Peyzaj A.Ş. çok açık ki kent içinde kalan doğal alanları, ardından kıra da sirayet ederek o toprak örtüsünün mülkiyetini ve kullanış biçimini asfalt, beton ve hafriyat ile değiştirip yüzeyi doğaya değil kapitalizme uygun hâle getirme sektörü olarak karşımıza çıkıyor.
Bu aralar Denizli medyası Türkiye gündemine girmenin coşkusunu yaşıyor. Yerel gazeteler “Denizli, Pamukkale Belediyesi'nin Millet Bahçesi ve Seyir Terası Projesi kapsamında yapılan ve Guinness’e başvurusu yapılacak büyük horozu ile ulusal basının gündeminde yer aldı.” şeklinde haber metinleri ile durumu paylaşıyor.
Aslında konuşulmayı hak ediyorlar. Projenin görünen yüzü olan 26 tonluk horozun altındaki peyzaj ne 3. Havalimanı'nı, ne Kanal İstanbul’u, Anka Park’ı, ne de AOÇ’ye yapılan binaları aratıyor, hatta bunların ötesinde bir şey. Yeni ve de hızla gelişen bir pazarın habercisi sanki.
PAMUKKALE'NİN MEGA PROJESİ
Olay Pamukkale Belediyesi'nin Orman ve Su İşleri Bakanlığı'ndan ormanlık ve makilik araziyi “tematik kent ormanı parkı” yapılması amacıyla kiralaması ile başlıyor. Proje 2018’de 99,89 milyon TL’ye ihaleye çıkıyor. Yani bir kent ormanı için nasıl oluyorsa 99,89 milyon TL harcanması gerekiyor!
99,89 milyon TL az gelebilir ama oranlarsanız hiç de öyle değil. Bu miktar Pamukkale için tam bir manyak-mega proje. Pamukkale Belediyesi'nin 2018 bütçesi sadece 260 milyon TL. Mal ve hizmet alımı gideri ise sadece 70,6 milyon TL. Pamukkale varını yoğunu bu projeye yatırıyor!
Oransal olarak bakarsanız projenin Türkiye’nin en büyük kent suçlarından, en büyük projelerinden daha pahalı bile olduğunu görürsünüz. Mesela 2018 bütçesi 8 milyar TL olan Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 3 milyar TL’yi bir parka harcaması demek. Ya da 20 milyar TL bütçesi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin neredeyse 7,5 milyar TL’yi bir parka gömmesi anlamına geliyor.
Düşünsenize Ankara’nın en büyük “park felaketi” olan Anka Park için halkın cebinden 1,45 milyar TL harcandı. Yani Pamukkale Belediyesi kendi cüssesine göre neredeyse iki Anka Park yapıyor. Sadece halktan alınacak paranın oranı bile Pamukkale halkının, Ankara halkının Anka Park’tan yediği kazığın iki katını yediğini gösteriyor.
Yani Denizli, horozun haber olmasını kutlarken 99,89 milyon TL’nin harcanmasını görmüyor.
ASFALT BETONDAN ORMAN PARKI
Mimarlar Odası Denizli Şubesi'nin geçtiğimiz ekim ayında yaptığı basın açıklamasından öğrendiğimize göre 405 dekarlık bir arazide, 241 metre kot farkı olan bir tepede beş ana etapta araç yolları, yaya yolları ve bazı tesisler yapılacak. Ayrıca projenin en alt kotunda yer alan etaptaki mevcut taş ocağı yamacının püskürtme beton ile yapay şelaleye dönüştürüldüğünü, taş ocağının faaliyetinin sona ermesinden sonra dikilen yetişmiş ağaçların ise şimdi tesis yapmak için söküldüğünü görüyoruz!
Yani o horoz ilk etabın olduğu yapay şelalenin tepesindeki horoz. Yani duran makilik ve orman araziye 99,89 milyon TL harcanıyor. Yani 99,89 milyon TL mevcut ormana yaya ve araba yolu yapmaya, görevi bitmiş taş ocağını betonla kaplayıp şelale yapmaya, var olan ağaçları tesis yapmak için sökmeye harcanıyor. Hatta yapay şelale için DSİ’den iki kuyu açılma izni alınması, o şelalenin devridaimi için tüketeceği elektrik de hesaba katıldığında tam bir müsriflik!
ORMAN PARKI MİLLET BAHÇESİ OLUYOR
Kapitalizm öyle bir noktaya geldi ki asfalt ve beton ile kapladığı kentin yaşanmaz olması ile beraber doğayı da asfalt ve beton ile kaplayarak buna yeni formlar buldu. Pamukkale’deki projenin ilk çıkışı “Tematik Kent Ormanı Parkı”. Altındaki ilk etabın adı ise “Pamukkale Seyir Tepesi Rekreasyon Alanı”. İş o kadar kötü ki AKP’nin doğa katliamına dönüşen kent politikalarının yeni kılıfı olan “millet bahçeleri” imdatlarına yetişiyor. Belediye “tematik orman parkı” ifadesini bırakıyor ve projenin ilk etabı “Millet Parkı ve Seyir Terası” adı ile geçen hafta açılıyor. Yani ne orman ne park ile alakası olan bir şey tutmayınca millet bahçesi oluyor.
