"Normal" şartlar altında, 2021’de Avrupa’yı nelerin beklediğini kaleme alan bir seriyle başlayacaktım bu seneye... Ancak işler beklendiği gibi gitmedi.
Belki de artık şaşırmamız gereken tek şey hâlâ şaşırmamız...
Capitol baskının bir gösterdiği de, aşırı sağ fikirler ve ideolojik motiflerin hayatımızda farkında olduğumuzdan da yoğun biçimde etkili olduğu.
ABD Kongresi’ni işgal edenlerden ön saflarda yer alanlar arasında, esintileri bizlerin de çevresinde yaygın biçimde dalgalanan QAnon hareketinin takipçileri de vardı.
QAnon, bir grup pedofil, şeytana tapan elitin dünya genelindeki tüm kötülükler ve meselelerden sorumlu olduğuna inanan komplo teorilerine dayalı bir hareket. Şimdiye değin, ABD başkanları veya siyasi liderler de bu tip komplo teorilerinin parçaları olarak görülüyorlardı. İlk kez QAnon ile beraber bir ABD Başkanı, dünyayı saran bu kötüler ağını yenilgiye uğratabilecek bir kurtarıcı olarak görülüyor.
İlk bakışta, böylesi bir komplo teorisinin nasıl olup da böyle bir ayaklanma ile ilintili olabileceğini sorgulayabilirsiniz. Neticede, Pew’un Mart 2020’de gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, Amerika’da halkın yüzde 76’sı “QAnon hakkında hiçbir şey okumadıklarını ve bilmediklerini” söylüyor. “Az bir şey duyduklarını” söyleyenler ise, yaklaşık yüzde 20’lik bir kitle. Ancak yüzde 3’lük bir azınlık, QAnon ile ilgili derinlemesine bilgisi olduğunu ifade ediyor.
Öncelikle, bu tarz komplo teorilerini takip edenlerin “Evet, QAnon hareketinin takipçisiyim” demesi beklenemez. Zaten “şeytani elitlerin dünyadaki her şeyi kukla gibi oynattığına” gerçekten inananların bir kamuoyu araştırmasında da bunu ifade etmesi söz konusu olamaz.
Kaldı ki, QAnon ismi diyelim ki, yabancı geliyor.
Peki, aralarında Hollywood yıldızlarından başlıca zenginlere, pedofil satanistlerden oluşan bir ağın dünyayı yönettiği komplosunu hiç mi duymadınız? Buna inanan insanlarla hiç mi karşılaşmadınız?
Illuminati, Bill Gates, George Soros, Obamalar, Clintonlar, Rotschild Ailesi; hepsi bu komplonun içerisinde. Bu isimlerin, zavallı insanlara yönelik “hain planlarının” hiçbiri mi radarınıza girmedi?
Eğer bu gibi teorilere aşinaysanız; QAnon ismen sizin radarınıza girmese bile, siz QAnon’un radarına girmişsiniz demektir.
Ki, Pew’un araştırmasının yapıldığı marttan Eylül 2020’ye kadar olan sürece bakarsak (Kanada’da Concordia Üniversitesi’nden Marc-André Argentino’nun verilerine göre) QAnon hareketi ilintili hesapların Facebook üzerindeki takipçi sayısı yüzde 600 arttı ve yaklaşık 2 milyon kişiye ulaştı. Daha da önce vurguladığım gibi, sadece sadık takipçilerden oluşan bir kitleden bahsetmiyoruz: QAnon’un hakikaten takipçisi olmak bayağı da bir efor istiyor. Ekim 2017’den beri, “alternatif” sosyal medya platformlarında yayılmaya başlayan QAnon mesajları şöyle yayılıyor: “Q” adlı bir kullanıcı tarafından kriptik bir tarzda yazılmış mesajlar, önce 4chan ve daha sonra 8chan sosyal medya platformlarından takipçilere ulaşıyor.
