Türkiye seçimleri ve sonuçları Rus basınında iki ülke ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmeye devam ediliyor.
RBC gazetesinde yayımlanan yazısında Maksim Suçkov, ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımını değerlendirdi.
Amerikan yönetiminin gözünde Türkiye, NATO’ya katılmadan önce bile “kritik derecede önemli müttefik” imiş, “Soğuk Savaş” zamanında ise Sovyetler Birliği’ne karşı kullanılan en ciddi unsurlardan biri konumuna gelmişti.
SSCB dağıldıktan sonra Washington, Türkiye’yi, Amerikan çıkarlarını savunan, eski Sovyet Türki halklarının önderliğine getirmeye çalıştı. “Arap baharı” döneminde ise Türkiye, bölgenin istikrar ve güvenlik garantörü, “laik Müslümanlık” modeli olacaktı.
Bununla birlikte Türkiye’deki gelişmeler, Türk elitinin eski Osmanlı coğrafyasına hakimiyet kurma hırsı, Amerika’nın gözünden kaçıp Washington’u hayal kırıklığına uğrattı. Bunlara rağmen ABD, Türk elitinin Rusya’dan değil, Amerika’dan yana olduğunu, Ankara’nın sadece NATO’nun içinde güvenli olduğundan emin.
Yazar, Uluslararası İlişkiler Konseyi (CFR) başkanı Richard Haass’ın “Türkiye, ABD’nin müttefiki olsa da partneri olamaz” sözünü değiştirerek, “Türkiye, Rusya’nın partneri olsa da müttefiki olamaz” ifadesini kullandı.
REGNUM ajansı sitesinde Stanislav Tarasov Türkiye’yi, ABD’ye karşı aldığı tutum açısından İran’a benzetti.
Yazara göre Batı’yı, milli finans sistemini yıkma çabaları ile suçlayan, yaptırımlarla karşı karşıya gelen ama Suriye’nin kuzeyinde ABD ile işbirliği arayan Türkiye, Kürt meselesinde İran’ın sağlam bir müttefik olduğundan 'farkında'.
Tarasov’un deyişiyle Türkiye’de enflasyon ve devalüasyon dörtnala giderken Donald Trump, Tahran ile nükleer anlaşmayı feshettikten sonra İran'ı da aynı duruma düşürdü.
Bu gelişmelere bakılırsa Amerika’nın amacının, her iki ülkenin yürüttüğü politikayı değiştirmek, dış arenada manevra kabiliyetini daraltmak olduğunu göreceğiz. Neticede her iki ülkede ekonomi yavaşlıyor, halk arasında memnuniyetsizlik artıyor.
Böyle devam ederse büyük ihtimalle Tahran’ın 2015 öncesi nükleer politikaya döneceğinin altını çizen Tarasov, "Ankara’nın ne tepki göstereceğini şimdiden kestiremeyiz" diyor.
'ÜÇ BÖLÜMLÜ' TÜRKİYE
Kommersant gazetesi yazarı Kirill Krivoşeev, Türkiye’deki seçim sonuçlarını yorumlarken Erdoğan’a “mutlak iktidar” sağlayan milliyetçilerin siyasette daha büyük rol oynayacaklarını tahmin etti.
Krivoşeev'e göre, 16 Temmuz 2016 gecesi “popüler siyasetçiden”, “mesih’e” dönüşen Erdoğan son seçimlerden “reis” olarak çıksa da Türkiye’nin, laik ve liberal Akdeniz sahili, “sadece bizimkilere” oy veren “Kürt Doğusu” ve Erdoğan yanlısı Anadolu olmak üzere üç bölümden ibaret olduğu yorumunu yaptı.
