Poyraz: Kavgam sistemi değiştirmek, seçimi kazanmak zorundayız

İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, Millet İttifakı’nın aday belirleme sürecinde yaşananlar, Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyareti ve gündemdeki diğer gelişmelere ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Abone ol

ANKARA – Seçim takviminin başlamasıyla adaylıkların, ittifakların en önemli gündem olduğu Ankara’da siyaset hareketlendi. Millet İttifakı’nın ortaklarından İYİ Parti de bu hareketliliğin odağında. Bir yandan ittifakın Cumhurbaşkanı adayının çalışmaları, bir yandan milletvekili adaylık başvuruları, diğer yandan da iktidara gelmeleri durumunda hükümetin nasıl şekilleneceğine ilişkin çalışmalar devam ediyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yakın kurmaylarından İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz da bu sürecin önemli aktörlerinden.

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde yaşanan krizden, İYİ Parti’ye yönelen tepkilere; Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretinden, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ‘İki cumhurbaşkanı yardımcısı olabilir’ önerisine kadar tüm merak edilen sorulara yanıt veren İYİ Partili Poyraz, kendi siyasi kariyerine ilişkin güncel bir gelişmeyi de paylaştı. Ankara’dan milletvekili aday adayı olan Poyraz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değiştirmek için doğru yerin Meclis olduğunu ifade ederek, “Bu sistemi değiştirmek benim kavgam” dedi. Poyraz’ın sorularımıza yanıtları şöyle sıralandı:

Millet İttifakı, İYİ Parti lideri Akşener’in itirazının ardından zor birkaç gün geçirdi ve ardından bir ortaklaşma sağlandı. Bugün gelinen aşamada sorunlar tam anlamıyla aşıldı mı? 

Bu soruya cevap vermeden önce tarihsel süreci analiz etmek gerekiyor. Altı parti Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem odağında bir araya geldi. Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne sadece muhalefet etmek, itirazda bulunmak değil; karşısına bir tez de koymak gerekiyordu. Bununla ilgili İYİ Parti’nin 2021’de hazırladığı İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması vardı. Sayın Kılıçdaroğlu, kendilerinin de bu yönde bir çalışması olduğunu söyledi. Gelecek ve DEVA partilerinin de çalışmaları olduğunu öğrendik ve altı partinin genel başkan yardımcılarından bir komisyon kuruldu. Bu komisyon tüm partilerin hazırladıklarını uyumlaştırarak mutabakat metnini hazırladı. Bu metnin hazırlanmasından önce 12 Şubat’ta altı genel başkan bir yemek yedi. Bu yemekte de 28 Şubat’ta yapılacak lansmanın ön görüşmesi yapıldı. 28 Şubat’ta da altı genel başkan mutabakat metnini imzaladı. Bu çok önemli bir detay, altını imzaladıkları için artık bu bir akittir. Bu sürecin tamamı özenle götürüldü; Mutabakat Metni Komisyonu, Anayasa Değişiklik Teklifi Komisyonu, Seçim Güvenliği Komisyonu olmak üzere üç komisyon kuruldu.

‘ALTILI MASA’NIN CUMHURBAŞKANI ADAYI BELİRLEME GÖREVİ YOKTU’

Süreçte Sayın Kılıçdaroğlu, katıldığı bir dış programda Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili soruya "Buna Altılı Masa karar verir" dedi. Oysa Altılı Masa’nın böyle bir görevi yoktu. Altılı Masa'nın asli görevi parlamenter sistemken diğer genel başkanlar Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu teklifini kabul ettiler. Yani Altılı Masa’ya Cumhurbaşkanı adayını belirlemek gibi bir tali görev geldi. Altılı Masa şu prensiple çalışıyor; altı genel başkan bir arada aylık toplantı yapmadığı zaman bunun adı Altılı Masa olmaz. Tüm toplantılara altı genel başkan aynı saatte geliyor, altı genel başkan aynı saatte çıkıyor. Bunun benzeri kurulan komisyonlarda da uygulandı. Toplantının yapılabilmesi için altı genel başkan yardımcısının da bulunması şarttı. İkinci prensip de şuydu bir madde ya da bir konuya ilişkin altı genel başkan yardımcısından herhangi biri itiraz eder, şerh koyarsa ve diğer beş genel başkan yardımcısı onu bu konuyla ilgili ikna edemezse o maddeye dokunulmaz. Her genel başkan yardımcısının veto etme, muhalefet etme, şerh koyma yetkisi var. Bu, masanın iç hukuku.

‘YA İKNA EDİLMEYE ÇALIŞILIR YA DA GÜNDEMDEN KALKAR’

Meral Akşener’in itirazını sunduğu 2 Mart günü ne oldu? İç hukuk mu bozuldu?

