Putin’in hamlesi herkesi tercihe zorlayacak

Eğer Rusya’nın bundan sonraki adımlarının önüne set çekilemezse. Zira bu girişim fiilen meşrulaşırsa elbette başka benzerlerine yolaçacak. Belarus’u doğrudan yönetir hale gelmesi an meselesi olan Rusya’nın Ukrayna’yı yutma hamleleri çok taşı yerinden oynatır.

Ümit Kıvanç yazar@gazeteduvar.com.tr

22.02.2022 tarihinde bir kanlı piyesin yeni perdesi açıldı. Rusya ile Ukrayna’nın ilişkileri sözkonusu olduğunda bunun kaçıncı perde olduğunu tayin etmek zor. Ancak ikinci, üçüncü falan olmadığı kesin. Geçmişi uzun oyun bu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dişe dokunur rakiplerini safdışı bırakmış, dünyevî zevk, mal-mülk bakımından neyi canı çektiyse tatmış, edinmiş, uzun süre iktidarda kalmış pek çok muktedirin kapıldığı rüzgâra kendini teslim etti. Sınırsız gücün sahibini zehirlemesi ille de onu dizginsiz zulme, israfa, sefahate yönelterek olmuyor. “Benden öncekilerin yap(a)madığı birşeyleri yapmalıyım, adımı sonsuza kadar yaşatacak bir somut miras bırakmalıyım,” dedirtiyor. Ve eğer bahsettiğimiz güç sahibi, demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet gibi kavramlara hurda silah muamelesi yapan -çünkü onlar her şeyi şu ya da bu şekilde silah olarak görürler- bir mafyozo oligarklar kliğini temsilen, büyük ve güçlü bir devlette iktidar kullanıyorsa, uyuduğu anda bile zihninde tek kavram dolanıyor: imparatorluk. Hele şahıs, birini reddettiği iki imparatorluktan sonra ilkini canlandırarak meydana çıkarabileceği üçüncüsüne kafayı takmış, faşizan bir milliyetçiyse.

Putin ve temsil ettiği zümre, dünyanın gerikalanını önlerine açılmış bir nevi Vahşi Batı olarak görüyorlar. Yerlileri sindirip boyunduruk altına almak koşuluyla engin topraklar ele geçirmek, altın çıkartmak vs. mümkün. Mafya acımasızlığıyla petrol zengini şımarıklığını birleştirmiş Rusya iktidar kliğini zaman zaman olduğundan daha mâkûl gösteren “memur havası”, özellikle bizim gibi, bütün kötülüklerin anası olarak “Amerika” ve Batı’yı bellemiş toplumları yanıltıyor.

Sovyetler Birliği’nin (SSCB) dış politikası denen şeyin düpedüz etki alanı ve hegemonya stratejisince şekillendirildiği, “enternasyonalist dayanışma”yla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan askerî girişimlerin, işgallerin gerçekte başka halkları boyunduruk altına almaktan başka şey olmadığı, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (SBKP) buyruklarına uymayan komünistlerin ve özgürlük hareketlerinin Moskova hegemonyası uğruna kurban edildiği, dünyanın bugünkü korkunç adaletsiz-eşitliksiz halinde bütün bunların büyük payı olduğu zaten ya toptan reddediliyor veya halı altına süpürülüyor.

Bu yetmiyormuş gibi, SSCB’yi ne yaptıysa komünistliğinden yapmış sayma yanlışına, şu andaki Rusya’yı SSCB’yle özdeşleştirme vahameti ekleniyor. Oysa benzerlik erdemde değil zillette. SSCB için “enternasyonalizm” kendi hegemonyası anlamına geliyordu, Putin örtüyü kaldırdı, gücünün yettiği yere bodoslama dalıyor. Bodoslamanın uygun düşmeyeceği yere de, Rusya elitlerinin bulduğu şahane üçkağıt formülüyle imal edilmiş “özel ordu”suyla (Wagner) giriyor. Hukuksuzluğu varoluş ilkesi olarak benimsemiş, bizimki gibi devletlerin bunu örnek alması (SADAT) “hayatın doğal akışına” ne kadar da uygun!

