Rus basınında geçen hafta (13-19 Ekim): Kürtler gittikçe 'kara kutu'ya dönüşüyor

Ankara’nın Kürtlerin Menbiç’ten tahliyesini hızlandırmak için farklı önlemlere başvurduğunu vurgulayan EADaily, yazın sonunda "Washington’un himayesindeki Kürtler Moskova ve Şam açısından gittikçe 'kara kutuya' dönerek ülkeyi istikrarsızlaştırıyor" ifadesini kullandı. Yazın sonunda ajans "Washington’un himayesindeki Kürtler Moskova ve Şam açısından gittikçe 'kara kutuya' dönerek ülkeyi istikrarsızlaştırıyor" ifadesini kullandı.

Andrey İsaev aisaev@gazeteduvar.com.tr

EADaily ajansı, Türkiye’nin ABD’yi Fırat'ın ötesine “itmeye çalıştığını” iddia etti. Suriye’de “belirsiz süre” kalıcı olmaya karar vererek bölgede strateji değiştiren Washington, Ankara’nın tepkisini uyandırdı.

Üstelik ABD, Suriye Kürtleri ile daha sıkı işbirliğine girerek ülkenin kuzeydoğusunda üs sayısını arttırdı. Böylece ajansın dediği gibi Amerika, Türkiye’nin çıkarlarını hiçe saydı.

Ankara’nın şikayetleri genellikle Menbiç ile ilgili. Anlaşmaya aykırı bir şekilde ABD oradaki Kürt militanlarını tahliye ettirmedi ve ettirmek niyetinde değil gibi davranıyor. Öte yandan Amerikalıların bir an önce Suriye’yi terk etmesini isteyen Rusya ve İran, Türkiye’nin arkasında duruyor.

Ankara’nın, Kürtlerin Menbiç’ten tahliyesini hızlandırmak için farklı önlemlere başvurduğunu vurgulayan ajans, o önlemlerden birinin "İdlib’den çıkması planlanan Heyet Tahrir eş-Şam militanlarını, Kürtlerin kontrol ettiği topraklara yığmak" olabileceğini belirtti.

Yazın sonunda ajans "Washington’un himayesindeki Kürtler Moskova ve Şam açısından gittikçe 'kara kutuya' dönerek ülkeyi istikrarsızlaştırıyor" ifadesini kullandı.

Voyennoye obozreniye sitesinde çıkan “Suriyeli Mihail” imzalı makalede İdlib’deki durum ele alındı.

Yazara göre militanların silahsızlandırılması ve tahliyesi binbir güçlükle devam ediyor. Geri çekilenlerin çoğu, bölgenin üçüncü büyük örgütü Feylak eş-Şam’a bağlı. Anlaşmaya aykırı bir şekilde ağır silahları ile beraber çekilen Feylak eş-Şam militanları, yazarın deyişiyle Türkiye ve “iyi bildiğimiz başka ülkelerden” destek görüyor.

Bu arada durumdan memnun olmayan Şam, anlaşma tamamen uygulanmadığı takdirde İdlib’e saldırmaya hazır olduğunu açıkladı. Bu da yetmedi, Beşar Esad’ın dediğine göre militanlar hakkında varılan bütün anlaşmalar “zorunlu ve geçici”, problem ancak silah gücüyle çözülür.

Bugünlerde Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya ile Suriye’yi görüşmeye hazırlanıyor. “Suriyeli Mihail”, makaleyi bitirirken "15 Ekim'den sonra İstanbul’da yapılması planlanan dörtlü toplantıda Paris ve Berlin, bir taraftan Rusya, İran ve Türkiye’nin, diğer taraftan Batılı koalisyon ve Kürtlerin davalarını denkleştirmeye çalışacak" dedi.

Regnum ajansı yazarlarından Sergey Şakaryantz da, Kuzey Suriye’deki gelişmeleri kaleme aldı.

