Putin-Esad görüşmesi özellikle Arap basınında çok geniş şekilde
değerlendirildi, tartışıldı. Görüşmeye geniş anlamlar yüklenmesi
çok normal, çünkü Suriye’de savaş sürecinde beraber hareket eden
ikili yaklaşık 6 yıldır yüz yüze görüşmemişti. Üstüne bu türden
(görüşme) görüntüler çok önemli gelişmeler arifesinde veriliyor.
Demek ki “Suriye cephesinde ve/veya Suriye cephesine dair önemli
şeyler olacak” beklentisine girilmesi normal. Son dönemde yaşanan
bazı gelişmeler de bu kanıyı güçlendiriyor:
- Suriye’nin Arap dünyası içinde eski pozisyonuna dönmesi ya da
döndürülmesi/kabul edilmesi ile ilgili işaretler artmaya
başladı.
- Buna paralel olarak Türkiye’nin Arap dünyasına dönme çabaları
arttı.
- Lübnan’a gaz ulaştırılması konusunda olduğu gibi, Suriye’nin
kilit rolünü savaşa rağmen sürdürdüğü örneklerden biri
yaşandı.
- Türkiye’de erken seçim olasılığı gerçekleşse de gerçekleşmese
de iç siyasette hareketlilik ve bu anlamda iktidarın durumu
(geleceği) ve buna bağlı olarak Türkiye’nin dış politikasının nasıl
şekilleneceği yoğun şekilde tartışılan konular arasında.
Suriye özelinde ise şu başlıklar öne çıkıyor:
- Kürt meselesi. Kürtler ile geleceğin nasıl şekilleneceği.
- İdlib ve Türkiye’nin hâkim olduğu alanlar meselesi.
- Ekonomik durum.
- Anayasa komitesinin çalışmaları.
Suriye’nin bölgesel ve iç başlıklarını göz önüne aldığımız zaman
hemen bütün maddelerde kritik aşamalarda olunduğu görülüyor.
Kürt ve İdlib meseleleri elbette birbirini etkileyen süreçler.
Suriye yönetimi açısından tek ortak tarafları, öncelik konusunda
bir kararın verilememiş olması. Zira her iki tarafın muhatapları da
Suriye-Rusya ikilisinin çizgisine yaklaşmış değil. Zaten Putin-Esad
zirvesinden çıkan en önemli ilkesel karar tarafları Suriye-Rusya
çizgisine yaklaştıracak çözüm üzerine çalışma kararı.
Buna göre Rusya Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmayacak ve
ilerisi için de böyle bir olasılığı barındırmayacak; ancak aynı
zamanda ayrılıkçı düşünmeye sürüklemeyecek derecede Kürtleri de
tatmin edecek bir sihirli formül arayışında. Bu aslında kendi
içinde çelişkiler barındıran bir ifade, ancak Rusya’nın sinirleri
alınmış, uzun soluklu süreçleri ustaca yönettiği de malum. Bu
ustalık bu kez de çalışabilir. Yine de bazı engeller yok değil.
Mesela ABD. Ama belki de Rusya açısından bu bir şans. Çünkü ABD
Rusya açısından yerelde sorunun bir parçasıyken, küresel muhatap
olarak çözümün bir parçası olma potansiyelini sürdürüyor. Bu
nedenle görüşmede meselenin “yerel tarafı” Suriye’ye, “küresel
tarafı” ise Rusya’ya taksim edildi ve Rusya şimdi ABD ile çözüm
için çalışacak. ABD cenahından ise en azından şimdilik umut veren
tavırlardan daha çok, “bu iş hiç de kolay değil” düşüncesine neden
olan açıklama ve icraatlar gelmeye devam ediyor. CENTCOM komutanı
McKenzie’nin Mazlum Abdi ile görüşmesi Putin-Esad görüşmesinden
önceydi ama bugünler için geçerli bir görüşme, çünkü McKenzie
Afganistan sonrası ABD’nin Suriye’den de çekileceği
spekülasyonlarına karşı SDG’yi rahatlatmak üzere yapmıştı
görüşmeyi. Bu arada son haberlere bakılacak olursa, ABD Kürtlere
desteği azaltmak/kesmek bir yana, “Arap aşiretlerinden oluşacak
yeni bir milis birliğini” hayata geçirmeye alışıyor. Bu da “ABD
Suriye’den de çekilecek” düşüncesinin en azından şimdilik geçerli
olmadığını gösteriyor. Tabii “direniş ekseninin” bundan sonraki
tutumu, ABD’nin barınıp barınamayacağı gibi konular ayrı.
