Ramazan Altürk: O gece dur ihtarına uyduk
Gazi Mahallesi’nde dur ihtarına uymadıkları gerekçesiyle polislerce arabaları kurşunlanan ve iki arkadaşını kaybeden Ramazan Altürk, 4 aydır tedavi altında. Altürk, “O gece polisin dur ihtarına uyduk, sadece hızlı girdik. Polisler silahlarını çekmiş dur diye bağırıyor ve küfür ediyorlardı. Uyandığımda Barış’ı ve Oğuzhan’ı kaybettiğimi öğrendim” dedi.
DUVAR - İstanbul Sultangazi’de dört ay önce polisin ateş açtığı araçta iki arkadaşını kaybeden ve ağır yaralanan Ramazan Altürk (18) “O gece polisin dur ihtarına uyduk, sadece hızlı girdik. Hızlı girince polisler silahlarını çekmiş bize dur diye bağırıp duruyorlardı. Dinimize, ırkımıza küfür ediyorlardı... Uyandığımda Barış’ı ve Oğuzhan’ı kaybettiğimi öğrendim. Onların anneleri, kaybettiğim arkadaşlarımın yokluğunu benimle gideriyorlar, ben de onları annem olarak görüyor ve sahipleniyorum” diye konuştu.
İstanbul Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi’nde polisin ‘dur ihtarına’ uymadığı gerekçesiyle ateş açılan araçta Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul hayatını kaybederken biri ağır üç kişi yaralanmıştı. Ağır yaralanan Ramazan Altürk'ün omuriliğinde hâlâ kurşun var ve felç olma riski devam ediyor. Altürk, Cumhuriyet gazetesinden Zehra Özdilek'in sorularına şu yanıtları verdi:
- Kendini anlatır mısın?
18 yaşındayım. 12 yıldır Gazi Mahallesi'nde oturuyoruz. Oğuz ile ilkokuldan beri tanışıyoruz, Barış’la da lisede tanıştık. Lise son sınıfa gidiyorduk. Şu an mezun oldum, okulum bitti. Yaşadığım olaylardan dolayı ders çalışamıyorum. Artık bu mahallede kalmak istemediğim için de üniversiteyi yurtdışında okumak istiyorum. Hayallerim değişti, önceden hayalim burada inşaat mühendisliği okumaktı ama şimdi vücudumdaki kurşun buna müsaade etmiyor. Eczacılığa vücudumun daha uygun olduğunu düşünüyorum.
- 14 Nisan gününü anlatır mısın?
Sabah okulda Oğuz, Barış ve diğer arkadaşlarla anlaşıp akşam Gazikent Ormanı’na gitmeye karar verdik. Orada türkü söyleyip fotoğraf çektirdik. Bir ara ben çerez, su almaya gittim yürüyerek. O zaman polis yoktu. Ailelerimiz aramaya başlayınca oradan araç ile çıktık. Ben, Barış ve Oğuz arkadaydık. Oğuz’un iki kuzeni de öndeydi. Arabayı süren ‘Abi çevirme var ne yapalım dedi’ ben de ‘Korkma, ışığı ve camı aç’ dedim. Dediklerimi yaptı. Onların bize ne yapacağını bilmiyorduk. Gittiğimizde direkt iki polis karşımızdaydı. Arabanın önüne geçip ‘dur dur’ diye bağırmaya ve küfür etmeye başladılar.
- Siz ihtara uydunuz yani?
Evet uyduk, zaten yolda tuzaklar vardı, sadece biraz hızlı girdik. Polisler silahlarını çekmiş bize dur diye bağırıp duruyorlardı. Dinimize, ırkımıza küfür ediyorlardı. Benim arkadan camım açıktı. Polislerden biri bana ‘sen ne bakıyorsun’ dedi. Silahı çekip kafama tuttu. Ben de refleks olarak kendimi geri çekince bacağıma sıktı. Diğer polisler de hedef almış bekliyorlardı. Onlar ateş edince korktuk, arkadaşım gaza bastı. Kaçan bir arabaya ateş edilmiş olsaydı eğer benim dizimden vurulmam mümkün değildi. Hafızam gitmişti biraz, yaramdan dolayı. Uyandığımda Barış’ı ve Oğuzhan’ı kaybettiğimi öğrendim. Polis bizi koruması gerekirken resmen katliam yaptılar. Araca 36 kurşun isabet etmiş.
