Bir zamanlar “sanal alem” denilerek küçümsenen İnternet, iktidar
savaşının en önemli cephelerinden birine dönüşmüş durumda. “Gerçek”
hayattaki hukuksuzluklar, kayırmalar, ihlaller sanal alemde de
günden güne derinleşiyor. Binlerce insan sosyal medya paylaşımları
gerekçe gösterilerek soruşturmalara, kovuşturmalara maruz kalıyor,
işini kaybediyor, tehditlerle karşı karşıya kalıyor.
İnternet yayıncılığına yönelik hukuksuzluklara, ifade özgürlüğü
ihlallerine karşı profesyonel bir mücadele yürüten insan sayısı ise
bir elin parmağını geçmiyor. Sansürle mücadele konusunda dünyaca
tanınan Prof. Dr. Yaman Akdeniz ile Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak,
Türkiye’deki hukuksuz İnternet yasakları karşısında iki kişilik bir
sivil toplum örgütü gibi çalışıyor. Bu konuda hukuk içtihatları
oluşturuyor, başvurular yapıyor, kitaplar, makaleler yazıyor, başı
bu hukuksuzluklarla dara düşen herkesin imdadına koşuyorlar.
Geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “Türkiye’de
tweet attı diye tutuklanan bir Allah’ın kulu var mı, yok” sözü
üzerine Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr.
Yaman Akdeniz’in kapısını çaldık ve Türkiye’de internet
yasaklarının resmini çizmesini istedik…
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ geçtiğimiz gün
“Türkiye’de tweet attı diye tutuklanan bir Allah’ın kulu var mı,
yok” dedi. Yok mu gerçekten?
Aslında bunun en güzel cevabını İçişleri Bakanlığı Mart ayından
bu yana her hafta yayınladığı basın açıklamalarıyla veriyor. Mesela
geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamada “siber suçlarla mücadele
kapsamında 2 bin 696 sosyal medya hesabıyla ilgili çalışma
yapılmış, tespit edilen bin 194 kişiden 157’si gözaltına
alınmıştır” deniyor. Tabii bakanlığın bu istatistiki verisinde
gözaltına alınan 157 kişiden kaçının tutuklandığı bilgisi yer
almıyor. Oysa gözaltına alınanların bir kısmı da bir süre sonra
tutuklanıyor.
Hangi gerekçelerle tutuklanıyorlar?
Terör örgütü üyeliği, terör propagandası, ağırlıklı olarak
cumhurbaşkanına hakaret, kamu görevlisine hakaret, halkı alenen suç
işlemeye teşvik gibi suçlardan. Sadece attıkları tweetlerden dolayı
tutuklanmış gazeteciler var. Örneğin Atilla Taş, Murat Aksoy, Tunca
Öğreten, Mahir Kanaat gibi isimlerin dosyalarına baktığımızda,
delil olarak çoğunlukla sosyal medya paylaşımlarının gösterildiğini
görüyoruz. 31 Temmuz 2017 ile 7 Ağustos 2017 tarihleri arasında 2
bin 696 sosyal medya hesabıyla ilgili çalışma yapılıp 157 kişi
gözaltına alınmış ama bazı insanlar hakkında gözaltına alınmadan da
adli işlem yapılıyor.
Peki Bozdağ neden bu kadar iddialı bir açıklama
yapabiliyor?
İmaj meselesi bu. Kaç gazeteci tutuklu veya hükümlü diye
sorulduğunda da hükümet "iki veya üç kişi" diyor. Oysa bir ara
tutuklu gazeteci sayısı 180’i aşmıştı.
