Portre: Cercle d'Orient ve Emek Sineması'nın 130 yılı
Abraham Paşa'nın serveti, mimar Vallaury'nin hüneri, büyükelçilerin entrikaları... Rum Jimnastikhanesi, 'Paten Sarayı', İpekçi ailesinin Melek Sineması, 'Emek' günleri ve yıkım... Beyoğlu'ndaki Cercle d'Orient binasının ve yıkılan/taşınan Emek Sineması'nın İstanbulluların belleğine kazınan tarihini biliyor musunuz?
DUVAR - 1884'ten bu yana İstanbul'un en özellikli sivil mimari örneklerinden olan ancak 1973'teki yangında harap duruma düşen Cercle d'Orient (Serkildoryan) binası... Ve onun 'arka bahçesi'nde konumlanan, İstanbul'un kent kültürüne 85 yıl kesintisiz yön vererek şehrin yaşayan nadir belleklerinden biri haline gelen Melek/Emek Sineması... Yıllarca birbirlerinden beslendiler, birbirlerini ayakta tuttular. Sonra 'yol ayrımı' geldi; biri eski ihtişamına kavuşturulacak şekilde kurtarılırken diğeri yıkıldı; sokakla bağlantısı kesilerek bir 'AVM'nin beşinci katına taşındı...
2013 yılında yıkımını engelleme umuduyla binlerce kişiyi polisten gaz ve cop yeme pahasına sokağa döken Emek Sineması ve restorasyonu tamamlanan Cercle d'Orient binası, yani Grand Pera projesi AVM'siyle birlikte Kasım 2016'da kapılarını tamamen açacak. Yeni tartışmaların patlak vermesi işten bile değil. Peki İstanbul'un bu iki sembolünün tarihini, geçmişlerinin niçin ayrılmaz olduğunu biliyor musunuz?
İLK SAHİBİ ERMENİ KÖKENLİ PAŞA
Cercle d’Orient binasını inşa ettiren kişi, Ermeni kökenli Abraham Paşa. Ermeni bir sarraf ailesinin çocuğu olan Abraham Eramyan, Abdülaziz ve Abdülhamit dönemlerinde devlet adamlığından çok muazzam serveti ve lüks düşkünlüğüyle anılıyor. Padişahları kıskandıran atlarından, av merakı nedeniyle Beykoz ile Büyükdere’de kurduğu korulardan, ‘İstanbul sosyetesinin gözdesi’ olarak ‘fütursuzca’ para saçtığından söz ediliyor. 1875’de sayısız malikânesine bir de Beyoğlu’nda bir mülk eklemeye karar verince, haliyle ihtişamdan kaçınmıyor.
VALLAURY’NİN ESERİ
Beyoğlu’nun en görkemli binalarından Cercle d’Orient, Fransız kökenli Levanten mimar Alexander Vallaury’nin eseri. Batı mimarisini Osmanlı geleneğini gözeterek uygulayan, Osmanlı’nın son dönemlerinde İstanbul’un en önemli sivil mimarlarından olan Vallaury’nin en dikkat çekici eserleri arasında, Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Osmanlı Bankası binaları ve Büyükada Yetimhanesi gibi yapılar bulunuyor.
CEPHESİNİN UZUNLUĞU TAM 45 METRE
Vallaury, Abraham Paşa’ya yakışır bir ihtişamı yakalamak için İstiklal Caddesi’nde tam 45 metre boyunca uzanan, neo-klasik üslüpta ve barok unsurların göze çarptığı beş katlı, yatay bir yapı kurguluyor. Plasterlerle süslü cephenin en tanımlayıcı unsurları sütun 'kabartmaları' ve iki melek arasından sırıtan ‘şeytan’ figürü olarak biliniyor.