2 Mart gecesi "İYİ Parti Masa’dan kalktı" dendi ama hayır, İYİ Parti masada. Ama evet, Masa’nın az önce anlattığım iç hukuku var. Altı genel başkan bir konuyla ilgili ortak karar verir, genel başkanların herhangi birinin bir konuya muhalefeti olursa o konu gündemde olmaz. Ya ikna edilmeye çalışılır ya da gündemden kalkar. Ya da alternatif seçenekler konuşulur.




‘AK PARTİ VE MHP İÇİN DE BU SEÇİMİ KAZANMAK ZORUNDAYIZ’

Sayın Genel Başkanımız bir buçuk yıldır “kazanabilecek aday” diye bir vurguda bulunuyor. Bu, bizim gözlem yeteneğimizle analiz edilebilecek bir durum değil. Bunun bilimsel alt yapısı olması lazım. Bir buçuk yıldır da tüm anketlerde Sayın Yavaş ve İmamoğlu önde. Bunu sadece bizim görüyor olmamız mümkün değil. Sayın Genel Başkan 2 Mart gecesi bunu ifade etti. Sayın Akşener, milletin sesini duyurmayı bir sorumluluk olarak addediyor. Bunu Altılı Masa’da yapmaması mümkün değil. Anketler bunu söylüyor, sahada da bize bu söyleniyor. Ve biz bu seçimi kazanmak zorundayız. Biz bu seçimi kendimiz için, masadaki diğer partiler için hatta MHP ve AK Parti için de kazanmak zorundayız. Türkiye’yi uçuruma sürükleyen bu sisteme sahip çıkmaya çalışan parti üst yöneticilerine rağmen AK Parti ve MHP için de bu seçimi kazanmak zorundayız.

‘2 MART GECESİ BİZ MASADAN KALKMADIK MASANIN İÇ HUKUKU BOZULDU’

Bu istişareler sırasında liderler toplantısında “O zaman biz beşimiz imzalayalım” gibi bir cümle ifade ediliyor Sayın Genel Başkanımıza. Ama uygulamayı anlattım size. Bütün genel başkanların bir konu hakkında ‘hayır’ deme hakkı var. “O zaman beşimiz imzalayalım” durumu, Genel Başkanın “hayır” deme yetkisinin ortadan kaldırılmasıdır. Masa’nın iç hukuku bozulmuştur. Biz masadan kalkmadık, biz masanın iç hukuk kurallarına bağlı kaldık. Biz hazırlanan tüm metinlerde ortaklaştık, fikri emeğimiz var, aynı yerde duruyoruz, aynıyız.

Sonrasında Sayın İmamoğlu ve Yavaş’la bir araya geldi Genel Başkanımız. Altılı Masa’nın temel dinamiklerini, ruhunu anlattılar, biz de haklılıklarımızı anlattık. Haklı olmak gibi bir kaygımız da yok. Ama bu, yoruma açık olmayan bir durum. Kural bu, kurala aykırılık var.

‘ALTILI MASA’DAKİ ‘O ZAMAN BEŞİMİZ İMZALAYALIM’ CÜMLESİ KABUL EDİLEMEZDİ’

Şimdiye kadar verdiğiniz ön bilgilerle ilk sorumuzu tekrarlayalım o halde; bugün gelinen aşamada masadaki sorunlar tam anlamıyla aşıldı mı, anlaşılamayan herhangi bir başlık kaldı mı? 

Hayır yok. Sadece Cumhurbaşkanı adayını belirleme noktasında bir sorun yaşanmıştı, orada da “O zaman beşimiz imzalayalım” cümlesi kabul edilemezdi. Onu da aştık. Dolayısıyla müstakbel 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nun önünde seçim manifestosu, programı hazır. İşin güzeli AK Parti ve MHP’nin de tam desteği olduğunu görüyorum hazırladığımız metinlere. Onlar sadece Cumhurbaşkanı adayına takıldılar, bu zımni kabul demektir. Anladığım kadarıyla onlar da parlamenter sistemi destekliyorlar.

‘PARTİMİZE YÖNELİK VAHŞİCE BİR TUTUM ORTAYA KONDU, OYSA KONU BU KADAR BASİT’

Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili bahsettiğiniz uzlaşma noktasına varılana kadar partiniz hedefteydi, çokça eleştiri aldınız.