Cumhurbaşkanı da geçtiğimiz günlerde sarı basın kartı
olan tutuklu gazeteci sayısının iki olduğunu ifade
etti…
Bir kere özellikle günümüzde bir kişinin gazeteci olup olmadığı
sarı basın kartı sahibi olup olmadığına bakılarak
değerlendirilemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bizim Kerem
Altıparmak’la beraber YouTube yasağıyla ilgili yaptığımız başvuruda
ihlal kararı verirken, yurttaş gazeteciliğinin önemine vurgu
yapıyordu. Çünkü biz de artık kendimizi yurttaş gazeteci olarak
tanımlıyoruz. Bilinmeyen bilgileri kamuoyuyla paylaşıyoruz. Mesela
ben her hafta erişimi engellenen haberlerle ilgili Twitter’dan
paylaşımlar yapıyorum. Kerem Altıparmak, kimsenin yazmadığı veya
düşünmediği konularda sosyal medya üzerinden yazılar yazıp
paylaşıyor. Bu yurttaş gazeteciliğidir. Arap Baharı sırasında bunu
çok daha net gördük. Orada yaşanan olaylarla ilgili sıradan
insanlar ortaya çıkarak sosyal medya üzerinden haberler paylaştı.
Kerem Altıparmak gibi bir akademisyenin onbinlerce takipçisi var ve
dünyada bunun örneği çok azdır. Kerem her hafta
Cumhuriyet’te veya BirGün’de yazsa, sosyal
medyadaki paylaşımlarındaki kadar etki yaratamazdı belki de. Zaten
iktidarın da rahatsızlığı tam da bu.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İSTATİSTİKLERİ BOZDAĞ’I
YALANLIYOR
Neden?
Çünkü radyo, televizyon, günlük gazete gibi medya organları
zaten kontrol altında. İktidarın tamamen kontrol edemediği tek alan
internet ve sosyal medya. Dolayısıyla sosyal medya üzerinde ciddi
baskılar var. Gezi olayları öncesinde daha çok erişim engellemeleri
vardı. Gezi sonrasında erişim engellemeleri devam ederken cezai ve
idari anlamdaki soruşturmaların arttığını gördük. Üniversitelerde
veya başka kurumlarda bir çok insan, attıkları tweetlerden dolayı
adli ve idari soruşturmalarla karşılaştılar. İçişleri Bakanlığı’nın
verilerine bakacak olursak, her hafta sosyal medya paylaşımları
yüzünden yüzü aşkın kişi gözaltına alınıyorsa, bu, yılda bini aşkın
gözaltı demektir. Savcılıklarda sosyal medya tabanlı binlerce ceza
dosyası var şu an. Bir dizideki karakteri başbakana benziyor diye
paylaştığı için Muğla’da bir doktor açığa alındı. Sonuçta
istatistikler bize, Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklamanın kesinlikle
ve kesinlikle doğru olmadığını gösteriyor.
Türkiye’nin İnternet yasakları konusunda dünya
sıralamasında nerede durduğunu gösteren istatistiki bir veri var
mı?
Yok ama Türkiye’nin yaptığını yapan başka bir ülke de yok.
Türkiye’de İnternet siteleri ne zamandan itibaren
engellenmeye başlandı?
2007’de çıkarılan 5651 Sayılı İnternet Kanunu'yla. Bu kanun
çerçevesinde ilk defa erişimi engelleme yetkisi mahkemelere ve
idari bir kurum olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB)
bırakıldı. TİB, 15 Temmuz sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan
tarafından “pislik yuvası” olarak tanımlandığı için KHK ile
kapatıldı ve yetkileri Bilgi Teknolojileri Kurumu’na (BTK)
devredildi. Şimdi o işi BTK sürdürüyor.
2007’deki kanunun çıkarılma gerekçesi
neydi?
Çocukları zararlı içerikten koruma, müstehcenlik, çocuk
pornografisi, kumara, sağlığa zararlı maddelere teşvik, fuhuş gibi
sitelerin engellenmesi gerekçe gösterilmişti. Fakat bu kanun
maddesinin içeriğine Atatürk’e hakaret maddesi de eklendiği için
ilk sorunlar bu bağlamda başladı. Bunun üzerine YouTube’a erişim
engelleri başladı. Bu madde Mayıs 2008 ile Ekim 2010 arasında
YouTube’un sürekli engellenmesine sebep olmuştu. Daha sonra
YouTube’a erişim açılmasına rağmen biz konuyu AİHM’e taşıdık. 1
Aralık 2015’te AİHM bizim lehimize karar verdi ve Türkiye’nin
YouTube’u engelleyerek ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna
vardı.
