REGNUM ajansının sitesinde Stanislav Tarasov, seçimlerde son sözün Kürtlerde olabileceğini belirtti.
Tarasov'a göre seçim kampanyasında bol bol dış politikayı değerlendiren Erdoğan Türkiye’yi “Osmanlı devletinin nüfuzu ve şöhretine” kavuşturmak için çaba harcıyor. Ne var ki yazarın deyişiyle Avrupa, NATO, Suriye, Yunanistan, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE Ankara’nın dış politikasında birer sorun haline geldi. Bununla beraber Ankara, Moskova ile ilişkilerini bir koz olarak kullansa da “Batı karşıtı sağlam bir ittifaktan” söz edilmez.
Ekonomiye gelince Türk lirasının düşüşü ve işsizliğin artışı halk arasında Erdoğan’a karşı geniş tepkiye yol açtı. The Time dergisine göre Türkiye, milyoner ve yüksek eğitimlilerin terk ettiği ilk beş ülke arasında yer alıyor.
Bunlara rağmen çoğu uzman Erdoğan’ın gidici olduğuna inanmasa bile onu bekleyen en büyük tehlikenin, kendilerini “aldatılmış” hisseden Kürtlerin tavrı olacağını sanıyor. Yazarın dediği gibi 2013 ila 2015 döneminde yürütülen “Kürt açılımı” felce uğradı, ardından TSK Irak ve Suriye’de Kürt militanlara karşı savaşa başladı.
Tarasov, bu yorumlarının ardından Kürtlerin ve daha doğrusu onlara liderlik yapan güçlerin seçimin kaderini belirteceğini iddia etti.
Yazar başka bir yazısında da Azerbaycan’ın Türkiye ile yakınlaşmasını kaleme aldı.
Bir süre önce iktidardaki Yeni Azerbaycan Partisi kongresinde konuşan İlham Aliyev, bugünkü Ermenistan’ın parçası olan “Yerevan Hanlığı”, Zengezur ve Geyçe gibi “geleneksel Azeri toprakları”nın geri alınmasını isterken Ermenistan bu çıkışı toprak talebi olarak değerlendirdi. Moskova ise temkinli bir şekilde “bu açıklama mevcut gerginliği azaltmaya yönelik değildir” ibaresi ile yetindi.
Çoğu yorumcu de bu açıklamayı “seçimlerde Aliyev’e zafer kazandıran egzotik bir hamle” olarak nitelendirdi. Aynı zamanda milliyetçi oyların peşine düşen Erdoğan, Dağlık Karabağ’ı “kurtarma” talebini AK Parti seçim beyannamesine yazdırdı.
Tarasov’a göre ideolojik, politik, askeri ve ekonomik dayanışma sergileyen Erdoğan ve Aliyev kendi hedeflerine ulaşmaya bakıyor. Aliyev, Putin’i Azerbaycan ile Ermenistan arasında seçim yapmaya zorlarken Erdoğan Donald Trump’a Türkiye ile Kürtler arasında seçim yaptırmaya çalışıyor. Yazara göre “Azerbaycan tarih yolundan sapmış görünüyor, Batı’dan uzaklaşan Türkiye de tarih yolunu henüz bulmuş değil”.
Yazıyı bitirirken Tarasov, Azerbaycan ve Türkiye’nin Putin’i, 1920’lerde Bakü ve Ankara'yı kapsayan “Türk Sosyalist Federasyonu”nu kurmakla uğraşarak Rusya’nın milli çıkarlarını ihanet eden Lev Troçki’nin yerine koymaya çalıştığını iddia etti.
Eho Moskvi radyosuna Rusya’da çok yankı uyandıran TANAP’ın açılışını yorumlayan “Evraziya-Povoljye” Analiz Merkezi Müdürü Marina Lapenko, yeni boru hattının faaliyete geçişinin Avrupa, Azerbaycan ve Türkiye için büyük önem taşıdığını savundu.
TANAP’ın “Rusya’yı dolaşarak Rus boru hatlarına rakip olduğu” tezini paylaşmadığını söyleyen uzman "Kapasitesi, boru doluluk oranı, fizibilitesi ve gaz fiyatı bakımından TANAP, faal boru hatları ile rekabet edemez" dedi.
