Rusya Ukrayna’da savaşırken Putin nükleer tabuyu yıkar mı?

Rusya nükleer tırmanışın ne kadar tehlikeli olduğunun ayrımında. Nükleer bir savaşın karşılarına çıkacak en tehlikeli senaryo olduğunu biliyorlar.

Abone ol

Kristen Ven Bruusgaard

DUVAR - Vladimir Putin, pazar günü nükleer caydırıcı güçlerinin “özel savaş rejimi” durumuna geçmesini emretti. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu artık bunun ne manaya geldiğine açıklık getirdi; bu, Rusya’nın karada konuşlu stratejik nükleer füze kuvvetleri, kuzey ve Pasifik filolarında bulunan denizde konuşlu nükleer caydırıcılar ve nükleer silah taşıyabilen uzun menzilli stratejik bombardıman uçaklarından oluşan stratejik nükleer üçlüsüne ayrılan personelde bir artış anlamına geliyor.

Bu, barış dönemlerinde dahi belli bir hazırlık seviyesinde bekleyen Rusya’nın nükleer cephaneliğinin durumunda büyük bir farklılık yaratmıyor. ABD ve İngiltere’deki yetkililer, Rusya güçlerinin mevcut durumunda herhangi bir değişim gözlemlemediklerini iddia ettiler. Bu açıklamalar, mesela karada konuşlu füzelerin farklı bölgelere yerleştirilmesi, nükleer savaş başlıkları taşıyan uçakların yüklenmesi ya da Rusya’nın yedek stratejik nükleer savaş başlıklarının bulunduğu merkezi depolarda hareketlilik gibi şeyler gözlemlemedikleri manasına geliyor.

O halde Putin neden dünyaya nükleer hazırlıkları artırdığını ilan etti?

VERİLEN BÜYÜK TEPKİ PUTİN’İ GERİYOR

Ukrayna’nın işgal edilişi büyük ihtimalle Rus liderliğinin tasarladığından daha ciddi bir duruma yol açtı. İşgal harekâtı plan doğrultusunda ilerlemezken, Batı’nın verdiği büyük tepkiyle, Ukrayna’ya doğrudan askeri yardım dışında kalan bütün imkânlar sahaya sürüldü.

Hâl böyle olunca, Putin daha önce birçok kez yaptığı üzere, Rusya ile karşı karşıya gelmenin ciddi bir nükleer risk yaratacağını yineleyerek Batı’nın yaptığı hesapları bozmayı deniyor. Batı’nın Rusya’yı hedef alan saldırgan söyleminin bu eylemi haklı çıkardığını dile getiriyor. Moskova’ya kalırsa mevcut durum artık nükleer seçeneklere göz kırpacak kadar vahim.

Putin’in Batılı ülkeler karşısında nükleer silah kullanmak gibi bir intihar eylemini ciddi ciddi düşünüyor olması muhtemel görünmüyor. Buna karşın, sınırlı düzeyde nükleer silah kullanma ihtimalini masaya getiren bir takım kaygı verici gelişmeler söz konusu.

Bu çatışmanın öncesinde, Rusya’nın ‘nükleer eşiği’ -yani bir çatışma esnasında nükleer silahlarını kullanma arzusu- göründüğü kadarıyla nispeten yüksek seviyedeydi. Son 12 yıllık askeri doktrini, nükleer silah kullanımı yalnızca devletin varlığını tehdit eden durumlarda değerlendireceğini belirtiyordu. Analizcilerin büyük kısmı, bunun, Rus topraklarının ağır bir saldırı altında kaldığı bir çatışma anlamına geleceğini öngörüyordu.

KONUMUNU SAĞLAMLAŞTIRMAK İSTİYOR

Rusya’nın amaçladığı askeri sonuca ulaşması için bu silahları Ukrayna’da kullanması gerekmiyor. Henüz Rus konvansiyonel gücünün [nükleer dışı geleneksel silahların] tam anlamıyla devreye girdiğine şahit olmadık. Rus askeri doktrini bunu hâlâ yerel bir çatışma olarak nitelendiriyor. Nükleer silahların bu tür çatışmalarda oynayacağı rol, söz konusu durumda doğrudan Batı’dan gelen desteği önleyerek savaşın daha da fazla şiddetlenmesini engellemek olabilir.

