Rus basını: Türkiye neden önemli?
Rus basınında Türkiye'nin, AB ve Rusya ile ilişkileri gündeme geldi. Ayrıca Erdoğan'ın, Kırım'la ilgili sözleri de ele alındı.
REGNUM Ajansı sitesinde yayımlanan yazısında Kamran Gasanov, "Türkiye Cumhurbaşkanını bir türlü deviremeyen AB’nin, Erdoğan’a katlanmak zorunda olduğunu" iddia ediyor.
Gasanov’a göre Avrupalı politikacıların, Erdoğan’ı hem yasadışı mültecilere karşı "kalkan"a, hem de mülteci sorunundan para kazanmaya çalışan bir "bezirgan"a benzettiğini ve ondan "kurtulmayı" istediğini yazıyor.
Türkiye’de bastırılan darbe girişiminden sonra "siyasi alanı rakiplerden temizlemeye çalışan" Erdoğan’a yönelik "standart" eleştiri Avrupa’da artmış durumda. Hatta Almanya, Danimarka ve Avusturya’da bazı politikacılar Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanması için çağrı yapıyor.
Gene de kimi kaynaklara göre Eylül başında G-20 zirvesinde Recep Tayip Erdoğan ile Jean-Claude Juncker ve Donald Tusk arasında yapılan görüşmelerden "ilişkilerimizde var olan gerginliği yumuşatma" kararı çıkmış.
Gasanov, "Bence AB ile Türkiye arasında yaşanan olumlu gelişmenin sebebi şöyle gibi. Avrupa, hem mülteciler konusunda anlaşmayı riske sokmaktan çekiniyor, hem de Türkiye’nin Rusya ile gözle görünen yakınlaşmadan rahatsızdır. Die Welt’in yazdığı gibi Erdoğan’ın "izole edilmesi", kendisini "Rus kucağına" yönlendirir" diyor.
Öte yandan Frankfurter Allgemeine Zeitung’e göre, 2015’te Türkiye ihracatının yarısına yakın kısmının Avrupa’ya gittiği ve ithalatının yüzde 38’inin Avrupa’dan geldiğine bakılınca, Erdoğan da Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerini hiç bozmak istemez.
Aynı sitede bölgeyi yakından takip eden Stanislav Tarasov’un "Kıbrıs Federal Cumhuriyeti gündemde mi?" başlıklı yazısında adadaki son gelişmeleri ele alıyor.
Şubat 2014’te Kıbrıs Rum Kesimi Devlet Başkanı Nikos Anastasiadis ve Derviş Eroğlu’nun yaptığı anlaşma uyarınca, adada her iki topluluğu eşitlik bazında kapsayan AB üyesi tek devlet kurulacaktı. Ama aynı yılın Ekim ayında Türkiye, Kıbrıs kara sularında doğalgaz arama faaliyetlerine başlayınca görüşmeler kesildi.
Bir müddet sonra tek çatı altında yaşamak isteyen iki kesimin liderleri, artık Atina ve Ankara’ya bakmaksızın yeniden bir araya gelmeye başladı. Üstelik, Kuzey Kıbrıs Devlet Başkanlığı seçimlerini kazanan Mustafa Akıncı, Ankara ile Lefkoşa arasındaki ilişkileri "abilik kardeşlikten ziyade eşitlik" zeminine oturtmak istediğini açıklayınca, Erdoğan’dan çok sert yanıt aldı.
Tarasov, "Buna rağmen yakınlaşma süreci sürmektedir. Artık genel anlamda siyasi çelişkiler çözülmüş gibi, sadece 'teknik' detaylar konuşuluyor ve nihai anlaşmaya, dışarıdan kritik müdahale olmazsa bu yılın sonuna kadar varılabilir" diyor.
Dmitriy Drize’nin yazdığı ve "Türkiye bizim müttefiki kesinlikle olamaz" başlıklı makale Kommersant gazetesinde çıktı.
