Rusya basınında geçen hafta: 'Türkiye, müzakerelerin gidişatını tayin ediyormuş gibi davranıyor'

Rusya basını geçen hafta İstanbul'da yapılan Rusya-Ukrayna müzakerelerine ve Erdoğan'ın açıklamalarına geniş yer verdi: "Türkiye tarafı görüşme sürecinin gidişatını tayin ediyormuş gibi davranıyor."

Abone ol

Hazal Yalın

Rusya’da basının baş gündemi, resmi nitelemeyle “Ukrayna’da özel askeri operasyon” ve bunun hayatın farklı alanlarına yansımaları. Sol muhalefet kimi zaman sert yorumlarla varlığını sürdürüyor; ancak liberal muhalefet medya alanından giderek siliniyor.

Liberal muhalefetin en önemli yayın organı, Nobel ödüllü Dmitriy Muratov’un Novaya Gazeta’sının 28 Mart’ta internet ve kâğıt baskı yayınını durdurması, bu süreçte önemli bir halkaydı. Gazete, kısa bir süre önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile özel bir röportaj yapan gazeteci grubuna da katılmıştı.

Rusya basınında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna görüşmelerine dair tutumu ve Özbekistan'a yaptığı resmi ziyaretle ilgili analizlere de yer verildi. Basın derlemesi şu şekilde:

Regnum: 'Erdoğan’ın Ukrayna oyununun anlamı ne?'

"Ankara, daha İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmelerinden önce, gerçek sonuç ne olursa olsun bunların başarılı olarak ilan edileceğini neredeyse açıkça göstermişti. Türkiye tarafı, Rusya-Ukrayna ilişkilerinin durumuyla ilgili özel bilgi sahibiymiş gibi davranmakla yetinmiyor, görüşme sürecinin gidişatını tayin ediyormuş veya ciddi bir şekilde etkiliyormuş gibi de davranıyor. Ankara, Kiev’in kendisini Pekin, Moskova, Washington, Berlin, Ottowa ve Tel Aviv’le birlikte garantör devlet olarak görmek arzusuna özel bir önem veriyor.

Türkiyeli uzmanlar, Ankara’nın fiilen NATO’nun 5’inci maddesindeki yükümlülükleri kopyaladıklarını düşünüyorlar. 1994 Budapeşte Memorandumu’nun üzerinde çalışıldığına işaret ediliyor. Burada mesele, öngörülen kombinasyonun ne kadar gerçekçi olduğu değil. En önemlisi, Türkiye’nin tartışma seviyesinde bile olsa dünyanın güçlü devletleriyle aynı listede bulunması. Türkiye’nin hükümet yanlısı basınının İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmelerini “Erdoğan’ın zaferine” çevirmiş olmaları tesadüf değil. Erdoğan, Türkiye’de yaşanan zorlu iktisadi ortamda toplumun başlıca dikkatini dış siyasete çevirmek istiyor. Batılı ve Ukraynalı uzmanların, Erdoğan için barış gücü siyasetinin, çok daha kapsamlı niyetlerini (Orta-Batı Avrupa’nın güvenlik mimarisinde kendisine pay kapma) gerçekleştirmenin önünde örtü olduğunu iddia etmeleri tesadüf değil." (S. Tarasov / Regnum, 2 Nisan)

Gazeta.RU: 'Erdoğan’ın neo-Osmanlı oyuncakları'

"Erdoğan, Rusya ve Ukrayna’nın İstanbul’daki görüşmelerine açılış konuşmasının hemen ardından Özbekistan’a uçtu. Burada meslektaşı Şevket Mirziyoyev ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkilerin kapsamlı stratejik bir ortaklık aşamasına ulaştığını açıkladılar. Böylece Ankara ve Taşkent, Özbekistan’dan iktidarın değiştiği 2016’dan beri vardıkları gelişmeyi tespit etmiş oldu. Özbekistan’ın ilk başkanı İslam Karimov döneminde ikili ilişkiler serindi; Türkiye, muhalif Muhammed Salih’e ev sahipliği yapıyordu. Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü uzmanlarından türkolog Viktor Nadein-Rayevskiy, Gazeta.RU’ya, Türkiyeli bir dizi örgütün de onlarca ölüme yol açan Karimov’u devirme girişimine katıldıklarını söyledi. Görüşmeler sonunda Mirziyoyev ile Erdoğan ortak açıklamayla hükümetler ve bakanlıklar arası 10 ayrı mutabakat imzaladılar. Bunlar arasında savunma bakanları Bahadır Kurbanov ile Hulusi Akar’ın imzaladıkları genişletilmiş askeri çerçeve mutabakatı da var. Belge, askeri alanda karşılıklı işbirliğini güçlendirmeye, askeri hazırlık ve askeri eğitimi geliştirmeye yönelik. Erdoğan, meslektaşına, savunma sanayisi imkânlarını paylaşma sözü de verdi.

