Gazeta.ru yazarlarından Aleksandr Braterskiy, Rus basınının büyük ilgisini çeken Türk-Amerikan münakaşasını yorumladı.
ABD’ye kızan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Washington’un Türkiye’yi “sırtından vurmakla” suçlayarak “yeni müttefik” aramaya başlayabileceğini söyledi.
Gazeteye konuşan Çağdaş Türkiye Araştırma Merkezi uzmanlarından Yuriy Movaşov’a göre, "Büyük Amerikan hava üssünü barındıran Türkiye, ABD’nin Orta Doğu’daki ana müttefiki durumunda. O üs faal durumda kaldığı sürece ikili ilişkilerin önemli ölçüde bozulması söz konusu olamaz."
Movaşov, Kongrenin, kısmen Türk yapımı parçalardan üretilen F-35’in teslimatını askıya almakla Türkiye’den ziyade Donald Trump’ı yıpratmaya çalıştığını öne sürdü. Kendisine göre ne olursa olsun Türk-Amerikan ilişkileri bundan sonra eskisi gibi olamayacak. Movaşov, "Erdoğan Amerika ile aynı zamanda yakınlaşmaya ve belirli mesafe korumaya çalışarak hem Kuzey'e, hem Doğu'ya bakacak" dedi.
Amerika ile kriz yaşanırken Türkiye’nin Rusya ile yapılan ticaret hacmini artırmak için çaba göstereceğini şimdiden kestirebiliriz. Siyasi ilişkilere gelince fazla yakınlaşma olmaz çünkü her iki ülke birbirine fazla güvenmiyor. Suriye’de bile işbirliğimiz “stratejik” değil, “taktiktir”.
Movaşov’un deyişiyle “otoriter siyaseti ile ünlenen Erdoğan”ın Avrupa’ya doğru mu yöneleceği yoksa Jozip Broz Tito gibi farklı süper güçler arasında denge mi kuracağını şimdiden bilemeyiz.
Erdoğan’a “Atlantizm karşıtı isyan lideri” konumuna gelme ihtimali olduğunu belirten Movaşov, "Halk bunu yutar ama bir süre sonra 'Benzin fiyatı neden artıyor?' türünden soru sormaya başlayacak. İşte cevap verirken ne Erdoğan ne iktidar partisi bunun faturasını tamamen ABD’ye yükleyemez" dedi.
Ekonomi Yüksek Okulu Asya ve Afrika Bölümü Başkanı Aleksey Obraztsov, Argumentı i Faktı gazetesine Amerikan yaptırımlarının Türkiye’ye olası etkisini anlattı.
Uzmana göre son yıllarda NATO ve AB’nin kenarındaki ülke rolünden hoşlanmayan Türkiye, bağımsız politikayı yürütmeye ve daha önemli bir konuma gelmeye çalışıyor.
Bulgaristan veya Romanya’nın, “FETÖ operasyonları ile” zayıflayan ama hala güçlü orduya sahip Türkiye’nin NATO’daki yerini alamayacakları kesin. Bunu koz olarak kullanan Ankara, Batı ile tartışmaya girmiş oluyor.
Washington’un yaptırımlarıyla aşırıya kaçtığını ifade eden Obraztsov, Amerika’nın ekonomisinin "görüldüğü gibi sağlam olmadığına" dikkat çekerek, "100 ay boyunca aralıksız artan ekonomiyi mutlak bir şekilde kriz bekliyor" dedi. Sonuç olarak uzmanın deyişiyle ne olursa olsun Türkiye, dış politikasını “ayar etmeye” devam edecek ve Rusya’nın bunu değerlendirmesi lazım.
Nezavisimaya gazetesinin röportaj yaptığı Rusya Bilim Akademisi Avrupa Araştırma Enstitüsü uzmanlarından Aleksandr Şumilin, Rusya ve Türkiye’nin İdlib konusunda anlaşıp anlaşmayacağını anlattı.
Helsinki’de Suriye konusunda Putin’in Trump ile belirli “ortak noktalara” vardığını iddia eden Şumilin, Eylül ayında Rusya, Türkiye, Almanya ve Fransa liderlerinin İstanbul’da ortak yaklaşım bulmaya çalışacaklarını tahmin etti. Kendisine göre İstanbul zirvesinde Moskova, Avrupa ülkelerini Suriye’nin kalkınmasına katkı sağlamaya, Suriye gündeminde artık savaşın değil kalkınmanın olduğuna inandırmak için çaba gösterecek.
Bu konuda 3 buçuk milyon Suriyeli mülteci barındıran Türkiye’nin, Rusya’nın yanında olacağını öne süren uzman, Beşar Esad’ın ilan ettiği İdlib operasyonu sonucunda çok sayıda mültecinin gene Türkiye’nin kapısını zorlayacağına dikkat çekti. Bu nedenle Ankara, Moskova’nın Esad’ı operasyondan vazgeçirmesini istiyor.
Şumilin, Moskova’nın Suriye’deki pozisyonunun son aşamada Esad’ın destekçiliğinden arabuluculuğa kaydığı için Washington ile arası bozulan Ankara’nın isteği yerine getirilebileceğini öne sürdü. Şumilin, "Ancak bir şartla. Ankara’nın, El Nusra’nın uzantısı olan 'Hayat Tahrir eş Şam' gibi radikal grupların aktivitesini 'sınırlandırması' istenecek" dedi.
Şumilin, "Her şeye rağmen Esad operasyonu başlatırsa Türkiye İdlib’i koruyacak. O halde Suriye hava sahasını kontrol altında tutan Moskova Türk jetlerine 'hava koridoru' açacak veya onları vurmak zorunda olacak. Bu da Rus-Türk ilişkilerinin sonu demektir" ifadesini kullandı.
EADaily ajansı geçen hafta Rusya, Kazakistan, Türkmenistan, İran ve Azerbaycan’ın imzaladığı “Hazar Denizi Anayasası”nın, Türkmen doğal gazına Avrupa kapısını açıp açmadığına dair tahminde bulundu.
Ajansa göre artık hukuk açısından Türkmenistan’ı Azerbaycan ile bağlayan boru hattı Hazar Denizi'nden döşenebilir, ama onun gibi kapsamlı bir iş, anlaşmayı imzalayan her ülkeden ekolojik onay gerektirir. Herkesin onayı çıksa bile Türkmenistan’ın, Çin ile imzaladığı doğal gaz satış kontratlarını yerine getirmesi uzun zaman alacak, Batı istikametine sevkiyat zor olacak.
Olası Trans-Hazar projesine sözde destek veren Washington, Avrupa’ya LPG ihraç ettiğinden ne Rus ne Türkmen gazına hoş bakmaz. Üstelik projeye finansman sağlayamayan Aşkabat, Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan (TAPİ) projesine öncelik veriyor.
Oxford Enerji Araştırma Merkezi'nce yapılan Trans-Hazar fizibilite raporu uyarınca proje ancak 2030 yılından sonra fizibil olabilir. Mevcut şartlarda Türkmenistan sınırında 80 dolar/bin m3’ten satılan gazın fiyatı İtalya sınırında 335 dolara yükselir. Halbuki Rus gazının Avrupa sınırında fiyatı 230 dolar civarında. Bunun yan ısıra ABD’den gelen LPG fiyatı gerektiğinde normal sayılan 248 dolardan 213 dolara indirilebilir.
Bununla beraber Oxford uzmanlarına göre Rusya üzerinden Avrupa’ya sevk edilen Türkmen gazının Avrupa sınırındaki maliyeti 179 doları aşmaz (Türkmenistan sınırında gene 80 dolardan satıldığı takdirde).