- Hiç tehdit aldınız mı?
Tehdit değil de evimizin önünde polisler bekledi. Aracın önünde oturan Birkan’ı tehdit edip, söylemediği şeyleri ifadesine yazmışlar.
- Sağlık durumun nasıl peki?
O zamanlar kurşun diz kapağımdan çıkıp omuriliğime girdiği için durumum kritikti. Kurşun hâlâ omuriliğimde duruyor. Müdahale edemiyorlar, felç kalma riskim var. Sağ elimi omuzumdan yukarısına kaldıramıyorum. Boynum ve belim ağrıyor. Düz yatıyorum, sağa ve sola dönemiyorum. Boyunluk dört aydır var ve şimdilik çıkarma gibi bir durumum yok. Eski duruma dönmem ve eski hayatımı yaşamam artık çok zor. Denize gitmem, spor yapmam yasak.
- Hukuki süreç nasıl gidiyor?
Polisler araçtaki sazı silah sanmış. Saz öndeki arkadaşın kucağındaydı. Hadi sazı silah sandılar diyelim, neden öndeki arkadaşlara kurşun gelmedi. Gizlilik kararı olduğu için avukatlarımız şu an bilgi alamıyor.
- Barış ve Oğuzhan’ın annesi seni oğlu gibi görüyormuş...
Kaybettiğim arkadaşlarımın yokluğunu bende gideriyorlar, ben de onları annem olarak görüyor ve sahipleniyorum. Artık üç annem var.
'Bu devlet bizimse yargılanmalılar'
BABA SADIK ALTÜRK: Mahkemeden pek umutlu değiliz. Ramazan’ın ifadesini bir buçuk ay sonra aldılar. Savcılığa gittik, suçlular bizim oğlanlarmış gibi davranıyorlar. Bunu yapan katiller dışarda olmamalı. Bu devlet bizimse, biz buranın vatandaşıysak, demokrasi ve adalet varsa bu insanların yargılanması lazım. Bugün bizim başımıza geldi, yarın başkalarının başına gelebilir. Tek isteğimiz bu insanların adaletin önüne çıkarılıp yargılanması, çocuklarımızı geri getiremezler bari cezalarını çeksinler.
'Sekiz yaşındaki kızım parka bile gidemiyor'
ANNE AYŞE ALTÜRK: Şırnak’tan İstanbul’a gelerek yeni bir hayat kurmaya çalıştık ama bize yaptıkları ortada. Diyecek çok şey var ama ne fayda. Hiçbir suçu günahları yokken katledildiler. Polisler 'durmadılar, kaçtılar' diyor ama durdukları halde bunu yapmışlar. Tekerleğine sıksaydın, gözaltına alsaydın, hakkı yoktu onları öldürmeye. Hayatımız altüst oldu. Psikolojimiz bozuldu. Sekiz yaşında kızım var, dışarı çıkmaya korkar oldu, arkadaşlarıyla parka bile gitmiyor artık. Polis aracını gördüğünde korkuyor, ‘abim gibi yapacaklar bize’ diyor. Dün pazara gittim, gidip gelene kadar ağlıyor. Ben nasıl okula gideceğim diyor.
'Acı bizi kardeş, anne, evlat yaptı'
BARIŞ’IN ANNESİ MELİKE ALTINIŞIK: Ramazan artık üç ailenin çocuğu oldu. Biz evladımızı kaybettik, Ramazan’ı kaybetseydik onun durumunda da Barış olacaktı. Ramazan’ın psikolojisi altüst oldu, uyku uyumuyor, odadan çıkmıyor, çıkıp sadece duş alıyor. Her geldiğimde daha da zayıflamış görüyorum onu. Bize bu devletin polisi öyle bir şey yaptı ki, acı bizi bir araya getirdi. Acı bizi kardeş, anne, evlat yaptı. Biz nefes aldıkça bu acı geçmeyecek. Çocuğumu kaybediyorum ben ve kime güveneyim, hangisine güveneyim. Ramazan’ı Barış’a benzetiyorum. Yaramızı onda sarıyoruz. Eğitiminde, evliliğinde her zaman yanında anne olarak var olacağım.