Pul Koleksiyonu | Geleceğin uzay pullarıyla geçmişi çarpıtmak
Bugün ne uzay pullarının ne de uzayın eski popülerliği yok. Ancak uzaya dair yaklaşım, geçmişin kötü bir parodisine dönüşürken dahi bir şeyler anlatıyor. Bir tarafta bir ya da birkaç ‘ulus’ için değil bütün insanlık için açılan bir ufuk, diğer tarafta o ufkun gölgesini çarpıtarak kendisine bir şekil yaratma çabası içerisine giren bir anlatı.
Alper Gezeravcı ABD’nin uzay şirketi Space X bünyesinde bir uzay misyonuna katıldıktan sonra geri dönüşe hazırlanıyor. Bu misyon, Türkiye’de çeşitli tartışmalara sebep oldu. Şirkete ödenen ciddi paralar karşılığında Gezeravcı’nın uzaya gönderilmesi ile ‘uzaya çıktık’ anlatısı pek de birbiriyle örtüşmüyor gibi. Buna rağmen ‘Türkiye artık uzayda’ anlatısı insan aklıyla alay edercesine inşa edilmeye devam ediyor. Öyle ki bir bakıyoruz birileri diktikleri Yuri Gagarin kaftanını Gezeravcı’ya giydirmeye çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde Gezeravcı üzerinden giderek zaman içerisinde değişen uzay imgesine dair birkaç söz söyleyip uzun uzun Gezeravcı’nın neden bir ‘yerli ve milli Gagarin’ olamayacağını, çağımızın uzay algısıyla birlikte ele aldık. Dolayısıyla aynı sözleri tekrarlamayalım. Ancak bu zoraki ‘Gagarinleştirme’ sürecinde dikkatimizi çeken bazı detaylar var ki izini sürmesi son derece ‘keyifli’.
Bu anlamda pulların ayrıca bir yeri olduğunu görüyoruz. Sık sık tekrar ettiğimiz gibi, pullar ülkelerin/hükümetlerin kendilerini hem içeriye hem de dışarıya nasıl anlatmak istediklerini, estetik kaygılar aracılığıyla görebileceğimiz bir alan. Dolayısıyla karşılaştırmalı ve kronolojik olarak ele aldığımızda devletlerin ulusal anlatılarını da bir ölçüye kadar analiz edebiliyoruz.
Hükümet tarafından inşa edilen ‘uzay’ anlatısı da bu eksende değerlendirilebilir: Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ile PTT de Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonuna özel hatıra pulu ile zarf tasarladı. Pulda her biri bu önemli yolculuk için özel anlamlar içeren çeşitli simgeler bulunuyor. Pulun sol tarafında, içinde 100. Yıl ile Türkiye Uzay Ajansı logosunu da içeren, 8 köşeli Selçuklu Yıldızı yer alıyor. Onun yanında omzunda Türk bayrağı ile ilk astronot Gezeravcı'nın silüeti bulunuyor. Pulun etrafında ise tarihteki 16 Türk Devletine ithafen 16 yıldız konumlanıyor.
Dilerseniz tartıştığımız uzay imgesi konusunu besler bir şekilde bugünkü Pul Koleksiyonu köşemizde ‘uzay pullarına’ bir giriş yapalım.
UZAY PULLARINA BİR GİRİŞ
Profesyonel ya da amatör bir koleksiyoncu elindeki pulları sadece ülkelere veya zamana göre tasnif etmez. Kimisi pulların temasına göre defterini düzenler. Spor, hayvanlar, manzaralar, şehirler, bitkiler, binalar… Tabii temalar arasında en popülerlerden biri şüphesiz uzay pullarıdır. Gerek renklerin çarpıcılığı gerekse kompozisyonların diğer temalardan daha farklı oluşu uzay pullarını geniş bir başlık haline getirir. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında basılmaya başlayan uzay pullarının yaygınlığı Sovyetler Birliği’nin uzay programıyla paralellik gösteriyor. Bugünlerde ise yeni basılan uzay pullarına tek tük rastlıyoruz. Bu durum, uzay imgesinin geçmişe oranla toplumda nasıl kayıtsızlıkla karşılandığını bir başka şekilde bize gösteriyor.
Filateli kültürü gelişmiş olan Sovyetler Birliği, uzay pullarına adeta öncülük eden bir ülke olarak öne çıkıyor. Elbette siyasi olarak Moskova’ya yakın diğer ülkelerin de bu temaya ayrı bir önem verdiğini gözlemleyebiliyoruz. Tam da bu yüzden tek bir yazıda Sovyetler’in uzay temalı pullarını işlemek mümkün değil. O nedenle, Gagarin pulları üzerinden giderek biraz uzay imgesi, biraz Sovyetler’in sanatsal kaygılarını, biraz da Sovyet ufkunun uzayda ulaştığı yerleri konuşabiliriz.
UZAYIN ÜSLUBU
Sovyet uzay pullarına dair genel bir çerçeve çizmek gerekirse mat renkler ile karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Ancak Sovyet uzay pullarını özel kılan, pek beklenmedik biçimlerle ve içeriklerle bizi sık sık şaşırtabilmesidir. Yani normal şartlarda ‘teknoloji’, ‘uzay ve ilerleme’ gibi temalar altında değerlendirilebilecek pullarda renklerin çeşidi ön plana çıkarken, Sovyet pulları bazen ters köşe yapıp ‘siyah ve beyaz’ gibi iki renkle aynı mesajı ulaştırabiliyor.
