Rektör Hotar'ın 'öğrencisiz akademisyen' haline getirdiği Doç. Dr. Cengiz'in iş akdi feshedildi

DEÜ Rektörü Nükhet Hotar'ın geçici görevlendirme uygulamaları nedeniyle "öğrencisiz akademisyen" olarak gündeme gelen Doç. Dr. Çağdaş Cengiz'in bu kez iş akdi feshedildi.

Abone ol

İZMİR - Mobbing ve yolsuzluk iddialarıyla sık sık gündeme gelen Dokuz Eylül Üniversitesi'nde (DEÜ) rektör Nükhet Hotar, 12 yıldır üniversitede görev yapan Eğitim-Sen üyesi Doç. Dr. Çağdaş Cengiz'i, hakkında çıkardığı sayısız geçici görevlendirme ile "öğrencisiz akademisyen" haline getirerek yükseköğretim tarihinde bir ilke imza attı. Üniversiteye karşı açtığı davalarda mahkemece defalarca haklı bulunan Doç. Dr. Cengiz'in bu kez de iş akdi feshedildi. Cengiz'e üniversite yönetimi tarafından gönderilen tebligatta, ders verme ve mesleğini icra etme talebiyle yaptığı başvurular sıralanarak, şu ifadelere yer verildi:

"Öğretim görevlisi (uygulamalı birim) kadrosunda bulunan Doç. Dr. Çağdaş Cengiz'in görevlendirme talebine son verilerek ÜAK Bilim Alanına uygun yerde çalışma, akademik personel olarak çalışma yapma ve akademik birimlerde görevlendirme talebinin bulunduğu çalıştığı birimde yaşadığı iş barışını bozan ve disiplin cezası ile sonuçlanan süreçlerin yaşandığı, adı geçenin mevcut birimde görev yapmak istemediği ve bu hususu bizzat yazılı iradesi ile defalarca ortaya koyduğu, kendisinden çalıştığı birimde verim alınmamasının adı geçenin iradesi de göz önüne alınarak mümkün olmadığı, Personel Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan yazışmalar neticesinde üniversitemiz akademik birimlerinde adı geçenin hizmetine ihtiyaç duyulmadığı hususları tümüyle değerlendirilerek yeniden atanmasının uygun bulunmadığına oy birliği ile karar verilmiştir."

'TARAFIMA BİR SANDALYE BİLE VERİLMEDİ'

12 yıl boyunca yaşadıklarını Gazete Duvar'a anlatan Doç. Dr. Çağdaş Cengiz, 2018 yılından itibaren geçici görevlendirme uygulamasının başladığını ifade ederek, "2011 yılından 2018 yılına kadar Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği bilim dalında akademik personel olarak çalışmaktaydım. Yüksek lisans ve doktora derecelerimi de oradan aldım. Ardından 2022 yılında aynı alanda doçent oldum. Bu alanda Türkiye'de çok az doçent ve profesör vardır. Üniversitenin en çok bilimsel yayın üreten akademisyenleri arasına girdim. 2018 yılından itibaren enteresan bir süreç yaşanmaya başladı. İdare mahkemesi hakimlerinin de kazandığım davanın karar belgesinde dediği gibi; "nedeni anlaşılamayan" görevlendirmeler silsilesi başladı. İlk olarak İktisat Fakültesi'ne görevlendirildim. Burada tarafıma ne bir oda, ne de bir bilgisayar verilmedi. Hatta onu geçin bir sandalye bile verilmedi. Kimse neler olduğunu anlamadı. Bir ay sonra da buradaki görevim sonlandırıldı. Sonra o kadar sık aralıklarla o kadar çok birimde görevlendirildim ki, örneğin yıllık izin almam gerekiyor, vaktinde öğrencimiz olan, yazdığım kitapları okuyan memur arkadaşlarım yıllık izin evraklarımı imzalar hale geldi. Çünkü bulunduğum birimlerde amirim olacak pozisyonda kimse yoktu" diye konuştu.

'BU HOYRAT CEHALETE GEÇİT Mİ VERELİM?'

Kamu hiyerarşisi bu haliyle alt üst edilince ise herkesin rahatsız olmaya başladığını söyleyen Cengiz, mahkemelerin de çalışma barışının bozulduğu yönünde tespit yaptığını dile getirdi. Cengiz, "Kamu zararına ve tarafıma tazminatlara hükmetti. Yani ben bu idareyle olan hukuk savaşımı zaten hükmen kazanmıştım. Emsal niteliğinde kararlar çıkmıştı. Peki mahkeme kararlarını takmayacak noktaya evrilmiş bir güç zehirlenmesi bu durumda ne yapar? Beni adeta sahada yenemeyince hileli yollara başvurmaya başladılar. Şimdi de iş akdimi feshetmişler" dedi. Yaşananlara tepki göstererek yargıya başvuracağını da ifade eden Cengiz, son olarak şunları dile getirdi:

"Şimdi burada beni seven dostlarımdan telefonlar geliyor, bir kısmı çoluğun çocuğun var keşke şunlara iki ay daha sabretseydin diyor. Anlayabiliyorum, fakat ben de şu cevabı veriyorum: Ben çocuğumun rızkını düşünerek susabilirdim, peki ya tüm çocuklarımızın geleceği? Burası üniversite, bilimin yuvası. Yani çocuklarımızın yuvası. Müsaade mi edelim? Burası İzmir, mücadelenin şehri. Zarif insanların şehri, bu hoyrat cehalete geçit mi verelim? Şimdi gidin sorun, Dokuz Eylül Üniversitesi'nin onca kampüsünden istediğiniz birine gidin, gelişigüzel bir binaya girin sorun, benim hakkımda ne düşünüyorlar? Bir de şayet seçim olsa belki 2 (iki) oyu bir araya getiremeyecek atanmış rektörler hakkında ne düşünüyorlar? Bir tane gerçek uluslararası yayını olmayan rektörler hakkında ne düşünüyorlar? Bir bilim yuvasında manav dükkanı açılması hususunda ne düşünüyorlar? Öğrenciler çok sinirli, hakkımda demeç vermek istiyorlar engel oluyorum. Neden biliyor musunuz? Çünkü iki doğru laf eden öğrenci soruşturmayı yerse, hem de iki lafı bir araya getiremeyen bir soruşturmacıya sevk edilirse, buna hiç şaşırmayız. Alın size koskoca Dokuz Eylül'ün hali pür melali."