Moskovskiy Komsomolets gazetesinde yayımlanan ve “Türkiye uzmanı” İvan Starodubtsev imzalı makalede Kanal İstanbul’un, NATO gemilerine Karadeniz yolunu açacağı öne sürüldü.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile sahil ülkelerinin adeta “iç gölü” haline gelen Karadeniz 2014’ten bu yana Rusya ile Ukrayna arasında tırmanan gerginliğin sahnesi oldu. Bir süre önce de Kanal İstanbul projesi ortaya çıktı. Projenin ana sebebi Boğaz’da yıldan yıla artan gemi trafiğini önlemek.
Montrö Sözleşmesi'ne göre sivil gemilerin Boğaz’dan geçişi serbest ve ücretsiz. Ne var ki yeni kanalda durum öyle olmayacak, gemilerden ücret alınacak. Yazar, bu arada Rusya’dan petrol taşıyan tankerlerin, trafiğin büyük kısmını teşkil ettiğini hatırlatalım, dedi.
Bunun yanı sıra Montrö Sözleşmesi kapsamına girmeyen yeni deniz yolu NATO gemilerine Karadeniz’in yolunu açacak.
Starodubtsev’in dediği gibi Rusya, Ankara’nın projeye parası yok diye kenara çekildi. Ne var ki Türkiye’nin gerçekleşmesi zor olan projeleri başarı ile hayata geçirebildiği malum. Başka deyişle Rusya’nın iki alternatifi var. Elindeki bütün kozları kullanarak projeyi durdurmak veya ileride gemi trafiğinde söz sahibi olabilmek için projeye katılmak.
Regnum ajansı sitesinde Stanislav Tarasov, Donald Trump’ın müttefiklere ihtiyacının kalmadığını tahmin etti.
Amerika Devlet Başkanı'nın yaptığı açıklamalara göre Amerika’nın Ortadoğu’da bir numaralı müttefiki İsrail, iki numaralı müttefiki Suudi Arabistan. Bu listede NATO üyesi Türkiye yok bile.
Türkiye lideri ile “ortak dil” bulma ihtiyacı duymayan Trump, Erdoğan’a “Kürtler üzerinden” baskı yapmaya kararlı görünüyor. Yani kendisine göre Ankara, Suriye’de savaşmaya devam ederek Astana sürecini içinden yıkacak ve Rusya ile İran’ın nüfuzunu zayıflatacak.
2016'daki darbe girişimine atıfta bulunan Tarasov, Washington’un Tahran ve Ankara’da rejim değiştirme planı hazırladığına ve her iki ülkede bölücü hareketleri kışkırtacağına ihtimal verdi.
Aynı sitede Stanislav Stremidlovskiy, Erdoğan’ın Aya Sofya’yı Katolik ve Ortodokslara iade etmeye hazır olup olmadığını araştırdı.
Türkiye lideri, ziyaretçilerden giriş ücreti alınması gibi komik bir bahane göstererek Aya Sofya’yı camiye dönüştürmeyi teklif ettikten sonra en çok öfkeye kapılan Yunan Ortodoksları oldu. Halbuki çağdaş Yunanların Aya Sofya’yı inşa eden Rumlarla alakası çok az, Bizans artık müzelik oldu.
En başta Müslüman seçmenlere hitap eden Türkiye Cumhurbaşkanı gerçekten bu adımı atarsa, camiyi kiliseye çevirme alışkanlığı olmayan Katolik ve Ortodoks diyarının buna hoş bakmayacağı malum.
Bugünlerde Batı’da söz sahibi Vatikan, Er-Riyad ve Doha gibi İslam merkezleri ile ilişkileri iyileştirmeye çalışıyor, karşılığını da görüyordu. Yazarın deyişiyle “Türkiye’nin Aya Sofya’ya olası saldırısı” üçünün de işine gelmez.
Halbuki Erdoğan’ın, nüfuzunu büyük ölçüde artıracak bir hamle yapma imkanı var. Stremidlovskiy’e göre Aya Sofya bütün Hıristiyanlara açık bir kiliseye çevrilirse Ortadoğu’da İsrail’i destekleyen Protestan ülkelerin artan gücünden rahatsız ve elitleri Katolik ve Ortodoks olan ülkeler Erdoğan’a “Ortadoğu’da Hıristiyanları koruyan” bir lider gözüyle bakacaklar.
Siyaset bilimci Aleksey Baliyev, Güney Kafkasya’da politik durumun yakında değişebileceğini öne sürdü. Voyenno-promışlennıy Kuryer sitesinde çıkan yazısında, Bakü ve Erivan toprak mübadelesine girmezse bölgede Türkiye’nin olası katılımıyla yeni bir savaşın patlak vereceğini iddia etti.
Lazarevskiy Analitik Vakfı tarafından düzenlenen ve esasen Rusya-Ermenistan arasındaki ticari ilişkiler konulu konferansı değerlendiren Baliyev, toplantıda politikanın da ele alındığını vurguladı.
Konferansta konuşan Avrasya Birliği Akademisi üyelerinden Vladimir Mkrtçyan, Azeri silahlı kuvvetlerinin Azerbaycan ana topraklarından ve Nahçıvan’dan Ermenistan’a saldırı planladığını iddia etti. Bunun yanı sıra uzmana göre iki devlet arasında toprak mübadele planı da mevcut. Söz konusu plana göre Karabağ (Artzah) Ermenistan’a, Güney Ermenistan ise Azerbaycan’a katılacak. Dolayısıyla Nahçıvan anklav durumundan çıkıp Azerbaycan ana toprakları ile birleşecek.
Mkrtçyan, Ermenistan'ın güneyine son zamanlarda yatırımın yapılmayışı bu tezin kanıtıdır, dedi.
Rossiyskaya gazetesi, Rusya’da 18 dilin yok olma tehlikesi altında olduğunu yazdı.
Yugra bölgesi başkenti Hantı-Mansiysk kentinde toplanan Yerli Halk Dilleri Yılı Uluslararası Konferansı'nda konuşan Milletler Federal Ajansı Başkanı İgor Barinov şöyle rakamlar verdi:
Rusya’da yaşayan 190 farklı milletten 100'ü yerli halk kapsamına giriyor. Bugün ülkede 150 dil konuşuluyor, lehçelerle beraber bu rakam 300’ü aşıyor, federal eğitim sisteminde 100 dil kullanılıyor.
Dünyada iki haftada bir dil yok olurken son 150 sene zarfında Rusya’da 14 dil yok oldu. Bugünlerde sadece 20’şer kişinin konuştuğu 18 dil yok olmak üzere.