Pervin Buldan’dan 'cumhurbaşkanı adayı açıklaması': Halkımız en demokrat adayı biliyor
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, cumhurbaşkanı adaylarından kimi destekleyeceklerine ilişkin "Şu an en demokrat aday hangisi ise bence halkımız onu biliyor" diye konuştu.
DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında ‘Depreme Yönelik Tespitler ve Çözümler Tutum Belgesi’ni açıkladı. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Buldan, "Seçmenimiz en demokrat aday hangisi ise ona oy vereceklerini, onun kim olduğunu biliyor" diyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret etti.
Buldan, "Deprem bölgesi HDP seçmeninin yoğun olduğu bir bölge. Depremin ardından göç yaşandı. Oylara nasıl yansıyacak?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Depremin yaşandığı illerde arkadaşlarımız çalışmalarını yürütüyorlar. Hem oradan göç eden insanların nereye yerleştiğini hem de orada kalan insanlarla çalışmalar ivedilikle devam ediyor. Bu konuyla ilgili herhangi bir eksikliğin yaşanacağını düşünmüyoruz. İnsanlar nerede oy kullanmak istiyorsa onları taşıma yöntemiyle bir çalışmanın yürütüldüğünü belirtmek isterim."
HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını ve seçimlere de Yeşil Sol Parti ile gireceğini açıklayan Buldan, "Seçimlerde Millet ittifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu desteklenecek?" sorusuna "Evet bir isim açıklamadık ancak biz Türkiye’de bir değişimden bir dönüşümden yanayız. Biz demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Bu anlamda cumhurbaşkanı adayları içerisinde buna en uygun olan ismi destekleyeceğimizi önümüzdeki günlerde isim bazında da ifade ederek kararımızı açıklayacağız. Şu an en demokrat aday hangisi ise bence halkımız onu biliyor" yanıtını verdi.
Buldan’ın açıkladığı ve 13 maddeden oluşan tutum belgesi şöyle:
KENT SUÇLARI: Bu acı felaketlerin yaşanıyor olmasının nedenleri siyasal ve yönetsel yetmezlik, öngörüsüzlük ve bilimsellikten uzaklıktır. Kaçak ve sağlam olmayan yapıların son 10 yıldaki imar afları dolayısıyla ruhsat alması, yasal kılıfa büründürülerek işlenen kent suçları sonucunda düzensiz bir kentleşme tüm ülkeye hâkim kılınmıştır. Oy ve rant uğruna yapılmayan denetimler yaşadığımız felaketin ve yaşam hakkı ihlalinin, kent suçlarının siyasi sorumlularına da işaret etmektedir. Son yaşanan depremle; AKP-MHP iktidarının gerekli ve yeterli deprem önlemlerini almadığı, kamu kurumlarının hazırlıksız olduğu, büyük bir organizasyon ve koordinasyon sorunu yaşandığı açıkça görülmüştür.
VAHŞİ PİYASA: Doğal afetlere müdahalede yetkili kurum olan AFAD İçişleri Bakanlığına bağlanmış, kurumun bütçesi genel bütçenin yüzde 0,25’i oranında belirlenmiş, kurumun yönetim kadrosu nepotizme teslim edilmiş, personel ve ekipman eksikliği açıkça ortaya çıkmış, asli görevi afetlere acil müdahale olan bu kurum iktidarın hırsızlık ve yolsuzluk kapısı haline getirilmiştir. Kızılay da kurum yönetimi açısından liyakatsizlikle malul ve arpalık olarak kullanılan, halka yardım ulaştıran değil malzeme satan bir şirket durumuna getirilmiştir. Bu duruma karşılık siyasi iktidar, deprem bölgesinde yaşanan muazzam toplumsal dayanışmaya adeta bir kâbus gibi çökmeye çalışmıştır. Mülki amirlerin, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarını engellemeye çalışması ibretlik bir tablo oluşturmuştur.
Türkiye’nin aşırı merkeziyetçi idari yapısı da kentsel planlama süreçlerini, bilimsel ve demokratik katılım süreçlerini olumsuz etkileyen bir durumdur. İmar kanunları, yapı yönetmelikleri ve denetim mekanizmaları bilimsel ve kamusal bakış açısından uzak vahşi piyasa koşullarına göre hazırlanmaktadır.
