Eho Moskvı sitesinde yayımlanan “Suriye Vietnamı” başlıklı yazıda siyaset bilimci Vladimir Bekiş, İsrail’e İHA gönderen İran’ın ilk defa Yahudi devletine “dolaysız bir şekilde askeri yöntemle” karıştığının altını çizdi. Yazara göre İran’ın Suriye’deki ana amacı “gayrimeşru olan ve denize atılması gereken” İsrail ile doğrudan doğruya sıcak temasa girmek. Karşılık veren İsrail, İran ve Suriye'nin askeri altyapısına füze yağdırarak Suriye savaşının yeni ve “Vietnamvari” sayfasını açtı.
Bundan sonra Suriye’nin çıkarlarını hiçe sayan dış güçler birbiri ile kapışacak. Tıpkı Vietnam’da olduğu gibi. İşin enteresan tarafı şu ki bir yandan müttefikleriyle ABD, diğer yandan ise müttefikleriyle Rusya (eski SSCB) yeniden karşı karşıya gelecek.
Sınırına yakın İran’ın varlığına hiçbir zaman izin vermeyecek İsrail, Suriye’deki İran’ın üslerini ateş altında tutacak. Suriye de kendi imkanlarıyla karşılık verecek. Rusya müttefiki olan Şam ve ile iyi ilişki kurmaya çalıştığı İsrail arasında sıkışırken ne yapacağını şaşacak. Üstelik Rusya’nın bir başka müttefiki olan İran, İsrail ile fiilen savaş konumuna düşecek.
Ayrıca Rusya’nın müttefiki Türkiye’nin, gene Rusya’nın müttefiki Suriye’yi işgali devam ediyor. Beklenmedik bir şekilde IŞİD’in “uyuyan hücreleri” de uykudan kalkmaya başladı. Bekiş, binlerce İslamcı radikalin “tıraş olup” 20-30 bin dolar karşılığı Türkiye sınırından geçtiğini iddia etti. Yazar, "sözde mağlup olan İslamcı militanlar acaba Türkiye’den nerelere sızacak ve gittiği ülkelerde ne yapacaklar? Her halde emekli oluncaya dek kebapçılıkla uğraşmayacaklar” dedi.
Bekiş, "Esas olan o bile değil. Suriye’de başlayan yeni savaşta kimin kimi ve ne zaman yeneceği önemlidir" ifadesiyle yazıyı noktaladı.
Kommersant gazetesi yazarı Dmitriy Drize de Bekiş ile aynı fikirdeydi. Kendisine göre IŞİD yenildikten sonra Suriye’de birkaç savaş birden başladı. Türkiye, teröristlere karşı kazanılan zafere büyük katkı yapan Kürtlerle savaşıyor, İsrail İran ile Şam’ın askeri altyapısını bombalıyor, Kürtlere saldıran ve büyük ihtimalle aralarında Rusların da bulunduğu Esad yanlısı güçler ise Amerikalılar tarafından yok ediliyor. Yazara göre son olay ülkenin petrol alanları için başlayan çekişmenin bir parçası.
Drize, "Genel konuşursak artık farklı güçlerin Suriye’yi paylaşma yarışına girdiğini kabul etmeliyiz. Önemli olan, bu paylaşım sürecinin, herkesin herkese karşı büyük savaşa dönüşmemesidir" dedi.
Öte yandan gazeteye konuşan Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Araştırma Müdürü ve Suriye müzakerelerinde Rusya’nın temsilcisi Vitaliy Naumkin, Türkiye’nin Rusya’ya SDG konusunda adeta ültimatom verdiğini itiraf etti. Rus bilim insanı, Moskova Soçi Kongresi'ne SDG ve YPG’yi davet vermek isteyince söz konusu örgütleri terörist sayan Türkiye’nin buna karşı koyarak Moskova’ya ültimatom verdiğini söyledi.
Kendisine göre SDG ve YPG’nin Soçi’ye geldiği takdirde “barış sürecinden” ve özellikle Astana müzakerelerinden çıkacağını açıklayan Türkiye, adları geçen örgütlerin Soçi’ye gelmesini engelledi. Rusya’nın buna “evet” demesi hiç de kolay olmadı.
Kürtlerin Rus-Türk işbirliğine olumsuz yaklaşım gösterdiğini belirten Naumkin, Moskova’nın Ankara ile ilişkilerine büyük önem verdiğinin altını çizdi ve ekonomik, siyasi ve şimdi de askeri alanlarda Türkiye’nin, Rusya’nın en önemli partnerlerinden biri olduğunu söyledi.