Yazar, Recep Tayip Erdoğan’ın Ukrayna Devlet Başkanı ile New York’ta yaptığı toplantıda "Kırım Ukrayna’ya ait" açıklamasına, Rus Parlamentosu Üst Kanadı olan Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkanı Franz Klinzeviç’ten gelen yorumu ele alıyor. Rus politikacısı, Erdoğan’ın "protokol" cümleleri ile yetineceğini ve Rusya ile iyi ilişkilere önem vermeye devam edeceğini ümit ettiğini açıklarken "Biz de bazı sonuçlara varmış oluyoruz, şöyle ki dostluğumuz büyük oranda şartlıdır ve onun belirli sınırı var" dedi.
Dmitriy Drize, "Tabii, dünyada herkes kendi çıkarların peşinde ve kimse birinin 'iyi partner'i olmak uğruna çıkarlarından vazgeçecek değildir" diyor. Drize, "Üstelik Orta Doğu’daki son gelişmelerin gösterdiği gibi, hiçbir bölgesel güç ABD ile ilişkileri bozmak niyetinde değil, yani Türkiye’yi bizim için müttefik olarak görmek yanlıştır" iddiasında bulunuyor.
Drize, "Buna rağmen iki ülke arasında hem siyasi hem de ekonomik ilişkiler önemini koruyor ve birçok unsur bizim 'zorunlu partnerliğimizi' devam ettirecek. Buna alışmamız gerek" diye bitiriyor yazıyı.
Aynı konuya ilişkin siyaset bilimci Anna Gevorgyan, REX Haber Ajansı'na verdiği röportajda, Türkiye’nin Kırım meselesini kullanarak Karadeniz'de hırslarını pekiştirmeye çalıştığını söyledi. Kendisine göre, hem Moskova, hem Kiev ile ilişkilerini geliştiren Ankara, yıllarca Karadeniz'de kendi pozisyonunu güçlendirmek için elinden geleni yaptı. Ta ki 2014 Mart ayında Kırım, Rusya’ya katılıp bölgedeki dengeler değişmesine kadar.
Hemen ardından Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin, yarımadanın Rusya’ya katılmasını tanımadığını ve Kırım Tatarlarının haklarını korumak amacıyla diplomatik alanda gerekli çaba göstereceğini açıklamıştı. O zamandan beri Ankara’nın resmi tutumu değişmedi.
Gevorgyan, "New York’ta Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile görüşen Recep Tayip Erdoğan, 'Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü yeniden sağlamak amacıyla' Kiev’e destek sözü vermiş. O 'destek' kastının ne olduğunu her halde yakında göreceğiz" diyor.
Moskovskiy Komsomolets yazarlarından İvan Starodubtsev, "Bizim için Türkiye neden çok önemli?" sorusuna cevap arıyor.
Kendisine göre önümüzdeki yıllarda Türkiye, jeostratejik pozisyonunu akıllıca kullanırsa dünya politikasındaki ağırlığı da artar.
1936’da imzalanan Montrö anlaşması uyarınca Boğazların kontrolünü yeniden elde eden Türkiye, hem ekonomik, hem politik ve askeri koz sahibi olmuş, Karadeniz sahili sahibi olmayan bir devlet bandıralı askeri gemilerin Boğazlardan girişleri sınırlanınca Karadeniz "kısmen kapalı havza" statüsüne kavuşmuştu.
Bundan birkaç sene önce Çılgın Proje’yi ortaya koyan, hatta Panama hükümeti ile "kanal inşaatı ve kullanışı tecrübesi paylaşım anlaşmasını" imzalayan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, var olan hukuki durumu altüst edebilir.
Çılgın Proje'nin gerçekleşmesi halinde Rusya’ya iki türlü etkisi olacak. Birincisi ekonomik. Büyük ihtimalle transit gemiler yeni kanala yönlendirilecek ve geçişin ücretsiz olacağı son derece şüphelidir. İkincisi daha da önemli. Karadeniz’in hukuki statüsünün gözden geçirileceğinden hiç şüphemiz olmasın, öyle olunca da Rusya’nın güvenliği zedelenecek.
Starodubtsev, Rusya’nın şimdiden bu konuda harekete geçip Türkiye’den hukuki noktada güvence alması gerektiğini savunuyor.