ARINÇ BİZİM İÇİN “BİRKAÇ PORNOCU YÜRÜDÜ”
DEMİŞTİ
2007’de erişim engellerinin önünü açan kanun teklifi
Meclis’e sunulduğunda, buna karşı protesto gösterileri yapılmıştı.
Hükümet de protestocuları “pornocu” olmakla itham
etmişti…
Evet, Taksim’de iki tane yürüyüş düzenlemiştik. O zaman bu
eylemler gazetelerin manşetinde yer alabiliyordu. Bunun üzerine
Bülent Arınç bizi kastederek “Taksim’den Tünel'e birkaç pornocu
yürüdü” demişti. Binlerce kişinin yaptığı bu protestolara rağmen
kanun geçti. Kanun kapsamında, ağırlıklı olarak müstehcen siteler
olmakla birlikte 120-130 bin alan adı erişime kapatıldı. Bu çok
ciddi bir rakamdı ve kanun maddesiyle alakası olmayan siteler de
erişime kapatıldı.
5651 Sayılı İnternet Kanunu'nda zamanla değişiklikler de
yapıldı, değil mi?
Tabii, 17-25 Aralık soruşturmalarından hemen sonra kanuna iki
madde daha eklendi. Bunlardan 9'uncu madde, kişilik haklarının
ihlaliyle ilgili. Yürürlüğe girdiğinden beri de özellikle siyasiler
tarafından çok sık kullanılıyor. Bu madde kapsamında haberlere,
tweetlere, Facebook maddelerine kişilik haklarının ihlali
gerekçesiyle erişimi engellemek mümkün hale geldi. Turkcell de bu
maddeyi kullanarak çok sayıda tweete erişimi engelletti.
Ensar Vakfı sponsorluğu dolayısıyla gösterilen tepki
tweetlerine mi?
Evet, binlerce tweeti engelletti. Erdoğan ve ailesi, Ahmet
Davutoğlu, Binali Yıldırım da bu maddeyi çok sık kullanıyor. 2016
sonu itibariyle 90 bin civarında “url” adresine erişim engellendi.
Bu 90 bin engel, az önce söylediğim 120-130 bin siteye engel
kararına dahil değil. Sulh ceza hakimlikleri bu konuda noter gibi
davranarak önüne gelen tüm talepleri kabul ediyor. Yayınlanmış
yüzlerce, binlerce haber ve yazı hakkında erişim engeli kararı
veriliyor. Kararların büyük bir kısmı da haber veya yazısına erişim
engeli konan kişi veya kuruma tebliğ bile edilmiyor. Dolayısıyla
insanlar yazılarına erişim engeli konduğunu ya bilmiyor veya
tesadüfen öğreniyor.
Bu kararlara itiraz edilebiliyor mu?
Tabii ama BirGün, Diken, Cumhuriyet gibi çok sayıda mecranın
erişim engeli konan haberleriyle ilgili Kerem Altıparmak’la beraber
son bir-bir buçuk sene içinde yapmış olduğumuz yüzü aşkın itirazın
hepsi otomatikman reddedildi. Bu red kararlarının hepsini de
bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürüyoruz. Oradan
da sonuç alamazsak AİHM’e taşıyacağız… Bakın, Nisan 2015 tarihinde
internet kanunu bir kez daha genişletilerek meşhur 8 A maddesi
eklendi.
Nedir 8 A maddesi?
Milli güvenlik, kamu düzeninin korunması, yaşam hakkı vs, ile
ilgili bir madde. Burada hakimlere yetki verilirken ilk defa
yürütme organına da yetki verildi. “Başbakanlık veya ilgili
bakanlıkların talebiyle” diyor kanun maddesi. Daha önce örneğin
kişilik haklarıyla ilgili başvuruyu kişi yapardı. Ama artık
ağırlıkla Başbakanlık talebiyle özellikle 7 Haziran seçimleri
sonrasında muhalif ve Kürt sitelerine karşı bir sansür baskısı
başladı. Mesela Dicle Haber Ajansı 40 küsur defa, sendika.org 58
defa erişime engellendi. Biz bütün bu kararlara itiraz edeceğiz. 16
Nisan referandumundan önce de sendika.org ara ara engellenirken,
referandum sonrasında neredeyse iki günde bir engelleniyor. Benzer
şekilde demokrasi.com 39 defa engellenmiş, şimdi demokrasi40.com
adresini kullanıyorlar.
