Eylül, bir mevsimin bittiğini gösteriyor. Kimi yerde bu hızlı ve
sert olur. Daha eylülün ilk günlerinde yapraklar sararmaya,
kışlıklar dolaplardan çıkmaya başlar.
Diyarbakır’da hemen hiç hissettirmeden gösteriyor kendisini. Çünkü
eylülün en az ilk on beş günü, haşmetli yaz sıcağının etkisi
altında geçer. Sonra yumuşar hava ve geceleri klima gibi araçlara
ihtiyaç duymadan uyumanın imkânı belirir. Eylülü takip eden ekim
gece gündüz ılık geçer ve bu nedenle Diyarbakır’da en sevdiğim ay
olur. Günler iyiden iyiye kısalmıştır ama olsun. Teselli şiirdedir
ve gider Turgut Uyar’ın dizelerine sığınırsın: “Eylül
toparlandı gitti işte,/
Ekim filan da gider bu gidişle”.
*
Mardinkapı’da oturduğum çay bahçesinde bunları düşünüyordum.
Ayrıca, herkesin siyaset yazdığı şu günlerde, eylülden ilham alan
şiirli bir eylül yazısı fena olmaz, diye geçiriyordum aklımdan.
Ancak yan tarafta oturan gençlerden biri, “Preze yapma oğılım”
dedi arkadaşına ve hani vardır ya “Eylül romantizmi” diye bir şey,
işte o duygu kaybolup gitti.
Kürtçede “Prêze” hasat sonrası ekin yeri anlamına geliyor. Yarısı
Kürtçe olan “Prêze yapma” cümlesini Diyarbakırlılar “yalan
söyleme”, “yalan atma” anlamında kullanıyor. Prêze’yi
Diyarbakırlılar neden yalan anlamında kullanıyor, bilmiyorum.
Bildiğim, bu sözü ne vakit duysam gülümsediğimdir. Belki söyleme
biçimindendir. Neşeli Günler filminde Münir Özkul’un,
yeğenlerine yalan hikayeler anlatan Şener Şen’e “Atma Ziya” diye
kızdığı sahneyi düşünün, “Prêze yapma” cümlesinin böyle bir etkisi
vardır üstümde.
*
Eylül romantizmi bu sözle uçup gitti ve yerine, maalesef, Hazine ve
Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin şu sözleri geçti: “Neo klasik
ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden
heteredoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal
ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.”
Yan taraftaki delikanlının “Prêze yapma” sözü ile Bakan’ın sözleri
arasında hiçbir bağlantı yok aslında. Tam tersine, delikanlının
arkadaşı için sarf ettiği söz gülümsetmişti beni. Bakan’ın uzun
cümlesi ise benim için bulmaca gibi bir şeydi. Hiçbir şey
anlamamıştım.
Sonunda “Prêze yapma” deyip geçtim. Çünkü bu uzun ve benim için
karmaşık, anlaşılmaz cümle, çok sevdiğim “yazın bittiği her
yerde söylenir” (Ülkü Tamer) dizesini de uçurup götürecekti
aklımdan.
*
Edip Cansever’in “Eylülün Sesiyle” adlı çok sevdiğim
bir şiiri vardır. Şiiri, eylül romantizminden uzak durduğu için
seviyor olabilirim. Şöyle başlar:
“Baylar!
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi”
Cansever’in bu dizeleri, eylül ayının sesini değil, 12 Eylül
faşizminin ayak seslerini göstermeye çalışıyor.
Bu şiir üzerine ahkam kesebilirim derken, Kültür ve Turizm Bakanı
Mehmet Nuri Ersoy’un bir videosu çıkıyor karşıma. Serde gazetecilik
var, Bakan ne demiş, diye bakıyorsun.
Şöyle demiş: “Kışın fiyatların en uygun olduğu dönem. Bütçe-kriter
açısından baktığınız zaman kışın gezmenizi tavsiye ederim.”
Bakan bu, elbette yurttaşlarına akıl verecek, yol yöntem
gösterecek. Söyledikleri de büsbütün prêze değil üstelik. Gezi
dediğiniz kışın da yapılabilen bir faaliyet. Denize girmek yerine
kültür turizmi yapılabilir yani.
Ancak bu cümleleri sarfederken Bakan’ın yüzünde beliren o sırıtış
kötü oldu. Söyledikleri doğru olsa da mimikleri prêze yaptığını
gösterdi. Koca yaz bitti ve sanırım bu sırıtış, ayağını denize
sokamamış milyonlarca kişinin ders alma hevesini kursağında
bırakmıştır.
Dedim ya, serde gazetecilik var, Bakan Ersoy’un Bodrum’da, sit
alanında yaptırmak istediği otel geldi. Faşizm türlü şekillerde
zuhur etse de tanımamız gerekiyor, diyerek sözü Cansever’e bırakmak
iyi olacak:
“Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalı dünyayı
Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var
baylar.”
*
Yazıyı bitireceğim burada ancak son dakika haberi olarak
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun (PFDK) Amedspor’a verdiği
cezalar düşüyor önüme. Yıllardır bu cezalarla Amedspor yöneticileri
ile taraftarını yıldırmaya çalıştıklarına hiç kuşku yok. Ancak
Amedspor’a verilen her ceza, tam tersi bir etkiye neden oluyor ve
futbolla ilgisi olmayanlar dahil, bütün şehir Amedspor’un etrafında
kenetleniyor. Bütün şehir biliyor, PFDK düşmanlık yapmıyorsa da
prêze yapıyor.
Yazı uzasın ve böyle bitsin istemiyorum. Üstelik, sanki “Prêze
yapma oğılım” denecek gibi hissediyorum. O halde Mehmet Rauf’la hem
yazı hem de yazıyı bitirelim: “Eylül! Öyle bir ay ki, geçen her
güzel günü için ona minnettar olmak gerekir.”