

Pembe Üçgen'den trans aktivist İzmir'de yaşayan trans mültecileri anlattı...

'BUNUN CEVABI YOK'

Yıllardır kimlik mücadelesi veren bir trans aktivist olarak özellikle İzmir yerelindeki trans komünitesine oldukça hakimsiniz. Son dönemde İzmir’e gelen trans mülteci sayısındaki artışı neye bağlıyorsunuz?

Genel olarak mültecilerin Göç İdaresi’nin pilot bölge adını verdiği kentlere gönderilmesi, özellikle trans mülteciler için son derece vahim sonuçlar doğuruyor. Öyle ki pilot bölge sayılmayan metropollerde yaşamaları gerekirken, adeta halk baskısına uğramaları için daha küçük şehirlere gönderiyorlar. Bu şehirler arasında Manisa'da var. Manisa’ya gönderilen mülteci transların bu şehirde yaşamaları, iş ve ev bulmaları imkansız bir durum. Bu yüzden en yakın metropol olan İzmir’de yaşayıp haftada bir kez Manisa’ya imza atmaya gitmek durumunda kalıyorlar. İşte İzmir’deki trans mülteci artışının arkasındaki temel neden budur. Maalesef İl Göç İdaresi bu durumu fark etmiş ki imza günlerinde İzmir’e geri dönmeye çalışan mültecileri polis ve jandarma baskısıyla Manisa’da tutmaya çalışıyor. İzmir-Manisa arası dolmuşlarda sürekli kimlik kontrolü yapılıyor. Mültecilere tren bilet satışı yapılmıyor, öyle ki minibüs şoförleri bile tehdit ediliyor. Bunları bana her hafta imzaya giden trans mülteciler anlatıyor. Evi, işi olmayan bir şehirde bir trans neden kalsın ki? Neden arası yarım saat olan bir şehre bile gidemesin? Bunun cevabı yok maalesef.

'KÜLTÜRLERİNDE SEKS İŞÇİLİĞİ OLMADIĞINDAN DOLAYI...'

Toplum tarafından gördükleri baskıdan ötürü trans bireylerin iş alanlarının ve iş imkanlarının çok kısıtlı olduğunu biliyoruz. Özellikle kültüründe seks işçiliği olmayan İran’dan gelen trans mülteciler bu durum karşısında ne yapıyorlar?

İranlı transların birçoğu donanımlı, iki üç dil bilen meslek sahibi insanlar. Öyle ki aralarında mühendis, öğretmen, yazılım uzmanı gibi birçok meslek dalından olanlar var. Kültürlerinde seks işçiliği olmadığından hayata tutunmak için başka işler yapmak zorundalar. Ama işin kötü yanı Türkiye’de trans mülteciler için başka iş yapacak alan yok. Burada çalışma izinleri olmadığı için birçoğu ya temizlik işlerinde ya da lokantalarda bulaşıkçı olarak çok düşük ücretlere çalışmak zorunda kalıyorlar.

Her ne kadar seks işçiliği yapmadan yaşamaya çalışsalar da toplumumuzun erkekleri pek rahat bırakmıyor maalesef. Bir kafeteryada çay kahve dağıtan trans mülteci arkadaşım, sürekli erkekler tarafından telefon numarasının istendiğini, bu durumu patronuna söylerse kovulmaktan korktuğu için hep yanlış numaralar verdiğini söylüyor. Öyle vahim bir durum ki, tacize uğruyorsunuz ve bir de sanki siz suçluymuşsunuz gibi bunu gizlemek durumunda kalıyorsunuz. Bu ülkede trans olmak öteki olmak demekse, trans mülteci olmak iki kez öteki olmak demektir.

'HİÇBİR ŞEY BELLİ DEĞİL'

Ülkelerindeki savaş ortamından kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeliler arasında da pek çok trans birey var. Burada Suriye’deki hayatlarından farklı olarak ne gibi zorluklar yaşıyorlar?

Mültecilik başlı başına bir statüdür ve Suriyeliler bu ülkede mülteci statüsünde değiller. Suriyelilere misafir adı altında hayali bir isim uyduruldu ve sonlarının ne olacağı hiç belli değil. Savaş bitince geri mi gönderilecekler? Yoksa bu ülkede çektikleri sıkıntılar nedeniyle kendileri mi gidecekler? Ya da bazılarının korktuğu gibi misafirlikten ev sahipliğine mi geçecekler? Hiç bir şey belli değil. Suriyeliler ile ilgili de çok farklı deneyimlere sahibim; memleketinde çok varlıklı olanların burada çok zor duruma düştüklerine de şahit oldum. Memleketindeki varlığın bir kısmını Türkiye’ye getirerek kuyumcu dükkanı açanlara da şahit oldum. Maddi durumu iyi olanlar burada ev sahibi de olabiliyor fakat tapuda isim hakları bulunmadığı için Türkiye vatandaşlarının üzerine bu evleri almak durumunda kalıyorlar. Maddi imkanı olmayan Suriyelilerse, yıkılmaya yüz tutmuş evlerde hiç de insani olmayan koşullarda yaşamak zorunda ve yine çok düşük ücretlere günlük 12-14 saat gibi sürelerle çalışmak zorunda kalıyorlar.

