Peter Ackroyd'dan Cinayet Sanatı
Yazar Peter Ackroyd, Cinayet Sanatı kitabında okurları Victoria dönemi Londrası’yla tanıştırıyor.
DUVAR - Yazar Peter Ackroyd, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan romanında tıpkı Dostoyevski’nin St. Petersburg’u, James Joyce’un Dublin’i ve Orhan Pamuk’un İstanbul’u kullanması gibi kurgusunun arka planına çok iyi bildiği Londra’yı yerleştiriyor. Bu bağlamda roman, bir seri katil hikâyesini akıcı bir dille vermenin yanı sıra Victoria dönemi Londrası’nın yaşam koşulları hakkında da ayrıntılara yer veriyor.
1880 yılı, Londra’nın yoğun sisli, tekinsiz sokakları... Kurbanlarının parçaladığı bedenleriyle yarattığı sanatsal kompozisyonlarla mitolojik bir mertebeye erişen bir seri katil, yarattığı korku dalgasından beslenerek büyür. Bu tek kişilik gösteriyi izleyen her Londralı sıradaki kurbanın kendisi olabileceğinin bilincindedir. Korkuya karışan haz, gösterinin heyecanını daha da artırır.
Tiyatro salonlarının ve sanatçıların merkezinde olduğu, Karl Marx gibi tarihi kişiliklerin cinayet şüphelisi olarak ifade vererek kurguya katıldıkları hikâye, kocasını öldüren Elizabeth Cree’nin asılmasıyla başlar. Elizabeth gerçekten suçlu mudur? Belki de sakladığı sır, merhum kocasının günlüğünde gizlidir: “Güzel, güneşli bir gündü ve ben bir cinayetin yaklaşmakta olduğunu hissedebiliyordum.”
İdam sahnesiyle açılan roman başka bir idam sahnesiyle biter. Bu simetrik sahneler cinayet ile sanat ve yaşam ile ölüm arasındaki gerilimi acımasız bir çerçeve içine alır.