“Hoca”, “filozof”, “fenomen”, “meczup”… Bu sıfatların hepsi
Ramazan Pişkin için kullanıldı, kullanılıyor. Ancak o, İstanbul'da
açtığı kafeye "Diyarbakırlı Ramazan Hoca" adını uygun gördüğüne
göre, ‘Hoca'yı tercih etti.
Alçakça katledilince bu sıfatların pek hükmü kalmadı, çünkü
‘şehit’ mertebesine getirildi. Yıllarca kapısında ekmek parası için
beklediği ve sohbet ettiği Ulu Cami'nin avlusundan yükselen sesler
bunu söylüyordu: "Şehit namirin" (Şehitler ölmez).
RAMAZAN HOCA'NIN AKIL SAĞLIĞI
Ramazan Hoca'yı Ulu Cami'nin önünde görürdüm bazen. Ulu Cami'nin
meydana bakan duvarlarının önü hep kalabalıktır. Çünkü duvar
dibinin esnafı vardır. Yaz kış tespih satarlar, dua kitabı
satarlar, kimse yoksa kendi aralarında sohbet ederler. Duvarla
bütünleşmiş gibidirler. Giyim kuşamlarından edalarına kadar bir
örnektirler. Belki bu nedenle, duvar dibi esnafını birbirinden
ayırmak oldukça zordur.
Onu görmeye başlamam, adının karıştığı ve Diyarbakır'da infial
yaratan bir olay nedeniyle oldu. Ramazan Hoca, tarihi camiyi gezen
bir kadını, kıyafeti nedeniyle uyarmış, "Bu kıyafetle camiye
giremezsin" gibi bir şeyler söylemişti.
Diyarbakır, birçok dine ev sahipliği yaptığı için olsa gerek,
seküler bir şehirdir. Bu yüzden bir kadının kıyafeti nedeniyle bir
erkek tarafından uyarılması, tepkiyle karşılandı. Ramazan Hoca'dan
bihaber birçok insan, bu üzücü olay yüzünden tanıdı onu. Ve anında
"meczup" damgasını yedi.
Bu olayın ardından ‘akıl sağlığı yerinde değildir’ diye Elazığ
Fethi Sekin Şehir Hastanesi Psikiyatri Bölümünde tedavi
altına alındı. "Deli" dediler, "meczup" dediler ve bir süre sonra
olay unutulmaya yüz tuttu. ‘Ramazan Hoca’ da mesken tuttuğu Ulu
Cami'nin önünde yeniden görünür oldu.
Hastanede doktorlarla ne konuştu, bunu asla bilemeyeceğiz…
ZEKİ VE BELAGAT SAHİBİ
Ancak Ramazan Hoca'yı daha önce keşfedenler de vardı ve onların
yakıştırdığı sıfat ‘Filozof'tu. Din başta olmak üzere birçok konuda
yaptığı konuşmaları kaydedip, ‘Filozof Ramazan’ diye sosyal medyada
paylaşıyorlardı.
Din ve tarikatlar konusunda yaptığı konuşmaları işin ehli
olanlar yapmalı elbette. Ancak Ramazan Hoca, hiç kuşku yok ki çok
zeki ve belagat sahibi bir insandı. Orta zekaya sahip her faniyi
ikna etme gücüne sahipti. Ramazan Hoca'ya filozofluk yakıştırması
yapanlar, eğer bir yönlendirme amacını taşımıyorlarsa, hakikaten
etkilendikleri için onun görüşlerini paylaşma çabası içinde
olmalıydılar.
Ramazan Hoca'nın ilk videolarını paylaşarak onun şehirde
tanınmasına neden olanların niyeti neydi, bunu asla
bilemeyeceğiz…
SOSYAL MEDYA FENOMENİ
İlk videolarını başkaları çekip yayınladı. Ancak konuşmayı
tutkuyla sevdiği için olsa gerek, daha sonra çağa ayak uydurdu ve
Tiktok hesabı açtı. Namı, Ulu Cami'nin sınırlarını sosyal medya
sayesinde aştı. Doğru bildiklerini hararetle savunarak daha
kalabalık bir kitleye ulaştı.
Cenazesinde konuştuğum insanların birçoğu Ramazan Hoca ile hiç
tanışmamıştı, onu videolarından tanıyorlardı. Onun düşüncelerine de
büsbütün katılmıyorlardı. Mesela oy kullanmaya karşı değillerdi ama
yine de fikirlerini paylaşma biçimine ve bilgisine hayranlık
duyuyorlardı. Anlaşılan o ki Ramazan Hoca onlar için kimseye zararı
dokunmamış bir sosyal medya fenomeniydi.
Bu tarz bir sevginin arızalar taşıdığına kuşku yok ama
Türkiye'de milyonlarca kişi buna benzer sevgileri sorgusuz sualsiz
yaşıyor. Ramazan Hoca bu tarz bir sevgiyi benimsemediği için başka
bir yol tercih etmişti, lakin ona hayranlık duyanların hiç değilse
bir kısmı, asla bunun farkında olmayacaklar.