Türkiye’ye gelen trans mülteciler cis-heteroseksüel mülteciler tarafından da ayrımcılığa maruz kalıyorlar mı?

Maalesef ayrımcılık her yerde mevcut, bu nedenle kendi aralarında da birbirlerini ötekileştirebiliyorlar. Özellikle İranlı, Iraklı, Afgan trans mülteciler, imza günlerinde oluşan uzun kuyruklarda sıkça hemşerileri tarafından tacize maruz kalabiliyor. Trans oldukları için Amerika ve Avrupa’ya yerleştirilme kararının daha erken alınacağı gibi bir algıya sahip olan heteroseksüel mülteciler tarafından sıkça 'beni de Amerika’ya aldır, gel evlenelim' gibi ısrarlar duymaları kuvvetle muhtemel hale geliyor. Tabii reddedince başlarına neler gelebileceği malumunuz (erkek şiddeti).

'GEÇİŞ SÜRECİ İMKANSIZ BİR HAL ALIYOR'

Trans geçiş süreçleri devam eden bireyler yeterli sağlık hizmeti alabiliyor mu? Bununla ilgili nasıl bir prosedür izleniyor?

Suriyelilerin aksine diğer ülkelerin vatandaşı olan mülteciler maalesef hiç bir sosyal hakka sahip değiller. Herhangi bir hastaneye gittiklerinde ücret ödemek zorundalar. Türkiye’de geçiş süreci çok uzun bir süreç gerektirdiği ve aylarca hastaneye gitmek zorunda oldukları için bu maddi yükü kaldıramayıp süreçlerini askıya alabiliyorlar. Bir mülteci transın geçiş sürecini ülkemizde tamamlaması için oldukça güçlü bir maddi kaynağı olması gerekli. Kendi ülkesinden öldürülme korkusu ile kaçan bir transın da böyle bir maddi kaynağı olamayacağı için geçiş süreci imkansız bir hal alıyor maalesef.

.

'ŞİDDETE DAHA AÇIK KONUMDALAR'

Farklı yerlerden gelen mülteci veya misafir statüsündeki translar Türkiyeli translardan destek görüyorlar mı? Gerek gündelik hayatta gerek çalışma hayatında olsun Türkiyeli translarla bir dayanışma ağı var mı? 

Her insanın iyisi kötüsü vardır derler. Bu durum tabii translar için de geçerli. Kalacak yeri olmayan trans mülteciye evini açan, barınma sağlayan translar da var. 'Nerden geldiyseniz oraya gidin' diyen translar da var. Transların, mültecilere bakış açısı da Türkiye’nin genel profilinden çok farklı değil. Kabullenip bağrına basan trans kadınları tebrik ediyorum. Türkiye’deki trans kadınlar eğitimden sağlığa ve istihdama kadar her alanda dışlandığı için çok fazla görünür olmamaya çalışıyor ve seks işçiliği yapmak durumunda kalıyor. Fakat mülteci transların çoğunun hem kültüründe seks işçiliği yok, hem de polis tarafından yakalanırlarsa sınır dışı edilip ülkelerinde idama kadar gidecek bir süreç yaşama riskleri var. Bu yüzden çok düşük ücrete çok uzun çalışma koşullarında çalışmak ve paraları olmadığı için toplu taşıma kullanmak veya sokakta yürümek, sosyoekonomik durumu kötü olan mahallelerde yaşamak zorundalar. Bu nedenle şiddete daha açık bir konumdalar.

Peki tüm bunların yanında sosyal ve romantik hayatları nasıl?

Hangi koşulda olursa olsun her insan sevmek, sevilmek ister. Her insan güvenle yaslanacağı bir omuz arar. Trans mülteciler için de durum bu. Sevilmek, güvenmek istiyorlar fakat birçok erkeğin sadece cinsellik beklediği için kendilerine yanaştıklarının da farkındalar. Bizler kadar rahat ve fırtınalı olmasa da aşkları da var tabii! Sevgilileriyle aynı evi paylaşan ve bu zor hayatı beraber omuzlayan mülteci translar da hayli fazla. Genellikle aşklarını da kendileri gibi mülteci statüsünde olan hemşehrileriyle yaşıyorlar. Bu duruma neden olan birçok etken var. Sanırım aynı kültürden gelen, aynı dili konuşan, aynı durumda olan ve aile baskısı olmadan birbirlerini bulan insanların aşkı daha çok anlamlı oluyor.