Rawest: AK Parti ve HDP arasında kalanların durağı yeni parti olacak

Rawest Araştırma, 'yeni parti' arayışlarına ilişkin bölgede yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre AK Parti ve HDP arasında 7 Haziran’dan bugüne gidip gelen ve henüz bu iki partiden birine demirlememiş olan seçmenin ilk durağının yeni kurulacak bu siyasi parti olması mümkün.

Abone ol

DUVAR - Rawest Araştırma tarafından “Yeni parti iddialarına ilişkin bölgedeki manzara” başlıklı rapor yayınlandı. Araştırmada, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski bakanlardan Ali Babacan ve eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun girişimleri “yeni parti” olarak yel aldı ve 'yeni parti' girişimleri soruldu. Araştırma 20 ilde gerçekleştirildi.

'ÇIKMADILAR ARTIK ÇIKMAZLAR'

Rapora göre beklentilerin hayata geçmemiş olması, beklentiyi düşürüyor. Raporda beklentiye dair inancın azalması şöyle ifade ediliyor;  "Geçirdiğimiz son 2-3 seçimin hemen arifesinde yeni bir parti kurulacağı iddialarının güçlenmesi beklentiyi de doğal olarak arttırıyor. Bu çalışma kapsamında görüşülen kişilerden AK Partili kimliği taşımayanların hemen hepsi böyle bir beklentiyi anlamlandırmaya çalışmakta ve ihtiyaç olduğunu düşünmektedirler. Ancak her seferinde, hayata geçmemiş olması bu ihtimale olan inancı da zayıflatıyor. Görüşmecilerin yarıya yakınında inancın zayıflaması hali “Her seferinde bu sefer çıkarlar dedik ama çıkmadılar, çıkmadıkça da ‘artık çıkmazlar’ kanaati oluşuyor” gibi ifadelerle açıklanıyor."

'SÜREKLİ OLAĞANÜSTÜ HAL YAŞANIYOR'

Yeni parti beklentisini güçlendiren faktörlerin başında geçtiğimiz yaz ABD'yle yaşanan Rahip Brunson krizi geliyor. Rapora göre sürdürülen gergin siyasetin sonucu algılar yeni parti girişimine yönelmiş durumda. Rapor şöyle devam ediyor; "Ekonominin Batı ile kavganın bir sonucu olduğunu düşünenlerin çoğu, özellikle Rahip Brunson olayından sonra AK Parti’nin “kavgasız halledebileceği işleri de kavga ile halletmeyi seçtiğini” görüyor. Aşırı merkezileşme, bütün yetkilerin tek adamda toplanmış olması, Avrupa ile atılan köprüler “normal” bir hayat sürmek isteyen kesimi “sürekli bir olağanüstü durum” içinde yaşattığı için yoruyor. AK Parti herhalde artık böyle yönetecek algısı güçleniyor ve bu algı güçlendikçe yeni bir parti ihtimaline daha çok kulak kabartılıyor."

Raporun dikkat çeken bir yanı ise AK Parti ve HDP arasında kalan seçmenler. Araştırmaya göre bu seçmenlerin il durağı yeni parti olacak; "Katılımcılara göre, yeni bir parti kurulduğu taktirde, özellikle AK Parti ve HDP arasında 7 Haziran’dan bugüne gidip gelen ve henüz bu iki partiden birine demirlememiş olan seçmenin ilk durağının yeni kurulacak bu siyasi parti olması mümkün. 7 Haziran 2015’ten 24 Haziran 2018’e gelen süreçte AK Parti’den HDP’ye geçiş yapmış seçmenin büyük çoğunluğundan yeni partiye geçiş olması ise oldukça zor görünüyor."

Rapor şöyle devam ediyor;

MORAL ETKİSİ YARATACAK: Bu kesim üzerinde yeni partinin bir moral etki yaratacağını söylemek daha kolay. Türkiye siyasetinin çoğulculaşacağı, aşırı merkeziyetçi yapının geriletileceği gibi beklentileri olan Kürt seçmen, yeni partinin güçlü bir çıkış yapması durumunda Kürt meselesinde daha yumuşak, AB hattında yürüyen ve TBMM’nin aktif olacağı bir çözüm süreci yaşanabileceğini de düşünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ismini hâlâ güçlü bir çözüm aktörü görmekle birlikte katılımcılar, Erdoğan’ın o eşiği geçtiğini ve bir siyasal çözüm noktasına geri dönüşünün zor olduğunu düşünüyorlar. Bir istisna ile: Rojava eksenli yeni bir sürecin kendisini dayatması.