‘VEZİRLERİN BAŞINI EMANET ETTİĞİ BERBER’
Abraham Paşa, 1884’te tamamlanan binanın asma katında özel dairelerini tutar, iki katını 'Cercle d’Orient’a, yani Büyük Kulüp'e kiralar. Zemin katta da lüks dükkanlar açılır. Bina, Beyoğlu’nun en hareketli ve merak uyandıran yerlerinden biri haline gelir. Said Duhani’nin aktardığına göre zemin kattaki lüks ve geniş dükkanlar arasında Paris’ten son modayı İstanbul’a getiren Chavin’in mağazası, ünlü terziler Mir ve Cottereau’nun dükkanı, ‘vezirlerin bile başlarını emanet ettiği’ Stavraki’nin berber dükkanı vardır.
CERCLE D’ORIENT’DA ‘ORTAM’ NASILDI?
Cercle d’Orient (Doğu’nun Çemberi) ise Geç Osmanlı’nın ‘ilk ve en prestijli sosyal’ kulübü olarak anılacaktır. Briç oyunun İstiklal Caddesi’ne yukarıdan bakan bu kulüpte ortaya çıktığı rivayet edilir; üyeler arasında bakara ve poker de popülerdir. John ve Brendan Freely’ye göre, kulüpte servis edilen yemek ‘efsanevidir’.
‘TAHT OYUNLARI’NIN MERKEZİ
Ancak kulüp, içinde kumar oynanan lüks bir mekân olmanın çok ötesine geçerek siyasi tartışmaların merkezine oturur. Üyeleri arasında işadamları, bankacılar, sefirler, diplomatlar gibi dönemin en ‘zengin ve önde gelenleri’ bulunur. ‘Yerli’ üyelerin sayısı, Abdülhamit’in tahttan indirilmesi sonrası artar; Talat Paşa ve Enver Paşa’nın yanı sıra bir dizi İttihat ve Terakki üyesi de kulübe katılır.
SOYKIRIM KARARI BURADA MI VERİLDİ?
Kulüp 1. Dünya Savaşı’na giden süreçte Batılı diplomatlar arasındaki entrikaların ‘oyun salonu’ haline gelir; Amerikan Elçisi Henry Morgenthau burada 'dönen komploları’ günlüklerinde uzun uzun anlatır; Alman üyelerle ‘haşır neşir’ olan Talat Paşa’nın Ermeni soykırımı kararını burada aldığı rivayet edilir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmadan önce Cercle d’Orient’ı sık sık ziyaret ettiği söylenir. Cercle d'Orient'ın bir Mason yapılanması olduğu iddiası da defalarca yalanlanmasına rağmen hep dolaşımda kalır.
İLK KEZ NE ZAMAN EL DEĞİŞTİRDİ?
Bu süreçte bina ilk kez el de değiştirir. Zira Abraham Paşa’nın koca serveti bile aşırı harcamaları kaldıramaz. Av, borsa, kumar düşkünlüğü derken para sıkıntısı çeken Paşa, önce Osmanlı Bankası'ndan 1891'de yüzde 8 faizle 58 bin lira borç alır; karşılığında Beyoğlu'ndaki konak ve arsasını ipotek ettirmek zorunda kalır. İki yıl sonra bu kez 30 bin lira avans alır; 1896'da da borcunun bir kısmı karşılığı tüm hisse ve tahvil portföyünü Banka'ya devreder.
1898’e gelindiğinde, borcunu ancak konağını devrederek kapatabilir. Cercle d’Orient işte bu şekilde ilk kez devletin eline, Osmanlı Bankası’na geçer. Zaman içinde tüm malvarlığını kaybeden Abraham Paşa ise 1918’de 81 yaşındayken attan düşerek ölür.
YENİ SAHİPLERİ: MANUKYAN, ARDITI VE SALTIEL
Binanın ve arsanın ikinci sahibi, borsa simsarı Manuk Manukyan olacaktır. Manukyan Cercle d’Orient’ı 1919’da, Osmanlı Bankası’ndan 108 bin sterlin karşılığında satın alır. Daha sonra da H. Arditi ile A. Saltiel isimli organizatörlere satar.
