Kommersant gazetesine konuşan Ortadoğu uzmanları, “Erdoğan’ın büyükşehirleri kaybettiğinin” altını çizdi.
Gazetenin mikrofon uzattığı Çağdaş Türkiye Araştırma Merkezi Siyaset Bölümü Başkanı Yuriy Mavaşov, AK Parti’nin büyük şehirlerde mağlubiyetinin “ekonomik problemlerde sorumluluğu paylaşmak için” planlanmış bir eylem olabildiğini tahmin etti. Kendisine göre Recep Tayyip Erdoğan mevcut durumu iyice kullanabilecekse elde ettikleri “galibiyetten daha faydalı” olabilir. Bunun yanı sıra Mavaşov İstanbul’daki kesinlikle planlanmış olmayan gelişmeleri “AK Parti'nin güneşinin batmasına” benzetti.
Öte yandan Rusya Uluslararası Konseyi uzmanlarından Timur Ahmetov’a göre AK Parti’nin “geri çekilişi” Erdoğan için pek etki yaratmayacak. Büyükşehirlerin kaybedilişinin hesabı Cumhurbaşkanından sorulmaz, bunun faturası parti içindeki “köstebek”lere ve ekonomik krize kesilir.
Ahmetov, AK Parti, diğer muhalif güçlerle rekabete maruz kalırken “Kemalistler”, seçmenlere özen gösterirlerse ve onlara “alıştıkları dilde” hitap ederlerse ileride konumlarını sağlamlaştırabilir, dedi.
Nezavisimaya gazetesi yazarı İgor Subbotin de, ülkenin büyük şehirlerinin Erdoğan’ın kontrolünden çıktığını vurguladı.
Nihai netice ne olursa olsun İstanbul, Erdoğan’a itaat etmedi. Ankara’da kazanan Mansur Yavaş bir suç bahanesiyle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Subbotin’in deyişiyle bu da Erdoğan’ı saran korkunun işareti. Yerel seçimi Erdoğan’a güven referandumu olarak değerlendirirsek, vatandaşların, Cumhurbaşkanının çizdiği yoldan devam etmek istemediklerini göreceğiz ifadesini kullanan Subbotin, "Erdoğan’ın yapacak tek bir şey kaldı, o da dış düşmanların sinsi planlarından milleti kurtarmaya devam etmek", dedi.
Nezavisimaya’nın da röportaj yaptığı Timur Ahmetov AK Parti'nin idealist ve vatandaşlara hizmet eden bir parti olmaktan çıkıp bir Cumhurbaşkanlık Dairesi haline geldiğini ifade etti. Uzmana göre “hırs dolu aşırı milliyetçilerle birlik içinde yürümeye mahkum Erdoğan ciddi krizlerle karşı karşıya gelebilir”. Ahmetov, Türkiye liderinin ana amacının toplumu kutuplaştırmak suretiyle siyasi hayatını sürdürmek olduğunu anlattı.
Aynı gazete yazarlarından Vladimir Muhin, 8 Nisan'da Erdoğan’ın Putin’e “Kürtlere karşı yeni bir operasyon hakkında bilgi vereceğini” öne sürdü.
Recep Tayyip Erdoğan ile Hulusi Akar’a atıfta bulunan Muhin, “Suriye’de Ankara’nın, terörist saydığı Kürt militanlarına karşı yeni operasyona başlayacağını” iddia etti. YPG’yi destekleyen ABD bu tür hamlelere sürekli karşı çıkarken Moskova’nın tutumu hâlâ meçhul. Yazara göre mart ayı boyunca Moskova ve Ankara bu konuyu tartıştı.
"Rusya’nın sessizliğinden faydalanan Türkiye’nin Afrin’i işgal ettiğini" hatırlatan “askeri uzman” Albay Şamil Gareyev, “işgal altındaki topraklarda Türkiye yanlısı militanların zorbalık yaptığını” ve yerli halkın “Türkiye’nin tayin ettiği bürokratlar tarafından yönetildiğini” iddia etti. Kendisine göre “güvenli bölge bahanesiyle” TSK Suriye’nin kuzey sınır topraklarını “işgal ettiği takdirde” orası da aynı duruma düşecek.
