Açıklanan reformların, yaygın olan kanaatin aksine, birçok olumlu tarafının göz ardı edildiğini düşünüyorum. İlan edilen reformlar, öncelikle ülkenin diğer koşulları ile birlikte yorumlanmalıdır. Ülkenin kalkınma hızı, inşa edilen barajlar, otobanlar, köprüler, özellikle ekonomik gelişimi, iktidarı sevenler ya da sevmeyenler tarafından inkar edilemez. Mesela buna ilişkin İspanyol analist D. Rafael María Molina’nın dediklerini okuyalım; "1959 İstikrar Kararnamesi, İspanya ekonomisini yabancı yatırıma açarak ve 1960'larda ve 1970'lerin başında, ortalama yıllık yüzde 7,2'lik bir büyüme oranıyla eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik büyüme dönemine olanak tanımasıyla, geniş kapsamlı sonuçlar doğurdu. Batı Avrupa'da ve Japonya'dan sonra dünyada ikincidir bu".*
Bunun sadece ekonomi ile sınırlı olmadığı açıklanan reformlarla da perçinlendi. Bunların arasında dikkatinizi özellikle madde 12'ye çekmek isterim; "Tüm İspanyollar, devletin temel ilkelerini ihlal etmedikleri sürece fikirlerini özgürce ifade edebilirler."
Buna ne diyebilir, insan hakları savunucuları?
Ayrıca madde 13'de; "Ulusal topraklarda devlet, yazışma özgürlüğünü ve gizliliğini garanti eder." diyerek, kişisel hakları, bir başka açıdan tamamlamaktadır.
Sadece bununla da kalınmıyor 16. maddeye de bakalım; "İspanyollar, yasal amaçlarla ve yasanın hükümlerine uygun olarak serbestçe toplanabilir ve dernek kurabilirler."
Bu madde ile hemen aklınıza gelecek, ‘kurabiliriz ama sonra başımıza ne gelecek’ endişesi olmasın 15. madde bunu bir adım öncesinden açıklamış zaten; "Yetkili makam tarafından zorunlu kılınmadıkça, davalarda ve kanunla belirlenen dışında, hiç kimse bir İspanyol'un ikametgahına giremez veya rızası olmadan orada arama yapamaz." İşte bununla ilgili ya da başka bir uygulamaya ilişkin bir sorun mu doğdu, şak 21. madde devreye girer; "İspanyollar, Devlet Başkanına, mahkemelere ve yetkililere şikayetlerini bireysel olarak iletebilirler." Böylece reformlarla bireysel başvurunun önü de iyice açılmış oldu.
Ayrıca reformlarda ‘mülkiyet hakkı’na da özel bir vurgu, yeniden yapıldı. "Bireysel, ailevi ve sosyal amaçların yerine getirilmesi için doğal bir araç olarak özel mülkiyet, devlet tarafından tanınmakta ve korunmaktadır." Bu arada "Tüm mülkiyet biçimleri, ulusun ihtiyaçlarına ve kamu yararına tabidir. Zenginlik hareketsiz kalamaz, gereksiz yere yok edilemez veya yasadışı amaçlarla uygulanamaz." Tabii ki…
Metinde birinci paragraftaki vazedilen şu cümle kesinlikle atlanmamalıdır; "Kanun, tüm İspanyolların hakkını eşit şekilde korur." Yani herkes, kanun karşısında eşittir. Bu yüzden, reformların 18. maddesi bunu daha açık olarak ilan eder ki "Kanunda belirtilen durumlar ve şekiller dışında hiçbir İspanyol tutuklanamaz. Yetmiş iki saatlik bir süre içinde ya serbest bırakılacak veya adli makama teslim edilecektir."
Ve 19. maddesi de çarpıcıdır; "Suçtan önceki kanun gereği, yetkili mahkeme kararıyla ve ilgilinin duruşması ve savunması dışında hiç kimse mahkûm edilemez."…
Bu yüzden reformlara tek yanlı bakmamalı ve olumlu yönleri hiçe sayılmamalıdır.
Francisco Franco tarafından 20 Nisan 1967 yılında buyurulan, bu anayasa reformu, çok önemli bir gelişmedir. Ve yine aynı metinde anıldığı gibi unutulmamalıdır ki "İspanyollar anavatana sadık hizmet, Devlet Başkanına sadakat ve yasalara itaat borçludur.’**
* https://fnff.es/historia/ 27408308/El-Regimen- deFrancisco-Franco-realizo- una-de-las-mayores- transformaciones-sociales-y- economicas-de-la-historia-de- Espana.html
** Decreto 779/1967, de 20 de abril, por el que se aprueban los textos refundidos de las Leyes Fundamentales del Reino.- https://www.boe.es/buscar/doc. php?id=BOE-A-1967-40312