PAŞA’DAN RUS GECE KULÜBÜNE
Abraham Paşa’nın özel daireleri, Rose-Noir ve Almara isimli gece kulüplerine ev sahipliği yapacaktır artık. Bu iki kulüp de Bolşevik Devrimi sonrası İstanbul’a gelen Ruslar tarafından işletilir. Kulüplere her milletten müşterilerin geldiği, İstanbul gece hayatının bir dönemine damga vuran Maksim’in de Rose-Noir’ı örnek alarak açıldığı söylenir.
İSTANBUL’UN EN HAREKETLİ NOKTASI
Peki Cercle d’Orient binasının ‘bahçesi’nde, yani 100 yıldan uzun süre İstanbul kent kültürüne yön veren ve Emek Sineması ile Rüya Sineması'nın yıkıldığı 2013'te Türkiye’yi ayağa kaldıran alanda ne olmaktadır? Burası önceleri, Cercle d’Orient’ın ‘kodaman’ üyelerinin at arabalarının beklediği bir bahçeydi. Arditi ve Saltiel dönemindeyse, İstanbul’un en hareketli, ‘eğlenceli’ ve çeşitlilik barındıran alanlarından birine dönüştü. Şöyle ki;
- Atatürk döneminde cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği yapmış gazeteci Ruşen Eşref Aydın, Galatasaray Lisesi yıllarından şunu hatırlar: Lisenin jimnastik hocalarından Strangali’nin açtığı Rum Atletik Jimnastikhanesi ve İdman Meydanı bu alandaydı.
- Okul dağıldıktan sonra Arditi 1909 yılında alanı, sahibi olduğu Cirque Nouveau’nun atlı akrobasi/canbaz ağırlıklı gösterileri için kullandı.
- Bahçenin arka sağ köşesinde, yani Yeşilçam Sokak’tan yürürken eski Sine Pop’un karşısında kalan alanda, ‘Skating Palace’ vardı. 1909’da inşa edildiği sanılan bu yapıda, sürat pateni yarışmaları, paten gösterileri düzenlenirdi. Aydın’a göre, burası özellikle cumartesileri öyle popülerdi ki, gösterileri neredeyse futbol maçlarını andıran bir coşkuyla izleyenler yer bulmakta zorlanırdı.
- Balolar için de kullanılan Skating Palace’da, dans hocası Mösyö Psalty’nin düzenlediği geceler kaynaklarda özellikle vurgulanıyor.
- ‘Paten Sarayı’nın yerini, 1918 civarında Yeni Tiyatro alıyor. Mimar Vedat Tek’e göre ‘salaş’tır; çoğunlukla Viyana’dan gelen operet topluluklarını ağırlar. Sahnesinde Dr. Radwan adlı bir illüzyonist de gösteriler düzenler.
- Bugün söz konusu alanda, adını paten/skating’den alan ‘İsketinj Palas’ Grand Pera projesi kapsamında korunmuş durumda. Binanın ofislere kiraya verilmesi planlanıyor.
EMEK SİNEMASININ İLK SAHİBİ: İSMAİL CEM’İN BABASI
Gelelim Emek, ilk adıyla Melek Sineması’na… Salon 1924 yılında, İhsan İpekçi, yani eski dışişleri bakanlarından İsmail Cem’in babası tarafından yaptırılır. Ticaret okuduğu sırada Berlin’de sinema sektörünün kârlılığını gören İpekçi, Beyoğlu’ndaki Elhamra Sineması’nın işletmeciliğini aldıktan sonra ‘Melek Sineması’nı kurmaya karar verir.
İLK DÖNEMLERİNDE BİRAZ ‘AMERİKAN’
Cercle d’Orient binasının hemen arkasına konumlanan Melek Sineması, barok duvar ve tavan süslemeleriyle Beyoğlu’nun en görkemli salonlarından biridir. Adını, perdenin iki yanında yükselen art-deco tarzı iki melek tablosundan ve Melek Apartmanı'nın içinden verilen girişinden aldığı söylenir. 875 kişi kapasitelidir ama en popüler döneminde gala günlerine bilet bulmak zordur. Amerikan filmlerini ve Broadway müzikallerini ‘oynatır’; Rüzgâr Gibi Geçti ile tüm zamanların gişe rekorunu kırar.