KOSKOCA WIKIPEDIA YASAKLANIYOR, KİMSEDEN SES
ÇIKMIYOR
Erişim engeli konan siteler, isimlerinin sonuna yeni bir
rakam ekleyerek yeniden yayına başlayabiliyor. Dolayısıyla bu
sansürü delecek bir yöntem de var…
Evet ama her defasında siteyi teknik anlamda yeni alan adına
taşımaları gerekiyor. Twitter üzerinden paylaştıkları linkler
değişiyor. Dolayısıyla Twitter’dan paylaşılmış linke tıkladığınızda
habere erişemiyorsunuz. Bunlar yayıncı açısından ciddi sorunlar.
Çünkü her seferinde emek vererek, yatırım yaparak yeni alan adları
satın alıyorlar. Biz okurlar da takip ettiğimiz siteye sık sık
giremiyoruz. 8 A maddesi kapsamında 5 bine yakın internet adresi
engellenmiş durumda. 8 A kapsamındaki engellemelerin çoğunluğu
siyasi içeriklerden oluşuyor. Wikipedia yasağı da bu madde
kapsamında kondu.
Bir haber sitesi engellendiğinde o sitedeki yüzlerce,
binlerce habere de erişim engeli konmuş oluyor. Dolayısıyla
toplamda milyonlarca içeriğe erişim engeli konduğu söylenebilir
mi?
Elbette. Ayrıca bu saydıklarım içinde internet ortamından
kaldırılan içerikler yok. Onların sayısını takip etmek zaten mümkün
değil. Çünkü BTK bazı siteleri arayıp “bu haberi kaldırın, yoksa
engeller veya cezai işlem yaparız” diyor. Bu uyarıdan korkup
internet ortamından haberlerini kaldıran siteler de var. Ayrıca
kişilik haklarının ihlaliyle ilgili olarak sulh ceza hakimlikleri
tarafından engellenen içeriklerin bir kısmı da haber siteleri
tarafından kaldırılıyor.
1990’lı yıllarda gece polis matbaa basıp belli haberlere
doğrudan sansür uygulardı. Şu anda ise matbu yayınlara böyle bir
müdahale yok…
Türkiye’de zaten basılı yayın eskisi kadar takip edilmiyor.
Dağıtım kısıtlaması yüzünden bazı gazeteleri bazı yerlerde
bulamıyorsunuz. Dolayısıyla dağıtımda zaten ciddi bir kontrol var.
Ayrıca mesela Cumhuriyet çok konuşuluyor ama anladığım kadarıyla
insanlar çok fazla satın almıyor. Çevrenize bakın, insanlar basılı
gazeteye değil, telefon ekranına bakıyor sadece. Herkes haberleri
internetten takip ediyor. İnsanların haber tüketim biçimi değişti.
Dolayısıyla iktidar en kontrol edemediği alan olduğu için internet
yasaklarına ağırlık veriyor. Diğer yandan koskoca Wikipedia’ya
erişim engeli konuyor ama kimseden de bir itiraz sesi çıkmıyor.
45 MİLYON MAKALEDEN İKİSİ İÇİN WIKIPEDIA’YI
KAPATTI
Wikipedia engelinin gerekçesi ne?
45 milyon 407 bin 172 makale bulunan Wikipedia, iki makaleden
dolayı engellenmiş durumda. İçeriklerden birinin başlığı “Suriye İç
Savaşına Yabancı Müdahalesi.” Diğeri de “Devlet Destekli Terörizm.”
