Renksiz Dünya: Nefes alan, canlı ve renkli bir film!

Renksiz Dünya ciddi bir yönetmenlik izi taşıyan, konusuna hakim ve politik bir yan taşırken de hikaye kalitesinden de ödün vermeyen bir film. Bizce bu tür filmlerde az rastlanan özellikler taşıyan ve izlenmeyi fazlasıyla hak eden bir yapım. Renksiz dünya kesinlikle renksiz bir film değil…

Abone ol

DUVAR - Mehmet Ali Konar’ın yönetmenliği ve senaristliğini üstlendiği ‘Renksiz Dünya’, hassas politik altyapısı ( PKK’nin etkilediği hayatlar) ve çok katmanlı, derinlikli karakterleriyle sadece etkileyici değil aynı zamanda da dozunda yönetmenlik dokunuşuyla da göz dolduran bir film. Birçok yönetmen, önemli bir politik konuyu barındıran filmde, hikayenin işleyişini ve karakterlerini ikinci plana atabilecekken veya ister istemez filmde taraflı, bu konuyu sömüren, itici olabilecek kadar karikatüre kayan hatta militan bir bakış açısı takınabilecekken, Konar bu tuzaklara düşmüyor. Filmin iki yönünü de bir dengeye oturtuyor, hikayesinin elinden kaçmasına izin vermiyor ve ilginç olabilecek bir arkadaşlık öyküsü sunuyor. Sadece filmin asıl sorunu, göreceli olarak kısa bir film çekmiş olmasının (1 saat 18 dakika) ve dolayısıyla bahsettiğimiz arkadaşlık öyküsünün biraz fazla hızlı akmasının, filme tam sığamamasının altında yatıyor.

Bekar olan abisi Hüseyin ve babası ile yaşayan Mirza, 11-12 yaşlarında, içine kapanık, asosyal, çekingen bir çocuktur. Annesini bir sene önce kaybetmiş ve ailesinin kendisine karşı sevecen davranmasına rağmen, hem bu acı kayıp hem de 90’lı yılların kendi ailesine sirayet eden gerilimli siyasi havası hayatını çok kötü yönde etkilemiştir. Annesinin ölümünden sonra herhangi bir kimseye güvenmekte ve bağlanmakta zorlanan Mirza’nın kapalı hayatı, abisinin arkadaşı Mir Ahmet’in, evlerine biraz zorunlu misafir olarak gelişiyle tamamen değişir.

SOKAK ARALARINDA KAYBOLMUŞ BİR ÇOCUK…

Yönetmen, Mirza’nın hayatının mutsuzluğunu bize gösterirken incelikli ve biçim-içerik açısından uyumlu bir yol izliyor. Kabuslarında kendisini sürekli olarak dar sokaklarda kaybolmuş bir şekilde bulan Mirza, gerçek hayatında da yerini bulamamış, yönünü şaşırmış bir çocuk. Ailesiyle birlikte yaşadığı küçük ev ve rüyasında gördüğü gibi ara yollardan gittiği okulu dışında son derece kapalı ve kısıtlı bir dünyası var. Çevresinde çok az sayıda arkadaşı var ve ailesi de onun temel ihtiyaçlarını karşıladığı halde ona özel bir ilgi göstermiyor. Annesini kaybettiğini ve babasıyla yalnızca ara sıra görüştüğünü (daha çok büyük abisi evde ona babalık yapıyor) göz önüne alırsak, biraz kimsesiz gibi olan Mirza’nın tek eğlencesi evlerinin çatısına çıkıp güvercinleri beslemekten oluşuyor.

Yönetmen, Mirza’nın hayatını özellikle kötü değil, fazlasıyla sıradan göstermeye çalışıyor. Örneğin Mirza’nın kendisine çok kötü davranan baskıcı ve sert bir ailesi olsaydı veya ailecek fakirliğin diz boyu olduğu bir ortamda yaşasalardı belki seyirci olarak bu durumdan daha çok etkilenirdik ancak o zaman Mirza’nın içindeki mutsuzluğu çok çabuk bir dayanağa bağlar ve karakterin derinliğine bakmayı bırakabilirdik. Oysa yönetmen bu çocuğun mutsuzluğunun altını çiziyor, neden mutsuz olduğunun değil. Kuşkusuz annesinin kaybı onu çok derinden etkilemiş ancak daha önemlisi bu kayıp onu kimseye güvenmemeye ve bağlanmamaya yöneltmiş ve bizce asıl can alıcı nokta burada göze çarpıyor. Yani Mirza sadece mutlu olmayan bir çocuk değil, artık nerdeyse mutlu olmak istemeyen bir çocuk…

YENİ BİR BABA VE ARKADAŞ FİGÜRÜ: MİR AHMET

Filmin başında kardeşi dağa çıkan (yani PKK’ye katılan) Mir Ahmet ise, kendisinin bu yola hiç girmemiş olduğunu ve bu tür bir bağla ilgisi olmadığını dile getirdiği halde, yine de ortam bir miktar sakinleşene kadar arkadaşı Hüseyin’in evine biraz emrivaki bir şekilde gelir. Peşinde olan örgüt yüzünden, Mirza gibi biraz ev hapsinde olan Mir Ahmet, evde kimsenin göstermediği ilgiyi bu çocuğa karşı gösterir ancak etrafına bir duvar örmüş Mirza’dan genelde hep ters tepkiler alır. Mir Ahmet’in evdeki varlığını önce istenmeyen sonrasında umursanmayan misafir gibi gören Mirza farkında olmadan bu sevecen ve değişik karakterden etkilenmeye başlar.

