Plakçı Hamit: Çağan Irmak'ı görsem, çok teşekkür edeceğim
Kadıköy'deki Tellalzade Sokak ya da bilinen adıyla Antikacılar Sokak’ta plak satışı yapan Hamit Canyurt, plaklara popülerlik kazandıran Çağan Irmak'ı minnetle anıyor. Ahmet Kaya hayranı olan Plakçı Hamit, "Eski plaklardaki analog sestir. Direkt gırtlaktan çıkan sesi duyarsınız. O yüzden de insanları cezbediyor. Şimdi basılan plaklar ise dijital ortamda kaydedilir ve CD kalitesindedir. O yüzden CD'den dinleyin daha iyi,” diyor.
DUVAR - Plak görecek, dinleyecek hatta bu kadar değerli olmadığı günleri yaşayacak yaştayım. Bizim evde de vardı bir pikap ve onlarca plak. Ama "fazlalık" olduğu için evden öylece uzaklaştırılmıştı.
Seneler sonra yeniden bilinçli olarak plak dinlediğimde oradan gelen müziğin farkını hissettim. “Hissettim” diyorum çünkü plaktan gelen müziğin en büyük özelliği bu; hissediliyor olması. Çok uzun süredir müziği “dijital olarak tükettiğimiz için” bunu çok daha net fark ettim. Bulunduğunuz ortamı dolduran, kaplayan, büyüyen bir müzik bu. Yapay baslarla filan değil üstelik; bunu anlatması gerçekten zor. En iyisi en kısa zamanda bunu denemeniz.
Kadıköy'deki Plakçı Hamit bu deneyimi yaşayabileceğiniz yerlerden biri. Bu küçük dükkânda Türkiye'nin en geniş Türkçe 33'lük (long play) ve 45'lik plak koleksiyonu mevcut. İyi müzik dinlemek maalesef biraz pahalı. Sadece plakla bitmiyor iş, iyi bir pikap, iyi bir pikap iğnesi, iyi bir amfi sistemi ve iyi bir hoparlör setine de ihtiyaç var. Ancak hepsi bir günde olacak diye bir kaide yok, sabırlı olunursa ömürlük bir set kurmak göründüğü kadar da pahalıya gelmiyor; çok uzun süre kullanılabiliyor çünkü.
Plakçı Hamit, yani Hamit Canyurt da bu işe doğrudan başlamamış. Aslında hayat koşulları elverse çok başka bir yaşamı olabilirmiş. “Lise 2'den terkim. Ama derslerim iyiydi, öğretmen okulunu kazanmıştım,” diye anlatmaya başlıyor Canyurt, “Bitirsem 18 yaşında öğretmen olacaktım. Ama beni Muş bölge yatılı okuluna verdiler. Ben Maraş'tayım. 10-11 yaşında oraya gidemedim. Babam da olmadığı için, ana kuzusuyduk, ayrılamadık.”
Sadece uzaklık değil, ekonomik sorunlar da başroldeymiş: “7 erkek, 2 kız kardeştik. Babamız vefat edince... Önce Antep, oradan da İstanbul'a geldik. 30 yıldır da İstanbul'dayız.”
İstanbul'a o dönem bir akım vardı. Amcaoğlu filan da gelmişti benden önce. Ben de o akıma kapıldım,” diyen Hamit Canyurt “İlk geldiğimde seyyar satıcılık yaptım. Jilet, tırnak makası, hırdavat ürünleri, ayakkabı cilası, boyası; çeşit çeşit ne giderse onu sattım. El arabasında satardım,” diyor ve devam ediyor: “El arabacılığından eskiciliğe geçtim. Walkman, discman işi yaptım bir dönem, bir dönem telefonculuk, sonra antikacılık en son da 12 yıldır bu işi yapıyorum.”
“Eskiden seyyar satıcılık vardı, şimdi dükkancı olmazsan olmuyor,” diyen Hamit Canyurt “Çevrem itibariyle Kadıköy'den hiç ayrılmadım. Seyyar satıcılık yaparken de eskicilik yaparken de. Eskicilik yaparken az çok neyin değerli olup olmadığını anlamaya başlıyorsunuz. Ama en mühimi, her şey değerlidir de bir yandan. Çünkü her eşyanın bir meraklısı, bir koleksiyoncusu oluyor. Kibrit kutusu biriktiren de gördüm jeton biriktiren de,” diye anlattığı işini “Eskiyi gün yüzüne çıkarıyorsunuz, o yüzden çok seviyorum,” nedeniyle seviyor.