Hepimizin sosyal, siyasi hayatını etkileyen üzücü bir dönemdi. Benim için de sosyal bir deneydi. Özellikle sosyal medyada ve televizyon kanallarında vahşice bir tutum ortaya konuldu. Oysa konunun ne olduğu bu kadar basit. Kurallar belli, kuralları biz koymadık. Ve biz bu seçimi kazanmak istiyoruz, herkes için kazanmak istiyoruz.

‘İSTİFA EDEN ÜYELERİMİZ BÜYÜK ORANDA DÖNDÜ’

Bu 2-3 günlük süreçte partinizden istifalar yaşandı. Grup Başkanvekiliniz Erhan Usta’nın açıklamasına göre bu sayı 30 bini buldu. İstifa eden üyeler geri döndü mü?

Büyük bir çoğunluğu geri döndü. İYİ Parti’ye üye olan herkesi istişare ve ikna ederek üye yaptık. Ama oluşturulan bu linç kampanyası sonucunda bir anda böyle bir durum oluştu. Siyasi parti genel merkezlerinin çoğu, kendisine oy veren seçmenine taraftar gözüyle bakar, biz öyle bakmadık. Gelmelerini de, gitmelerini de, kızgınlıklarını da, kırgınlıklarını da rahatlıkla ifade edebilirler, biz de izah edebiliriz. Seçmenimizle olan ilişkimiz böyle, biz onları taraftar olarak görmüyoruz.

Tüm bu yaşananlardan sonra oy oranınızda düşüş oldu mu? Ya da sizin yaptırdığınız anketler nasıl bir sonuç öngörüyor?

Yüzde 21,7’yi gördüğümüz, 18-19 bandından ilerlediğimiz zamanlar oldu. Şu anda bir anket yüzde 5 gösteriyor bizi. Benim anketim sokak. Ben İYİ Parti’nin bu seçimlerden herkesin gurur duyacağı bir oy oranıyla çıkacağını taahhüt edebilirim.

‘AĞIRALİOĞLU FİKİRLERİNİ, KAYGILARINI İFADE EDEBİLİR; KENDİ GÖRÜŞLERİDİR’

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun Kılıçdaroğlu ile ilgili bu hafta içerisinde yaptığı açıklama dikkat çekti. Ağıralioğlu’nun bu sözlerini İYİ Parti nasıl okudu?

Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklaması, Sayın Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretine ilişkin. Sayın Ağıralioğlu ile olaylara bakış açımız her zaman aynı değildir. Kendisi iyi bir hatiptir, zeki bir siyasetçidir. İYİ Parti’de Genel İdare Kurulumuzda, ilgili kurullarda tüm kararları istişare ediyor ve ortak karar alıyoruz tüm konularda. Ama İYİ Parti’de siyaset yapan herkes için burası bir askeri tabur değil. Burada tornadan çıkmış gibi konuşmak durumunda değiliz.

Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklaması da Sayın Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretine ilişkin. Kendisi de bugüne kadar yaptığı konuşmalardan ayrı olarak defaatle, “Bunlar benim kişisel görüşümdür” dedi. Bu da, Meclis’te mebus olmanın ona tanıdığı bir hak ve İYİ Parti’nin içselleştirdiği demokrasi kültürünün bir sonucu. Yavuz Ağıralioğlu bu beyanlarda bulunabilir, önemli olan bu beyanlar içerisinde hakaret, ötekileştirme, ayrıştırma dili kullanılmamasıdır. Fikirlerini, kaygılarını elbette ifade edebilir. Bunlar kendisinin de ifade ettiği gibi kendi görüşleridir. 

‘KILIÇDAROĞLU’NUN HDP DAHİL ZİYARETLERİNDE MİLLET İTTİFAKI ADINA TAAHHÜTTE BULUNAMAZ’

Cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesine ilişkin sizin görüşünüz nedir?

Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin müstakbel cumhurbaşkanının bugün AK Parti ve MHP de dahil olmak üzere Türkiye’deki tüm siyasi partileri ziyaret etmesinin bir siyasi teamül olduğunu düşünüyorum. İYİ Parti’nin HDP’ye karşı duruşu çok net. Yukarıda Allah var, HDP’nin de İYİ Parti’ye karşı duruşu çok net. Sayın Kılıçdaroğlu HDP’yi ziyaret edebilir. Tercih eder miyim? Hayır. Ama elbette ziyaret edebilir, saygı duyarım. Bu ziyaretlerde Millet İttifakı’nı bağlayıcı hiçbir karar süreci oluşturamazlar. Görüşmeden sonraki açıklamalar da amacına uygun bir ziyaret olduğunu gösteriyor. Taahhüt içeren bir toplantı olmadığı ifade edildi. Zaten Sayın Kılıçdaroğu’nun da Millet İttifakı adına bir taahhütte bulunma yetkisi yok. O yetki Millet İttifakı paydaşlarına aittir. Sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak bir nezaket ziyareti gerçekleştirdi.