Bununla birlikte, Rusya’nın yaptığı son açıklamalar ve sergilediği davranışlar endişe kaynağı olmayı sürdürüyor. ‘Varoluşsal tehditlerden’ bahsederken tam anlamıyla ne kastettiğine ilişkin bir takım belirsizlikler söz konusu. Gözlemciler, Putin’in geçmişte yapmış olduğu “Rusya’sız bir dünya olamaz” şeklindeki açıklamalara dikkat çekiyorlar.

İçinde bulunduğumuz durum, Rusya’nın ‘oyun kitabını’ gözden geçirmesine de yol açabilir. Liderleri, Batı’nın bu düzeyde güçlü bir tepkiyle bir araya geleceğini tahmin etmemişti. Batılı ülkeler en üst düzeyde baskı kurmak doğrultusunda geniş bir araç yelpazesi kullanıyorlar. Rusya, sırtına binen ekonomik, siyasi ve askeri baskıyı varoluşsal bir tehdit olarak algılıyor olabilir. Batı’daki birlik görüntüsü, Rusya’nın gerçek bir Batı müdahalesine ilişkin paranoyasını da şiddetlendirebilir.

PUTİN’İN KARMAŞIK ZİHNİ

Bir diğer endişe kaynağı ise Putin’in ruh hali. Söylemleri günden güne daha da keskin bir karaktere bürünüyor ve kabine toplantılarının görüntüleri rahatsızlık verici. Covid izolasyonunun zihninde yarattığı etkilerle ilgili bir takım söylentiler mevcut. Şu anda yakın çevresi yalnızca sertlik yanlılarından oluşuyor ve kendisine iletilen bilgiler çarpıtılıyor olabilir.

Siyasal seçenekler üzerinde gerçek bir tartışma yürütülüp yürütülmediğini bilmiyoruz. Rus siyasi ya da askeri danışmanları Putin’e ‘hayır’ diyecekler mi yoksa onunla aynı fikirdeler mi, bir bilgiye sahip değiliz. Savunma Bakanı Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov nükleer silah kullanma fikrini engelleyecek mi yoksa onaylayacak mı? Neyse ki, Rus sistemi, Putin’in bir emir vermeden önce onlara danışmak zorunda olduğu bir yapıya sahip.

En fazla kaygı uyandıran senaryo, Putin’in aklını füze rampalarından alamayacak şekilde köşeye sıkıştığı ve kaybedecek başka bir şeyinin kalmadığı algısının oluşması. Buna benzer durumlarda, çok sınırlı bir Rus nükleer saldırısını düşünmek mümkün görünüyor; bu saldırının hedefi çatışmayı kesintiye uğratmak, bir duraklama fırsatı yaratmak ve potansiyel olarak bir düşmanı teslim olmaya zorlamak olacaktır. Geçmişte, Rus strateji uzmanları nükleer silahların bu şekilde kullanılması ihtimalini de tartıştılar.

Ne var ki Rus liderler nükleer eşiği aştıklarında istedikleri sonuca ulaşıp ulaşamayacaklarını bilemiyorlar. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yürürlükte olan “nükleer tabuyu” yıkmaları halinde dünyanın kendilerine nasıl tepki göstereceğini öngörmeleri mümkün değil. Göze alacakları risklerin gerçekten de varoluşsal bağlamda aşırı büyük olacağının farkındalar. Ek olarak, nükleer gerilimin nasıl kontrol edilebileceği hususunda da endişeliler. Nükleer bir savaşın karşılarına çıkacak en tehlikeli senaryo olduğunu biliyorlar.

Putin, geçen sene, “Nükleer bir savaşın kazanılamayacağını ve hiçbir zaman yaşanmaması gerektiğini” belirten karşılıklı ve çok taraflı ifadeleri iki defa dile getirdi. Umalım da Ukrayna’da yapacağı bir sonraki hamlesini tasarlarken, bu düşünce onu durdursun.

Makalenin aslı The Guardian gazetesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)