Plakların ilgi çektiği, popülerleştiği, daha doğrusu “patlama yaptığı” dönem Issız Adam filmiyle olmuş: “Antikacılığa başladıktan bir süre sonra Issız Adam filmi çekildi. O zaman da plak işi yapıyordum ama tek tek alıp satmıyordum, topluca satıyordum. Issız Adam'dan sonra ilgi arttı. İnsanlar plağa yöneldi. Plağın ne olduğunu bilmeye başlayan yeni insanlar türedi. Daha önce de ilgi vardı ama bu kadar revaçta değildi. Çağan Irmak'ı görebilsem kendisine çok teşekkür edeceğim.”
“Plak dinleyen herkes kimi dinlediğinden bağımsız kibarca gelip aradığını sorar,” diyen Canyurt “10 yaşından 75 yaşına kadar müşterimiz var. Müslüm Gürses dinleyen de geliyor, Mozart dinleyen de. Eski plaklardaki analog sestir. Direkt gırtlaktan çıkan sesi duyarsınız. O yüzden de insanları cezbediyor. Şimdi basılan plaklar ise dijital ortamda kaydedilir ve CD kalitesindedir. O yüzden CD'den dinleyin daha iyi,” diye devam ediyor.
Plakçı Hamit en çok Ahmet Kaya'yı seviyor: “Ben solcuyum ondan; bir de Malatyalıyım! Ahmet Kaya'yı çok seviyorum. Ozanları seviyorum. Tabii ki Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca da dinliyorum. Ama evde kendime ayırdığım koleksiyonumda 2 tane Ahmet Kaya var, Mahsuni'ler var; başka plak götürmüyorum eve. Dinlerken 20 yıl, 25 yıl önceye götürüyor. Memleketteki günlerimize götürüyor. Kasetten dinleyince o kadar olmuyor. Plağın sesi, ahengi çok değişik.”
Kaya'nın orijinal 2 adet plağı varmış: Acılara Tutunmak ve Yorgun Demokrat albümleri. Onun dışında 7 tane daha plağı var. Ama onlar dijital ortamda üretilmiş. Orijinaller yaklaşık 3 bin, diğerleri ise 100 lira değerinde şimdilik.
Türkçe en değerli plağı soruyorum Hamit Canyurt'a, “Türkiye'nin ilk Long Play'i, 'Silüetler' şu an en değerli plak. 12 bin lira civarında. 500 tane basıldı, çok nadirdir, özeldir, antikadır, ancak koleksiyoncu alır. Pahalı olması ondan. Ben başladığımda 2 bin liraydı,” diye yanıtlıyor.
“Türkiye'nin en büyük 33'lük (long play) ve 45'lik koleksiyonu bende. O yüzden yıllardır arayıp bulduğu plağa çocuk gibi sevinen çok insan gördüm,” diyen Plakçı Hamit bu koleksiyonu en çok evlerden topladığı plaklardan yapmış. Bir de eskiciler artık onun bilinirliğinden dolayı buldukları plakları ona getiriyorlarmış. Ama “Onlar da işi öğrendi, artık ciddi paralar istiyorlar,” diyor Canyurt.
Genellikle pozitif olan Plakçı Hamit'in dükkanına müziği bilen, kıymet verenler geliyormuş çoğunlukla. Az da olsa şöyle durumlarla da karşılaşıyormuş yine de: “75 yaşındaki adam geliyor 'CD'ler kaç para?' diyor. Bunu 10 yaşındaki, 30 yaşındaki biri sorsa anlarım; derim ki bilmiyor. Ama 75 yaşında bunu sorunca sinirleniyorum.”
Bence sinirlenmeye gerek yok, belki 10 yaşındaki çocuk gibi o da daha önce hiç plak görmemiştir. Hem sinirlendiğimiz tek şey bu olsun, değil mi?