Rus basınında geçen hafta: Ortadoğu'nun yeni arabulucusu Rusya mı?

Medvedko, Trump’ın Kudüs kararı ile ABD'yi barış sürecinden fiilen çıkarırken aracı rolünü hem Araplarla hem de İsrail ile yapıcı ilişkileri kurup sürdüren Rusya’nın oynayabileceğini öne sürdü.

Andrey İsaev aisaev@gazeteduvar.com.tr

Nezavisimaya gazetesinde yazısı yayımlanan Doğu Bilimci Leonid Medvedko, Donald Trump’ın Kudüs çıkışının neticesinde Ortadoğu’nun “patlayabileceğini” tahmin etti.

Rus bilim insanına göre Trump'ın çıkışından sonra ihtimali artan “Kudüs savaşından”, beş milyon Hıristiyan ve Müslümanı barındıran İsrailli “aklı başında olan” Yahudiler bile endişeli. İstanbul’da yapılan İİT zirvesinde Sünnilerle Şiiler “siyonizm ve emperyalizme” karşı birleşirken “özel tutumu alan” İslam’ın en kutsal camilerinin muhafızı statüsüne sahip ve ABD’nin “sadık müttefiki” Suudi Arabistan, zor duruma düştü.

Medvedko, Filistin başkentinin Abu Dis'e taşınmasını ve buna karşılık İsrail’in Filistin devletini tanımasını öngören bin Salman ve Jared Kushner’in ortak planı gerçekleştiği takdirde “Kudüs savaşı”nın kaçınılmaz hale geleceğini iddia etti.

Ne var ki Batılı medyaya göre bile arabulucu olmadan “asrın anlaşması”nın gerçekleşmesi mümkün değil. Medvedko, Trump’ın Kudüs kararı ile ABD'yi barış sürecinden fiilen çıkarırken aracı rolünü hem Araplarla hem de İsrail ile yapıcı ilişkileri kurup sürdüren Rusya’nın oynayabileceğini öne sürdü.

Carnegie.ru yorumcularından Marianna Belenkaya Suriye savaşının bitip bitmediğini araştırdı.

ABD Savunma Bakanlığı’na atıfta bulunan uzman, Irak ve Suriye’de sadece üç bin IŞİD teröristinin direnmeye çalıştığını yazdı. Ne var ki yabancı uyruklu militanların bir kısmı ülkelerine döndü, bir kısmı sözde “cihada” devam etmek için dünyanın başka “çalkantılı” bölgelerine yöneldi, yerli teröristlerin çoğu ise sivil nüfus içinde “kaybolmaya çalıştı”. Belenkaya’nın deyişiyle, IŞİD sivil halktan destek görmeden senelerce geniş topraklara hakim olamazdı.

Sonuçta “mağlubiyete uğrayan” IŞİD’in terör saldırıları bitmedi, militanları Suriye ordusu ile çatışmaya devam ediyor. Diğer terörist gruplar da hem aralarında, hem Suriye ordusu ve silahlı muhalefet ile çarpışıyor.

Dolayısıyla, teröre karşı zaferini ilan eden Moskova aceleci davranmış olabilir. Öte yandan Hmeymim ve Tartus üslerini kullanmaya devam edecek Rusya, Putin’in dediği gibi “gerektiğinde” savaşa devam etmeye hazır olacak.

Suriye’de barış süreci ilerlemedikçe IŞİD veya bir benzerinin yeniden güç kazanması “mutlaktır”. Süreç yürüyorsa ağır yürüyor. Moskova’nın bin bir zorlukla Cenevre’ye katılan Esad yönetimi görüşmelerde iyi niyet sergilemiş değil. Başka bir yola başvuran Rusya bu sefer ümidini Suriye Halklarının Kongresi'ne bağladı. İlk başta kongreye PYD’nin katılımına karşı çıkan Ankara, son zamanlarda tutumunu yumuşatmış görünüyor. Buna rağmen önünüzdeki yılın başında yapılması planlanan kongreye kimin katılacağı, katılımcıların ne derecede etkili ve meşru olacağı da soru işareti.

Yazara göre genel olarak Batı, kongre fikrine soğuk baksa da, Rusya başta olmak üzere ABD, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan uzlaşabilirlerse kongre bir atılım olabilir.