Bu iki başlık da uzun yıllardır bu sitede yer alıyor ve zamanla
altına eklemeler yapılmış. Her iki içerik de sadece Türkiye’yle
ilgili değil. “Devlet Destekli Terörizm” başlığı altında İngiltere
de var Türkiye de var, başka devletler de. Ankara 1'inci Sulh Ceza
Hakimliği 29 Nisan’da verdiği Wikipedia kararında “terörü öven,
şiddete ve suça teşvik eden” diyor. Biz bu karara itiraz ettik ama
itirazımız reddedildi. Twitter ve YouTube için AYM’ye gittiğimizde
de söylemiştik: Bir gazetede yayınlanmış bir yazı dolayısıyla ceza
davası açılabilir. Fakat diyelim BirGün’de bugün
yayınlanmış bir haberden dolayı onu ileriye doğru kapatmak gibi bir
ceza veremezsiniz. Peki, internette niye bunu yapıyorsun? Twitter
veya Wikipedia’yı engellediğinde sadece geriye dönük bir içeriği
engellemekle kalmıyor, o tarihten sonra yayınlanacak ama suç
olmayan her şeyi de engellemiş oluyorsun.
2007’de internet yasasına karşı irili-ufaklı tepkiler
oluşmuştu. Ama şu an yasaklamalar çok radikal bir noktaya vardığı
halde herhangi bir tepki gösterilmiyor…
Türkiye’de bir korku devleti oluştu. Bütün bu anlattığım şeyler
daha büyük bir resmin parçası. Tweet atarsan gözaltına alınıyorsun,
tutuklanıyorsun. Hakkında hiçbir işlem yapılmasa bile hesabın
engelleniyor. Caydırmaya çalışıyorlar. Biz bunlara karşı AYM’ye
gidiyoruz ama bir sene önce yaptığımız başvurular bile hâlâ
bekliyor.
AYM karar vermeden AİHM’e de
gidemiyorsunuz…
Artık gideceğiz. Biz bunu tutuklu Atilla Taş ve Murat Aksoy için
de yaparak, AYM kararını beklemeden AİHM’e gittik. Türkiye’de
etkili bir iç hukuk yolu olmadığı iddiasıyla bu sansürleri de artık
AİHM’e götüreceğiz. Wikipedia’yla ilgili başvurumuza AYM üç aydır
ses vermiş değil. Oysa bunu bekletemezsin. Wikipedia herhangi bir
şey değil ki!
YUSUF YERKEL 320 LİNKİ ENGELLETTİ
Kerem Altıparmak, Sulh Ceza Hakimliği’nin, Anayasa
Mahkemesi’nin bir kararına erişimi de engellediğini söylemişti.
Hangi karardı o?
İzmir’de oldu bu olay. İşin ilginç yanı, başvurucunun, AYM
kararında ismi geçen kişi olmasıydı. Biz bunu duyurduktan sonra
apar topar kaldırdılar o engellemeyi. Yusuf Yerkel’in Soma’da
attığı tekmeyi gösteren fotoğraf… Yerkel gidip o fotoğrafın
bulunduğu 320 tane linki tek tek engelletiyor. E kardeşim, o
tekmeyi sen atmadın da ben mi attım? O fotoğraf gerçek mi, gerçek.
O halde kim kime hakaret ediyor ki? Bu gerçek fotoğrafla Yerkel’e
nasıl hakaret suçu işleniyor? E bunun haber değeri de var.
Kararın gerekçesi ne?
Hiçbir gerekçe yazılmıyor. Alt alta verilmiş 320 tane link var
sadece. O tekme unutulmayacak ama unutturmaya çalışıyorlar. Kanun
da bunun altyapısını oluşturdu. Dün yazılan bir haberin
engellenmesi tartışılabilir ama siyasiler geriye dönük, özellikle
17-25 Aralık süreciyle ilgili haberleri şimdi engelletiyor.
Erişim engeli konan haberlere Türkiye dışından erişim
mümkün ama, değil mi?
Elbette, biz Türkiye’de üç maymunu oynuyoruz ama içerikleri
bizim dışımızda tüm dünya görüyor, görebiliyor. Böyle de bir
saçmalık da var. Yayıncıları baskı altına almak, tereddüte düşürmek
istiyorlar. Özellikle 15 Temmuz sonrası bana, Kerem Altıparmak’a
“şöyle bir yazı yazmak istiyorum, hakkımda soruşturma açılır mı”
gibi çok sayıda sorular gelmeye başladı.
Ne diyorsunuz peki?
Bilemiyoruz diyoruz. Ayrıca Tweet atıp silenlerin, eskisi kadar
cesur veya muhalif tweetler atmaktan sakınanların veya hesaplarını
koruma altına alanların arttığını görüyoruz. Ayrıca Twitter’ın
yayınladığı şeffaflık raporlarında engellemelerde Türkiye hep
birinci sırada.
