Polonya’da başkanlık seçimlerinin düğümü ikinci turda nasıl çözülür?
Duda’nın seçimlere kısa bir süre kala Trump’ı ziyaret etmesi ve AB cephesinden bulamadığı destek açığını Trump ile kapatmaya çalışması Polonya kamuoyunda beklenen etkiyi sağlamadı. Üzerine Duda’nın LGBT’yi komünizmden daha tehlikeli bulduğunu açıklaması kamuoyunda özellikle gençler üzerinde Duda’nın popülaritesini düşürmesine rağmen yüzde 45’lik oy oranına ulaşmasına engel olamadı.
Harun Güney Akgül*
Polonyalılar dün pandemi yüzünden yaklaşık iki aylık gecikme ile başkanlık seçimi için sandık başına gidebildi. Kesin olmayan sonuçlara göre mevcut başkan, muhafazakâr partinin adayı Duda yaklaşık yüzde 45 oy alırken rakibi liberal Trzaskowski yüzde 29’a yaklaşan oyu ile Duda’yı takip etti. 12 Temmuz’da yapılacak ikinci turda bu iki aday tekrar kozlarını paylaşacak. Seçime yüzde 63’e yaklaşan katılım oranı ile Polonya için rekor sayılabilecek bir rakamın elde edilmesinin başlıca nedenlerinden en başında 11 adaylı geniş bir siyasi yelpazenin oluşturulabilmesini söyleyebiliriz. Özellikle bağımsız aday olan gazeteci ve eski televizyon programı sunucusu Hołownia’nın aldığı yüzde 13,7’lik oy siyasilere inancını yitirmiş kesimin sandığa gittiğinin bir yansıması olarak yorumlandı.
İktidarda bulunan Hak ve Adalet Partisi'nin (PİS) adayı mevcut başkan Duda ve partinin genel başkanı Kaczynski seçimleri önceden planlandığı şekilde 10 Mayıs’ta yaparak karantina şartlarında muhalefete kampanya hakkı tanımadan ilk turda yüzde 50 oya ulaşmayı planladılar. Seçim kanununda acemice bir değişiklik yaparak seçimlerin yapılmasına iki aydan az süre varken posta yoluyla oy kullanımının önünü açan iktidar partisi hem muhalefetten hem de iktidar ortağı tarafından tepki ile karşılaşınca geri atmak zorunda kaldı ve seçim kurulunun önerisi ile seçimler 28 Haziran tarihine ertelendi. Bu dönemde ana muhalefet partisi Sivil Koalisyonu (PO)’nun adayı olan Małgorzata Kidawa-Błońska’ya ilginin düşüklüğünü fark eden muhalefet yetkilileri, seçimlerin ertelenmesini fırsata dönüştürerek 2018’de Varşova belediye başkanı seçilen genç Rafal Trzaskowski’yi yeni aday olarak belirlediler. Babasının sevilen bir caz sanatçısı olmasının yanı sıra kamuoyunda ilgi ile karşılaşan Trzaskowski kampanyasının büyük bölümünü özellikle iktidar partisi PİS’in kamu televizyon kanalını ve sosyal medyayı kullanarak oluşturduğu yalan haberler ile mücadele ederek geçirdi ve bunda da kısmen başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
İktidar partisinin geçen sene başlattığı bir sosyal destekleme paketi olan ve halk arasında “500 plus” olarak bilinen yardım ile birlikte Polonyalı ailelerin 18 yaşından küçük her çocuk için 500 zloti almaya başlaması ve bu sosyal yardım paketlerine yaklaşan seçimler ve pandemi sebebiyle yenilerinin eklenmesi Duda’nın seçimlerde elini güçlendiren en büyük etken oldu. Son yıllarda yabancı yatırımcıların özellikle bilişim sektörünün merkezi haline gelmeye başlayan Polonya’da toplumda ekonomik refahın hızla artmasına bir de bu sosyal yardım programları eklenince demokratik değerlerin korunması daha geri planda kaldı. Diğer yandan Duda döneminde başlatılan sosyal yardımların olası Trzaskowski’nin zaferi ile birlikte kesintiye uğrayacağı dezenformasyonunun iktidarın etkin olduğu medya ile birlikte sık dillendirilmesi muhalefetin işini daha da zorlaştırıyor. Son yıllarda Avrupa Birliği karşıtı bir tutum sergileyen iktidar partisi PİS’in AB’den gelen fonları kullanarak AB karşıtı popülist bir politika izlemesinin trajikomik olduğunu muhalefetin adayı Trzaskowski’nin ikinci turda da seçmenlere daha net bir şekilde anlatması gerekiyor. Diğer yandan son yıllarda sağ popülist iktidarların yalan haberleri etkin şekilde kullanımının bu seçimde de devam etmesi muhalefetin topluma kendisini anlatmasını zorlaştırıyor.
Duda’nın seçimlere kısa bir süre kala Trump’ı ziyaret etmesi ve AB cephesinden bulamadığı destek açığını Trump ile kapatmaya çalışması Polonya kamuoyunda beklenen etkiyi sağlamadı. Üzerine Duda’nın LGBT’yi komünizmden daha tehlikeli bulduğunu açıklaması kamuoyunda özellikle gençler üzerinde Duda’nın popülaritesini düşürmesine rağmen yüzde 45’lik oy oranına ulaşmasına engel olamadı. Ekonomik refahı demokratik değerlerin önüne koyan yüzde 45’lik kesim AB’nin bu hızlı ekonomik kalkınmada rolü olduğunu düşünmediği gibi AB yanlısı liberal aday Trzaskowski ile Polonya’nın AB bütçesine daha fazla katkı yapacağına inanıyor. Bu inanışı aşmak Trzaskowski için ikinci turda hiç kolay olmayacak. Bağımsız aday Hołownia’nın ikinci turda çekimser kalacağını açıklaması ve milliyetçi aday Bosak’ın Duda’yı destekleyeceği ihtimali de denkleme eklenince en yakın rakibine ilk turda 16 puanlık fark atan Duda’nın ikinci turda zafere daha yakın olduğu söylenebilir.
Doktora dersinde bir profesör ile tartışmamızda Türkiye’nin otokritikleşme yolunda çok hızlı ilerlediğini Polonya’nın da bu yönde gittiğini söyleyince bana Hıristiyan değerlerin demokrasi ile uyuştuğunu; bu yüzden Hıristiyan toplumların demokrasiyi özümsediğini söyledi. Koyu Katolik olan Polonya toplumunun büyük bir kesiminin kiliseyi demokrasiyi korumada yeterli görmesi siyasi arenada muhafazakârların demokrasi aleyhine daha rahat hareket etmesini sağlıyor. İkinci turda liberal aday Trzaskowski’nin tüm bu zorlukları aşarak zafere ulaşması zor ama imkansız değil.
*Doktora öğrencisi, Wroclaw Üniversitesi Siyaset Bilimi