Müjdeler olsun, Bursa’nın ardından Malatya’da da ‘pembe trambüs’
yeni eğitim öğretim döneminde seferlere başlıyormuş. Büyükşehir
Belediye Başkanı Ahmet Çakır, “Bununla ilgili üniversite
öğrencileri bir kampanya başlatmışlardı. Bizler de bu talebi
dikkate aldık ve bir çalışma başlattık. İnşallah iki trambüsü
sadece bayan yolcularımıza yönelik hizmete sokacağız. Trambüsler
ilerleyen günlerde hizmete girecek” ifadelerini kullanmıştı. O
günler gelmiş çatmış.
‘Bayan’ ya da ‘hanım’ yolcular için özel olarak gündeme gelen
‘pembe trambüs’lere kadın olarak itiraz etmek bedelli bir
gereklilik. Gereklilik, zira erkekler tarafından şiddet, taciz,
tecavüze uğrayan, öldürülen kadınların aylık çetelesi tutuluyor bu
ülkede. Ataerkinin en görünür yanını bahane ederek, güya kadınları
korumayı hedefleyen bu sistem, daha fazla erkek şiddetine zemin
hazırlamaktan öte bir işe yaramayacak. Bedelli, zira pembe
taşıtları kullanmayan kadınlara olası bir saldırı halinde bunu göze
aldıkları söylenebilecek. Üzerine kostüm çeken zanlılara iyi hâl
indirimi, saldırı mağduru kadınların dedikleri/ettikleri bir şey
öne sürülüp ağır tahrik, hafifletici sebep üretilen bir yer
burası.
Bursaray istasyonlarında “Bayan yolcularımıza öncelikli vagon!”
yazan levhalar kapı girişlerine yerleştirildiğinde Bursa Kadın
Platformu “Tecrit değil, insanca ulaşım istiyoruz” diyerek,
uygulamanın kaldırılması için şikâyette bulunmuştu. Çünkü getto
savunmak ‘gözden ıraklık’ içerir. Kadın, LGBTİ, çocuk, yaşlı,
engelli, farklı etnik, dini kimlikten insanların topluca bir arada
ve ‘dışarıdan uzak’ yaşaması faşizmin sesidir. O yüzden
cinsiyetçilik, faşizm, aşırı dincilik, militarizm birbirinden
beslenir ve topyekûn mücadele gerektirir.
Geldiğimiz noktada taciz ya da tecavüze uğrayan kadınların önce
bu taciz ya da tecavüze mahal verecek bir kılık kıyafet, hâl
hareket içinde olmadıklarını kanıtlamaları gereken bir düzenden
bahsediyoruz. Yani ikinci bir taciz/tecavüzden. Ne yasa ne uygulama
kadınlardan yana. O yüzden her noktadan dayanışmalı hak arayışı
kaçınılmaz.
'DEFOLUN GİDİN!'
Dayanışmalı hak arayışlarından biri oyuncu Sibel Kekilli’den
geldi. Bir süredir sosyal medya üzerinden kendisine gönderilen
taciz ve tehdit mesajlarına kişisel Instagram hesabı üzerinden
isyanını şöyle dile getirdi:
“Her şeyden önce, hepinize güzel desteğiniz için çok teşekkür
ederim. Beni cesaretlendiriyorsunuz. Sevginiz için teşekkürler.
Çoğunluğu Türk halkından olmak üzere, hesabımdaki nefret içerikli
mesajlara ilk ve son defa vereceğim cevabım aşağıdadır.
Tehditlerinizi, istismarlarınızı ve iğrenç cinsel içerikli
mesajlarınızı daha fazla tolere etmeyeceğim. Kendinizi Müslüman
olarak tanımlayıp başka insanlara, özellikle kadınlara ya da
dinlere saygı duymuyorsunuz. Bağnaz, ikiyüzlü, nefret ve haset
dolusunuz. Size acıyorum! Defolun gidin! Lütfen hesabımı takip
etmeyi bırakın!”
Son olarak fenomen dizi Game Of Thrones (Taht Oyunları)
dizisinin üçüncü sezonunda canlandırdığı Shae adlı karakterle
gündeme gelen Sibel Kekilli, 2004’te Fatih Akın’ın Duvara Karşı
filmindeki rolüyle ödül üstüne ödül almış ve dünya kamuoyunca
tanınır hale gelmişti. Eğitim hayatının ardından bir atık tesisinde
çalışan, satış ve promosyon elemanlığı, temizlikçilik, gece kulübü
müdürlüğü yapan Kekilli, bir dönem oynadığı porno filmler üzerinden
sık sık tacize uğradı. Ama bu kadar basit değil. Bu saldırılarda
Kekilli’nin ve Akın’ın Almanya’daki Türkiyeliler prototipinden
beklenen şekilde bir milliyetçilik sergilememelerinin, ifade
ettikleri muhalif görüşlerin de payı büyük. Kâr amacı gütmeyen
kadın hakları kuruluşu Terre des Femmes bünyesinde, Müslüman
ailelerde kadına karşı şiddetin durdurulması için çalışan Kekilli,
bedeni ve hayatıyla barışık bir kadın olarak düşlediği gibi bir
dünya için mücadele ediyor.
HER TARAF DEĞİL BİR TARAF
Bulunulan konuma göre anında tepkinin önemi ABD'nin Boston
kentinde "alt-right" (alternatif sağ) adı verilen ırkçı grupların,
"ifade özgürlüğü" buluşmasına on binlerce antifaşistin
protestosuyla da görüldü. Virginia eyaletinin Charlottesville
kentinde geçtiğimiz hafta, beyazların üstünlüğünü savunanların
gösterisi sonrasında bir ırkçı arabayla antifaşistlerin eylemine
saldırmış, 32 yaşındaki Heather Heyer ölmüş, 19 kişi
yaralanmıştı.
Yerel ırkçılık karşıtı grupların çağrısıyla düzenlenen protesto
eylemine 40 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor. Bu tepki anlık
bir patlama değil. Yerel örgütler on yıllardır kendi bölgelerindeki
ırkçı, faşist eylemlere karşı teyakkuzda. Anında ve yerinde
tepkinin gerekliliğine inanıyorlar. İş çığırından çıkıp önü
alınamaz hale gelmeden önce…
Charlottesville'deki saldırıda "her tarafı" suçlayan ABD Başkanı
Donald Trump ise yine ırkçılardan yana tutum alarak "Öyle görünüyor
ki Boston'da çok sayıda polis karşıtı ajitatör var" şeklinde tweet
attı. Irkçılığın adını koymakta zorlanan, zira kendisi de
farklıların eşit şekilde birlikte yaşaması gereğinden, insan
onurundan bihaber Trump’ın kadına yönelik bakışı ve seceresiniyse
hatırlatmaya bile gerek yok.
Pembe vagonlardan kara birliklere her şey önce adının konmasını,
sonra da aşağılamalar ve ayırımlar üzerinden bir hayat
istemiyorsak, başka türlüsü için birlikte davranmayı gerektiriyor.
Çünkü dünyanın cenneti de cehennemi de bizden başkası değil.