TWİTTER VE FACEBOOK, WIKIPEDIA KADAR CESUR
DEĞİL
Engelleme kararları hükümet-Twitter şirketi ortaklığıyla
mı yapılıyor?
Twitter, Facebook gibi sosyal medya kurumları hükümetle
işbirliği yapıyorlar. Aksi halde topyekûn engelleneceklerini
biliyorlar. Türkiye de önemli bir pazar olduğu için hükümetle karşı
karşıya gelmek istemiyorlar. Twitter ve Facebook, Wikipedia kadar
cesur değil. Eğer Wikipedia da Türkiye’ye boyun eğerse, Türkiye’nin
talebi o iki içeriğin kaldırılmasıyla sınırlı kalmayacak. Elini
verirsen kolunu kaptırırsın. Twitter şirketi dünya genelinde
2012-2016 arasında 12 bin 140 tweeti çıkarmış. Bunların 8 bin 713
tanesi Türkiye’den.
Türkiye’nin otoriter bir rejimle yönetilmesi istisna
değil. Dünyada basının baskı altına alındığı, muhaliflerin büyük
saldırılara maruz kaldığı çok sayıda otoriter rejim var. Bunların
içinde neden Türkiye en fazla sansür ve engellemeye başvuran
ülke?
Çünkü Türkiye’de total bir kontrol çabası var. Çin’de de İran’da
da yoğun baskılar var ama Türkiye yıllardır AB adayı, Avrupa
Konseyi Kurucu üyesi, AİHM’i tanımış bir ülke. Dolayısıyla
Türkiye’yi Çin veya İran kategorisi içinde değerlendiremezsiniz.
Türkiye’yi AB ülkesi standartlarında değerlendirmek lazım.
Wikipedia’yı Avrupa’da engelleyen ülke yok.
AİHM’in son zamanlarda verdiği bazı kararlar, siyasi
olduğu gerekçesiyle eleştirildi. Örneğin Nuriye Gülmen-Semih Özakça
kararı, KHK ile ihraç edilenlerle ilgili başvurucunun aleyhinde
verilen karar…
Keza tutuklu gazetecilerle ilgili harekete geçmesi çok yavaş
oldu.
AİHM’de ne oluyor?
Bir sene içerisinde AİHM'e 50-60 bin başvuru gitti. Ve bu
başvurular AİHM'in kapasitesini aştığı için bir şekilde bakmak
istemedi. Geri planda lobi görüşmeleri oldu. Anayasa Mahkemesi’nden
oraya delegasyonlar gitti. Murat Aksoy ile Atilla Taş 31 Mart'ta
tutuklandı. Biz AİHM'e etkili bir iç hukuk yolu olmadığı
gerekçesiyle başvuruda bulunduk. AİHM'den de Şubat ayı gibi
öncelikli olarak bu başvurulara bakılacağı yazısı geldi. Fakat AİHM
bu kararı Türkiye hükümetine altı ay sonra, Haziran’da duyurdu. Ben
bunun da siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum.
Bu arada AİHM’de yargıç olmak için Adalet Bakanlığı’na
başvuran isimlerden biri de sizsiniz…
Türkiye’nin göndermiş olduğu üç adayı Avrupa Komisyonu daha önce
reddettiği için Adalet Bakanlığı ikinci bir çağrı yaptı. Ben de
başvurdum ve Çankaya’da mülakata girdim. Sonuç yok. Ama Türkiye’nin
Komisyon’a sunduğu ikinci üç kişilik liste de veto edildi.
Neden?
Çünkü biri Başbakanlık müsteşar yardımcısı, biri Adalet
Bakanlığı müsteşar yardımcısı, bir tanesi de Hollanda’dan bir
avukat. Siyasi bir liste gönderilmiş, Avrupa Konseyi de
reddetmiş.
AİHM KARARLARININ YÜZDE 95’İ TÜRKİYE
ALEYHİNDE
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi siyasi karar veriyorsa,
neden iktidara yakın isimlerin adaylık başvurularını
reddediyor?
