John Wilson’ın Veba Şehri (1816) adlı eseri modern Rus edebiyatının öncüsü Alexander Puşkin’e (1799-1837) de ilham kaynağı olmuştur. Puşkin’in İngilizce edebiyatla yoğun bir şekilde ilgilenmesi 1820 yazına uzanır. Yazar, Kırım’ın Gurzuf kasabasında Napoleon Savaşları’nın yıldız generali Nikolay Raevsky ve kızkardeşlerinin yardımıyla Byron’ın eserlerini okumaya başlar. Liberal Raevsky’nin oğulları, damadı ve kardeşi 1825 Dekabrist (Aralıkçı) Ayaklanması’nı örgütleyecek Güney Cemiyeti’ne üyeydiler. Bu ayaklanmayla bağlantısı yazarın başını ağrıtacaktı. 1822’de Puşkin şair Nikolay Gnediç’e yazdığı bir mektupta İngilizce edebiyatın Rus edebiyatına etki etmeye başlamasından çok memnun olduğunu yazıyordu. Puşkin bu etkinin ürkek ve yapay Fransız şiirinin etkisini kıracağını umut ediyordu. 1824-25’te Walter Scott ve Shakespeare’e hayran olduğundan bahsediyor, Edinburgh Review gibi bir dergi çıkartmanın hayalini kuruyor ve Byron’ın ruhuna bir ayin düzenliyordu. Ancak sürgün koşulları yazarın İngilizcesini ilerletme imkanını kısıtlıyordu. Puşkin 1828’de Sankt Peterburg’da ciddi olarak bu dili çalışmaya başladı. Ancak çabalarına rağmen yazarın ne kadar İngilizce öğrenebildiği hâlâ bir muamma. Vladimir Nabokov’a göre Puşkin’in İngilizcesi başlangıç seviyesini hiç geçemedi ve İngilizce edebiyata ilişkin temel kaynağı hep Fransızca ve Rusça çeviriler oldu. Ancak Nabokov’un varlığını iddia ettiği Wilson’ın Veba Şehri’nin Fransızca çevirisinin henüz keşfedilmemiş olması, Puşkin’in Wilson uyarlamasında –belki eş dost yardımıyla da olsa– kendi İngilizce bilgisini kullandığı ihtimalini güçlendiriyor.[1]
KOZMOPOLİT RUS
Gerek İngilizcesi’nin eksikliği, gerekse yazarlık yeteneği Puşkin’in çeviri ve uyarlama eserlerine belirli bir özgünlük kazandırır. Princeton Üniversitesi’nden Caryl Emerson, Puşkin’i “Rusya’nın en kozmopolit oyun yazarı” olarak tanımlar.[2] Bu açıdan Puşkin’in uyarlamalarını salt bir çeviri ve özetleme olarak değerlendirmek mümkün değildir. Yazarın elinin değdiği tüm eserler kendi dehasının damgasını taşır. Yine de Puşkin’in Avrupa’ya etki etmesi kolay olmamıştır. Emerson’a göre bunun nedeni Rusya’nın dar anlamda kültürel geriliği değildi; dönemin Rus aristokratları Fransızca’yı Rusça kadar iyi bilirlerdi. Ancak yetişkinliği boyunca polis tarafından gözetim altında tutulan Puşkin’in yurtdışına çıkmasına izin verilmemişti. Hayattayken tiyatro eserlerini sergileme imkanı da bulamamıştı. 1803’te tacın mülkü haline gelen tiyatrolar 1882’ye kadar hükümdarın tekeli altında kalacaktı. Boris Godinov oyunu bittikten ancak altı yıl sonra ve ağır bir sansürden geçerek yayımlanmış, prömiyeri ise 1870’te yapılabilmişti. O halde Puşkin’i nasıl kozmopolit bir yazar olarak tanımlayabiliriz? Emerson bu soruya şöyle cevap veriyor: “Her yerden aldı, hiçbir yere veremedi ve hayatı boyunca hiç sahneye konulmadı”.[3]
GUKOVSKİ TEZİ
Sovyet Biçimciliğinin önde gelen temsilcilerinden edebiyat tarihçisi Grigori Gukovski’nin (1902-1950) Puşkin üzerine iddiaları bugün hâlâ etkisini sürdürüyor. Gukovski’nin neo-Hegelyen tezine göre Rus edebiyatında klasisizm romantizm tarafından, romantizm de realizm tarafından değillenmiştir. Puşkin’in 1820'ler ve 30'lardaki eserleri ideolojik olarak romantizmden realizme geçişi temsil eder. Kansas Üniversitesi’nden David M. Bethea ise Puşkin’in bu dönemde daha çok (Derjavin, Fonvizin, Karamzin ve Radişçev gibi) 18'inci yüzyıl yazarlarına geri döndüğünü vurguluyor.[4]
RUS KİMLİĞİ: TARİH YAZIMI VE EDEBİYAT
Puşkin’in Boris Godunov oyununu ithaf ettiği tarihçi Nikolay Karamzin’in (1766-1826) monarşiye methiye düzen Rus Devleti Tarihi’nden etkilendiği bir sır değil. Neoklasisizmin türler arasında çizdiği kalın sınırlara karşı Karamzin’in tarih yazımında benimsediği eğlendirici hikayeciliği önemsediği de. Bethea’ya göre Karamzin’in tarihini Shakespeare’in tekniğiyle harmanlamak Puşkin’e gençliğinde hayranlık duyduğu Fransız edebiyat ve tarih yazımından uzaklaşmak imkanı verdi. Tarih yazımı ve edebiyat arasındaki bu kesişim Puşkin’in Fransız tarihçi François Guizot’ya dair tartışmalarında görünür hale geliyor. Puşkin, Guizot’nun 1821’de Shakespeare’in eserlerinin Paris baskısına yazdığı uzun önsözden faydalanmıştı. 1830’da tarihçi Nikolay Polevoy, Karamzin’i eleştiren Rus Halkının Tarihi’ni yazdığında hayranı olduğu Puşkin’in eleştirilerine muhatap olacaktı. Bu eleştirilerde Puşkin Guizot’nun Fransa merkezli Avrupa medeniyeti tarihini eleştirecek ve onun Shakespeare’in dehasını takdir edemediğini öne sürecekti. Shakespeare (Rus kültürüne benzer bir şekilde) Puşkin için Kıta Avrupası tarih yazımına ve edebiyat eleştirisine sığdırılamayan bir model sunuyordu. Başka bir deyişle, kozmopolit Puşkin için Shakespeare kendini Avrupa edebiyatı içinde konumlandırmasına yarıyordu.