Rusya Bilimler Akademisi Orta Asya Enstitüsü Yöneticisi Andrey Grozin’e göre, Özbekistan ikili ilişkilerde önceliği iktisadi problemlere, Erdoğan ise siyasi problemlere veriyor. Grozin Moskova’ya henüz bir tehdit de görmüyor: 'Erdoğan 2023’te başkanlık seçimlerine girecek. Dolayısıyla, Türkiye’nin Orta Asya da dâhil olmak üzere bütün bu ‘neo-Osmanlı oyuncaklarını’ Rusya’nın abartmasına gerek yok.' Ancak Nadein-Rayevskiy farklı bir görüşte. Ona göre Türkiye, Mirziyoyev iktidarında, 'Özbekistan’ı bağlamak hedefini güdüyor': 'Türkiye SSCB’nin dağılmasından sonra Büyük Turan Devleti ideali güdüyor. Dahası, bütün bu devletlerde liseler ve üniversitelerle Türkiye yanlısı bir elit yaratmayı da başardı. … Bugün, Ankara’nın Türk Birliği’nde abiliğini tahkim etmek yönünde kendinden çok emin girişimlerini görüyoruz. Bu elbette Orta Asya’daki eski etkisini 1990’larda yitiren Rusya’nın çıkarlarıyla çelişiyor." (V. Kulagin / Gazeta.RU, 31 Mart)

Kommersant: 'Putin'den doğalgazla ilgili en sert opsiyon'

"Putin’in doğalgazdaki tutumuna dair farklı beklentiler vardı; ancak Rusya başkanının en sert opsiyona yöneldiği ortaya çıktı. Putin basın toplantısında şöyle dedi: 'Kimse bize bedava bir şey satmıyor, biz de hayır işi yapmaya niyetli değiliz. Batı ülkelerinin mali sistemi silah olarak kullanılırken, bu ülkelerin şirketleri Rusya bankaları, işletmeleri, özel kişileriyle sözleşmelerini yerine getirmeyi reddederken, dolar ve avro aktifleri dondurulurken bu ülkelerin para birimlerini kullanmanın anlamı yok. Avrupalı tüketicilere kaynaklarımızı, bu durumda doğalgazı açtık. Onlar bunu aldılar, dolar olarak ödediler, sonra da dondurdular. Bu bağlamda, Avrupa’ya gaz arzının bir bölümünün fiilen bedavaya geldiğini düşünmek için her tür sebep var. Doğal olarak böyle devam edemez. Zira gaz tedarikinin ve onun ödemesinin geleneksel şekilde devam etmesi halinde avro ve dolar olarak yeni mali girişler de aynı şekilde bloke edilebilir. Böyle bir durumun ortaya çıkması kuvvetle muhtemel, çünkü batıdaki kimi siyasetçiler bunu söylüyorlar, kamuoyu önünde söylüyorlar. Dahası, AB ülkeleri hükümetlerinin başkanları da bu istikamette görüş belirtiyorlar. Mevcut durumun riskleri bizim için elbette ki kabul edilemez.'

Putin, Rusya doğalgazının Avrupalılar için tarım, sanayi ve konutlarda ucuz ve temiz enerji kaynağı olduğuna dikkat çekti, ancak 'Avrupalı kimi siyasetçilerin açıklamalarına bakılırsa, bunların kendi yurttaşlarının menfaatlerini, sırf okyanus ötesindeki efendilerinin, süzerenlerinin hoşuna gitmek için göz ardı etmeye hazır olduklarını' söyledi. Putin, gıda krizinin arkasından esas itibariyle Avrupa ülkelerini hedefleyen yeni bir göçmen dalgası geleceğini de ileri sürdü. Putin, bütün yaptırımların önceden hazırlanmış olduğunu ve er ya da geç zaten getirileceğini de ne ilk ne son defa söyledi. Bütün bunlar, artık ortada bir sinir savaşı olmadığını gösteriyor. Sonuna kadar gitmeye karar verdiler. 'Sonu' dediğim, kıyamete kadar." (A. Kolesnikov / Kommersant, 31 Mart)

Pravda.RU: 'Pekin, Washington’dan yana tavır takınabilir'

"AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell şu yorumu yapmıştı: 'Rusya’yı Çin’e itersek, küresel bir Güneydoğu ve Kuzeybatı yaratabiliriz, bu da olağanüstü bir denge bozulmasına yol açabilir.' Ulusal Güvenlik Ofisi Genel Direktörü Chen Mintong da Kongre’nin sorularına cevap verirken, Çin’in daima ABD dolarının egemenliğinden kurtulmayı istediğini ve Ukrayna’daki de-nazifikasyon operasyonunun yuan kullanımını teşvik edebileceğini söyledi. Bu kapsamda, eğer Çin 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra yaptığı gibi Beyaz Saray’ın bakış açısını benimseyecek olursa Rusya’nın özel operasyonunun Çin-Amerikan ilişkilerinin iyileşmesine hizmet edebileceğine de dikkat çekti." (İ. Bukker / Pravda.RU, 29 Mart)