MHP’ye gelince 2011 seçiminde iktidara açık açık baş tutan Devlet Bahçeli bu sefer, “Erdoğan’ın sayesinde siyasi hayatını uzatmaya” karar vermiş. Bunun karşılığı yüksek bir makam olmalı. Peki, 'muhafazakar milliyetçiler' bundan sonra AKP ile birleşmeye hazır mı?" diye soran Tarasov, bu ihtimali 'az' diye cevaplıyor. Nedeni, Erdoğan’ı “gerektiğinden yumuşak” bir siyasetçi olarak görmesi. Rusya’da Putin’e, Kiev’e zırhlı kuvvetleri göndermediği için kızanlar gibi!
"Türkiye’de radikal milliyetçilerin oranı yüzde 10’u geçmez ama onlar aşırı aktif bir şekilde hareket eder ve Erdoğan’ı mutlak iktidara getirdiklerini çok iyi bilir" diyen Tarasov yazısını, "dolayısıyla Erdoğan ister istemez onlara kulak verecek" ifadesi ile bitirdi.
MOSKOVA'NIN 'GÜVENCESİ' TARTIŞMALI
Nezavisimaya gazetesinde çıkan yazısında bağımsız gazeteci İgor Subbotin, Trump’ın Suriye’yi Putin’e “teslim etmeye” niyetli olduğu tahminini yaptı. Bundan bir süre önce Nezavisimaya’ya konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı eski Suriye özel temsilcisi Frederic Hof, bu çıkış ile Trump’ın onurunu kurtarmaya çalışacağını iddia etti. Kendisine göre buna karşı Moskova’nın, Suriye’nin güney-batısında İsrail ve Ürdün güvenliğini sağlaması beklenecek. Aynı iddiayı paylaşan Suudi Arabistan’ın Asharq Al-Awsat gazetesi, ülkenin güneyinde ılımlı muhalefetin kontrolündeki topraklar Şam’a teslim edilirken Moskova’nın İranlı asker ve militanların İsrail ve Ürdün sınırlarından uzaklaşmasını sağlayacağını yazdı.
Hof’a göre Moskova, Esad ile “pervasız İran rejiminin” İsrail’i, Suriye’ye ağır darbe indirmesine provoke edeceğinden şüphe duyuyor.
Yazıyı bitirirken Moskova’nın, kendisinden istenilen güvenceyi verip verememesinin 'tartışmalı' olduğunu söyleyen Subbotin, "Suriye’nin kuzeyini terk etmek niyetinde olmayan İran yanlısı güçlerin Rusya’ya kulak verip vermeyeceğini kestirmek çok zor" dedi.
Pravda.ru sitesi, “Tuvalı uyuyan güzelin uyandırıldığını” yazdı. Altay bölgesindeki Sayano-Şuşenskaya hidroelektrik santral barajı dolmadan önce baraj alanında çalışmaları yoğunlaştıran arkeologlar Hun dönemine ait bir kız mumyasını gün ışığına çıkardı.
Kazı yürüten Rusya Bilim Akademisi Maddi Kültürler Enstitüsü uzmanlarından Marina Kilunovskaya’nın verdiği bilgiye göre tahminen 2 bin 100 yıllık mumyanın yanında seramik parça, işletilmiş kemer, sedir fıstığı dolu bir torba gibi Hun mezarlarında sık sık rastlanan obje bulundu. Mumya detaylı analiz için Sankt-Peterburg’a götürülecek.
Kilunovskaya’nın anlattığı gibi Kuzey Sün-nu aşiretlerinden gelen ve M.Ö. 2. yüzyıldan başlayarak Çin’e sayısız akın düzenleyen Hunlar, asırlar sonra Roma İmparatorluğu’nun kabusu oldu. Uzmana göre Hunlar hakkında çok az bilgiye sahibiz. Antropolojik açıdan Moğol ve Avrupalı karışımı olan Hunların konuştuğu dilin Türk dillerinden mi yoksa Moğol dillerinden mi geliştiği veya Türk ve Moğol dillerinin Hunca’dan mı kaynaklandığı belli değil.