REGNUM ajansı Orta Doğu bölümü başkanı Stanislav Tarasov, Kürdistan referandumunun bölgede yeni çatışmalara yol açacağını iddia etti. Bağdat güçleri ile peşmerge arasındaki ateşkese şüphe ile bakan uzman, “bölgenin en tecrübeli politikacılardan” dediği Mesut Barzani’nin uğradığı fiyaskonun sebeplerini araştırmaya çalıştı.
Kendisine göre Barzani’nin hem Bağdat hem “dış güçlerle” uzlaşısı vardı ama nedense suya düşmüş. Üstelik “referandumu erteleme kabiliyetinde olan” Washington kenara çekilerek Bağdat’a Şii militanları kullandırmış.
Tarasov, Amerikan’ın artık “Şii arası” çelişki kullanarak İran’ı Irak’tan itme kampanyasını başlattığını öne sürdü. Bu konuda Şii ama İran karşıtı olan Sadr Hareketi ve ona bağlı Mehdi Ordusu'na önem veriliyor. Buna paralel olarak Washington’un, Bağdat ile Erbil arasında ara buluculuk yapabilecek Irak Şii lideri Ayetullah Ali Sistani’yi devreye sokma planları olabilir.
Yazar, dolayısıyla Kürdistan krizinin yeni bir savaşa dönüşme ihtimali ortada, dedi.
Irak’taki durumu değerlendiren Aydar Yermekov, Moskovskiy Komsomolets gazetesinde çıkan yazısında, Bağdat hükümetinin tartışmalı bölgeleri işgal etmekle “beklenen çıkışta bulunduğunu” öne sürdü. Bununla beraber Kürdistan’ı örnek alan Irak Sünni Arapları, otonomi için referandum yapacaklarını ilan etti.
Yazara göre Suriye ile Irak’ın dağılışı, bölgenin petrollerini kontrol altına almaya yönelik ABD’nin “Büyük Ortadoğu” planı ile çağrışıyor. Söz konusu plana dahil olan ve Irak, İran, Suriye ve Türkiye topraklarından ibaret olması öngörülen “Büyük Kürdistan”, patronu ABD ile beraber bölgenin zenginliklerini kontrol altına alacaktı.
Ne var ki Kürdistan’da referandum yapıldıktan sonra Washington tutumunu değiştirdi, Erbil’in bağımsızlık arzusunu desteklemedi. Bunun sebebi bölge ülkelerinin tavrı olmalı.
Buna rağmen ABD’nin, Kürtlere desteği kesmeyeceğini açıklamasına dikkat çeken Yermekov, Washington’un Kürdistan projesini İran ve Rusya’ya karşı kullanmaya devam etmek niyetinde olduğunu tahmin etti.
Erdoğan’ın “Rusya’nın zayıf noktalarını” keşfetmeye çalıştığını iddia eden Nezavisimaya gazetesi yorumcusu Anastasiya Başkatova, Rusya ile Türkiye arasındaki “ekonomik ateşkes”in kati olmadığını ve Türk Akımı’na kesin gözüyle bakmamak gerektiğini öne sürdü.
Yazara göre Türk Akımı adeta Ankara’nın şantaj aleti haline geldi. Projenin gerçekleştirilmesi, ucuz Türkmen gazını Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak olan TANAP’a Moskova’nın evet demesine mal olabilir. Ne var ki Başkatova’nın deyişiyle Gazprom (ve dolayısıyla Rusya) senelerdir TANAP Projesi'ni baltalamaya çalışıyor.
Yazar, muhataplara “havuç ve sopa” taktiğini uygulayan Türkiye'nin, yakıt tedarikçilerine bir taraftan sürekli “güzel vaatlerde” bulunduğunu, diğer taraftan onlara şantaj yaptığını öne sürdü.
Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak’a atıfta bulunan Başkatova Türk Akımı’nın sözleşmeye hâlâ bağlanmadığını tahmin etti. Hatta kendisine göre Türkmenistan’ı Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye bağlayacak TANAP gibi Ankara’nın daha çok önem verdiği projeler mevcut. Ne var ki Hazar Denizi statüsünün nihai olarak belirlenmeyişi TANAP’a engel oluşturuyor.
