Pervasız, 'terörist' bir maçtı

Ben yalancısıyım, geçen gün Uğur Meleke söyledi. Klopp’un yardımcılarından biri şöyle söylemiş: "Biz antrenmanda, defansı rakip yarı sahaya yerleşmemiş takımın attığı golü gol olarak saymıyoruz."

Ali Fikri Işık polesar@hotmail.com

56.dakikada Mane’nin asisti Keita’nın kafa vuruşu, Liverpool golü olarak tabelaya yazılmadan önce, her iki takım, sahanın her yerinde, her mevkide her pozisyonda ve her opsiyonda, "terör estirerek", birbirinin gözünü korkutmakla meşguldü. Ne Salzburg, Liverpool’dan korkup kabuğuna çekildi ne de Liverpool kabadayılığından vazgeçti. Liverpool, Klopp’un harika yeni taktiği olan koridorlar arası çapraz top dolaştırma modelinden hız kesmezken, Salzburg sanki on beş kişiyle oynuyormuş gibi, her iki koridoru üçten fazla adamla hızla kapatıyordu. İlk dokuz dakika daha dolmadan, Liverpool iki Salzburg bir yüzde yüz gol pozisyonu buluyordu.

Hiçbir bölgede hiçbir mevki de ve hiçbir pozisyonda taraflar birbirine nefes aldırmadı. Nefes almak yasaklanmıştı. Zamanla öyle mükemmel uygulanıyordu ki, hiçbir oyuncu hiçbir pozisyonda kolayca topu canının istediği gibi kontrol etme fırsatı bulamıyordu. Bölgesel baskılara "ani terör baskıları" ekleniyor ve her oyuncu adeta kendini canlı bombaya dönüştürüyordu. Aslında dinamitlenen, üç bölgeli, mevkili ve görevli eski oyun anlayışıydı.

Akışkan oyun hiçbir durumda mevki görevlerine feda edilmedi. Pozisyon içinde olan oyuncu, konumu, yeteneği ve mevkisi ne olursa olsun, pozisyonun bütün imkanlarını tüketmeden asla oyundan kopmadı.

Oyun temposu baş döndüren olağanüstü bir hızla ulaştı; öyle ki sırf bu hız yüzünden oyuncular kimi pozisyonda top kontrolü yapmakta çok zorlandılar. Ani baskılama refleksi, öyle bir ivme kazandı ki, temas etmeden ne topu kapmak mümkün hale gelebiliyordu ne de kapılan topun kontrol etme imkanı.

Bir hücum prensibi olarak, top rakip kaleye ulaşmadan her iki takımın defansı rakip yarı sahaya yerleşiyordu. Ben yalancısıyım, geçen gün Uğur Meleke söyledi. Klopp’un yardımcılarından biri şöyle söylemiş: "Biz antrenmanda, defansı rakip yarı sahaya yerleşmemiş takımın attığı golü gol olarak saymıyoruz."

Bence muhteşem bir buluş. Bütün takımı, oyunun ve pozisyonun içine sokmanın en garanti yolu. Rakip için alan daraltmanın, en efektif en işlevsel yolu. Hem pres yapma imkanı hem de direnç merkezi inşa etmenin harika yolu, Futbol oyunu, hızla kabuk değiştiriyor ve bu değişimde Klopp’un katkısı çok büyük.

İki takım da hiç oyalanmadan dikine oynadı. Ama Salzburg’un agresif oyunu Liverpool’a ilerde baskı yapma imkanı vermiyordu. Liverpool, üçüncü bölge preslerini açılış paslarıyla etkisizleştirirken, ani Salzburg atakları nedeniyle, hiç üçüncü bölgede pres yapmayı aklından geçirmedi. Skor 2-0 olduğu halde Liverpool bu riski göze alamadı.

Belki de bu taktik, Klopp’un "gegenpresing" (karşı pres) anlayışının panzehiri olur. Oyunu bu kadar hızlı ve dikine oynayacak her takım, Klopp’un presingini kırabilir.

Bu kadar hız ve bu kadar dikine oyun, futbol oyununu nesnel olarak iki bölgeli hale getiriyor. Oyunun ilerisi ve gerisi olağanüstü değer kazanıyor.

Tüm yazılarını göster