DEKABRİSTLER VE PUŞKİN
Karamzin siyasi olarak ters düştüğü yazarlardan da saygı gören bir tarihçiydi.[5] Ancak Puşkin’in Karamzin ve Shakespeare’e dönmesinin dikkate değer bir siyasi yönü de var. 19'uncu yüzyıldan bu yana siyasi fikirleri tartışılan yazar –tıpkı eserini uyarladığı Wilson gibi– muhafazakârlık ve liberalizmi harmanlıyordu. Kimilerine göre bir devrimci, kimilerine göre sarayın dostu sayılan Puşkin’in gençliğinde sonradan Dekabrist ayaklanmasına katılacak arkadaşlarından giderek uzaklaştığı bir gerçek. Byron’a en yaklaştığı şiiri Kafkasya Mahpusu’nun (1821) önsözünde bile özgür Kafkas halklarının soykırımına övgüler düzmesi çağdaşlarının bile gözünden kaçmamıştı. Sergei Davydov’a göre 1825’ten çok önce Puşkin ayaklanmanın sadece soylulara özgü Romantik bir eylem olduğuna, devrimci propagandanın beyhudeliğine ve halkın özgürlüğe hazır olmadığına kanaat getirmişti. Bu bağlamda Karamzin ve Shakespeare, kişisel seçimlerin ötesinde her zaman adil olmasa da anlamlı bir tarihsel kaderin olduğuna Puşkin’i ikna etmişti. Nitekim Boris Godunov’u yazarken Puşkin monarşinin Rus halkının bilincindeki kalıcılığına inanıyordu. Ayaklanmadan sonra, Şubat 1826’da arkadaşı Anton Delvig’e şöyle yazıyordu: “Fransız tragedya yazarları gibi batıl ve tek-yanlı olmayalım; trajediye Shakespeare’in gözleriyle bakalım.”[6] Bu mektuptan birkaç ay sonra Mayıs 1826’da Puşkin yeni Çar I. Nikolay’dan sürgün cezasından affını isteyecek, Eylül’de bizzat Çar’la Çudov Sarayı’nda buluşarak Nikolay’ın övgüsüne mazhar olacaktı. Ancak Çar’ın taç giyme töreni vesilesiyle yazdığı methiye dolu şiirler Puşkin üzerindeki saray baskısını kaldırmadığı gibi, liberal ve radikal çevrelerdeki itibarına zarar verdi. 1847’de Belinsky “Halkın sevgisini birden kaybetmek için iki-üç dalkavukça şiir yazmak ve has odabaşı kıyafeti giymek yeterliydi” diye yazacaktı.[7]
1827’de Puşkin itibarını temizlemek için Dekabristler’e seslendiği iki şiir kaleme aldı (Sibirya Madenlerinin Derinlerinde ve Arion). Eski okul arkadaşlarının prangalarının düşeceğini, zindanlarının yıkılacağını ve ellerine yeniden kılıcın verileceğini (yani affedileceklerini) müjdeleyen Puşkin’e cevap Dekabristlerin liderlerinden Prens Alexander Ivanoviç Odoyevski’den geldi: “Kılıçları prangalardan döveceğiz, ve özgürlük ateşini yeniden tutuşturacağız”. Rus Devrimcilerinin sloganı haline gelen Odoyevski’nin bu şiirinin bir dizesi 1900’de Lenin’in kurduğu Bolşevik Kıvılcım (İskra) gazetesinin epigrafını oluşturacaktı: “Bir kıvılcım ateşi tutuşturacak.”[8]
[1] Alexander Dolinin, “Pushkin and English Literature”, The Pushkin Handbook içinde, David M. Bethea (Der), Madison, The University of Wisconsin Press, ss. 424-457.
[2] Caryl Emerson, “Introduction”, Boris Godunov and Other Dramatic Works içinde, James E. Falen (Çev), Oxford, Oxford University Press, 2007, s. vii.
[3] Emerson, “Introduction”, s. x.
[4] David M. Bethea, “Pushkin as Historical Thinker”, The Pushkin Handbook içinde, ss. 266-282.
[5] J.L. Black, Nicholas Karamzin and Russian Society in the Nineteenth Century: A Study in Russian Political and Historical Thought, Toronto, University of Toronto Press, 1976.
[6] Sergei Davydov, “The Evolution of Pushkin’s Political Thought”, The Pushkin Handbook içinde, s. 290.
[7] Davydov, “The Evolution of Pushkin’s Political Thought”, s. 291.
[8] Davydov, “The Evolution of Pushkin’s Political Thought”, ss. 293-5.