“Star Wars” efsanesinin geçen yıl başlayan yeni serüveninin ilk
ayağı ve serinin yedinci filmi “Star Wars: Güç Uyanıyor” hayranları
pek mutlu etmemişti. Özellikle de serinin ilk üçlemesinin fanları
–ki büyük çoğunluğu ikinci üçlemeyi de pek beğenmez- tarafından
yetersiz ve efsanenin ruhunu yakalamaktan uzak bulunmuştu.
Star Wars evreninin yaratıcısı George Lucas’ın filmin haklarını
Disney’e satmasının ardından yalnızca yeni bir üçlemenin değil,
aynı zamanda ‘Star Wars’ evrenindeki boşlukları da dolduracak üç
ayrı hikayenin de çekileceği duyurulmuştu. İşte o ‘bağımsız’
filmlerden ilki olan “Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi” çarşamba
gününden itibaren sinemalarda boy göstermeye başladı.
Filme geçmeden önce dikkat çekici bir durumu aktarmakta yarar
var. Filmin Türkiye’deki basın gösterimi de vizyona girdiği günün
sabahında yapıldı. Yani seyirciler ve eleştirmenler aynı gün filmi
görme olanağı buldular. Sosyal medyada filmle ilgili yapılan
yorumlarda beğenme/beğenmeme kriterinden, çok içinde barındırdığı
umut ve mücadele vurgusuna dikkat çekilmesi oldukça manidar.
Nihayetinde her şey gibi film izleme deneyimi de aynı zamanda
tarihseldir. Bir filmi hangi zamanda, nasıl bir düşünce yapısıyla
izlerseniz bakışınızı da bu durum belirler.
KADINLAR YİNE EN ÖNDE
Gelelim filme. “Rogue One”, serinin hikaye olarak dördüncü ancak
çekim tarihine göre birinci sırasında yer alan “Yeni Bir Umut”un
öncesine götürüyor seyirciyi. Bu filmde imparatorluğun gezegenleri
ortadan kaldıracak bir savaş makinesi ürettiğini öğreniyor ve
kahramanlarımızın ‘Ölüm Yıldızı’ adı verilen bu devasa makineyi
ortadan kaldırışına şahitlik ediyorduk. Bu operasyon sırasında
onların işini kolaylaştıran şey ise ‘Ölüm Yıldızı’nın planlarına
sahip olmaları ve en zayıf noktasını bilmeleriydi. İşte “Rogue
One”, bu planların ele geçiriliş hikayesi. Ana hikayeden bağımsız
ama ona dair…
Film için ilk elden söyleyebileceğimiz şey, serinin genel
temasına uygun olarak zorlu bir görev ve bu görev için ‘seçilmiş’
kişi devamlılığının olması. Sinemada son dönemdeki benzer mücadele
temalı filmlerin ruhuna uygun olarak bu liderin kadın karakter
tarafından temsil edilmesi. Jyn annesi ve babasıyla uzak bir
gezegende sessiz, sakin bir hayat sürmektedir. Ancak İmparatorluk
görevlileri bir gün onları bulurlar. Çünkü babası İmparatorluk’un
zaferini kesinleştirecek önemli bir silahın yapımında önemli roller
üstlenecek bir bilim adamıdır. Zaman ileri sarar, Jny büyür ve
tıpkı diğer hikayelerde olduğu gibi kaderin ağlarını örmesiyle
birlikte yolu asi ordusunda yüzbaşı Andor, İmparatorluk için
çalışmaktan vazgeçen pilot Rook, Jedi ruhunu taşıyan Imwe ve onun
sadık dostu Baze Malbus ile kesişir. Tabii ki her bölümde olduğu
gibi bu bölümünde de karakter özellikleriyle seyirciyi kendisine
bağlamayı başaran bir robotu var: K-2SO. Bu ekip isyanın en umutsuz
ve yenilgiyi kabul etmeye hazır olduğu anda zor bir görev gönüllü
olur ve zafer için ‘bir umut’ yaratır.
HOLLYWOOD’TAN GELİYOR DİYE…
Bir noktanın altını çizmekte yarar var: “Rogue One”, 1977-83
tarihleri arasında çekilen serinin ilk üçlemesi bir yana
bırakılırsa, kalan yapımlar içerisinde en iyisi olabilir. Bunda ana
hikayeden ve karakterlerden görece bağımsız olmasının payı olduğu
muhakkak. Bu durumun senaristlerin elini rahatlattığını, filmin
hikaye evreninde devamlılık açısında zorunlu alanların azlığının
yaratıcılığı artırdığını söyleyebiliriz. Senaryo ekibinin
içinde Bourne serisi, Şeytanın Avukatı, Devlet Oyunları gibi önemli
filmlere imza atan Tony Gilroy olmasının da payı vardır kuşku yok
ki. Tabii bu filmi iyi kılan özelliklerinde birisi de kendi içinde
başlayıp bitmesi. Karakterlerine ve hikayesine bağlılık yaşamaması,
hikayesini ucu açık kurmaması, seyirciyi devam beklentisine sokacak
numaralara girmek zorunda kalmaması. “Godzilla” ve “İstila”
filmlerini imza atan Gareth Edwards’in işin üstesinden gelmeyi
başardığını, Felicity Jones ve Diego Luna ikilisinin iyi bir kimya
tutturduğunu da ekleyelim.
Film tüm dünya ile aynı gün vizyona girdiği için başka
ülkelerde, kıtalarda nasıl tepkiyle karşılanacak önümüzdeki
günlerde görebiliriz. Ancak, filmin azgın ve yıkıcı bir otoriteye
karşı mücadelenin meşruluğu ve zorunluluğuna dair ısrarcı tutumunun
seyircide önemli bir etki yarattığı gerçek. Benzer bir duygunun
dünyanın geri kalanı için de söz konusu olacağını öngörmek kâhinlik
olmayacaktır. Özellikle de giderek karamsarlaşan bir dünyada umuda
yaptığı vurgusuyla izleyicide geçici de olsa bir etki bırakacağı
kesin. Öte yandan, serinin fanları için özellikle de ‘Yeni Bir
Umut’ filmine yaptığı göndermelerle, eski dostların ir anda
karşımıza çıkmasıyla ve finaldeki usta işi bağlamayla ayrıca
duygusal bir yer edinecek hiç kuşku yok ki.
Nihayetinde, ‘umut’ da yüzlerce milyon dolarlık bir
Hollywood prodüksiyonuyla giriyor gündemimize. Oradan geliyor diye
geri tepecek halimiz yok!
ORİJİNAL ADI: Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi
YÖNETMEN: Gareth Edwards
OYUNCULAR- Felicity Jones, Diego Luna, Ben Mendelsohn, Mads
Mikkelsen, Forest Whitaker, Donnie Yen
YAPIM: 2016, ABD
SÜRE: 133 dk.
VİZYON TARİHİ: 16 Aralık 2016