Prof. Dr. Murat Erdoğan: Suriyeliler gitseydi AB şikayet etmeyecekti
Mülteciler Avrupa'ya gitmek için sınır kapılarında bekleyişlerini sürdürüyor. Mülteciler konusunda uzun yıllar boyunca çalışmalar yapan Türk Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Murat Erdoğan, Türkiye'nin AB'den mali destek istemekle yanlış yaptığını, bu konuda unutulan maddelerin olduğunu söyledi. Erdoğan, "Eğer Türkiye'den Suriyeliler Avrupa'ya doğru yönelseydi Avrupalıların şikayet edeceği bir konu olmayacaktı. Türkiye'ye savaş mağduru olarak gelmiş olanlara kapıları açarız ama diğerlerine açmayız demeye getiriyorlar" diyor.
DUVAR - Yetkililerin 'sınır kapılarını açtık' açıklamasının ardından binlerce mülteci Yunanistan'a geçmek için sınır kapılarında beklemeye devam ediyor. Yetkililerin göçe izin veren ilk açıklamalarının ardından Türkiye'de bulunan yaklaşık 5 milyon Suriyeli mültecinin ciddi bir kısmının Avrupa'ya gitmek için harekete geçeceği yönündeki yorumlar doğru çıkmadı. Sınır kapılarına Suriyelilerden çok Afganlar, Pakistanlılar, İranlılar akın etti.
Suriye'deki savaşın başladığı tarihten beri Türkiye'deki mülteciler konusunda çeşitli raporlar hazırlayan Türk Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Murat Erdoğan'la konuştuk. Erdoğan, "Eğer Türkiye'den Suriyeliler Avrupa'ya doğru yönelseydi Avrupalıların şikayet edeceği bir konu olmayacaktı" diyor.
'SİYASİ MADDELER UNUTULDU'
Türkiye tarafındaki kapıların mültecilere açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada bir kriz yaşandığı belli. Zengin ülkelere 10 mülteciden 1'i ulaşabiliyor. Dolayısıyla bu konuda başından beri sakat bir durum var. Türkiye bu konuda yük paylaşımı konusunda sürekli çağrılarda bulundu. Ancak bu gerçekleşmedi. Avrupalılar sadece mali destek verdi. Bunun anlaşmasını Avrupa Birliği ile yaptık. Ama Avrupa Birliği ile yapılan anlaşmanın içerisinde başka siyasi şeyler de vardı. Yetkililer mali destek konusunda şikayet ediyorlar. Bence mali destek nispeten geliyor. 6 milyarın, 3.2 milyarı geldi. Geriye kalan miktar da yolda. Buradaki gecikme anlaşılabilir durumda, burada bir sorun yok. Ama Avrupa Birliği ile yapılan anlaşmada yer alan diğer siyasi maddeler hemen unutuldu. Türkiye'nin itiraz etmesi gereken şeylerden bir tanesi bu olmalıydı.
'HİÇBİR AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKESİ KABUL ETMEZ'
Türkiye'nin itiraz etmesi gereken ve sizin bahsettiğiniz bu siyasi şeyler nedir?
Vizenin kaldırılması, Avrupa Birliği ile müzakerelerin devam etmesi, Gümrük Birliği... Ama bunlar uygulanmadı. 'Biz size para verelim, siz onları orada tutun' dediler. Avrupa Birliği 4 sene için Türkiye 6 milyar euro gönderiyor. Biz Avrupa Birliği'ne diyelim ki 'Yılda biz size 20 milyar euro verelim mültecilerin yarısını alın.' Bunu hiçbir Avrupa Birliği ülkesi kabul etmez. Bunun içerisinde siyasi sorunlar var, ekonomik sorunlar var, sosyolojik sorunlar var. Verdiğimiz son kararımız biraz farklı gelişti. Bu karar biraz da iç politikayla oldu. Diğer taraftan da Avrupa'nın Türkiye'ye siyasi anlamda destek vermemiş olmasıydı.
'SURİYELİLERİN MACERAYA GİRECEK MOTİVASYONLARI YOK'
Mültecilerin sınır kapılarına dayanmasının ardından sahada birçok gözlemimiz oldu. Bunlardan bir tanesi de sanılanın aksine Avrupa'ya gitmek isteyenler daha çok Suriyeliler olmadı. Siz de daha önce göç ve uyum gibi birçok araştırmalarınızda 'Suriyelilerin yüzde 85'inin Türkiye'de kalacağı' yönünde bilgiler paylaşmıştınız. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğer Türkiye'den Suriyeliler Avrupa'ya doğru yönelseydi Avrupalıların şikayet edeceği bir konu olmayacaktı. Şu an Türkiye'deki Suriyeliler çalışıyorlar, sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar, çocukları okula gidiyor. Suriyelilerin böyle bir maceraya girmek için bir motivasyonları yok. Türkiye'deki Afganların, Somalili, Pakistanlıların böyle bir motivasyona ihtiyacı var. Türkiye'ye savaş mağduru olarak gelmiş olanlara kapıları açarız ama diğerlerine açmayız demeye getiriyorlar. Mültecilerle ilgili bir karar süreci var. Bu karar süreci yapılmadan doğrudan, 'Almıyorum' diyemezler. Uluslararası hukuk bunu her şekilde engelliyor.
