Proxima Centauri’nin yörüngesinde yeni bir gezegen keşfedildi
Proxima Centauri’nin yörüngesinde dönen küçük üçüncü gezegen, şu ana kadar radyal hız tekniği kullanılarak keşfedilen en hafif gezegen niteliğinde.
Jamie Priest
Gökbilimcilerden oluşan bir ekip, Güneş Sistemi’ne en yakın yıldız olan Proxima Centauri’nin yörüngesinde dönen üçüncü bir gezegene dair kanıtlara ulaşarak, gökyüzü mahallemizde keşfedilen yeni bir dış gezegenin varlığını sevinçle duyurdu. Astronomy&Astrophysics adlı dergide keşiflerinin ayrıntılarını paylaşan araştırmacılar, buna benzer keşiflerin gece gökyüzümüzde keşfedilmeyi bekleyen pek çok yeni ve harika şey olduğunu hatırlattığı için çok mutlular.
ÜÇ GEZEGENLİ BİR SİSTEM
Portekiz’de bulunan Astrofizik ve Uzay Bilimleri Enstitüsü'nde araştırmacı olan makale başyazarı João Faria, “Yaptığımız keşif, en yakın komşu yıldızımızın, gelecekteki daha fazla araştırma ve keşiflerin ortaya çıkarabileceği ilgi çekici yeni dünyalarla dolu olduğunu ortaya koyuyor” diyor. ‘Proxima d’ diye adlandırılan yeni gezegen, Dünya’nın kütlesinin yalnızca dörtte biri ağırlığa sahip ve Proxima Centauri’nin çevresindeki yörüngesini yalnızca beş günde tamamlayacak kadar şaşırtıcı düzeyde süratli ve hızlı bir gök cismi. Yıldızından yaklaşık dört milyon kilometre uzakta, Merkür’ün Güneş’e olan mesafesinin onda birinden daha az olan bir yörüngede dönüyor ve bu mesafe, onu bir gezegenin yüzeyinde sıvı haldeki suyu barındırabileceği yaşanabilir olan bölgeye çok yakın bir konuma yerleştiriyor.
Gezegen, aynı zamanda Proxima Centauri’nin yörüngesinde bulunduğu bilinen iki kardeşe sahip: Proxima b, her 11 günde bir yıldızın etrafındaki turunu tamamlayan ve yaşanabilir bölge içinde yer alan, Dünya’nınkiyle karşılaştırılabilir bir kütleye sahip bir gezegen; diğeriyse, daha uzun, beş yıllık bir yörüngede dönen gezegen adayı Proxima c.
Gezegen o denli küçük ki, gökbilimcilerin onu bulabilmesi bile gerçekten ilgi çekici. Yörüngede dönen bir gezegenin kütleçekimsel etkisinin, yıldızın hareketi üzerinde neden olduğu küçük yalpalamaları tespit eden ‘radyal hız tekniği’ kullanılarak keşfedildi. Böylesine küçük olan Proxima d’nin kütleçekimi, Proxima Centauri’nin saniyede yalnızca yaklaşık 40 santimetrede ileri geri hareket etmesine yol açar; bu, birkaç ışıkyılı mesafeden saptamak için son derece belirsiz bir hareket.
RASTLANTI SONUCU BULUNDU
Proxima d’nin varlığına ilişkin ilk ipuçları, çok daha büyük olan Proxima b’yi gözlemleme çabaları esnasında saptandı. Bu Dünya benzeri gezegen, birkaç yıl önce Avrupa Uzay Gözlemevi’nin (ESO) 3.6 metrelik teleskobunun bir parçası olan HARPS cihazı kullanılarak geçici olarak tanımlandı; buna karşın, varlığı, bilim insanlarının kullandığı yeni bir araç olan ve Proxima sisteminde daha yakın gözlemler gerçekleştirmek amacıyla tasarlanan ‘Echelle SPectograph for Rocky Exoplanets and Stable Spectroscopic Observations’ (Kayalık Ötegezegenler ve Kararlı Spektroskopik Gözlemler için Eşel Spektografı/ESPRESSO( adlı cihazın kullanıldığı 2020 yılına dek teyit edilemedi.
Göbilimciler, Proxima b’nin varlığını doğrulama sürecinde, beş günlük bir yörüngede dönen bir cisme karşılık gelebilecek ya da yalnızca yıldızın kendisindeki dalgalanmalardan oluşabilecek son derece zayıf bir sinyal saptadılar. ESPRESSO vasıtasıyla gerçekleştirilen takip gözlemlerinin ardından, araştırma ekibi, sinyalin yeni bir gezegen olduğunu onaylamaktan heyecan duyuyordu. Faria, “Bu kadar küçük bir sinyali tespit etmenin ve bunu yaparak Dünya’ya çok yakın bir mesafede bulunan bir ötegezegeni keşfetmenin zorluğu beni çok heyecanlandırdı” diyor.
HAFİFLİK REKORU ONDA
Proxima d, kısa süre önce ‘L 98-59’ gezegen sisteminde keşfedilen bir gezegeni geride bırakarak, radyal hız tekniği kullanılarak ölçülen en hafif ötegezegen olma rekorunu elde etti. Şili’de bulunan ESO dahilindeki ESPRESSO adlı araştırma cihazını kullanan bilim insanı Pedro Figueira, “Bu başarı son derece önemli” diyor ve Proxima d’nin saptanmasının, astronominin, kozmosun ince ayrıntılarını yakalama kapasitesinin arttığını gösterdiğini söylüyor: “Radyal hız tekniğinin, galaksimizde en bol olması beklenen ve potansiyel olarak bildiğimiz türden yaşamı barındırabilen, bizimkine benzer bir hafif gezegen popülasyonunu tespit etme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.”
Faria da yeni keşiflerin yolda olduğunu düşünerek heyecanlanıyor. “Bu sonuçlar, ESPRESSO’nun neler yapabileceğini açık biçimde gözler önüne seriyor ve gelecekte neler bulabileceğini merak etmeme neden oluyor” diyor. ESPRESSO’nun diğer dünyalara yönelik arayışı, ESO’nun şu anda Atacama Çölü’nde yapım aşamasında olan ve yakınlardaki yıldızların çevresinde bulunan daha pek çok gezegeni keşfetme ve inceleme yolunda büyük bir önem taşıyacak olan Aşırı Büyük Teleskop (ELT) ile tamamlanacak.
Yazının orijinali Cosmos Magazine sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)