Dünyanın en büyük futbol sahnesi İngiltere Premier Lig’dir. Çünkü isim her şeyden önce gelir modern dünyada. Almanya’nın stat ve futbol kapasitesinin daha yukarıda olması, İtalya’nın taktisyenliği, İspanya’nın Barcelona-Real Madrid düellosu falan bu miti yıkamaz. Ne Ronaldo’nun baklavaları ne Messi’nin iyi aile çocukluğu, henüz Beckham popülaritesine erişemez. Eğer Cristiano Ronaldo Manchester United’da kalmaya devam etseydi, o zaman belki başka bir hikaye yazılır, CR7 de o hikayede yerini alabilirdi. Ancak bu bir varsayım. Yine de verilerimiz kuvvetli.
Peki, nedir ada futbolunu bu kadar cazip kılan? Futbolu icat etmiş olmaları mı? Hiç sanmıyorum. Sürekli göze hoş gelen futbol oynamaları mı? Muadilleri çok. Her semtin kendine has taraftarının olması ve statların genelde dolu olması mı? Maalesef cevabım yine hayır. Premier Lig’i dünyanın ‘en en en iyi’ ligi yapan şey endüstriyel futbolun ta kendisi olmasıdır. Nasıl ki Euroleague ne yaparsa yapsın NBA’yi geçemez, çünkü basketboldaki endüstriyelleşmenin kurallarını koyan NBA’dir, futbolda da bu misyonu Premier Lig üstlendi vakti zamanında. Bayrağı ilk kapan, sistem de peşi sıra oturuyorsa, avantajlıdır. Akılda ilk o kalır.
Premier Lig’in alâmetifarikası da bu zaten. Tabii bir de işin şov yönü. En uzun süre takım çalıştıran hocalar, stat isimlerine kondurulan ‘düşler’, patronlara devredilen koca koca kulüpler ve daha nicesi. İşte bu sebeple yakında Usain Bolt’u bir Premier Lig takımında görürseniz şaşırmayın.
Sanırım Bolt’u anlatmaya gerek yok. Tarihin en hızlı adamı, rekor canavarı, 9.58 denince akla gelen ilk isim Jamaikalı sprinter. Yine malumunuz üzere kendileri son Dünya Atletizm Şampiyonası sonrasında aktif atletizm kariyerine nokta koydu. Koyu bir Manchester United taraftarı. Zaman zaman Kırmızı Şeytanlar’ın idmanlarında onu gördük. Bundan yaklaşık bir yıl önce oynamak istediği mevkiyi bile deklare etmişti: “Futbol oynamak istiyorum. Bence birkaç antrenmana da çıkabilirim. Bir anda sahaya atlamak istemiyorum. İdman yapmak istiyorum. İdmanlarda bir şeyler öğrenebilirim. Bunu yapabilecek kadar yetenekliyim. Forvet ya da kanat oynamayı seviyorum. Burada hızımı kullanmak istiyorum.”
Sonra emeklilik kararı geldi. Ve 31 yaşındaki ünlü sprinter’ın menajeri yıllardır kâh üstü kapalı kâh gayet açık bir şekilde deklare edileni yineledi. 2017 Dünya Atletizm Şampiyonası sonrasında emekliliğe ayrılan Bolt’un menajeri Ricky Simms ''Onun için bir milyondan fazla fırsat var ve o, sıradaki görevi için hazır. İsim vermek istemiyorum ama bir düzine kulüp, onu istiyor. Puma'nın CEO'sundan ötürü Borussia Dortmund'a katılacak. Orada antrenmanlara katılacak'' dedi. Bolt'un kısa zamanda futbola adapte olabileceğini belirten Ricky Simms, ''30 yaşındaki bir sprinter Bundesliga ya da Premier Lig'de oynayabilir mi? Bu gerçeklikten uzak görünüyor ancak altı ay ya da dokuz ay takımla birlikte çalışırsa, birinci ya da ikinci ligde oynayabilir'' ifadelerini kullandı.
Ama Usain Bolt her zaman olduğu gibi yine daha iddialıydı. Hayali Şampiyonlar Ligi’nde oynamak. Bu ne kadar mümkün zaman gösterecek ama bir gerçek var o da Bolt’un yeşil sahalarda olabilmek için barındırdığı motivasyon. Bir de kendi ağzından dinlersek “En büyük hayallerimden biri Manchester United’da futbol oynayabilmek. Bu fikir benim hep aklımın hep bir köşesindeydi. Manchester United benim taraftarı olduğum takım. Ama başka bir Premier Lig takımı da bana futbol oynama imkanı sunarsa, o fikri de denemek isterim.”
Bu da demektir ki Bolt yakın zamanda bir futbol takımında oynayacak. Çünkü gösterdiği hedef buna uygun. Premier Lig, Show dünyasında çıtayı bir barem daha yukarı taşımak için çok önemli bir fırsat buldu. Bakalım, bu eşsiz fırsatı hangi takım kullanacak?