Bir adım geri gidelim:
4chan, çoğumuzun yaptığı gibi Twitter, Instagram ve Facebook gibi “merkezdeki” sosyal medya platformlarını kullanmayanların tercih ettiği bir platform. 4chan tarzı sosyal medya platformlarının özelliği, yazarlarının tamamen anonim kalabilmesi.
4chan, fazla “merkezleştiği” ve kullanıcılarının içeriğine fazla karışarak “Twitterlaştığı” tartışmaları artmaya başlayınca, Fredrick Brennan adlı bir programcı, 8chan’ı kurdu. 4chan’dan, fazla sert oldukları iddiasıyla “sürülen” kullanıcılar da, 8chan'da toplanmaya başladı. 4chan’da zaten aşırı sağ içeriğin paylaşımı ile ilgili sorunlar vardı; 8chan’da ise bu sorunlar ayyuka çıktı. Mart 2019’da Yeni Zelanda’da Christchurch Camii, Nisan 2019’da Kaliforniya’da Poway Sinagogu, Ağustos 2019’da El Paso’da Walmart mağazasındaki katliamları gerçekleştirenler, mesajlarını 8chan üzerinden bıraktılar. Sonunda 8chan, Ekim 2019’da önce, soruşturulmaya başlanan sahibi tarafından “askıya alındı”. Ardından, “8kun” adıyla devreye girdi. Ancak, bu kanallara “dark web” yoluyla ulaşabiliyor; QAnon’un mesajlarına da. Bunun ötesinde, Facebook, Twitter ve Instagram, her ne kadar QAnon ile ilintili sayfaları zaman içinde yasaklasalar da; ayıklama işini ancak kısmen yaptılar. Facebook’un Trump’ı yasaklaması gibi gelişmeleri, bir de geçmişteki sorumlulukları açısından okumak lazım. Joe Biden yönetiminde, QAnon ve Capitol’u basanlar, sosyal medya şirketlerinin de önüne gelecek.
“Q” diye bilinen anonim kullanıcı, ABD Başkanı Trump’a da çok yakın olduğunu, “güvenlik izni gerektiren çok üst düzey bilgilere haiz olduğunu" iddia ediyor. Kimi zaman da, Trump’a ne kadar yakın olduğunu kanıtlamak için başkanlık uçağı AirForce One’ın penceresinden çekildiğini öne sürdüğü fotoğraflar bile paylaşıyor. Yine Marc-André Argentino’nun verilerine göre, 2020 ABD seçimlerinde 97 aday, QAnon’a açıkça destek verdi. Aralarında, Georgia Eyaleti’nden Temsilciler Meclisi üyesi seçilen Cumhuriyetçi Marjorie Taylor Greene gibi, “Şeytani elitlerden kurtulmak için, QAnon’un hayatta bir kez mümkün olabilecek bir şans” olabildiğini açıkça iddia eden Kongre üyeleri de var.
“Büyük Uyanış” veya “Fırtına” gününde ise Trump, bütün bu kötülük halkasına “Dur” diyecek ve parçası olan “satanist elitleri” idam edecek. Bu da mı ne? QAnon’un komplo senaryosundaki “Kıyamet ve Diriliş” senaryosu böyle...
Trump daha aralık ayı sonunda QAnon teorilerini yayan kanaat önderi ve eski ulusal güvenlik danışmanı Mike Flynn ile Beyaz Saray’da buluşmuştu; hani şu, Türkiye’den de “lobicilik faaliyeti” ödemesi aldığı öne sürülen, Rusya ile seçim “angajmanları” nedeniyle hüküm giyen ve cezası ertelenen, başkanlığının son dakika golü olarak Trump tarafından affedilen Flynn.
Mike Flynn, Temmuz 2020’de “QAnon’a bağlılık yemini” etmişti.
Bir gün karşımıza Kongre’nin basılması gibi bir durum çıktıysa, aralarında QAnon’cuların da “akıncı birliği” rolü üstlenmesine de şaşmamak lazım.