Lapenko, "Üstelik Rusya’nın Şahdeniz-2 projesine ortak olduğunu dikkate alırsak rekabet söz konusu değildir" ifadesini kullandı.
Pravda.ru sitesinde yazısı çıkan Lyubov Stepuşova, “Türkiye’nin Rusya’ya şantaj yapmada başarılı olduğunu” ve “Erdoğan’ın elinde, Putin’e baskı yapmak için çok şey bulunduğunu” öne sürdü.
“Türk Akımı'nın” Avrupa’ya gitmesi planlanan ikinci hattı konusunda “Rusya’ya doğal gaz fiyat şantajı yapan” Erdoğan’ın S-500'ü beraber yapalım çağrısını değerlendiren yazar, Suriye’de de Rus-Türk ilişkilerinin “işbirliğine pek benzemediğini” iddia etti.
"İdlib’i üs yapan Esad karşıtı militanları finanse eden ve NATO üyesi Türkiye’ye askeri teknoloji sevk etmeye ne gerek var?" diye soran Stepuşova, RUDN Üniversitesi uzmanlarından Dmitriy Yegorçenkov’a mikrofon uzattı.
Yegorçenkov Türk tarafına “en modern askeri teknoloji” vermenin “düşüncesizce” bir adım olacağını belirtirken Türkiye’nin “önemli, strateji açısından enteresan ama hiç güvenilir olmayan bir partner” olduğunu iddia etti.
Nezavisimaya gazetesi yazarı İgor Subbotin, Kürtlerin İsrail'e doğru yönlendirildiğini öne sürdü. Bundan önce bölgede Türkiye’nin nüfuzunu kısıtlamak amacıyla PKK ile “iyi ilişki” kurduğundan şüphelenilen Tahran, Mevlüt Çavuşoğlu’na göre Kuzey Irak’ta Ankara ile koordinasyona girmiş.
Bununla beraber İsrail, Ortadoğu’da önemi artan Türkiye’ye karşı önlem almaya çalışıyor, hatta Kürdistan'ın bağımsızlığı İsrail parlamentosunda tartışılmaya başladı. Nezavisimaya’ya konuşan ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi Frederic Hof, İsrail’in özellikle Irak Kürdistanı olmak üzere Kürtlerle iyi ilişki kurduğunu doğruladı.
Gazetenin mikrofon uzattığı “Bölgesel Düşünce Forumu” adlı analiz merkezi uzmanlarından Yelizaveta Tsurkova, İsrailli yetkililerin, “Washington’un desteği kestiği” Suriye’deki Kürt grupları ile de irtibat halinde olduğunu savundu. Öte yandan uzmanın deyişiyle İsrail’in Suriye’de ulaşmaya çalıştığı amaç, Kürtlerin bağımsızlık mücadelesini desteklemekten ziyade İran’ın ilerlemesini önlemektir.
Novaya Gazeta yorumcularından Yuliya Latınina, dünya medyasının odaklandığı Donald Trump-Kim Jong Un zirvesinde Amerikan Devlet Başkanı'nın “iyice yenik düştüğünü” öne sürdü. Müzakerelerin neticesinde Güney Kore-ABD askeri harekatını iptal eden ve fiilen Kuzey Kore devletini tanıyan Trump, Kuzey Kore liderinden sadece “Kore Yarımadası'nı nükleer silahtan arındırmak için çaba göstereceğim” sözünü almakla yetindi.
Latınina konuyla ilgili, "Halbuki dünya topluluğundan dışlanan ülkelerin ne kadar kolay söz verdikleri çok iyi biliniyor" ifadesini kullandı.
Yazar somut neticeye bakan bir işadamı hırsıyla, danışmanlara, uzmanlara bakmadan diktatör üslubunda müzakere yürüten Trump’ın hiç bağlayıcı unsuru olmadığını belirtirken buna rağmen bu sefer istediğini alamadığını, Trump'ın da Obama’nın İran ile imzaladığı anlaşma kadar boş bir anlaşma yaptığını belirtti.