Gazetenin konuştuğu uzmanlar da, Ankara’nın Türk Akımı’na “evet” demesinin büyük ihtimalle Moskova’nın TANAP’a “evet” demesine bağlı olacağı konusunda mutabık kaldı.
Başkatova, Rusya, Azerbaycan, İran ve Türkmenistan gazını çekmeye çalışan Türkiye’nin, tedarikçiler arasında rekabet kızıştırarak gaz fiyatını düşürmeye ve transit fiyatını artırmaya çalıştığını öne sürdü.
Erdoğan’ın Kiev ziyaretini değerlendiren Eadaily ajansı yorumcusu Denis Gayevskiy, şu an Ukrayna’nın Baltık ülkeleri ile Türkiye dışında pek müttefikinin kalmadığını iddia etti. Yorumcu bununla beraber Ankara’nın, Kiev’e yaklaşımının Moskova ile ilişkilerinin "türevi" olduğunu belirtti.
Gayevskiy'e göre meşhur uçak krizi Türkiye ve Ukrayna’yı birbirine çok yaklaştırdı. Yazarın deyişiyle üst düzeyde ziyaretler yapıldı, ortak askeri tatbikatlar düzenlendi, enerji ve uzay araştırması alanında projeler görüşüldü, Ankara, Ukrayna ordusu ile Kırım-Tatar “Noman Çelebicihan” taburuna teknik destekte bulundu. Kriz bitince ilişkiler belirli bir oranda geriledi.
Gene de Ukrayna Türkiye açısından önemli bir ekonomik partner ve üstelik Rusya’nın aksine sattığından daha çok mal alan bir partner. Erdoğan’ın Kiev ziyareti sırasında yıllık ticaret hacmini 10 milyar dolara artırma kararı alındı.
2014 yılından bu yana Kırım sorunu da mevcut. Erdoğan’ın defalarca bir araya geldiği ve Türkiye’nin desteklediği “Kırım Meclisi” üyeleri Refat Çubarov ve Mustafa Cemilev, Poroşenko’nun partisinden Ukrayna parlamentosu vekilleri. Yazar, ne de olsa Ankara’nın, Ukrayna ile ilişkileri, Kırım ve Kırım-Tatar meselesini, Moskova’ya “manevra alanım var” diyebilmek için kullandığını öne sürdü.
Bununla beraber Putin’in affettiği Çiygöz ve Umerov isimli Kırım-Tatar aktivistlerin doğrudan Ukrayna’ya değil, Türkiye’ye teslim edilmesi, Gayevskiy’nin deyişiyle “Moskova’nın sadece eşit gördüğü ve muhatap olmaya değer saydığı” Ankara gibi partnerlerle iş yapmaya hazır olduğunu gösterdi.
Yazıyı bitirirken Gayevskiy, üç ülke arasındaki ilişkilerin birçok unsurun etkisi altında kaldığını ama genel olarak Rus-Türk ve Ukrayna-Türk ilişkilerinin geleceğine “ihtiyatlı bir iyimserlikle bakabildiğimizi” yazdı.
Aynı ajans yeni biten tatil sezonunu de ele aldı.
Ajansa göre ağustos sonu itibarıyla 3.8 milyona yaklaşan, Türkiye’de tatil yapan Rus turist sayısı, yıl sonunda ancak 4 milyona dayanacak. Çünkü tatilcilerin bir kısmı tatilden memnun kalmadı. Ajansın konuştuğu Rus tur-operatör temsilcileri, en çok şikayetin tatil bölgelerinde hizmet kalitesi ve sıhhi durum ile ilgili olduğunu anlattı.
İnsan Sağlığı ve Tüketici Haklarını Koruma Servisi'nin (Rospotrebnadzor) verdiği bilgilere göre Ağustos ayının ikinci yarısında Türkiye’den dönen turistler özellikle Koksaki virüsü ile ilgili 1200 resmi şikayette bulunmuş, mahkemelerde 12 dava açılmış.