İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham
Aliyev’le Nahçıvan sınırında baraj açılışını yaptıktan sonra
Tebriz’e dönüşte helikopter kazası geçirdi. Bu satırları
noktalarken henüz akıbetine dair bilgi yoktu.
Reisi'yi taşıyan helikopterde Dışişleri Bakanı Emir
Abdullahiyan, Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti ve Tebriz
Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim de vardı.
Reisi’nin öldüğü varsayılarak İran’ın siyasi geleceğine dair iki
değerlendirme öne çıktı:
85 yaşına giren dini lider Ali Hamaney’in halefi konusundaki
hesaplar altüst oldu.
İkincisi toplumsal huzursuzlukla yüzleşen ve son genel seçimlerde
meşruiyet krizi yaşadığı iyice tescillenen muhafazakarlar yeni bir
lider çıkarmakta zorlanabilir.
Yasaya göre cumhurbaşkanının ölümü, azli, istifası ve iş göremez
hale gelmesi halinde cumhurbaşkanı birinci yardımcısı dini liderin
onayıyla sorumluluğu üstleniyor. Geçici cumhurbaşkanı, meclis
başkanı ve yargı erki başkanından oluşan bir konsey ülkeyi 50 gün
içinde yeni seçimlere götürüyor. Reisi’nin yerini alacak kişi de
Muhammed Muhbir.
İran siyasi kültürü Türkiye’deki gibi komplo teorilerine çok
açık. Helikopter, kurtarma ekiplerine dahi nefes aldırmayacak
yoğunlukta bir sisin hakim olduğu kötü hava koşullarında düştü.
Yine de İsrail’in nüfuz edebildiği Azerbaycan sınırlarında birkaç
saat geçirmiş bir helikopterin kaza değil dışardan bir müdahale ya
da sabotaj sonucu düşmüş olabileceğine dair komplo teorilerinin
önünü almak zor. Reisi’yi taşıyan helikoptere eşlik eden diğer iki
helikopterin salimen yere inmesi, düşen helikopterde 72 saat sinyal
verebilen teknoloji olmasına rağmen işlevsiz kalması gibi kuşku
doğuran boyutlar var. Hava durumunun aniden değiştiği söylense de
bunun öngörülememiş olması ayrı bir soru işareti.
***
Sıcağı sıcağına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhsin Mansuri’nin
yaptığı açıklamaya bakılırsa olay şöyle gelişti:
Cumhurbaşkanı sabah saat 8.00'den itibaren Kız-Kale barajının
açılışı için Doğu Azerbaycan Eyaleti'nde bulunuyordu. Azerbaycan
Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla etkinlikler saat 13.00'e kadar devam
etti. İki petrol projesinin açılışını yapmak üzere saat 13.00
sıralarında Tebriz'e doğru yola çıktı. Barajın bulunduğu yerden
Tebriz'e doğru üç helikopter havalandı. 13.30 civarında
cumhurbaşkanının helikopteri ile diğer iki helikopter arasındaki
iletişim kesildi. Hemen 2 helikopter bölgede arama yapmaya başladı.
Arama çalışmaları 15-20 dakika sürdü ancak artan sis nedeniyle
bölgeye acil iniş yapmak zorunda kaldılar. Kaybolan helikopterdeki
bir mürettebat ve bir yolcu (Cuma İmamı) diğerleriyle birkaç kez
temasa geçmeyi başardı.
Elbette detaylar geldikçe durum biraz daha netleşecektir.
Kazanın gerçek nedenine dair de ciddi bir teknik çalışma
gerekecektir.
Aliyev hızlı bir şekilde yardım önerdi. Olası şüpheli durumlar
için gözler kuzey komşusuna kaysa da Reisi, İran’ın gerilimler
yaşadığı taraflardan biriyle suhulet sayfasını anlamlandıran bir
açılıştan dönüyordu. Karabağ savaşının ardından Zengezur’dan
koridor açılmasını jeostratejik çıkarlarına aykırı bulan İran
“Sınırların değişmesine izin vermem” diyerek Azerbaycan’ı askeri
tatbikatlarda adeta tehdit etmişti. İki ülke kuşkular ve
düşmanlığın diliyle konuşur hale gelmişti. Ermenistan’ın Rusya’dan
uzaklaşıp kendini Batı kampına atma çabasına paralel olarak İran da
Aras’tan bir koridor açma ve ortak baraj projeleriyle Azerbaycan’la
ilişkileri normalleştirme yoluna girdi. Tabii Azerbaycan’ın
İsrail’le sıkı fıkı ilişkileri İran’da ‘alarm’ nedeni olmaya devam
ediyor.
***
Reisi'nin akıbeti daha belli olmadan bir halefiyet krizi
yaşanacağına dair öngörüler paylaşıldı. Dini lider Ali Hamaney
dikkat çekici bir açıklama yaptı: "Yüce Allah'tan Cumhurbaşkanı ve
yanındaki arkadaşlarını millete bağışlamasını diliyoruz. Herkes dua
etsin. İran halkı endişelenmesin, ülkenin işlerinde herhangi bir
aksama meydana gelmeyecektir."