İLK ATILMASI GEREKEN ADIMLAR: Deprem değil, depreme karşı gerekli ve yeterli önlemleri almayan siyasi iktidar ölümlerin sorumlusudur. Sözüm ona bürokratik hantallıktan kurtulma iddiasına sahip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, yani tek adam yönetiminin, nasıl enkaz altında kaldığına bu toplum tanık olmuştur. Merkezi devletin hantallığı yüzünden yitirilen canlara şahit olmuştur. Yerel yönetimlerin güçlü olduğu, anında müdahale için Ankara’dan talimatın beklenmediği bir siyasal düzen ihtiyacı bir kez daha bir zorunluluk olarak açığa çıkmıştır. Mevcut siyasi iktidar yaşanan sorunlara kalıcı çözümler bulma ehliyetini kaybetmiştir. Seçimlerden sonra oluşacak yeni yönetimin depreme hazırlık ve kent hakları kapsamında ilk atması gereken belli başlı adımlar şunlardır:
1. Bina kusuruna bağlı meydana gelen yıkım ve ölümlerden inşaat, ruhsat, onay aşamasında birinci derecede sorumlu olan herkes için mevzuatta cezai yükümlülükler arttırılmalı ve kesinlikle uygulanmalıdır.
2. Afet bilinci ve kültürünün gelişmesi için ilköğretimden itibaren coğrafya ve jeoloji dersleri müfredata alınmalı; afet öncesi, afet anı ve sonrası için eğitimler verilmeli, afet esnası ve sonrasında yapılacaklara dair eğitimler ilkokul seviyesinden başlatılmalıdır.
3. Afet dönemlerinde merkezin karar alma süreçlerini beklemeyecek, halkla beraber hareket eden güçlü demokratik yerel yönetimlerin inşası gereklidir. Yatay örgütlenme tarzı ve merkezi kurumlarla koordineli halde hareket edecek yerel yönetimler her bir mahallede oranın ihtiyaçları doğrultusunda afet gönüllüleri örgütlenmesini hazırlamalıdır.
4. Mevcut 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasa yürürlükten kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmalı, 3194 Sayılı İmar Yasası ve bağlı yönetmelikler de kent suçları tanımlaması kapsamında yeni mevzuata uyumlu hale getirilmelidir.
5. Doğayla çatışmadan, planlı ve sağlıklı kentleşmeye gidilmelidir. Başta imar afları olmak üzere tüm kent suçları anayasal hüküm altına alınarak imar ve yapı mevzuatına uygun yapılaşma, kamu yararı ve halk katılımı dikkate alınarak gerçekleştirilmeli, bilimsel içerikli imar planları şehirlerin anayasası niteliğini taşımalıdır.
6. Kentlerde afetlerden korunmak ve zararlarından en az etkilenmek amacıyla "Afet Risk Yönetimi" anlayışı benimsenmeli, öncelikle başta deprem olmak üzere afet riski olan bölgeler tespit edilmeli ve söz konusu riskleri azaltacak önlemler ivedilikle alınmalıdır. Özellikle İstanbul başta olmak üzere tüm kentlerimizde kapsamlı afet yönetim planları hazırlanmalı ve gecikmeksizin uygulama olanakları yaratılmalıdır.
7. Gelecek 5 yıllık planlamada depreme dayanıklı ve dirençli kentler projesi ilan edilmeli ve uygulanmalıdır.
8. Tarım alanları, nehir dere yatakları, kıyılar, fay zonları, heyelan, çığ gibi riskli alanlar imara açılmamalı, mevcut olanlar bir planlama doğrultusunda boşaltılmalıdır.
9. Barınma hakkı anayasal bir haktır ve demokratik sosyal devletin bir görevidir. Kent planlaması, merkezi üst plan ilkeleri altında yerel yönetimlerin bilimsel, ekolojik dengeyi dikkate alan, katılımcı, sosyo kültürel, çevresel ve jeolojik kriterlere göre yapılmalıdır.
10. Kent ve mekan planlamaları, kent hakkı kavramı çerçevesinde, imar kanunları, bina ve yapı yönetmelikleri, yapı denetim sistemi uzman kurumlar, üniversiteler, TMMOB ve benzeri STK’lar ile bilimsel gerçekler ışığında yeniden düzenlenmelidir.
11. Afet ve Kentsel Dönüşüm Bankası kurulmalıdır.
12. AFAD kesinlikle özerk bir kimliğe kavuşmalı, liyakat temelinde atamalar yapılmalıdır. AFAD’ın teşkilat yapısı yerel ve bölgesel düzeyde yeniden düzenlenmeli, illerde AFAD danışma kurulları oluşturulmalı, ilgili STK’lar ve yerel yönetimler bu kurullarda yer almalıdır.
13. Afet anlarında halka yardım anlayışını kaybeden ve iktidarın arpalığına dönüşmüş olan Kızılay bu çarpık anlayıştan ivedilikle arındırılmalı ve yeniden yapılandırılmalıdır. (DUVAR)