Ekim başında John Bolton “Teröre karşı milli stratejisini” sunarken ABD’ye karşı en büyük tehlikenin İran ve “radikal terörist grupları”ndan geldiğini söyledi. Yazara göre Washington “İran’a karşı yeni haçlı seferi”ne Almanya’yı da katmayı başardı. Halbuki Rusya ve Çin ile uyum içinde hareket eden İran’ın, “Terörün Finansmanı ile Mücadele Anlaşması”na (CFT) katılmak için gösterdiği çabalar” Tahran’ın, El Kaide ve IŞİD’in “gerçek sponsorlarını” açığa kavuşturmaya yönelik.

"İleride Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren teröristlerin finansmanı konusunda daha çok skandallara tanık olacağımızı" söyleyen Şakaryantz, “ABD’ye kulak veren” Erdoğan’ın da “yükümlülükleri görmezlikten gelmeye başladığını” iddia etti. 4 Ekim'de yaptığı açıklamaya göre Suriye’de seçim yapılmadan ve yeni hükümet kurulmadan Türkiye askerlerini geri çekmeyecek. “Çeşitli kaynaklara” dayanarak yazar, Soçi’de Putin ile Erdoğan İdlib konusunda anlaşmaya vardıktan sonra Suriye’deki Türk asker sayısının “kat kat arttığını” iddia etti.

Kendisine göre Rusya ile İran, “Türkiye’nin karışık tutumunu” dikkate alarak Kuzey Suriye konusunda ikili anlaşma yapmak zorunda kalacaklar.

Nezavisimaya gazetesinde Doğu Bilimci Aleksandr Knyazev Afganistan’daki son gelişmeleri değerlendirirken Taliban’ın iktidara gelme ihtimalini ortaya koydu.

Knyazev'e göre Taliban her zamanki gibi Afganistan’da Meclis seçimini boykot edeceğini açıklarken bu sefer çoğu legal siyasi parti de seçime katılmayacak. Nedeni, Aşraf Gani’nin ülkenin güvenliğini sağlayamaması.

Bu arada eylül ayında Amerika’nın, Taliban’ın en üst makamı sayılan Kveta Şurası ile görüşmeye başladığını hatırlatan yazar, ülkede yabancı askerlerin bulunmasına karşı çıkan tek gücün gene Taliban olduğunu vurguladı. Knyazev’e göre ABD’nin iknasıyla bu tez, hareketin gündeminden düşerse Taliban’ın siyasi hayata dönmesi için bir engel olmayacak. Hareketin özellikle Peştuların yaşadığı bölgelerde büyük etkisini dikkate alsak bu gelişme ülkenin siyasi tablosunu tamamen değiştirip Afganistan’ı, girdiği “siyasi çıkmazdan” çıkarabilecek. ABD’nin “ölçülü” askeri varlığını kabul eden Taliban iktidarı kolayca elde edecek.

Yazıyı bitirirken Knyazev, "dolayısıyla ekim seçimine hiç gerek kalmıyor" ifadesini kullandı.

Nauçnaya Rossiya sitesi Molotof kokteylinin tarihçesini anlattı.

Buna göre yanıcı sıvı dolu şişeler ilk olarak İspanya Sivil Savaşı (1936-1939) sırasında Cumhuriyetçiler tarafından Franco’nun tanklarına karşı kullanılmıştı ama bu silahın özel adı yoktu.

Sovyet-Fin “Kış Savaşı” (1939-1940) patlak verince radyoda konuşan SSCB Başbakanı Vyaçeslav Molotov, Sovyet uçaklarının Finlandiya’ya "bomba değil gıda malzemesi yağdırdığını" açıkladı. Ondan sonra kafalarına düşen bombalara “Molotov ekmek sepeti” demeye başlayan Finliler o zamana kadar sadece “yanar şişe” dedikleri basit ama etkili silahın adını “Molotov kokteyli” olarak değiştirdi. Finlandiya’da bu silahın “babası” yüzbaşı Eero Kuittinen sayılır.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında SSCB’de yanıcı şişeler ispirto fabrikalarında üretiliyordu, benzin, gazyağı ve ligroin karışımı en yaygın "reçete"ydi. O dönemde dışişleri bakanlığına atanan Molotov, cepheye gidip SSCB dışında kendi adını taşıyan “kokteyli” bir düşman tankına atma tekliflerini ise inatla geri çevirmişti.

Tüm yazılarını göster