REGNUM ajansı Analiz bölümü şefi Yuriy Barançik, yakında Ortadoğu’nun Rus yapımı hava savunma sistemleri ile korunacağını öne sürdü. Bu da yetmedi. Yazar, bölge ülkelerinin Rus füzeleri satın almasının, “Moskova’nın kontrolü ve yönetimi altında” ortak hava savunma sahasını kurmaya hazır olduklarını gösterdiklerini iddia etti. Kendisine göre bu gelişme, bölge ülkelerinin Rusya’ya ne kadar güvendiklerini gösteriyor.
Amerika’nın işgal stratejisinin her şeyden önce havada üstünlüğüne dayandığını söyleyen yazar S-400’ler buna izin vermediği için söz konusu ülkelerin kendi güvenliğini garantilemiş olacağını belirtti.
Barançik, "Ortadaki askeri ve politik karşılıklı anlayış", Rusya ile bölge petrol zengini ülkeleri arasında “ortak enerji sektörü geliştirme stratejisinin” var olduğunu ispatlıyor, dedi.
Moskovskiy Komsomolets gazetesine konuşan siyaset bilimci Yuliya Verbitzkaya, Rusya’nın “milli özerk cumhuriyetlerinin” yakında tarihe karışacaklarını tahmin etti. Kendisine göre dünyada sadece Rusya’da var olan “milli cumhuriyetler sistemi” zamanı geçmiş bir siyasi atavizm ve “Bolşeviklerin Rusya devleti altına koydukları saatli bir bombadır”. Yazar, Kremlin’in verdiği sinyallere bakarsak milli otonomiler sisteminin sonuna yaklaştığını göreceğiz, dedi ve sürecin Tataristan ve Dağıstan’da başladığını ifade etti.
Verbitzkaya'ya göre Boris Yeltsin zamanında imzalanan Moskova ile Kazan arasında “yetki paylaşımı” sözleşmesini Kremlin'in uzatmaması bunun ilk belirtisi oldu. Tatar elitleri sözleşmenin uzatılması üzerine ısrar edince Rus asıllı birçok Tataristanlı okullarda Tatarca’nın zorunluluğuna karşı çıkınca Putin protestolara destek verdi ve Federal Savcılık özerk cumhuriyetin bütün okullarına müfettiş göndererek durumun Anayasaya aykırı olduğunu tespit etti.
Böylece Tatar elitleri, Moskova ile eşit diyalog çağının geçmişte kaldığını görmüş oldu.
Birkaç gün zarfında yolsuzlukla suçlanan onlarca üst düzey bürokratın tutuklandığı Dağıstan ise “Kuzey Kafkasya’da Anayasal düzeni zorla kurma deneme örneği” vermiş. Verbitzkaya, Kuzey Kafkasya’nın en büyük ve en çok uluslu cumhuriyetindeki gelişmeler, ülkenin bütün milli özerk bölgelerine, Federal Merkez ile “yerel yönetim mafyaları arasında “çocuk oyunlarının” sona erdiğini ve yeni çağın başladığını gösteriyor”, dedi.
Rex Tillerson’un Ankara ziyaretini yorumlayan Rus basını özellikle Mevlüt Çavuşoğlu’nun S-400 konusunda Türkiye’nin “tehdit dilini kabul etmediğine” dair açıklamaya odaklandı.
EADaily ajansı Türk-Amerikan müzakeresinde herhangi bir somut sonucun elde edilemediğini vurguladı. Ajansa göre PYD hakkında “terörist” tabirinden titizlikle kaçınan Amerikan dışişleri bakanı, “Türkiye’nin güney sınırında birçok tehditle karşı karşıya geldiğini” kabul etmekle ve ABD’nin söz konusu tehditleri etkisizleşmekte Türkiye’ye destek vermeye hazır olduğunu söylemekle yetindi. Ajans, Fetullah Gülen’in iadesi başta olmak üzere iki ülke arasında anlaşmazlığa sebep olan herhangi konuda iki tarafın mutabık kalmadığının altını çizdi.
Tzargrad TV sitesinde yayımlanan yazıda Kamran Gasanov, Tillerson’un Erdoğan ile yaptığı toplantının üç saat sürdüğüne ve Çavuşoğlu’nun tercümanlık yaptığına dikkat çekti. Gasanov, görüşmenin uzun sürmesini birçok sorunun ortada olduğuna, tercümanın olmayışını da toplantının aşırı gizli ortamda geçtiğine bağladı.
Basına sızan bilgiye göre görüşme, sadece ikili ilişkiyi tamamen kesmemek amacıyla yapılmış, “görüşmek için görüşme” ortamında geçmiş. Gasanov, Ankara ile ilişki sürdürmekle Washington’un Erdoğan’a Suriye’de maceracı adımlar atmayı engellemeye çalıştığını öne sürdü.