İran’ın işi zor olduğu kadar zorlu bir sisteme sahip. Sistemin
bekası bir kişinin varlığı ya da yokluğuna bağlı değil. Evet
İran’ın ekonomiden özgürlüklere tonlarca sorunu var. Her seferinde
daha büyük bir meydan okuma ve sorgulamaya dönüşen kitlesel
gösteriler sistemin meşruiyet sorununu yüzüne vuruyor. Son
seçimlerde katılımın ülke genelinde yüzde 41, Tahran’da yüzde 24
çıkması yönetimin kendi belirlediği meşruiyet eşiğinin de altına
düştüğünü gösterdi. 10 Mayıs’taki ikinci turda Tahran’da katılım
yüzde 8’in altına indi.
Yine de bir cumhurbaşkanının ölümü sistemin bekası için çok
büyük bir mesele değil. Önceki üç cumhurbaşkanı üstü çizilmiş
siyasi figürler olarak duruyor. Reisi’nin halefi Hasan Ruhani’nin
dini liderin yerini alacak kişiyi belirleyecek olan Uzmanlar
Meclisi’ne adaylığı reddedildi. Onun selefi Mahmud Ahmedinecad’ın
cumhurbaşkanlığı için yeniden yarışması engellendi. Ahmedinecad’dan
önceki Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi sistem dışına itildi. Fakat şu
da doğru: Reformcular hem iktidardayken vaat ettiklerini
getiremeyip kredilerini tükettikleri hem de adayları eleyen
Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin tırpanından geçemedikleri için
alternatif üretme şansına sahip değiller. Muhafazakârlar da
toplumun beklentilerini karşılayamadı. Bir önceki seçimde Reisi’nin
zaferini garantilemek için bazı muhafazakâr adaylar da diskalifiye
edilmişti. İdeolojik temelde kurumlarla örülü bir sistem var ki ne
koltuğu sahipsiz bırakabilir ne de boşluğu kaldırabilir.
Dini lideri seçecek mekanizmayı da şansa ya da açık bir yarışa
bırakmıyor. Ruhani’nin onlarca yıl üyesi olduğu konseye yeniden
seçilmesinin önlenmesi muhafazakar bir lideri seçecek meclis
bileşenini oluşturma çabasıyla alakalıydı.
Reisi neredeyse rakipsiz yarıştırıldığı Güney Horasan’da yüzde
82 oyla Uzmanlar Meclisi’ne seçilince kestirmeden yapılan çıkarım
şuydu: “Sistem Reisi’yi Hamaney’in yerine hazırlıyor.”
Devrim karşıtlarının ‘cellat’ ve ‘idam yargıcı’ olarak andığı
Reisi’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı da “dini liderliğe giden yolun
başlangıcı’ olarak görülmüştü. Hızlı yükselişi profilini biraz
güçlendirdi. Fakat cumhurbaşkanlığı sırasında başörtüsü isyanı
karşısındaki sert önlemlerle radikal muhafazakarları tatmin etmiş
olsa da iyi bir performans gösteremedi. Yani günün sonunda onu
bekleyen liderlik olmayabilir. İran’da sistem çok bilinmeyenli bir
denklemi andırıyor. Ve çoğu zaman belirsizlikler içinde bir sonuç
çıkıyor. Reisi’nin yokluğunda Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney’in
önünün açılacağı tahminleri de yapılıyor. Birileri öteden beri
Mücteba ismini ısıtıyor. Fakat İran’daki işleyişi yakından takip
edenlerin izlenimleri biraz farklı. Bu çevrelerin ihtiyatlı
davranmasının nedeni, Hamaney’in birkaç kez babadan oğula geçen
sistemi yermesi ve 1979’da devrilen monarşiyi çağrıştıracak
durumlardan kaçınılması yönünde uyarılarda bulunması. Uzmanlar
Meclisi Üyesi Ayetullah Mahmud Muhammadi Araghi geçen martta
Hamaney’in meclis üyelerinin Mücteba'nın liderliği meselesini ele
almasına izin vermediğini aktardı. Ayetullah Ruhullah Humeyni de
babadan oğula geçen yönetimi gayrimeşru bir monarşiyle eşdeğer
görüyordu. Mücteba Hamaney’in seçilmesi meşruiyet sorununu sistem
içinde de büyütebilir. Ayrıca üst düzey kamu görevinde bulunmamış
birinin kritik bir süreçte rehberlik makamına geçirilmesinin çok
riskli olacağı düşünülüyor. Ali Hamaney bu makama
cumhurbaşkanlığından gelmişti.
Hamaney’in aşama aşama yükselttiği Ali Rıza Arafi'nin de halef
olabileceği konuşuluyor.
Zayıf bir dini liderlik altında Devrim Muhafızları ve diğer
güvenlik birimleri çok daha belirleyici olabilir.
Tabii Reisi sağ salim bulunursa dünden daha farklı bir yerde
olacaktır.
Özetle sorun sistem içinde “alternatifsizlik sorunu” değil de
alternatiflerin her yeni seçimde ya da yetki devrinde kitleler,
siyasi organlar ve kurumlar nezdinde küçülüyor olması. Bu
yetkinlik, güven ve otoriteye ilişkin bir aşınmayla ilgili bir
mesele. Sistemde bir devamlılık var ama övündüğü istikrar kendisini
bile güvende hissettirmiyor. Bu tartışmalar arasında “Reisi yoksa
ne olur” sorusuna İranlı gözlemcilerin yanıtı basit: “Bir şey
olmaz, bir şey değişmez.”
Halk memnun değil, değişim beklentisi karşılıksız, özgürlük
arayışları baki! Buna mukabil Devrim Muhafızları, Besicler, yargı,
medreseler, muhafazakâr meclis hepsi olduğu yerde…