Prof.Dr. Cem Terzi: 'Öfkeyi mültecilere yöneltmek ateşle oynamaktır'

Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Cem Terzi, Göçmen ve Mültecilerle Dayanışma Sempozyumu öncesi, “Bu sempozyum ile herkesi göçmen ve mülteciler ile dayanışmaya çağırıyoruz” dedi.

Abone ol

İZMİR – Halkların Köprüsü Derneği, İzmir’de Göçmen ve Mültecilerle Dayanışma Sempozyumu düzenleyecek. 30 Kasım’da Alsancak’taki Fransız Kültür Merkezi'nde düzenlenecek sempozyum, halka açık olacak. Göç ve mülteci sorunlarının kök nedenlerine odaklanarak göçmenlerle birlikte yaşamanın yollarını ve arzusunu ortaya koymayı hedefleyen sempozyumda, farklı bakış açılarıyla insan hakları, ekonomi, ekoloji, emek ve kültürel çeşitlilik gibi birçok alanda göçmenlerle dayanışmanın önemi tartışılacak.

Gün boyu sürecek olan sempozyumda Ercüment Akdeniz, Bahadır Özgür, Ayşe Hür, Nilgün Toker, Çiler Çilingiroğlu, Melek Göregenli gibi isimler konuşmacı olarak yer alıyor.

‘BM VERİLERİNE GÖRE 120 MİLYON İNSAN YERİNDEN AYRILDI VE GÖÇ YOLLARINDA’

Sempozyum öncesi Gazete Duvar’a konuşan Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 120 milyon insanın yerinden ayrıldığını ve göç yollarında olduğunu söyledi. Bunun resmi yani ölçülen rakam olduğunu, asıl rakamın bunun çok daha üzerinde ve her yıl arttığını belirten Terzi, “Bu insanlara evlerini terk ettiren onları bu korkunç yolculuğa mahkum eden şey küresel eşitsizliktir. Savaşlardır. Kapitalist sistemin doğa talanıdır. İklim krizidir. Küresel kuzeyin küresel güneyi sömürmesidir. İnsanlık tarihinin en büyük siyasi, ekonomik ve toplumsal krizi yaşanıyor. Bu yüzyıl göçler yüzyılıdır” dedi.

Prof.Dr. Cem Terzi

BM’nin işlevini tamamen yitirdiğini ve sembolik bir kuruma dönüştüğünü ifade eden Terzi, “Bir süredir AB ülkelerinde aşırı sağcı partiler göçmen düşmanlığı siyaseti ile güç kazanıyorlar.  Demokrasi ve insan hakları kalesi olduğunu iddia eden Avrupa ülkeleri bütün önceliğini göçmenleri geri itmeye/ göndermeye vermiş durumda. Avrupa sınırlarına yüksek teknolojili duvarlar örmeye harcıyor paralarını. Bununla ilgili bir endüstri oluşmuş durumda. AB, Türkiye, Mısır, Tunus gibi ülkelerle geri gönderme anlaşmaları yaparak bu ülkeleri göçmenler için hapishane olarak kullanmaktadır. Bu politikalar yüzünden mültecilerin yüzde 85’i gelişmekte olan ve yoksul olan ülkelerdedir.  Öncelikle meselenin Türkiye’ye özgü bir mesele olmadığını anlamak gerekiyor. Göçmen ve mülteci meselesi bütün dünyayı ilgilendiriyor ve her ülkeyi etkiliyor.  Savaşlar, kapitalist sömürü düzeni, doğa talanı devam ettikçe savaş bölgelerinden ve yoksul güney ülkelerinden insanlar kuzeye doğru göç etmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.

‘MÜCADELEYİ KÜRESEL ÖLÇEĞE TAŞIMADAN ÇÖZÜM ÜRETEMEYİZ’

Bugün en önemli siyasi gündemin “göç” olduğunu dile getiren Terzi, “Daha yakın bir zaman önce Trump seçim kampanyasının merkezine ABD ordusunu kullanarak ülkesindeki 1 milyon kayıtsız göçmeni ülke dışına çıkaracağı söylemini koydu ve yeniden başkan seçildi… Bunu yapacağından/ yapabileceğinden değil ama iç ve dış siyasetin temel konusu göçmen ve mülteciler. Sorunun küresel olduğunu anlamadan çözüm üretemeyiz. Sorunun ekonomi politiğini anlamadan çözüm üretemeyiz.  Mücadeleyi küresel ölçeğe taşımadan çözüm üretemeyiz” dedi.