Bu noktada yönetmen Konar’ın müdahale ettiği önemsiz gibi görünen ancak bizce çok can alıcı bir sekans var: Mirza’nın Ahmet’e doğru henüz hiçbir pozitif adım atmadığı halde onun varlığını önemli kabul ettiği ve arkadaşının eğlenme teklifini ‘Evde bir misafir var!’ diyerek atlattığı sekans. Bu noktada artık Ahmet’in Mirza’nın gözünde umursanmayan misafir statüsünden başka bir yere geçtiğini anlıyoruz.

BİR TÜR ‘GİZEMLİ YABANCI’MI?

‘Renksiz Dünya’ filmini izlerken, özellikle Mir Ahmet’in aileye katıldığı sekanslarda aklımıza ilk gelen film 2001 yapımı ‘Gizemli Yabancı/ Hearts in Atlantis’ filmi oldu. Anthony Hopkins’in başrolünde oynadığı bu filmin ortamı, geçtiği zaman, sinema dili kuşkusuz ‘Renksiz Dünya’dan farklıydı ve yapım belki çok etkileyici değildi fakat buradaki ‘yeni katılan’ karakterin ‘Gizemli Yabancı’ filmindeki Hopkins’in çizdiği karakterle paralellikler taşıdığı kesin. İki filmde de ‘eksik kalmış’ bir ailede yaşayan bir çocuk, ani bir şekilde bu çocuğun hayatına giren gizemli bir arkadaş/baba figürü ve yine bu yabancının peşinde olan tehlikeli adamlar.

Tabii ki King’in romanından uyarlanmış bu filmin fantastik havasıyla ‘Renksiz Dünya’nın gerçekçi ortamı arasında dağlar kadar fark var ve iki filmi bir bütün olarak karşılaştırmamız biraz garip kaçabilir ama bize sanki bazı filmlerde senaryonun kilit noktasını böyle iki karakterin buluşması oluşturuyor.

ASIL HİKAYE FİLME SIĞAMIYOR!

Filmin zayıf karnına daha doğrusu ilk bakışta öyle görünmeyen ama sonrasında sorun yaratan bölüme gelirsek… Daha önce de değindiğimiz gibi filmin süresi göreceli olarak kısa ve bu ilk bakışta filmin bütününe zarar veren bir durum değil. Hatta aksine bu kompakt ve derli toplu yapı sayesinde filmde gereksiz sekanslar, anlamsız diyaloglar ve ciddi bir yere bağlanmayan boşluklar bulunmuyor. Ancak bu süre kısalığı, filmin merkezini oluşturan Mirza-Mir Ahmet arkadaşlık bölümünü biraz sıkıştırıyor, biraz aceleye getiriyor gibi duruyor. Sanki etrafına aşılamayan bir duvar çekmiş olan Mirza, birkaç kez kendisine arkadaşlık teklif eden Ahmet’i sert bir şekilde tersledikten sonra Ahmet’in sadece kendisine bir saz hediye etmesiyle ve bir kez daha sevecen yaklaşmasıyla bir anda ona bağlanıyor. Çevresine ördüğü duvar aşamalı olarak değil sanki bir anda çöküyor.

Filmde açıkça çok gösterilmeyen ama kendini hep hissettiren ve filmin bazı kilit noktalarında önümüze sürülen karanlık karakterler yani filmin politik yanını oluşturan sekanslar çok dozunda, gözümüze sokmadan ve hikayenin havasına uyan bir şekilde resmediliyor. Başkarakterlerin de bu kişiler karşısındaki tepkileri anlaşılır, abartı kokmayan ve inandırıcı bir şekilde duruyor.

Renksiz Dünya ciddi bir yönetmenlik izi taşıyan, konusuna hakim ve politik bir yan taşırken de hikaye kalitesinden de ödün vermeyen bir film. Bizce bu tür filmlerde az rastlanan özellikler taşıyan ve izlenmeyi fazlasıyla hak eden bir yapım. Renksiz dünya kesinlikle renksiz bir film değil…

Yönetmen: Mehmet Ali Konar

Oyuncular: Civan Güney Tunç, Bilal Bulut, Orhan Alıcı, Cuma Karaaslan, Midas Muhammed, SezgiYusufoğlu…

Ülke: Türkiye