Orada hükümet sözcüsü olacak bir hakim istemiyorlar tabii ki.
Ayrıca Türkiye hakkındaki kararların istatistiklerine baktığımız
zaman, yüzde 90-95 Türkiye aleyhine.
Türkiyeli hakimin hükümete yakın olup olmaması AİHM
kararlarını etkiliyor mu?
Türkiye ile ilgili bir mesele olduğu zaman Türk hakime
soracaklar. Dolayısıyla oradaki kişinin rolü önemli. O yüzden de
bağımsız olması lazım. Ben olsam KHK ile ihraç edilen
akademisyenlerle ilgili Köksal kararına mutlaka karşı oy gerekçesi
yazardım. Türkiye’deki KHK ihraçlarının hepsi sonsuza kadar.
İNSAN HAKLARI HUKUKUNDA İÇTİHAT
OLUŞTURUYORUZ
OHAL bittiğinde geri dönemeyecekler mi?
Hayır, süreli olarak atılmadılar ki kamu görevinden. Tamamen
ihraç edildiler. Af çıkabilir ama şu anda kağıt üzerinde “OHAL
bittiğinde görevinize geri döneceksiniz” diye bir şey yok. Köksal
kararında daha farklı bir değerlendirme olması gerekirdi. Böyle bir
komisyonun varlığı etkili bir iç hukuk yolu olduğu anlamına gelmez.
Binlerce kişi şu an umudunu o komisyona bağlamış ama yapılan
başvuruların büyük bir kısmı da reddedilecek. Onlarca sene AİHM’e
gidebilmek için bekleyecekler. AİHM şimdi bunu başından atmış olsa
dahi 5-6 sene sonra tekrar bu davalara bakmak zorunda kalacak.
Bundan kaçış yok.
Tabii Türkiye taraf olmayı sürdürürse?
AB’ye üye olmak ya da Avrupa Konseyi’nde kalmak istiyorsak
bunları da sürdürmek zorundayız.
Kerem Altıparmak’la birlikte iki kişiden oluşan bir STK
gibi çalışıyorsunuz. Bu süreçte nelerle karşılaşıyorsunuz? Nasıl bu
kadar cesur hareket edebiliyorsunuz?
Başbakanlık’ta, Adalet Bakanlığı’nda bize bayılmadıklarını
düşünüyorum fakat çok ciddi bir tepkiyle de karşılaşmadık. Biz
yokmuşuz gibi davranıyorlar. Kerem de ben de yurtdışından çok
sayıda konferansa davet ediliyoruz. Columbia Üniversitesi bize
geçen sene Global İfade Özgürlüğü Ödülü’nü verdi. Ben Avrupa
Komisyonu’nun özellikle internet özgürlükleriyle ilgili özel
komitelerinde bağımsız uzman olarak görev aldım. AGİT için uzun
yıllardır görev alıyorum, raporlar yazıyorum. Fakat Türkiye’de
Anayasa Mahkemesi’nin konferanslarına bile çağırılmıyoruz. Böyle
bir yok sayma var. Yapmış olduğumuz başvurulardan da sonuç
alamıyoruz. Özgür basın da yok, kanal kanal dolaşıp konuşamıyoruz.
Dolayısıyla bizimle ilgili bir sıkıntıları olduğunu düşünmüyorum.
Ön kapı kapalıysa arka kapıdan girmeyi deniyoruz. Yılmıyoruz, bunu
öğrendik. Bazen bizimle çalışan arkadaşlar, “Hocam reddedilecek bu
başvurular” diyor. “Biliyorum” diyorum. sendika.org için bir grup
öğrenciyle birlikte 57 tane itiraz dilekçesi hazırlıyoruz. Hepsinin
reddedileceğini biliyoruz ama önemli olan reddedilmesi değil. Bir
sonraki aşamada onları Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz. Oradan
sonuç alamazsak AİHM’e taşıyacağız. Aynısını Wikipedia için de
yapmak üzereyiz. Twitter ve Youtube için de yaptık. İnsan hakları
hukukunun gelişimine katkıda bulunuyoruz, içtihat oluşturuyoruz ve
bunu yapmaktan kormuyoruz.