Türkiye’de yaşanan ağır ekonomik krizi göçmen düşmanlığı ile siyasi amaçları için kullanan partiler olduğuna dikkat çeken Terzi, her gün yoksullaşan, çaresiz kalan halkın öfkesini göçmen ve mülteci düşmanlığına yönlendirerek çok tehlikeli adımlar atıldığını belirtti. Terzi, şöyle devam etti;

“İktidar ve muhalefet seçmenleri etkilemek için göçmenleri/ mültecileri geri gönderme vaadlerinde bulunuyorlar. Biz bu tehlikeli gidişe dikkat çekmek için bu sempozyumu düzenledik ve tarafımızı baştan belli etmek üzere sempozyumun adını göçmen ve mülteciler ile dayanışmak olarak belirledik. Siyasilerin göçmen ve mültecileri adeta günah keçisi ilan ettikleri bir dönemdeyiz. Ülkedeki her sorun mültecilere bağlanıyor. Toplumda yabancı düşmanlığı, nefret söylemi, hattaçatışma körükleniyor. İşte bu nedenle bu sempozyumun amacı dayanışmak”

‘ÖFKEYİ MÜLTECİLERE YÖNELTMEK ATEŞLE OYNAMAKTIR’

Türkiye’nin göçmen ve mülteci politikasının bir “belirsizlik” ve “muğlaklık” politikası olduğunun altını çizen Terzi, içinde bulunulan kritik aşamada “Hepsini geri göndereceğiz” gibi gerçeklerle ilişkisi olmayan bir siyasi söylemin meseleyi “arafta tutmak” anlamına geldiğini dile getirdi. “Türkiye’ye Suriyelileri kitlesel göç silahı olarak kullanma diyoruz. Göçmen ve mülteci hayatları üzerinden pazarlık yapma diyoruz. Siyasi iktidarınızı korumak için Türkiye’yi mülteci açık hava hapishanesi yapmayın diyoruz” diyen Terzi, şunları kaydetti;

“Bu ülkede en büyük sorun göçmen sorunudur demeden önce sosyal adaletsizliğe, dış politikada izlenen hatalara, korkunç gelir eşitsizliğine, talan edilmiş doğaya, işçi cinayetlerine, kadın cinayetlerine, çocuk işçiliğine bakmak gerekir. Kapitalizmin sınıfsal sorunlarını görmeden vatandaşların öfkesini kimsesiz, korumasız, çıplak göçmen ve mültecilere yöneltmek ateşle oynamaktır. Bu ülkenin yakın tarihinde yaşanan toplu katliamları ve pogromları unutmamalıyız 6-7 Eylül’ü, Maraş’ı, Sivas’ı… Göçmen ve mültecilerle ilgili en yalın gerçek, bu insanların hayatta kalmak için kendi ülkelerini terk ederek her türlü vatandaşlık haklarını kaybettikleri ve sığındıkları ülkede de haklardan ve vatandaşlıktan mahrum biçimde hayatta kalma mücadelesi verdikleridir”

‘HERKESİ GÖÇMEN VE MÜLTECİLER İLE DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ’

Mültecilerle dayanışmak istediklerini, sınırların açılması ve güvenli geçiş sağlanması gerektiğini vurgulayan Terzi, bu sempozyum ile dayanışmayı büyütmeyi amaçladıklarını da ifade etti. Terzi, ”Türkiye AB’nin mülteci hapishanesi olmamalı diyoruz. Avrupa ülkelerine göçmek isteyen sığınmacılar için sınırlar açılmalı diyoruz. Türkiye, Suriyelilere ve diğer ülkelerden gelmiş olan tüm mültecilere mülteci statüsü vermelidir. Birlikte yaşam için vatandaşlık ve kalıcı oturma izni gibi vatandaşlığa en yakın güvenli hukuki statüler sağlanmalı ve sosyal entegrasyon için diğer çalışmalar (çalışma hayatı, aile birleştirmesi, eğitim, sağlık, barınma, ayrımcılıkla mücadele, kendi kimlik ve kültürünü koruyabilme, siyasete katılma hakkı gibi) hızla ve ciddi biçimde yapılmalıdır. AB-Türkiye ilişkisi mülteciler üzerinden yürütülen kirli pazarlığın dışına çıkarılmalı açık ve şeffaf zeminlerde demokrasi ve insan hakları alanlarında temelinde yürütülmelidir. Bu sempozyum ile herkesi göçmen ve mülteciler ile dayanışmaya; hak temelli mücadeleye çağırıyoruz” diye konuştu.

Sempozyumun programına şu adresten ulaşılabilir:

http://halklarinkoprusudernegi.org/tr/2024/10/gocmen-ve-multecilerle-dayanisma-sempozyumu/