Elbette konu hassas, değişken çok fazla ve hatta açık açık ‘baltalayacağız’ diyenler bile var. Hal böyleyken her şeyin hemen ve hızla açıklanıp anlatılmasını beklemek yanlış belki de. Fakat ekim ayında, ‘tek şart silah bırakılması’ diye başlanan yerden şimdi ‘Öcalan’ın serbest kalması için tek şart’a da gelindi bir yandan mesela...
‘Bahçeli süreci’ kendine özgü ilerleyişini sürdürüyor! Hem ziyaretler, temaslar, görüşmeler, açıklamalar geliyor peş peşe hem de gayet ‘ketum’ bir ilerleme bu... Ketumluk karşılıklı elbette ve çok taraflı. İmralı Heyeti ziyaretlerinden de hiç bilgi ‘sızmıyor’. Mesele devlet yetkilileri, DEM Parti ve Öcalan arasındayken ‘normal’ olarak karşılanabilecek bir durumdu bu belki. Zaten ‘hassas günler’den geçilirken, dış gelişmelere karşı ‘iç cepheyi güçlendirmek için’ denilerek çıkılan yolda, Çözüm Süreci’ndeki olumsuz deneyimler de akıllardayken üstelik ketumiyet çok anlaşılırdı. Ancak işte CHP’den Yeniden Refah’a, SAADET’ten Gelecek Partisi’ne kadar siyasetin farklı kapıları da açılıp kapandı üst üste. Yine de iyi niyetli destek açıklamaları dışında bundan sonra neyin nasıl olacağına dair net cümleler duyamadık. Nasıl olabileceğine/olması gerektiğine dair temenni sözleri var elbette ancak ‘süreç’ şu ana kadarki ilerleyişle başlatıcılarının çizdiği ‘hayati’ çerçeve dışına bir tek adım atılmadan ilerliyor.
İlerliyor mu? En azından öyle olduğu, ‘umutlu olunduğu’ söyleniyor. Elbette konu hassas, değişken çok fazla ve hatta açık açık ‘baltalayacağız’ diyenler bile var. Hal böyleyken her şeyin hemen ve hızla açıklanıp anlatılmasını beklemek yanlış belki de. Fakat ekim ayında, ‘tek şart silah bırakılması’ diye başlanan yerden şimdi ‘Öcalan’ın serbest kalması için tek şart’a da gelindi bir yandan mesela...
***
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Cumhur İttifakı’nın geçmişte yaptığı pek çok hukuki düzenlemede rol oynamış, yönlendirici olmuş bir isim. Hafta başından bu yana yaptığı ve çok konuşulan yeni açıklamalarının gelip bağlandığı yerse, Cumhuriyet gazetesinden Barış Pehlivan’a söylediği, “Öcalan için tek şart var” cümlesi oldu.
Neydi o şart?
Öncelikle Yıldız’ın şu vurgusunun hakkını verelim. Hasta mahkumlar ve infaz düzenlemeleri konularında söylediklerinin yeni olmadığını, bu konudaki açıklamalarına 2022 yılından bu yana devam ettiğini belirtiyor. Gerçekten de arşivlerde Eylül 2022’ye kadar uzanan farklı tarihlerde mevcut infaz yasasındaki sorunlara, adaletsizlik yaratan düzenlemelere ve hasta tutukluların tahliyesine dair uygulamalara ilişkin bir dizi açıklaması mevcut. Ancak yine de, PKK için ‘tek şarta bağlı’ bir yeni dönem için çağrı yapılırken eş zamanlı olarak MHP’li bir ismin bu yöndeki açıklamalarını da “Bak gördün mü...” diye başlayan cümleler kurarak okuyanlar olacaktır. O yüzden Feti Yıldız’ın epeyce açık ve net açıklamalarını bir daha hatırlatalım. Muhtemel bir düzenlemeden Abdullah Öcalan’ın da yararlanıp yararlanamayacağına dair sözlerini:
"Öcalan’ın bundan faydalanmasının bir tane şartı vardır. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda hasta olduğuna dair Adli Tıp raporu lazım. O varsa Ahmet de olur Mehmet de olur."