YENİ PARTİ İÇİN İSİM VE GÖRÜŞLER: Yeni parti iddiaları üç isimle gündeme geliyor: Gül, Babacan ve Davutoğlu. Bunlar arasında Davutoğlu ismine özellikle HDP’li kesimlerin ciddi bir ön yargısı bulunuyor. Öyle ki çatışma ve müzakere sürecinin başbakanı olmakla hatırlanmaktan çok hendek ve çatışmalar döneminin yürütücüsü olarak anılıyor. Davutoğlu’nun en büyük avantajı ise bölgede çalışan kadro ve fikir üreten neredeyse tüm İslami grup ve cemaatlerin üzerindeki olumlu etkisi. Teşkilatlanmaların hızlı kurulabilmesi ve yakın dönemdeki başbakanlık hafızasının olumlu etkilerini kullanabilme olanağı Davutoğlu’nun büyük artıları. Davutoğlu’nun iki yıllık başbakanlık deneyimine rağmen hâlâ bir politikacıdan çok teorisyen olarak görülmesiyse onun işini zorlaştıran bir etken. Davutoğlu’nun bir lider olarak, hele de Erdoğan karşısında başarılı olamayacağını düşünen görüşmeciler, onun Kürtlerden de -biraz önce sayılan gerekçelerle- beklediği ilgiyi görmeyeceğini zikrediyor.

GÜL'Ü EN ÇOK ARATANLAR KÜRT İLLERİ: Gül isminin gündeme geldiği 24 Haziran seçimleri öncesinde Kürt illerinden aşırı bir ilgi olduğunu gözlemlemiştik. Örneğin Google’da bu ismi en çok aratan 10 şehirden 9’u Kürt şehirleriydi ve bu şehirler genelde AK Parti’nin yüksek oy aldığı (Urfa, Bingöl, Muş gibi) şehirler idi. Ayrıca seçime girip ikinci tura kalması durumunda bölgedeki dört büyükşehirde (Diyarbakır, Mardin, Urfa, Van) Demirtaş’ın ilk turda aldığı oydan daha yüksek oy alacağı araştırmalarımıza yansıyordu. Çünkü Gül ismi görüşmelerimizde de teyit edildiği üzere Kürtlerin hemen hemen bütün kesimlerince AK Parti ve Erdoğan’ın bugünkü pozisyonuna karşı AB normları, demokrasi, ılımlılık, ekonomik refah gibi durumları hatırlatıyor. Bununla beraber geciktikçe yeni siyasal hareket başlatmak için heyecan yaratamayacağı söylentileri de çoğalmakta. Ama dikkate değer biçimde, Gül isminin; içinde, arkasında veya önünde olmayacağı bir yeni partinin/hareketin toplumun geniş nezdinde yeterli güveni oluşturamayacağı da kabul ediliyor.

BABACAN İDEAL PROFİL ÇİZİYOR: Görüşülen kişilerin çoğuna göre Babacan ismi Gül kadar tanınmadığı için kamuoyuna onun kadar güven vermiyor. Davutoğlu gibi teşkilat ve fikri altyapı oluşturabilmesi de zor görünüyor. Bu gibi avantajların gerisinde yer almakla beraber, hem AK Parti hem de HDP tabanının ortalaması tarafından nötr yaklaşılan bir isim olarak öne çıkıyor. İki tabanın da güçlü ekonomik dönemle hatırladığı bir isim olması ve Müslüman/dindar kimliğinin merkez politikacı kimliğinin bazen gerisinde kalması Babacan’ın daha geniş kesimlerle temasını kolaylaştırıyor. Örneğin yakından tanımayanlar dışında katılımcılar genel olarak onun Müslüman/dindar kimliği hakkında pek bir şey bilmiyorlar. Ancak İslamiliği başat kimlik olarak taşıyan aktörler dışında kalanlara göre, 17 yılı aşkın tecrübenin vardığı yer sebebiyle ülkenin genel havası İslamiliği baskın bir siyasete kısa vadede güvenecek gibi görünmüyor. Bu sebeple Babacan, bu kesim için ideal bir profil çiziyor, tabii Gül’ün de onu destekliyor olması kaydıyla.

KÜRT SORUNUN RADİKAL ÇÖZÜM DEZAVANTAJ: Görüşülen aktörler Kürt meselesi konusunda görece daha rasyonel davranmakta ve böyle geniş bir profile hitap eden bir siyasal yapının Kürt Sorunu’na radikal bir çözüm söyleminin, ilk aşamalarında dezavantaj olacağını dile getirmektedirler. Herkesin hak, hukuk ve demokrasiden eşit şekilde faydalanacağı, ekonomik krizin atlatılarak refahın herkes tarafından paylaşılacağı, içerde ve dışarda barış politikası sürdürüleceği, AB ile müzakerelere devam edileceği gibi genel söylemlerle çıkış yapması katılımcılar açısından daha mantıklı görünmektedir. İslami kimliği öncelemeyen ama ondan kaçmayan bir profil, bu kimliği önceleyen çevreleri de zamanla ikna edecek gibi görünmektedir. (HABER MERKEZİ)