‘ADAY ÇIKARMAMAK HDP’NİN KENDİ KARARI’

HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Siyasetin rasyonel bir düzlemi var. Bir partinin genel merkezinin talimatıyla karar almaz vatandaş. Genel merkezler millete layık olmak zorunda. Üstenci bir tavırla “böyle bir karar aldık” deme lüksü yok. Bugün HDP kendi yönetim kadroları ve seçmeniyle birlikte birtakım kararlar alıp uygulayacaktır. Böyle bir süreçte HDP’nin önünde seçenekler var. ATA İttifakı, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ya da kendisi aday çıkaracak. Biz HDP’nin kimi tercih edeceğine ilişkin bir şey söyleyebilir miyiz? Şimdi HDP aday çıkarmama kararı almış. Bu da HDP’nin kendi kararı. Biz prensip olarak sadece Türkleri, sadece Kürtleri, sadece Alevileri, sadece Sünnileri, sadece gayrimüslimleri diyerek bir tasnif yapmıyoruz. Biz 85 milyonun tamamına hizmet edecek bir siyaset ortaya koyuyoruz. Bir grubu, bir zümreyi, bir etnisiteyi, bir dini, bir dili ayrıştırmıyoruz.  

‘HDP SEÇMENİ MEVCUT SİSTEMDEN MEMNUNSA CUMHUR İTTİFAKI’NA OY VERİR’

Gelinen aşamada İYİ Parti’nin de HDP’nin de ortaklaştığı nokta, mevcut iktidarın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değişmesi. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere bu ortaklaşma iktidarın hedef göstermesine sebep oluyor. Buna karşı argümanlarınız neler?

Hizbullah’a da ‘Yerli ve milli’ diyor Sayın Erdoğan. Cumhurbaşkanlığı makamı fetva makamı değil. Bunları baz alarak siyasetimizi inşa etmiyoruz. Bugün Cumhurbaşkanı ve sözcülerinin açıklamalarına bakarsanız Türkiye’de hiç sorun yok, her şey bizim hüsnü kuruntumuz. Hukuk felsefesine girişte, “Ateş Şam’da da Atina’da da ateştir” diye bir tanım vardır. Yani doğru tek: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir felakettir.

Bizim ihtiyacımız hukukun, demokrasinin, insan haklarının, eşitliğinin tam ve kâmil uygulandığı, kaynakların verimli kullanıldığı, refah içinde bir ülkede yaşamak. Bunun önündeki engel bu sistem. Biz bu sisteme karşı tez geliştirdik, o da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem. Sistemi değiştirecek ana unsur da parlamentodaki çoğunluk. Nihai hedef bu.  HDP açısından da söylüyorum, HDP seçmeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden ve yarattığı durumdan memnunsa Cumhur İttifakı’na oy verebilirler. Bunu engelleyemem ben.

Millet İttifakı’nın seçimlere nasıl gireceği sorusu hala yanıt bulmadı. Kurduğunuz komisyonda hangi formüller konuşuldu? Sizce İttifak’ın en çok kazanacağı senaryo nedir?

Bu konuyla ilgili komisyonlarımız çalışıyor. Çok farklı kombinasyonlar var, hepsine bakılıyor. Bu süreçte anketler, aday adaylarının, parti kurmaylarının ve genel başkanlarımızın sahadaki performansları da önemli. Birçok değişken var. Nokta atışı olarak “şöyledir” demek seçim stratejisini ifşa etmek anlamına gelebilir. Bu stratejilerimizi muhafaza ederek gitmeyi tercih ediyoruz.

‘BAKANLIKLARIN DAĞILIMIYLA İLGİLİ GENEL BAŞKANLAR DEĞERLENDİRMELER YAPIYOR’

Bir diğer merak edilen konu seçimin kazanılması halinde bakanlıkların durumu. Bugünden cumhurbaşkanı yardımcılarına dair bir projeksiyon sunuluyorken bakanlıkların dağılımına dair henüz net bir durum söz konusu değil. Burada nasıl bir tablo göreceğiz?

Bunlarla ilgili genel başkanlar kısa, orta ve uzun vadeli planlar ortaya koymuştur. “Kervan yolda dizilir” mantığı ile ilerlemiyoruz. Büyük devlet, büyük millet olmak bu vizyon ve bu ön çalışmayı gerektirir.

Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Mansur Yavaş yalnızca iki cumhurbaşkanı yardımcısı olması önerisini sundu. Beş liderin milletvekili olması teklifini masaya taşıyacağını belirten Yavaş, karar için de yine liderleri işaret etti. Son durum nedir?