YER GÖSTERİCİSİ, İLK GÜZELLİK KRALİÇESİ
Türkiye’nin ilk güzellik yarışması da 1926’da İpek Film tarafından Melek Sineması’nda düzenlenir. Kazanan ‘sinema artisti’ olmak üzere Amerika’ya gönderilecektir. Sinemanın yer göstericilerinden Matmazel Araksi Çetinyan 'kraliçe' seçilir. Ancak yarışma iptal edilir. Ermeni kökenli Çetinyan, ‘Türklük' vurgusuyla duyurulan 1929’daki ilk resmi Türkiye güzellik yarışmasında da üçüncü olacaktır…
VARLIK VERGİSİYLE DEVLETİN ‘ELİNE DÜŞTÜ’
Türkiye’nin o dönem içinde bulunduğu ‘Türklük’ krizinden, Cercle d’Orient binası ve 'bahçesi’ de nasibini alacaktır. Zira, bu yapı adasının sahipleri Arditi ve Saltiel 1945’te Varlık Vergisi nedeniyle iflas eder. Cercle d’Orient ve ‘külliyesi’ önce İstanbul Belediyesi tarafından satın alınır, 1951 ve 1957’deki ihalelerde satılamaz. 1957’deyse, yine tek talip olan Emekli Sandığı’na, 26,5 milyon TL karşılığı satılır.
VALLAURY GÖRSEYDİ!
Cercle d’Orient binası bu tarihten sonra eski ‘ağırlığını’ kaybeder. Büyük Kulüp 1975’te Anadolu yakasına taşınır. Vallaury’nin neo-klasik binası zamanla 'post-modernleşen' Beyoğlu’na ayak uydurmak durumunda kalır. Zemindeki dükkanların sayısı artırılır, bilardo salonları açılır; eşsiz tavan süslemeleri bulunan salonlarından bazıları, artık Beyoğlu'nun düzayak olmayan katlarında pek yaşam kalmadığından olsa gerek, depo olarak kullanılır. Tipik bir Beyoğlu pasajı kimliğine bürünür; dışarıdan dağınık ve 'salaş' görünür, müdavimleri için gayet de düzenlidir... Fakat bina, bitişiğine inşa edilmiş olan İpek Sineması’nda, tekstil atölyesi olarak kullanıldığı 1973'te çıkan yangının sıçraması sonucu harap olur.
MELEK’TEN EMEK’E
Melek Sineması ise bu süreçte önce Türk Umumi Tiyatro Anonim Şirketi'ne geçer. Oradan da İstanbul Belediyesi'ne ve Emekli Sandığı'na… Salonu 1958'e kadar Emekli Sandığı'nın izniyle İpekçi Kardeşler işletir. 1958’de Emek Film kurulur, salonun adı da ‘Emek’ olarak değiştirilir. 'Yeni' Emek Sineması'nda ilk gösterilen film, başrollerini Gina Lollobrigida ve Vittorio Gassman'ın oynadığı 'Dünyanın En Güzel Kadını (La donna più bella del mondo)' olur. Sonrasında da hep Avrupa kökenli filmler gelir.
Sinemayı 1968-69’da yönetmen Turgut Demirağ, 1975'ten sonra da kapatılana kadar Orhan-İsmet-Süheyla Kurtuluş işletecektir. Salon 1993'te kapsamlı bir restorasyondan geçirilir. En son kullanıldığı tarih ise 2009’dur.
KENT KÜLTÜRÜNÜN 85 YILLIK BELİRLEYİCİSİ
Melek/Emek Sineması ilk açıldığı 1924’ten 2009'a dek, hiçbir zaman ‘sadece bir sinema salonu’ olmadı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Melek Sineması ‘Batılılaşma’ politikası ekseninde dönemin en 'Batılı' filmlerini gösterirken, ‘Emek Sineması'nın perdesi de İstanbul’da kültür-sanat camiasına yön veren yapımlar için açıldı hep.