Gazeteye konuşan Rusya Harp Akademisi Üyesi Sergey Sudakov durumu değerlendirirken Şam ve onu destekleyen Moskova ile Tahran yeni operasyona karşı çıksa bile Ankara daima kendi çıkarları peşinde olur, gerisine bakmaz, diğerlerin çıkarlarını önemsemez, dedi.
Voyennoye obozreniye sitesi yazarlarından Gennadiy Granovskiy, makalesine “Türkiye ekonomisinin girdiği krizden sorumlu olan tek Erdoğan değil” başlığını koydu.
Bundan kısa bir süre önce Türk Akımı'nın deniz ve kara kısımları birleştirildi. Çok mütevazi törene iki ülkeden ne siyasetçi ne bürokrat katıldı. Çünkü Granovskiy’nin deyişiyle “bugün Türkiye kutlama havasında değil”. Resesyona giren ekonominin enerjiye ihtiyacı azaldı. Rusya’nın ihracatının çok büyük kısmını teşkil eden doğal gaz, buğday ve demir sevkiyatı adeta dibe vurdu.
“Uzmanlara” atıfta bulunan yazar, sonu görünmeyen ekonomik krizi 2016 darbe girişimine bağladı. Darbe sonrası durumu “sakinleştirmeye” çalışan Recep Tayyip Erdoğan millete ekonomik kalkınmayı “ibraz etmek” zorundaydı. Yatırım kaynağı, dış borçlar oldu. Neticede enflasyon yükseldi, Merkez Bankası'nın faiz arttırma girişimini frenleyen Erdoğan, Türk Lirasını düşürdü. Sermaye kaçışı başladı, sanayi daraldı, işsizlik arttı.
Krizin ikinci sebebi ise Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerginlik. Türkiye’den ithal edilen alüminyum ve çeliğe vergi artıran ve Ankara’yı politik açıdan tehdit eden Donald Trump yatırımcıları iyice “korkuttu”.
Yazıyı bitirirken Granovskiy, son yıllarda Rusya’nın en büyük ticari partnerleri arasına giren Türkiye’deki krizin Rusya ekonomisini de önümüzdeki süreçte olumsuz etkileyeceğini savundu.
Vzglyad.ru sitesinde yayımlanan ve Aleksandr Kolpakov ile Aleksey Neçayev imzalı yazıda “Erdoğan’ın İmparatorvari planlarının” Rus Ortodoks Kilisesi'nin işine geldiği öne sürüldü. Aya Sofya’nın camiye çevrilme ihtimalini değerlendiren uzmanlar, Fener’in Ortodokslara yaptığı etkinin azalacağını dile getirdi.
Gazeteye konuşan Ortodoks Uzmanlar Derneği Başkanı Kirill Frolov, Erdoğan’ın Patrik Bartholomeus’a Aya Sofya’nın kapısını kapattığını savundu. Frolov’a göre patrik, Rusya ile stratejik ve ekonomik ilişkileri güçlendiren Türkiye devletinin düşman konumuna düştü.
Öte yandan “Ortadoğu-Kafkas” Araştırma Merkezi Başkanı Stanislav Tarasov, Erdoğan planını gerçekleştirirse Fener’in eski Sovyet topraklarına nüfuzu azalır, dolayısıyla Rus Ortodoks Kilisesi’ninki artar, dedi.
Rossiya-Kultura TV kanalının yayımladığı röportajda Kırım’daki Bahçesaray Han Sarayı'nda yürütülen kazı ve restorasyon çalışmaları anlatıldı. Sarayın baş mimarı Rustem Umerov’a göre yarımada Rusya’ya katılalı sitede çoğu sikke, pipo ve silah parçası olan 10 bin kadar obje bulundu.
Bugün çalışmalar, saray alanında bulunan güneş saati, abdest yeri ve “Rus edebiyatının kurucusu” gayri resmi unvanına sahip Aleksandr Puşkin’in “Bahçesarayı çeşmesi” şiirinde anlattığı çeşmelerde yoğunlaştı.
16'ncı yüzyılda inşa edilen sarayın daha eski bir bina temelinde kurulduğunu keşfeden arkeologlar şimdi o eski binanın ne olduğunu araştırmaya çalışıyor.