Uzayın o dönemlerde toplumda açtığı ufuktan mıdır bilinmez, biçimde de aynı ‘deneyselliği’ görüyoruz. Yani standart pul ölçülerinden çok daha farklı biçimlerde pullara rastlayabiliyoruz. Yaptığımız yorumlar diğer Sovyet pulları için de üç aşağı beş yukarı geçerlidir ancak söz konusu uzay olduğunda bu üslup farkı daha da belirgin hale geliyor.
Uzay içeriğinde alışıldık pul kompozisyonu nedir diye soracak olursak kaba bir şekilde bir ya da birkaç kozmonot fotoğrafının merkeze yerleştirildiği, sağına soluna bazı yazıların nakşedildiği pulları örnek verebiliriz. Elbette Sovyetler’de de bunun gibi bazı ‘basmakalıp’ pullar var. Fakat işin dikkat çekici yanı ‘basmakalıbın’ anaakım olmayışı. Yani Sovyetlerin uzay pullarını yan yana koyduğumuzda hem niteliksel hem de niceliksel olarak üzerinde kafa yorulmuş pulların fazlalığını görüyoruz.
Bir örnek vermek gerekirse eğer, erken bir tarihte karşımıza çıkan ‘bilimkurgu’ serisinden bahsedebiliriz. 1967’de basılan seride farklı bilimkurgu romanlarına ait dünyalar resmediliyor. Hatta 1972’de yayınlanan seride hem kurgu, hem gerçek yan yana resmediliyor. Pullarda pek alışık olmadığımız bu konu tercihi, Sovyetler’in ufkunu bize çarpıcı bir şekilde aktarıyor.
TEK GAGARİN BİRÇOK HALK
Sovyetler’in biçimsel ve içeriksel olarak uzay pullarına yaklaşımına dair bir giriş yaptığımıza göre Gagarin pullarından söz etmeye başlayabiliriz. Aslında bakarsanız Gagarin pullarını anlamlı kılan Sovyetler Birliği içerisinde basılan pullar değildir. Çünkü Gagarin’in uzaya çıkmasıyla birlikte kendisinin ismini ve resmini taşıyan pullar sadece Sovyetler Birliği ya da Varşova Paktı ülkelerinde değil, her kıtadan onlarca ülkenin posta teşkilatı tarafından basıldı. Hatta hâlâ basılmaya da devam ediyor. Bu anlamda Gagarin’in sadece bir ülkenin ulusal kahramanı olduğunu söylemek çok kolay değil zira kendisi en çıplak haliyle bir ‘insanlık kahramanı’ olarak kendine yer buluyor.
Elbette Sovyetler’in uzay pullarında kurduğu hegemonya, çevre ülkelere de sıçrar. Bu ülkeler de kendi uzay pullarında yer yer Sovyetlerin estetik hattına öykünür. Ancak kısa süre içerisinde çoğu kendi stilini yaratır. Bu konuda stil farkını en rahat görebileceğimiz ülke Çekoslovakya’dır. Köklü bir kültür-sanat geleneği olan Çekoslovakya, sadece uzay temasında değil, akla hayale gelebilecek her konuda bastığı pullarda ayırt edici stilini ortaya koyuyor. Aşağıdaki Gagarin pulunda da zarif çizgileri ve sulu boyayı andıran renkleriyle tipik bir Çekoslovak pulu örneğini görüyoruz.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin Gagarin’in yolcuğu anısına çıkarttığı pul da tarz olarak son derece farklıdır. Her ne kadar bu fark açık bir şekilde görünse de DAC pullarına geçtiğimiz haftalarda giriş yaptığımız için tekrara düşmeyelim ve dileyenlerin faydalanması için yazının linkini paylaşalım.
Bir diğer dikkat çekici örnekse bizi Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne -nam-ı diğer Kuzey Kore- götürüyor. 1961 yılında basılan bu pulda ilk bakışta sıra dışı bir şey yok gibi. Ancak tasarım için seçilen Gagarin fotoğrafını diğer örneklerle kıyasladığımız zaman üzerinde sanki biraz oynanmış gibi duruyor. Bu fotoğrafta Gagarin sanki bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ‘Korelileştirilmiş’ gibi bir izlenim yaratıyor. Gagarin’in yüzünde yapılan bu deformasyon, aslında bugünkü konumuza dair de bazı önemli ipuçları verebilir. Gagarin’in ‘ulusal’ bir sınır içerisine sığmadığı, herkesin onu bir şekilde kendine yakın hissetmesi çok da şaşırılacak bir şey değil. Koreliler için Gagarin’in biraz Koreliye benzetilmesi de insanlığa dair bir hissin tezahürü olarak değerlendirilemez mi? Biraz ayağımızı yerden keserek bir benzetme yapmak gerekirse Hz. İsa figürlerinin, resimlerinin her bölgede değişiklik göstermesini de böyle değerlendiremez miyiz?
Gelelim yakın dönemden son derece çarpıcı bir pul örneğine. Gagarin’in 85. doğum günü anısına Finlandiya’nın bastığı pulda Rus Kozmonotu görmeye alıştığımız uzay tulumu ya da askeri üniformasıyla değil, denize girerken taktığı bonesiyle birlikte gülerken görüyoruz. Pulun oldukça yakın bir tarihte basılmış olması da ayrıca önem taşıyor.
Bugün ne uzay pullarının ne de uzayın eski popülerliği yok. Ancak uzaya dair yaklaşım, geçmişin kötü bir parodisine dönüşürken dahi bir şeyler anlatıyor. Bir tarafta bir ya da birkaç ‘ulus’ için değil bütün insanlık için açılan bir ufuk, diğer tarafta o ufkun gölgesini çarpıtarak kendisine bir şekil yaratma çabası içerisine giren bir anlatı. Tüm bunlar ve çok daha fazlasını anlamlandırmak adına bize düşense pullarda tarihin, toplumların izini sürmek.