TASS: 'ABD, AB’yi zayıflatmak istiyor' 

“ABD ortaklarını, Amerikan kurallarına göre kurulmuş bir dünya düzenini yerleştirmek amacıyla kullanıyor. ABD, AB’yi de Avrupalıların zararına olarak Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmaya zorladı. ABD, Avrupa’yı zayıflatmak ve kendi ekonomik gelişmesi için tartışmasız bir üstünlük sağlamak hedefini güdüyor. Tarihten biliyoruz ki, Amerikalılar hedeflerine ulaşmak için daima gezegenin farklı bölgelerinde savaşlar çıkarmışlardır.” (N. Patruşev / TASS, 28 Mart)

İzvestiya: 'Mart başından bu yana tur alımları 2,5 kat arttı'

"Rusya Turizm Acentaları Birliği Başkan Yardımcısı A. Mkrtçyan’a göre şubat sonunda ve mart ayının ilk günlerinde tur satışları 24 Şubat öncesine göre dört kat düşmüştü. Şu anda ise 2,5 kat artmış durumda; yani düşüşü kısmen karşılıyor. Turizm uzmanı, bu aranın birkaç haftaya kadar 24 Şubat seviyesini yakalayacağından emin. Mkrtçyan, şu anda yapılan rezervasyonlarının yüzde 90’ının iç turizme yönelik olduğunu da belirtiyor. Anex Tour da şu an sadece Rusya içinde turlar gerçekleştiriyor. Ancak yurtdışı satışları devam ediyor. Bunların liderliği BAE ve Abhazya’da. Maldiv, Seyşey, Sri Lanka, Tayvan, Katar, Türkiye, Sırbistan, Ermenistan ve Azerbaycan’a da alıcılar var. Yurtdışı turlarının azalma nedenleri arasında leasingli uçakların yurtdışı uçuşu gerçekleştirememesi ve Visa ve Mastercard sistemlerinin Rusya dışında çalışmaması da gösteriliyor." (A. Platonova / İzvestiya, 31 Mart)

Rosbalt: 'Paralel ihracat'

"Yüksek Ekonomi Okulu profesörlerinden Aleksey Portanskiy: Paralel ihracat, isteyenin herhangi bir bildirimde bulunmaksızın veya izin almaksızın istediğini getirmesi. Bugüne kadar yasak olmasının nedeni, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili oluşuydu. Bu haklar, uluslararası anlaşmalarla, bilhassa da Dünya Ticaret Örgütü’nde TRIPS ve WIPO anlaşmalarıyla korunuyor. Bu da Rusya Medeni Kanun’unun 4’üncü bölümünde tespit ediliyor. Bu çok ciddi bir belge. DTÖ’ne katıldığımızda bütün müktesebat da reforme edilmişti. Bizde kılıcı kınından çıkarmış, 'Bunların hepsi düşmanımız; hadi her istediğimizi yapalım!' diyenlerin sayısı hiç az değil. Ama kimi siyasetçilere göre hükümet çok daha aklı başında davranıyor. Her şeye izin veriliyor değil. Kararnamede, yaptırımlarla bunlar yüzünden bulunmayan emtia arasında neden sonuç ilişkisinin nasıl tespit edileceği belli değil. Bu tedbirin geçici mi sürekli mi olduğu da belli değil.” (A. Portanskiy / Rosbalt, 1 Nisan)

Kommersant: 'Türk milliyetinden bir Gürcü komünist'

"Tarihimizin 3 Nisan 1922’de meydana gelen en kritik olaylarından biri, çağdaşlarının dikkatini çekmemişti. Sovyet gazeteleri, Rus göçmen gazeteleri ve yabancı basın, Stalin’e pek az dikkat gösteriyorlardı. Adını andıklarında da genel sekreter olarak değil halk komiserlerinden biri olarak anıyorlardı. 14 Haziran’da Die Freiheit, Lenin’in sağlık sorunları dolayısıyla altı aydır yokluğu yüzünden Rusya’yı Stalin, Kamenev ve Rıkov “triumvirat”ının yöneteceğini yazıyor ve Stalin’i şöyle niteliyordu: “Türk milliyetinden bir Gürcü komünisti”. Ertesi gün Berlin’de yayınlanan Rus göçmen gazetesi Golos Rossii de aynı ifadeyi tekrar ediyordu." (A. Alekseyev / Kommersant, 3 Nisan)