Neredeyse bir sene olmuş, pandeminin geçen yılki zirvesinde
yazdığım ‘Görüntü biraz kırık, çokça da takılıyor’ başlıklı yazıda
sanatın çevrim içi temsilinden epey yakınmıştım. Hayır geçen zaman
içinde değişen bir şey olmadı. Hala performansların kendileriyle
buluşacağımız günleri iple çekiyoruz. Ama bu arada hem
sanatseverler olarak biz, hem de sanat kurumları hem de sanatçılar
‘irtibatı kaybetmemek’ için internet etkinliklerinde
buluşuyoruz.
İKSV, koronaya asla teslim olmayan ve elinden geldiğince
etkinliklerini sürdürmeye çalışan kurumların başında geliyor. İyi
de yapıyorlar. Ben de onların iyi bir takipçisi olarak bütün
festivallerine elimden geldiğince katılmaya, deneyimlemeye gayret
ettim. Tiyatro festivalinin interaktif etkinliklerini değil de
internete yüklenmiş oyunlarını tercih ettim. İşin aslı Youtube’dan
herhangi bir oyunu seyretmekten çok da farklı bir tecrübe değil.
İnteraktif oyunların, dijital ortamın olanaklarını daha iyi
kullanabildiğini sanıyorum. Müzik festivalinde izlediğim konserler
için de Youtube benzetmesini yapabilirim. Hepsi çok özenli
çekimler, olabildiğince dinamik rejiler tamam, ama bu onları ‘özel’
kılmaya yetiyor mu?
Tabii bu süreçten en başarıyla çıkan sinema oldu. İstanbul Film
Festivali ve Film Ekimi birkaç seferde çok sayıda filmi izleyiciyle
buluşturdu. Hatta bu çevrimiçi gösterim işi o kadar başarılı oldu
ki Türkiye’de başka film festivalleri de uygulamayı tekrar ettiler.
Zaten evimizde oturduğumuz yerden film ya da dizi seyretmeye epey
alıştığımız için, Türkiye ve dünya sinemasının seçilmiş örneklerini
de bayıla bayıla izledik. Anladığım kadarıyla bütün etkinliklerin
biletleri tükendi. Tıpkı ofis hayatı gibi, film festivallerinin de
bir daha eskisi gibi olmayacağını, Covid-19 döneminden geriye bu
çevrimiçi gösterimlerin kalıcı bir uygulama olarak devam edeceğini
tahmin ediyorum.
Ama çevrimiçi gösterim her zaman da harikalar yaratmıyor. Mesela
sinema etkinlikleri yıllardır hep göz doldurmayı başaran İstanbul
Modern şu sıralar ‘Biz de Varız’ adlı gençlere yer veren programın
dokuzuncusunu gerçekleştiriyor. Üstelik ücretsiz. Ama belli ki bu
nedenle o kadar çok kişi aynı anda girdi ki etkinliğin ilk
gösteriminde pek çok katılımcı ya hiç giremedi ya da takılıp ettiği
için başladıkları filmi tamamlayamadı… Belli ki bilet satmak,
önceden kayıt almak iyi bir şey; yoksa iple çektiğiniz bir
etkinlik, hayal kırıklığına dönüşebiliyor.
Ön gösterimi Cumartesi günü saat 13.00’te başlayan Contemporary
Istanbul sanal sanat fuarında da benzer bir durum yaşadım. 13.00’te
girdim, beş on dakika bakınıp uygulamayı tanımaya çalıştım, sonra
da galerileri gezmeye başladım. Ama fazla ilerleyemedim çünkü 13.50
itibariyle sayfalar açılmaz oldu… Tahminen benim gibi yüzlerce kişi
aynı saatte siteye girince, alt yapı bu kalabalığı kaldıramadı.
Bilgisayarımı kapattım, gece 23.00’den sonra tekrar açıp bütün
fuarı rahat rahat gezdim…
Contemporary İstanbul da bu yıl ara ara vermeyenlerden. Sanal da
olsa takipçileriyle buluşmaya devam ediyor. Sanatçı ve katılımcı
galeri sayısı önceki yıllara göre epey azalmış. Ama yine de belli
başlı galeri ve sanatçıların önemlice bir kısmı sanatseverlerle
buluşabiliyor. İsterseniz galerilere göre isterseniz sanatçı
seçerek işleri görebilirsiniz. Belki de sanal fuarın en güzel yanı
bu, katılan bütün sanatçıların ismi liste olarak önünüzde ve
kocaman bir fuar alanında dolanıp durmadan bir tıkla eserlerini
görebiliyorsunuz. Galerileri de tek tek sanatçılarına bakarak da
gezebilirsiniz. Ya da sanal galeriyi indirip, duvarlarda asılı
resimlerin arasında gezinerek de görebilirsiniz. Bu yöntem her
galeriyi hızlıca görüp ilginizi çeken işlere odaklanmak bakımından
daha iyi sonuç veriyor. Detaylı bilgi istiyorsanız resmi
tıklıyorsunuz. Tabii sanal ortamda eserin malzemesi, boyutları ve
başka özelliklerini anlayabilmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç
oluyor. Muhtemelen pek çok galeri, bu teknik ayrıntıları ve
fiyatları kendileriyle iletişime geçmeyi tercih eden ziyaretçilere
aktarmak üzere sisteme yüklemeye gerek duymamış.
Yine de zaman ayırdığınızda sevdiğiniz sanatçıların yeni
işlerini görmek, bazı yeni tanışıklıklar edinmek mümkün. Mesela ben
Akbank Sanat’ta görüp tanıştığım Deniz Aktaş’ın fotoğraflarını çok
beğendim, Sıtkı Kösemen’in fotoğraflarını her zamanki gibi zevkle
seyrettim ve Seydi Murat Koç’un yeni resimlerini görme imkanı
buldum. Onur Mansız’ın hem Akbank’ta hem Arton’daki hiper gerçekçi
resimlerini aklıma kaydettim, Artopol ve Büro Sarıgedik’te epey
oyalandım, Bozlu Art Project’de Gamze Taşdan’ı, Dirimart’da Özlem
Günyol ve Mustafa Kunt ikilisini hayranlıkla izledim. Galerist’te
gördüğüm Hüseyin Bahri Alptekin’in Façade isimli fotoğrafıyla
Setenay Alpsoy, hatta Canan Tolon resimleri arasındaki akrabalığı
merak ettim, Galeri 77’nin Ermeni sanatçıları arasında resim bakma
zevkimi doyurdum, Öktem Aykut’tan Silva Bingaz’ı, Zilberman’dan
Alpin Arda Bağcık’ı takip edilmesi gereken sanatçılar olarak not
ettim.
Her zamankinden daha hızlı, hiç olmadığı kadar yalnız ama sanat
zevkine katkıda bulunan bir fuar yaşamış oldum… Meraklısı için
sanal çağdaş sanat fuarı Virtual Contemporary İstanbul, bugünden başlayarak 6 Ocak’a kadar gezilebilir.