PARK DEĞİL, BAHÇE DEĞİL, PEYZAJ A.Ş.
Hakkı Yırtıcı’nın “Millet Bahçeleri:Kentin Yeşil Yamaları” başlıklı yazısında Kuzey Amerika ve özellikle Avrupa coğrafyasında parkın, kentin içinde, kolayca ulaşılabilen ve kentte olduğunu unutturacak şekilde doğal hayata uygun düzenlenmiş alanlara verilen ad olduğunu belirtiyor. Bahçe içinse aynen şunu diyor: “Bahçe, çok geniş bir koleksiyona sahip doğa tarihi müzesi ve yanındaki serasının yarattığı iç dünya ile sizi bambaşka bir çağa götürür.”
Bu tanımlamalar ile Türkiye’de bir bahçe örneği bulmak neredeyse imkânsız. Park ise belki ve biraz var sanki. İşte burada üçüncü bir tanım devreye giriyor. Park ve bahçelerin ekonomiye daha kazanılmış hâli, asfalt, beton, hafriyat ve ithal bitki ile vücut bulmuş o ekonomik form, yani Peyzaj A.Ş. karşımıza çıkıyor.
Hatta size Hakkı Yırtıcı’nın tanımından da yola çıkarak bir “Park-Peyzaj A.Ş. Cetveli” hazırladık. Kendinize en yakın parkı bu cetvel ile değerlendirin. Bakalım parkınız park mı yoksa bir Peyzaj A.Ş. işi mi? Ya da ikisinin arasında bir şey mi?
KAPİTALİZM HOLDİNG
Kapitalizmin aşırı üretim hâlinde beton ve asfalt sadece bir malzeme değil. Aynı zamanda basit bir imar planı değişikliği ile doğayı yok edebildiğiniz iki güçlü ekonomik araç. Yani o kutsal kapitalizm holdingin iki ekonomik şirketi Asfalt A.Ş. ve Beton A.Ş dersek, kırı ve doğayı ekonomiye kazandırmayı burada Peyzaj A.Ş. temsil ediyor.
Peyzaj A.Ş. çok açık ki kent içinde kalan doğal alanları, ardından da kıra da sirayet ederek o toprak örtüsünün mülkiyetini ve kullanış biçimini asfalt, beton ve hafriyat ile değiştirip yüzeyi doğaya değil kapitalizme uygun hâle getirme sektörü olarak karşımıza çıkıyor. Asfalt ve beton ile halkın ve doğanın elinden yeryüzünü alırken Peyzaj A.Ş. ile kentteki doğal alanları ve kırın betonlaşmasını, asfalta kavuşmasını sağlıyor, doğayı kapitalizme kazandırıyor.
EN BÜYÜK PEYZAJ A.Ş. ANKARA'DA
Peyzaj A.Ş. o kadar büyük ki 260 milyon TL’lik Pamukkale Belediyesi bütçesine rağmen 99,89 milyon TL’yi harcıyor. Sadece Pamukkale’de değil, her yerde çok büyük.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 yılında yeşil alanlara tam 896,7 milyon TL para ayırmayı planlıyor. Yani İstanbul Büyükşehir’in Peyzaj A.Ş.’si yüzlerce milyon TL’lik ciroya sahip bir şirket aslında.
Ama Türkiye’de en büyük Peyzaj A.Ş. nerede derseniz, cevabımız Ankara olur. Ankara Büyükşehir Belediyesi 2019 yılında yeşil alanı bir santimetre kare arttırmamasına rağmen 245 milyon TL’yi yeşil alanlara ayırıyor. Üstüne dikilecek çalı, ağaç ve çiçek için 760 milyon TL daha harcıyor. Yani Peyzaj A.Ş. Ankara Belediyesi'nin 1 milyar TL cirolu şirketi sanki.
PEYZAJ A.Ş. KAPANMALI
Türkiye yılda 20 milyon ton buğday, 6 milyon ton kadar patates üretiyor. Yani kişi başına çeyrek ton buğday, onun üçte biri kadar da patates üretimimiz var. Ülkenin çimento üretimi ise 80 milyon ton, yani kişi başına bir ton. Bu kadar eşitsiz denklem varken bir de asfaltı ekleyin. Örneğin sadece Çankaya Belediyesi beş yılda sokaklarına her Çankayalı için bir ton asfalt döktü. Büyükşehir Belediyesinin caddelere döktüğünü de ekleyin. Yetmedi, bir de Pamukkale Belediyesi'nin gidip 99,89 milyon TL harcayıp dağı asfalta ve betona boğmasını ekleyin.
Bunlar basit hesaplar değil. Bu hesapların toplamı iki krizi doğuruyor. Birincisi ekonomik kriz, ikincisi iklim krizi. Ekonomik kriz çünkü tarıma, halka gitmeyen o paralar asfalta ve betona giderken aynı zamanda kömür, petrol ve gaz tüketimini ve ithalatını arttırarak ekonomik krizi yaratıyor, derinleştiriyor. İklim krizi çünkü dökülen her beton ve asfalt, yakılan her petrol, kömür ve gaz daha fazla iklim değişikliği ve daha fazla iklim felaketi, yani iklim krizi demek.