Kürt meselesinde Türkiye’nin çekinceleri biliniyor ancak Rusya
ve Suriye bu meselede Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alacak
lükse sahip değiller. Bu da Suriye ve Rusya’nın Kürt meselesinde
“önce can sonra canan” düşüncesiyle hareket edeceğini gösteriyor.
Bu doğrultuda Rusya’nın önceliği hem ABD hem de Kürtleri ikna için,
Şam’ı Esad’ın bir süre önce gündeme getirdiği adem-i
merkeziyetçilikten öte bir jeste ikna etmek.
Yukarıda anılan diğer başlıklardan İdlib meselesi ise artık
tamamen zamana bırakılmış bir mesele. Daha önce öyle değil miydi
sanki? Evet. Ancak bu kez “diğer yerlerde oluşacak gelişmelere göre
hareket etme” eğilimi var. Mesela Türkiye’deki siyasal durum
İdlib’e yapılması düşünülen harekatın taymingi için
belirleyici olabilir. En kritik soru, böyle bir harekatın
Erdoğan’ın işine yarayıp yaramayacağı. Ayrıca Kürt meselesiyle
“tandem” bir durumu var İdlib’in. Hangisine ne şekilde öncelik
verileceği, ince bir orkestrasyon ile kararlaştırılacak gibi.
Türkiye’nin Arap dünyasına dönme çabaları çerçevesinde
Suriye’nin durumunun konuşulmaması olanaksız. Yani bir Türkiye –
(Arap dünyasına dönme hazırlığı yapan) Suriye ilişki rahatlaması
Türkiye’nin işini kolaylaştırır. Elbette bu bazı alt başlıkların da
ele alınması demek. Türkiye’nin Mısır, Libya, Irak, Suudi
Arabistan, BAE ile ilişkileri, Türkiye’nin müttefiki Katar’ın bu
ülkeler ile ilişkileri ele alınacak konuların Suriye’yi
ilgilendiren tarafları gibi. Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinin
düzelmesi ise İdlib dahil hâkim olunan alanlarda ve Kürt
meselesinde Türkiye’nin tavrına bağlı.
Yaptırımlar, yaptırımların aşılması da ele alınan konulardan bir
tanesi ve şu anda en önemli konulardan birisi. Bu konuda ABD’nin
ikna edilmesi gerekiyor ancak ABD Lübnan’a gaz gibi konularda taviz
vermiş olsa da şimdilik aynı tavrı devam ettirme eğiliminde. Bunun
da çözümü bir yandan dönüyor dolaşıyor Kürt dosyasına geliyor.
Kürtler ile yaşanacak bir yumuşama ABD'nin aslında siyasal bir
tavır olan iktisadi yaptırımlarının yumuşamasını sağlayabilir.
Diğer yandan en önemli iki stratejik ürün olan tahıl ve petrolün iç
ekonomide kullanılması Suriye ekonomisini kurtarmayacak belki ama
bir hareketlilik sağlayacağı kesin.
Putin ile Esad, yukarıda birbiri ile bağlantılarını kısaca
çerçevelendirmeye çalıştığımız karmaşık durumu konuştular. Düğümün
çözülmesi için ucunun bulunması gerekiyor. Bence ipin ucu Kürtler
ama bu uca yönelmeden önce İdlib aradan çıksın denilir mi, onu da
zaman içinde göreceğiz.