ÇEKİRDEKÇİ MISTO… RAMAZAN HOCA… DİYARBAKIR…
Ramazan Hoca'nın öldürülmesi, Diyarbakırlıları sarstı. Sosyal
medyada gündem oldu ve kısa zamanda bütün Türkiye'de tanındı.
Ramazan Hoca'nın hayranları sanki birden çoğaldı. Burada bir
parantez açmak gerekirse: Ramazan Hoca’nın müritleri demek
istemedim çünkü onun mürit biriktirmek gibi bir derdi olmadı, diye
düşünüyorum.
Dini yorumlarına katılmayanlar, onunla aynı dünya görüşünü
paylaşmayanlar ve seküler kesim de sahip çıktı Ramazan Hoca'ya.
Bunun nedenlerinden biri, bir insanın böyle hunharca katledilmiş
olmasıydı. Diğer nedense Diyarbakır'la ilgili. Şöyle ki, Diyarbakır
kimseye zarar vermeden yaşayan aykırı insanları seviyor. Koruyup
kolluyor, onlarla birlikte eğlenmeyi seviyor. Çekirdekçi Mısto ile
Ramazan Hoca elbette birçok nedenden dolayı birbirinden farklı
insanlar. Ancak Çekirdekçi Mısto dayak yediğinde, dayak atanlar
sosyal medyada fena halde linç edilmişti. Ramazan Hoca'nın
katledilmesi, Diyarbakır için bir değerini kaybetmek gibi
algılandı. Ramazan Hoca şehirdeki herkes tarafından sevilmiyordu
belki ama şehirdeki herkes tarafından çok sahiplenildi. O, bunu
asla bilmeyecek.
BİLDİĞİNİ SÖYLEMEKTEN SAKINMAMAK
Ramazan Hoca'nın en önemli özelliklerinden biri doğru bildiğini
söylemekten sakınmamak olsa gerek. Örneğin Selahattin Demirtaş'ı
Ulu Cami'nin önünde, "Benim düşüncem" diyerek, 6-8 Ekim olaylarının
müsebbibi olarak işaret etmekten çekinmemişti. Bu konudaki video
hala sosyal medyada dolaşıyor.
Tarikatlarla, tarikatların örgütlenme biçimi ve işleyişiyle
ilgili düşündüklerini söylemekten de geri durmadı. Öyle anlaşılıyor
ki bu konuda söyledikleri pek çok tarikat ehlinin de canını
sıktı.
Ramazan Hoca için "bidatçı", "Vehhabi" ve daha ileri giderek
"sahtekar", "bozuk adam" yakıştırmalarında bulundular.
Sahtekar olmadığını seçtiği yaşam tarzından anlayabiliyoruz
ancak söyledikleri Ramazan Hoca'yı hedef tahtasına oturtan
cinstendi. Özellikle tarikatlar için söyledikleri yenilir yutulur
gibi değildi ki onunla ilgili videolar da yapıldı, yayınlandı.
Muhtemelen hedef şaşırtmak amacıyla sosyal medyada Ramazan
Hoca'nın “PKK tarafından öldürülmüş olabileceği” bile söylendi.
Oysa Ramazan Hoca Tiktok hesabından yaptığı paylaşımda tehdit
edildiğini söylemiş ve tehdidin nereden geldiğini de işaret
etmişti. Ama olsun, böyle durumlarda kafa karışıklığı yaratmak her
zaman prim yapar memlekette.
Sonunda katil yakalandı. 9 suçtan dosyası varmış katilin. Bu
suçların arasında uyuşturucu da annesini bıçaklamak da var. Burada
durup benzer olaylar için hafızayı tazelerken şu çıkıyor karşımıza:
Bu profildeki bir katilin arkasında kimler var, herhalde asla
ortaya çıkarılmayacak.
'BİR GARİP ÖLMÜŞ DİYELER'
Bir videosunda Yunus Emre'den şiir okuyordu Ramazan Hoca.
Öldürülmesi, Yunus Emre'nin şu dizelerini hatırlattı:
"Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin"
Tek sermayesi konuşmak olan bir Diyarbakırlı gurbette
öldürülmüştü. Mesken edindiği Ulu Cami'nin avlusunda sonsuz
suskunluk içinde yatıyordu.
Ramazan Hoca susunca, durumdan vazife çıkaranlar konuşuyordu,
tekbir getiriyor, "şehit namirin" diye slogan atıyorlardı.
Mezarlıkta, bu kez şeriat isteyenler de oldu.
Cenazeye katılmak için Urfa'dan, Adıyaman'dan gelen insanlarla
karşılaştım. Bir lokma bir hırka yaşayan Ramazan Hoca cenazesinde
bu kadar insan ve slogan ister miydi, asla bilemeyeceğiz.
Ulu Cami civarında esnaflık yapan yaşlı adam, cenaze nedeniyle
yaşanan hengameye bakarak, Ramazan Hoca'nın öldürülmesini şöyle
özetledi: Dili başına bela olmuştu…