Vladimir Putin, 22 Şubat günü, canlı yayınlanıyormuş -buraya tıklayıp ~20’30”dan itibaren izleyin lütfen- gibi yapılan Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında, Rusya İmparatorluğu’nu yeniden kurma hedefini açıkça ilan etti. Ukrayna diye bir devletin varolma hakkını tanımadığını bildirdi. “İki ayrı ulus yok, orası bizim,” dedi. Karşımızdaki mesele, Rusya’nın Ukrayna’dan -Kırım’a ilaveten- doğu sınırındaki bir kısım toprağı daha koparmasından ibaret değil. Moskova, muhtemelen Putin ve ekibinin kafasındaki haritayı gerçek kılmaya çalışacak. 22 Şubat’ın tarihî önemi, bunun açıkça ilan edilmiş olmasında. Dünya çapında, hâlihazırdaki devletler düzeninin, uluslararası ilişkiler mantığının, teamüllerinin, varsayılan kurallarının ortadan kalkmasına uzanabilecek bir hamleden sözediyoruz.

ALTÜST OLUŞ İHTİMALİ

Böyle bir gelişmeden ilk elde ve doğrudan, geniş çaplı etkilenecek ülkelerden birinin Türkiye olacağını hatırlatmaya bilmem gerek var mı? Gerçi toplamda yaşanabilecekler içerisinde bu belki büyük ağırlık oluşturmayacak; yine de özel olarak bizim bunun farkında olmamızda yarar var. Kendisini hem Rusya’ya hem NATO’ya eli mahkûm hale sokmuş Ankara’nın güncel sıkıntılarından ve açmazlarından ibaret değil burada sözünü ettiğim. “Bize bişey olmaz”ın sökmeyeceği çapta küresel altüst oluşların yaşanması muhtemel.

Eğer Rusya’nın bundan sonraki adımlarının önüne set çekilemezse. Zira bu girişim fiilen meşrulaşırsa elbette başka benzerlerine yolaçacak. Belarus’u doğrudan yönetir hale gelmesi an meselesi olan Rusya’nın Ukrayna’yı yutma hamleleri çok taşı yerinden oynatır. Daha ilk andan, Moskova’nın girişimi meşrulaşırsa Çin’in de Taywan’a hamle edip etmeyeceği konuşulmaya başlandı. Böyle şeylerin konuşulabiliyor olması başlıbaşına olağanlaştırıcıdır.

ABD’yi, NATO’yu suçlamak için haklı sebep binlerce var. Güncel dağınıklığı ve şahsiyetsizliğiyle Avrupa Birliği, lüks arabasıyla yoksulların süründüğü semtten geçerken tek derdi arabaya çamur sıçramaması olan bencil, düşüncesiz zengin çocuğunu andırıyor. Eyvallah. Lâkin dengelenmemiş, dizginlenmemiş bir serbest atış ortamı büyük ihtimalle bugünleri mumla aratacak.

Kafa yormamız gereken bir konu da, yeni imparatorluk projesi için sefere çıkarken Moskova’nın kimleri yanına çekebileceği. Bu da bizi doğrudan ilgilendiriyor. Putin’e, iç düzenleri kendisininkine benzeyen güçlü muktedirler lazım, müttefik olarak. Ancak bugün imkânsız görüneni mümkün hale getirecek muazzam değişimler gerçekleşmezse “Moskova boyunduruğu” geçmişi bulunan ülkeleri kendi önderliğinde böyle bir yola girmeye ikna edemez. Asya’da Çin’le, Avrupa’ya doğru atılacak adımlarda Batılı güçlerle karşı karşıya gelinecek. Afrika’daki bir egemenliğin, kıtanın kuzeyi, özellikle Mısır ve Libya dışında, dünyanın gerikalanındaki etkinliğe sağlayabileceği fayda sınırlı. Ya Ortadoğu? İşte burada -getirisi eskisi kadar olamayabilirse de- imkânlar var. Arada da Türkiye var.

Bir de bakmışız, Irak’tan Suriye’den dilimler karşılığında Kanalistanbul projesini Rus mühendisler elden geçiriyor. Olur mu? Neden olmasın? Hem S-400’ün yenisi beraber üretilmeyecek miydi? Ukrayna diye devlet de kalmayacağına göre ona İHA-SİHA satmak mesele olmaz Ankara ile Moskova arasında.

Yalnız yeni Çarlık Rusyası projesine Cihan Hakimiyeti paketinde münasip yer açmak lazım. Tabiî bu Putin’e iyi izah edilmeli. Orta Asya Türk birliğiyle falan beraber. Yanlış anlama olmasın, sıkıntı doğmasın.

Putin’in arkası geleceği belli hamlesi, herkesi, özellikle yanıbaşındakileri net tercihler yapmaya zorlayacak.

Tüm yazılarını göster