Bu haftanın gündeminde Disney+ ve yılan hikayesine dönen Atatürk’le ilgili dizisi (artık sinema filmi) vardı. Disney+’ın yerli içerikleri platformdan kaldırmasının ardından Atatürk’le ilgili diziyi yayınlayıp yayınlamayacağı tartışma konusu olmuştu ki, diziyi Fox TV’de ve sinema salonlarında iki ayrı film olarak göstermeye karar verdiklerini duyurdular. Disney+ bu süreçte derslere konu olacak iletişim nasıl kurulmaz örneği gösterdi. Bir yandan da Ermeni lobisi şunu dedi, iktidar bunu dedi, muhalefet yine sustu tartışmaları başladı. Tüm bunlar RTÜK’ün bu haftaki performansını gölgede bırakmasın diye birkaç noktaya değinmek istiyorum.
RTÜK, 1 Ağustos 2019 tarihinde yayınladığı “Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayınların internet ortamından sunumu hakkında yönetmelik” ile amacını birinci maddede belirtiyor: “Bu yönetmeliğin amacı; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin internet ortamından sunumuna, iletimine, medya hizmet sağlayıcılara yayın lisansı platform işletmecilerine de yayın iletim yetkisi verilmesine ve söz konusu yayınların denetlenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.”
Yukarıdaki yönetmelik yayınlanmadan aylar önce haberi gelmişti. Televizyon kanallarına verdiği cezalarla, kanallardan aldığı reklam paylarıyla gündemden düşmeyen RTÜK, bu kez izleyicinin daha yeni buluştuğu dijital platformlara göz çevirmişti. Kurulduğu günden bu yana (1994) radyo ve televizyonlara frekans tahsis etmek (bunun amacı da izleyicinin temiz ses ve görüntü almasını sağlamaktır), radyo ve televizyon kanallarının açılışlarını onaylamak ve yayınlarını düzenlemek olan RTÜK hakkında konuşurken epeydir ceza ve sansür kelimesini birlikte kullanıyoruz. Derslerde de verdiğim bir örnektir; RTÜK tıpkı muadilleri olan düzenleyici kuruluşlar gibi (FCC, Ofcom vb.) hiçbir içeriği önceden izleyip yayınlanıp yayınlanmayacağına karar vermez. Bunu yapsaydı verdiği kararlarla yüzde yüz sansür uygulamış olurdu. RTÜK tüm programları ‘kozmik oda’ benzeri izleme odasında yayın sırasında ve izleyicilerin şikayetleri üzerine tekrar izleyerek denetliyor. Peki neye göre denetliyor? 6112 no’lu Kanun’un 8. maddesinde yayın hizmetleriyle ilgili 23 maddede toplanan ilkeler var. Bu ilkeler içinde en çok tartışılanlardan biri “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” Hep aynı şeyi yazıyormuşum gibi hissediyorum ama konu toplumu anlamaya gelince bugün kutuplaşmadan daha gerçek bir kavram aklıma gelmiyor. Daha önce de dediğim gibi karpuz gibi ikiye yarılan ülkede herkes aynı milli ve manevi değerlere mi sahip? Aynı ikilikte genel ahlak dediğimiz kimin ahlakı? Ya da hangi aileden bahsediyoruz? Her bir soru için daha fazla sorum var. Mesela Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’ndaki oyuncuları cinsel yönelimlerinden dolayı dışlayanlar milli ve manevi değerlerin hangi kısmına sahip? Akbelen’de ağaca sarılan 80 yaşındaki teyzeye gaz sıktıranları hangi ahlak kavramlarıyla tanımlamalıyız? Aile deyince çocukları istismar eden erkekler geliyor aklıma, sizin aklınıza da aile içi şiddete maruz kalıp öldürülen on binlerce kadın mı geldi?
Yukarıda saydıklarımın hepsi ekranda var. Haberlerde de dizilerde de. Taraflı olarak da tarafsız olarak da. Ama soruların cevabını verenlerin, yani 23 ilke çerçevesinde ekrandaki içerikleri değerlendirenlerin neye göre karar verdiklerinin bilgisi yok. Hangi ahlak, hangi aile, hangi değerler?
Bu sebeple LGBTİ bireyler kendilerini daha fazla toplumun dışına itilmiş hissediyorlar. Bu sebeple hakikat değerini yitiriyor. Ve akıl arayışımız başka bahara kalıyor.
RTÜK, dijital platformları denetleyeceğini açıkladığında ilk tartışma Netflix’te yayınlanacak yerli içeriklerdeki eşcinsel karakterlerin istenmemesi üzerine başlamış ve bu senaryolarda değişikliğe gidildiği söylenmişti. Hatta Netflix Türkiye yerine başka ülkelerde yayınlanan içerikler de oldu. Bu sıralarda yine aynı platformda yayınlanan Rise of Empires: Ottoman serisinde Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fetheden imparator portresi yerine işgal eden olarak gösterilmesinin asıl rahatsızlık veren olduğu da kayıtlara geçti. Diriliş Ertuğrul’dan başlayarak komşulara ve Arap ülkelerine tarihi yeniden yazmanın yolunu gösteren TRT ile iktidarın, çizdikleri portreden farklı bir yapım karşılarına çıkınca kurdukları iletişim stratejisinin ve kültürel hegemonya arzusun sekteye uğrama ihtimali doğmuştu. İşte tam bu noktada dijital platformlar ile uzlaşmaya varıldı. Artık “müstehcenlik”, “aile yapısı” dijital platformlarda da aranacak dendi. Üstelik hepimizin yanımızdakinin sahip olmadığı hakkı için daha çok çalışması gerekirken... Abone olanın izleyebileceği, çocuklar için filtreleme uygulamaları kullanabileceği, izleyicinin bu çoklu ekran ve internet ortamında istediğini izleyebileceği gerçeği bir kenara bırakılıyor. Çünkü hepimiz tek ekran, tek ses.
Disney+ tartışmasındaki lobileri, “Atatürk’ü anlatmak size mi kaldı” diye sahiplenenlerin kim olduğunu ve işin komplo teorilerini anlamaya çalışmak için hava çok sıcak. Ama açıkça anlaşılıyor ki tüm bu yaygaranın sonunda olan yine izleyiciye olacak.