Emek Sineması 20 yıl boyu İstanbul Film Festivali’nin açılış salonuydu; Film Ekimi’nin en önemli salonlarından biriydi. Kapanan Alkazar, kendisiyle birlikte yıkılan Rüya Sineması ve Atlas Sineması'yla birlikte, Hollywood üretimi olmayan filmleri beyaz perdede izlemek isteyenlerin az sayıdaki alternatiflerinden biriydi. Müstakildi. Bir bellekti. İstanbul kent kültürünün tam 85 yıldır kesintisiz bir belirleyicisi, temsilcisi ve canlı tanığıydı. Ve bu açıdan tekti, biricikti.
YIKIMIN YOLU NASIL DÖŞENDİ?
Peki yıkıma giden süreç nasıl işledi? Cercle d’Orient kurtarılırken Emek ve Rüya sinemaları neden buldozerlerin altında kaldı? İstanbul 1. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 1991’de Cercle d’Orient binasının içinde ve dışında değişiklik yapılamayacağını karara bağlamış; 1993’te de binayı Kentsel SİT Alanı ilan etmişti. Yine 1993’te, binanın sahibi olan SGK restorasyon/yenileme için Kamer İnşaat’la görüştüğünü duyurmuştu. Bina yap-işlet-devret modeliyle 25 yıllığına kiralanacaktı.
BAŞROL OYUNCUSU, BAKANLAR KURULU
Proje bir süre rafa kalkmış görünse de, söz konusu ada Bakanlar Kurulu’nun 20 Haziran 2006 tarihli, 2006/10172 sayılı kararıyla ‘yenileme alanı’ olarak belirlendi. Beyoğlu Belediyesi de, SGK ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak olarak ‘Yeşilçam Sokak Sürdürülebilir Kentsel Gelişim ve Dönüşüm Projesi’ni açıkladı. Bu kararların ardından 2009’da anlaşma kesinleşti; Kamer İnşaat’la SGK 25 yıllık projede anlaştı. ‘Grand Pera’ isimli proje, birinci derece tarihi eser sayılan Cercle d’Orient’ın arka cephesinin açığa çıkarılmasını, bu nedenle Emek Sineması dahil bir dizi binanın yıkılmasını, fakat bu sırada açılan alana da bir AVM inşa edilmesi gibi ‘oksimoron’ dolu bir planı içeriyordu.
İNCİ PASTANESİ DE NASİBİNİ ALDI
Emek Sineması perdesini son kez 2009'da Film Ekimi için açtı. Üç yıl sonra da sıra, 1944'ten bu yana Cercle d'Orient binasında bulunan meşhur İnci Pastanesi'ne geldi. 68 yıllık İnci Pastanesi, 'son direnen' olarak 7 Aralık 2012'de protestolara rağmen tahliye edildi.
MAHKEME SÜRECİ NASIL BAŞLADI?
İlk geniş çaplı protestolar da, mahkeme süreci de 2010’da başlamıştı. Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucunda, İstanbul 9. İdare Mahkemesi 24 Mayıs 2010’da, ‘telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceği gerekçesiyle’ projenin yürütmesinin durdurulmasına oybirliğiyle karar verdi. Ancak bizzat aynı mahkeme 16 Kasım 2011’de, tartışmalı bir bilirkişi raporuna ve yine tartışmalı bir teknik rapora dayanarak kendi verdiği yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
YARGI SÜRECİ NİÇİN TARTIŞMALI?
Bilirkişi raporu tartışmalıydı çünkü aslında üç bilirkişiden ikisi, yani çoğunluk görüşü projeye ‘hayır’ diyordu. ‘Proje uygundur’ diyen teknik rapor da tartışmalıydı çünkü, hazırlayan iki akademisyenden Prof. Dr. Kutgün Eyüpgiller Kamer İnşaat’ın danışmanıydı. Diğer akademisyen Prof. Dr. Kaya Özgen ise emekliliğinin gelmesi nedeniyle imza yetkisine sahip değildi. Tüm bunlara rağmen alınan kararla Emek Sineması’nı koruması öngörülen 'yasal zırh' kaldırıldı ve Beyoğlu Belediyesi 13 Şubat 2013’te, yargı sürecinin Danıştay’da devam ediyor olmasına rağmen projeye yapı ruhsatı verdi.