Yani diyor ki Yıldız aslında: Yasaları, yönetmelikleri, düzenlemeleri kişilere göre, haklarındaki suçlamalara göre, mahkumiyet gerekçelerine göre uygulayamazsınız. Bir kural koyup da sonra ona olur da öbürüne olmaz denir mi? Denirse de orada bir ‘hukuk’tan, ‘hukuk devleti’nden söz edilebilir mi? Yani söylenebilecek en doğal şeyi söylüyor aslında MHP Genel Başkan Yardımcısı ama ‘doğal’ın, ‘normal’in, ‘olağan’ın yazılı olduğu Rosetta taşının her yüzünü o kadar aşındırdı ki geçmiş çatışma süreçleri ve sonraki yeni rejim inşası, az buçuk demokrasiye benzeyen bir dilde konuşmak neredeyse imkansız hale getirildi. Neredeyse o dil unutturuldu!
Şimdi yeni sürece dair yaşanan sancıları, olan ve olacak gelişmeleri konuşurken hep akılda tutulması gereken bir önemli noktaya da bu tartışma işaret ediyor o yüzden: Kişiye/kişilere özel hukuk olmaz, olamaz.
“PKK için tek şart silah bırakmak” diyerek gidilebilecek yerin sınırları da belli. Toplumun zaten hiçbir zaman desteğinin azalmadığı ve sonunda silahların susacağı bir çözüme aklı başında hangi insan sonuna kadar ‘yok’ diyebilir ki?
Ancak ‘şartlar’ açıklanırken, bunların kabulünün hangi iyileşmelere, ‘doğal ve normal’ olan hangi gelişmelere yol açacağı dillendirilmeden -ve evet en üst makamın ağzından da duyulmadan- ilerlenebilecek kadar ilerlenilmiş görünüyor.
Bundan sonrasında İmralı trafiğini ve kimbilir belki başka trafikleri de izlerken iktidar tarafından gelecek sözlere daha fazla bu gözle bakılacağını tahmin etmek zor değil. Politik tarifi ‘iç cephenin güçlendirilmesi’ diye de yapsanız, ‘silahlar sussun, barış gelsin’ diye de yapsanız, Feti Yıldız’ınki kadar olsun açık olunmadıkça yeni zorlukların ortaya çıkmasına şaşırılabilir mi?
‘Bombacı Mülayim’ terörist olmadı
Cihan Başakçıoğlu’nun haberleriyle duyulmuştu ‘Bombacı Mülayim’in maceraları’. Vedat Kılıçel isimli polis, Bitlis İl Emniyet Müdürü ve kendisi de polis olan eşine dair usulsüz araç tahsisi konusunu, Kemal Sunal’ın ünlü karakteri ‘Bombacı Mülayim’ adına açılmış sosyal medya hesabında gündeme getirmişti. Kimliği tespit edildikten sonra gözaltına alınıp meslekten atıldı. Serbest bırakıldıktan sonra yaptığı paylaşımlar da şikayet üzerine soruşturma konusu olmuştu. Ancak “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek” suçlamalarından açılan bu soruşturma, ‘Taşıt Kanunu’na muhalefet suçunu ihbar ettiği’ ve paylaşımlarının da bu duruma dair olduğu gerekçesiyle düştü. ‘Terörle mücadele’ gerekçesinin arkasına sığınarak bildiği okuyanlar için örnek olur mu? Ne diyelim, ‘Bombacı Mülayim’in faaliyetleri en azından bu soruyu sordurabilmiş olsun...
Hatır için gasp yapan polis!
Duyunca inanılması zor bir diğer habere de Ferhat Yaşar imza attı bu hafta. İstanbul’da üçü polis biri avukat beş kişi, bir Suriyeliyi korkutup tehdit ederek apaçık gasp etmişti!
Meseleyi iyice garip hale getirense polislerden birinin ifadesiydi. 11 yıllık polis ‘samimi’ açıklamasında, ‘hatır için gasp yaptım’ diyordu! ‘Sen polissin, seni görünce korkar parayı verir’ demişler, o da hatrını kıramamış! Hatır ve tabii bir de 10 bin dolar için...