Belenkaya yazısını, "Bir yandan 'IŞİD’e güç katmış Irak kaosunun' Suriye’de tekrarlanmasını isteyen kimse yok gibi. Öte yandan dünya güçlerinin IŞİD’e karşı kazanılan zaferi paylaşamamalarına bakarsak onların kendi barış planlarını ne kadar ısrarla teşvik edeceklerini anlarız" diyerek noktaladı.

Güney Kafkasya’daki durumu ele alarak Amerikalı yazar Paul Goble’a atıfta bulunan REGNUM yorumcusu Stanislav Tarasov, “NATO, Kafkasya ve Orta Asya’daki siyasi kredisini tüketen Ankara’nın eski etkisini yeniden elde etmesi şüphe vericidir” diye yazdı. 2009’da imzalanan Zürih Protokollerini onaylamaktan vazgeçtikten sonra Goble’un Ankara ile ilgili dile getirdiği bu sözler, Tarasov’a göre şimdi de güncelliğini koruyor.

Bugün hem içte, hem dışta ciddi sorunlarla karşı karşıya gelen Ankara, Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek ve öylece bölgede nüfuzunu güçlendirmek isterse ya Moskova ya Washington ve Brüksel ile beraber hareket etmek zorunda. Şöyle veya böyle Zürih Protokolleri uyarınca Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini Dağlık Karabağ meselesinden ayırmak zorunda olacak.

Karabağ konusunda 2017’de diplomatik trafik çok yoğun olsa da, bölgede istikrarlı barış olmadan sorun çözülmez. Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın deyişiyle “atışlar altında müzakere yapılmaz”.

Suriye’yi hesaba katsak Rusya’nın gözünde Güney Kafkasya’nın “jeopolitik cephe arkası” haline geldiğini vurgulayan Tarasov, Amerika’nın bölgeye “Rus cephesi” gözüyle baktığını iddia etti. Bundan dolayı Azerbaycan, Dağlık Karabağ meselesini silah gücüyle çözmeye kalkarsa Moskova, Bakü’nün planlarını ortadan kaldırmak zorunda olacak.

Lahey Mahkemesi uzmanlarından Balkan Bilimci Yelena Guskova, Batı’nın Yugoslavya’da Rusya’yı parçalama provası yaptığını öne sürdü.

Komsomolskaya Pravda gazetesine konuşan Rus uzman, Lahey Mahkemesi'nin 31 Aralık’ta tasfiye edileceğini hatırlatarak ta 70’li yıllarda Batı’nın, Josip Broz Tito’nun yaklaşan ölümünden sonra Yugoslavya’ya nasıl bir politikanın uygulanacağına dair bir plan hazırladığını anlattı. Planın püf noktası, Ortodoks Slav halklarını Rusya’dan kopartmaktı.

Guskova’ya göre bir taraftan çok uluslu ve ekseriyetle Ortodoks Slavları barındıran Yugoslavya’da “Rusya operasyonuna hazırlık” gerçekleştirildi, diğer taraftan o dönemde Rusya’yı adım adım sıkıştıran Batı açısından “Ruslara hiçbir zaman ateş etmeyen ve Rusya’ya koruyucu gözüyle bakan Güney Slavların güçlü devletini” arkada bırakmak imkansızdı. Neyse ki Yugoslavya’nın kaderini hep aklında tutan Rusya kendisini toparladı.

“İleriye güçlü atılım” adlı programı ile Rusya Liberal Demokrat Partisi Başkanı Vladimir Jirinovskiy, rekor kırarak 2018 Devlet Başkanlığı seçimine beşinci kere katılacak ve seçim kampanyasında “basmakalıp dışı” yöntemler kullanılacak.

Kommersant gazetesinin röportaj yaptığı Jirinovskiy’in yardımcılarından Mihail Degtyarev, Rus liberal demokratlarının amacının, liderlerini ikinci turda devlet başkanlığına getirmek olduğunu anlattı.

Bugüne kadar RF Devlet Başkanı seçimlerinde üçüncülük, dördüncülük ve beşincilik elde eden Jirinovskiy hep komünist adayın arkasında kalırken, düzenlenen anketlere göre önümüzdeki sene Rusya Komünist Partisi adayının önüne geçerek ikinciliğe yükselecek.

Son anketlere göre Jirinovskiy’e verilecek oy oranı yüzde 8 civarında olup Rus vatandaşlarının yüzde 61’i Putin’e, yüzde 6’sı da komünist adaya oy vermek niyetinde.

Tüm yazılarını göster