Bahsettiğiniz bu süreç nasıl işliyor...
Uluslararası hukuk diyor ki, senin sınırına bir yabancı gelmişse ve sığınma talebinde bulunuyorsa kapını açacaksın. Sonra diyebilir ki 'Sen sığınmacı değilsin, seni gönderiyorum.' Bunu diyebilir. Ama hiç savunma yapmaksızın, bununla ilgili bir süreç başlatmadan, 'Gönderiyorum, nereye gidiyorsan git' diyemez. Burada ciddi bir karmaşa yaşanıyor.
'TÜRKİYE'NİN CİDDİ BİR POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİNE GİTTİĞİ AÇIK'
Peki son gelişmeler ışığında Türkiye'nin mülteci politikasında bir değişikliğe gittiğini söyleyebilir miyiz?
Türkiye'nin 2018'e kadar mülteci politikasında çok duygusaldı. Bu konuda bazı hususlar vardı. Her şey geçicilik üzerine kurulmuştu. Nasıl olsa Esad gidecek, insanlar evlerine gidecek diye düşünülüyordu. Ama böyle olmadığı anlaşılınca 2018'de Türkiye operasyonlar başlattı. Bu operasyonların iki amacı vardı. Terörle mücadele ve mültecilerin evlerine gitmesi için imkan sağlayacak alan açma. 2018'in başında bu duygusallık bitti. Daha sonra bir yasa değişikliği yapıldı. Burada baya sıkı tedbirler getirildi. Türkiye'nin ciddi bir politika değişikliğine gittiği açık ama bu durum Türkiye'deki Suriyelileri çok fazla etkileyeceği bir durum görünmüyor. Türkiye'deki Suriyelilerin çok küçük bir bölümü gitse de bugün Suriye'de Esad ölse de ya da biz Suriye'nin tamamını işgal etsek bile zorla göndermedikçe Suriyeliler Türkiye'de kalmaya devam edecek. 7-8 yılda Türkiye'de yüz binlerce Suriyeli çocuk doğdu. Çoğu Arapça bile bilmiyor. Sadece 2015'ten sonra Türkiye'ye gelenlerin durumu biraz daha karışık. Onlar biraz daha tedirgin. Orada bir sıkıntı olabilir. Burada daha çok önlemler alınabilir.
'HERHANGİ BİR STRATEJİ BELİRLENMEDİ'
Sizce Türkiye'nin bu ana kadar mülteci politikasındaki en büyük eksiklikleri neler oldu?
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. Dünyadaki her hükümet bununla bocalardı. Şu an Yunanistan'ın Avrupa'nın bu kadar isyan etmesi bu sayılarla mücadele etmesinin zor olmasıyla ilgili. Bu işin zor olduğunu bir yere koymamız lazım. 2011'de Esad gitseydi bizim düşüncelerimize göre Suriyeliler gidecekti. Ama Esad gitmedi ve durum başka bir yere gitti. Biz bunu göremedik. Diğer sorun da işe duygusal baktık. 'Nasıl olsa biz bunları göndeririz' anlayışı vardı. Bununla ilgili herhangi bir strateji belirlenmedi. Başlangıçta yapılan insani davranış yani açıklık politikası doğru bir politikaydı ama bunun yola açabileceği riskler ciddiye alınmadı. Şu an yaşadığımızın krizin nedeni budur.
Suriyelilerin ülkemizde kalacaklarını göz önünde bulundurursak nasıl bir yol izlenmeli?
Sınırlarımızı iyi korumalıyız. Uyum politikalarını önem vermemiz gerekiyor. Uluslararası desteğin alınması lazım. Bunu yaparken de tehdit dili işe yaramayabilir. Bu konuda daha iyi bir zemin oluşturmak ve Avrupalılarla müzakere yürütmek gerekiyor. Şu an Suriye'de yaşanan krizin nedeni Rusya. Biz onları eleştirmiyoruz ama Avrupalıları 'niye destek olmuyorsunuz' diye eleştiriyoruz.