‘BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM’
Emek Sineması 20 Mayıs 2013’te tamamen yıkıldı. Yıkıma karşı protesto gösterileriyse gündeme damga vuracak; bir diğer inşaat projesine, yani Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası’nın inşa edilmesine karşı Türkiye çapına yayılan eylemlerin ilk sinyallerini verecekti….
‘Emek yıkılırsa mesleği bırakırım’ diyen sinema yazarı Atilla Dorsay, salonu görmek istediği için inşaat görevlileri tarafından darp edilecekti. 7 Nisan 2013’te aralarında yönetmen Costa Gavras’ın, Tuncel Kurtiz’in bulunduğu binlerce sinemasever göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla püskürtülmek istenecekti.
‘MOVING’ İDDİASININ ASLI ASTARI VAR MIYDI?
Kamer İnşaat ise bu süreçte yoğun bir halkla ilişkiler kampanyası yürütüyordu. Projenin o dönemdeki sözcülüğünü üstlenen Levent Eyüboğlu, ‘Emek Sineması’nın yıkılmayacağını’, İtalya’nın meşhur opera binası La Scala gibi ‘moving’ yöntemiyle taşınacağını’ savunuyordu. Oysa La Scala ne taşınmış ne yıkılmıştı; yerinde restore edilmişti.
Eyüboğlu’nun anahtarı kendisine ‘Beni kurtarın, battım! Buyrun anahtar’ diye teslim ettiğini öne sürdüğü Süheyla Kurtuluş da bu iddiayı sert bir açıklamayla yalanlıyordu. Eyüboğlu 2015’te projeden ayrıldı.
RESTORASYON AVRUPA STANDARTLARINDA
‘Grand Pera’ Kasım 2016 itibarıyla kapılarını halka açmaya hazırlanıyor. Cercle d’Orient eski ihtişamını aratmayacak bir biçimde yenilenmiş durumda. Abraham Paşa’nın özel odaları, Cercle d’Orient’ın iç içe geçmiş salonları orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş. Binanın gelecekte tam olarak ne amaçla kullanılacağı bilinmiyor. Ancak ilk başta klasik müzik konserlerine ev sahipliği yapacağı, bazı dairelerin ofis olarak kiraya verileceği biliniyor.
EMEK NE DURUMDA?
Açığa çıkarılması istenen arka cephedeyse, fazla geniş olmayan bir alanı geçer geçmez yeni AVM yükseliyor. Önemli bir kısmı tam da eski Emek'in yerinde duruyor... Meşhur tavan ve duvar süslemeleri tek tek temizlenen, birebir olarak korunan yeni Emek Sineması, işte o yeni konstrüksüyonun beşinci katında. Yıkımı savunanlara göre, artık tertemiz, pırıl pırıl. Sonsuza dek ayakta kalacak…
Karşı çıkanlara göreyse, Emek Sineması bu haliyle sokakla doğrudan bağlantısı kesilmiş, bağımsız duruşuna izin verilmemiş, direnişi gaza boğulmuş bir ‘taklit’…
KAYNAKÇA:
Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi (Brendan Freely - John Freely)
Nihat Bilge: Sevgi Emekti, Peki Ya Emek?
Emek Sineması, Vikipedi maddesi
Barış Saydam: Emek Neden Önemli?
Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi: Abraham Paşa'nın İflâsı
ABD Elçisi Henry Morgenthau'nun günlükleri
Radikal Gazetesi: Emek'in işletmecisi ilk kez söze girdi: Yalan!
Ayşe Hür: Araksi Çetinyan'dan Keriman Halis'e Türkiye'nin ilk güzelleri