Bu konuda karar mercii Altılı Masa ve genel başkanlardır. Bir değişiklik olmasına ilişkin, “Hiçbir şey yapılamaz ya da olabilir” demek Türki siyasetinin doğasına aykırı. Dolayısıyla şu an için mevcut kararlar doğrultusunda bir çalışma prensibi devam ediyor. Bu karar daha sonra altı parti genel başkanının revize edeceği, değiştireceği bir karar haline gelebilir. Tabii orada da kural belli, altı liderin altısının da onaylaması gerekir. 



Sizce 7 değil 2 cumhurbaşkanı yardımcısı olması daha sağlıklı bir formül mü?

Bu konuda susma hakkımı kullanıyorum.

Meral Akşener, Türkiye’yi iki kez gezdi son süreçte. Seçim kampanyası nasıl ilerleyecek, Akşener’i nerelerde göreceğiz?

Akşener’i yine herkes sahada görecek. Bizim saha performansımıza ara vermemizin sebebi deprem. Çünkü 11 ilde değil, 81 ilde meydana gelen bir depremdi. İlk 60 saatteki çaresizliğe tanıklık ettiğimiz bir deprem. İnsanlar binaların içinde bağıra bağıra canlarını verdi, dışarıdakiler de dinleye dinleye öldü. Devletin enkaz altında kaldığı bir deprem. Dolayısıyla saha sürecimizi yavaşlattık. Bizim odağımız insan. 5 saat içinde bölgeye varan bir siyasetçi olarak söylüyorum, 60 saat boyunca devletin olmadığını gözleyen bir siyasetçi olarak söylüyorum. Kampanyamız da stratejimiz de insan odaklı. Bu sadece seçim için geçerli değil, İY Parti var oldukça merkezimizde insan olacak.

‘CUMHURBAŞKANI MEVCUT BAKANLARDAN KURTULMAK İSTİYOR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut bakanların milletvekili olacağını söyledi. Sizce ne amaçlanıyor?

Sanıyorum Sayın Cumhurbaşkanı mevcut kabineden kurtulmak istiyor. Bunlarla olmadığını anladı. Ama konu bunlar değil, konu sistem.

‘BAKANLARIN MİLLETVEKİLİ OLMALARI ONLARA BİR ZIRH FALAN GETİRMEZ’

Bakanların milletvekili yapılmasıyla bakanlara bir koruma zırhı getirileceği yorumları yapılıyor. Sizce mümkün mü?

Kararlar salt çoğunlukla alınıyor. Bunlar salt çoğunluk alabileceklerini mi sanıyorlar. Sayın Erdoğan bunu görmüyor mu? Kendisi çok deneyimli bir siyasetçi. Kendisi de biliyor ki Cumhur Koalisyonu bu Meclis’te azınlıkta. Bakanların milletvekili olmaları onlara bir zırh falan getirmiyor. Ayrıca biz bireysel intikam derdinde de değiliz. Biz kurumları, sistemi, bu ülkenin kaynaklarını geri getirmekle sorumluyuz. Eğer kişi bazında rövanş yapıyorsak bu bizi patolojik bir alana taşır siyasetçi olarak. Bu sistemin açıklarından faydalanmış her kim varsa hukuk önünde hesabını verecek. Bu memlekette ne bakanlık ne milletvekilliği zırhtır.

‘BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI OLDUM’

Siz milletvekili adaylığı başvurusu yaptınız mı, yapacak mısınız? Yoksa seçimden sonra sizi yürütmede mi göreceğiz?

Benim yolculuğum biraz enteresan. Siyaset planı olmayan bir adamdım. Meral Akşener ile hayata baktığımız yer aynı, onunla aynı yerdeyim. Bu yüzden onunla birlikte siyaset yapmayı tercih ettim. Rahmetli annemden siyaset yapmak, ülkem için bir şeyler yapmak üzere 5 yıl müsaade istemiştim. Kasımda da 5 yılım doluyor. Bu kendimce bir mazeretlendirme değil ama benim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ciddi bir hassasiyetim var. Bunun için bugün Ankara’dan milletvekili aday adayı oldum. Çünkü bu sistemi değiştirecek yer yürütme değil, Meclis. Ben mevcut ucube sistemi değiştirmek için parlamentoda el kaldıracağım, bunun konuşmasını yapacağım, komisyonlarında yer alacağım. Hiçbir siyasi amaca hizmet etmeden yönetenlerin değil, yönetilenlerin konforunu merkeze alacak bir anayasa değişikliğine el kaldıracağım. Bu benim kavgam.