Esad’ın en büyük destekçisinin Rusya veya İran’ın olduğu konuşulur. Nasıl olsa, Tehran’dan emir alan Irak ve Suriye’deki on binlerce İran, Irak, Afganistan, Lübnan ve Suriye’li militan, asker ve İslam Devrimi Muhafızları büyük oranla savaşın gidişatını belirliyor. Moskova’nın, defalarca bu güçleri Şam ordusuna bağlayalım, ortak işimiz kolaylaşır, demesine rağmen İran, Esad’a karşı iyi bir baskı aracım olsun ne olur ne olmaz düşüncesiyle olumsuz cevap veriyor.
Rusya ile İran’ın Süriye’deki işbirliği yapması doğal. İkisi de Esad’lı veya Esad’sız olsun şimdiki Şam rejimini korumak istiyor. İkisi de Batı’nın yaptırımları sebebiyle mağdur olup Batı karşıtı politikada odaklandı. Evet, arasındaki işbirliği doğal ama her halde geçici. İki ülke tam anlamıyla müttefik olamadı, “yol arkadaşlığı” ile yetinmek zorunda kaldı. Bu durumun çok sayıda nedeni var.
Irak’ta nüfuzunu güçlendiren Tehran, Süriye üzerinden Lübnan’a uzanan “Şii ekseni” kurmakla uğraşırken Moskova, bölgenin ana (ve Sünni) aktörleri ile dostça olmasa bile “normal” ilişki kurmayı ve gelecek Süriye rejiminin laik olmasını ister. Kim ne derse desin İran ile fazla samimi olmak Sünni ülkeler açısından sakıncalıdır. Hatta Moskova, Müslüman ülkeleri bir yana, İran’ın “bir numaralı düşmanı” ama nüfusunun önemli bir kısmının Rusya kökenli olan İsrail ile birçok konuda işbirliğine girdi.
İşin ekonomik tarafı da bayağı karışık. Rusya’nın ihraç ürünleri arasında İran’ın ilgisini çelebilecek silah, demir, kereste ve bazı petrol ürünleri var. Halbuki İran en çok rafineri ekipmanı ve özellikle teknolojisine muhtaç. Yaptırımlardan mağdur Rusya da aynı dertten muzdarip. Sonuçta 2011’den itibaren ikili ticaret hacmi azalıyor, geçen sene İran’ın dış ticaretinde Rusya’nın payı yüzde 4, Rusya’nın dış ticaretinde ise İran’ın payı yüzde 0.4 gibi rakamlara düştü.
Üstelik petrol sektöründe ikisinin de hedef pazarı Avrupa. İnanılacak gibi değil ama Moskova’nın en sadık müttefiki olan Beyaz Rusya, İran’dan petrol almaya başladı!
Bundan kırk sene evvel ekonomisi dinamik bir şekilde gelişen İran’da kişibaşı geliri Türkiye ile SSCB’ninkilerden büyüktü. Ne var ki Muhammed Rıza Şah Pehlevi’nin başlattığı “Beyaz Devrimin” başarısızlığına büyük oranda yankı olarak patlak veren ve Irak ile savaşa yol açan “İslam Devriminin” sonucunda sanayi üretimi yüzde 30-50 düştü, ülkenin altın ve döviz rezervleri yüzde 60 azaldı. Amerikan rehine krizi ile İran onlarca yıl sürecek uluslararası izolasyona girdi.
Ancak geçen sene nefes alabilen ülke, hem Şiilik yayılmakla uzun tecritin intikamını arıyor hem Batı’ya karşı artık titiz davranmak zorunda. Kolay değil, ama IŞİD’e karşı savaşıyorum diyerek işin içinden çıkıyor gibi.
Suriye'ye dönüp baktığımızda 2015’te ülkenin hava sahasının büyük kısmını kontrol altına alan Ruslar, İsrail uçaklarına, Hizbullah’a silah taşıyan ve Yahudi Devletini yok etme amacını ilan eden İran’ın konvoylarını bombalatıp Tahran’ın öfkesine maruz kaldı. Başka deyişle baştan beri Rusya bölgede İran ile İsrail arasında seçim yapmakta zorlanıyor.
O arada Moskova, Avrupa’dan yatırım ve Çin’den silah almaya başlayan Tahran’a yan gözle izlemeye başladı. Uzun süren S-300 füzesi alım krizi ile iki ülkenin arası iyice açıldı Sonuçta 2016’nın sonuna doğru iş hallolsa bile İran'ın Rusya’dan silah alımı azaldı.
Bir sonraki kriz İran’ın Hamadan askeri havaalanı ile ilgiliydi. Rus uçaklarının adı geçen üssü kullanıyor oluşu her halde gizli tutulacaktı. Ne var ki Rus generallerinin bu anlaşmayı basına bir PR kampanyası şeklinde duyurması Tahran’da öfke ile karşılandı. Televizyona çıkan İran Savunma Bakanı Hossein Dehghan, “Ruslar, gelecekte Suriye’deki politikasını garantiye almak için
bir süper güç olduklarını göstermeye çalışıyor. Bu davranışları centilmenlik sayılmaz, övünmekten başka bir şey değildir”, dedi. Aslında, üssünü Rus uçaklarına açan ve altı gün sonra tekrar kapatan Tahran da pek “centilmenlik” göstermedi, ama neyse...
Haziran 2016’da Suriye savaşına büyük ölçüde “Sünni teröre karşı kutsal ve sonsuz mücadele” gözüyle bakan İranlı askerlerle Hizbullah liderleri ateşkes fikrini olumsuz karşıladı. Bu da yetmedi. Onlarla Esad’ın birlikleri arasında yer yer çatışmalar bile çıktı. Hatta kimi kaynaklara göre Rus uçakları, Halep’ten sivillerin tahliyesini engelleyen İran yanlısı Şii militanları vurdu Ne var ki sonuçta ağır kayıplara uğrayan İran, “Astana barış sürecinde” Rusya ve Türkiye’ye katıldı.
Bu arada hem IŞİD, hem İran’ı düşman sayan İsrail kendi politikasını yürütüyor. Her zamanki gibi başarılı bir şekilde. Bizans’a “diplomasinin babası” diyenler bence haksız. Tevrat’ı dikkatle okursak Tanrı ile, hem de “biz sadece Sana tapacağız, Sen de bize toprak vereceksin”, cümlesiyle kapsamlı bir şeklinde antlaşma yapmayı başaran tek milletin, Yahudi milleti olduğunu göreceğiz.
ABD ile Rusya arasında sağlanan Suriye’nin güneyinde ateşkes bölge anlaşmasını eleştiren Benjamin Netaniyahu’ya göre İran, bundan yararlanarak İsrail’e komşu toprakları kendi nüfuzuna alabilecek. Hatta MOSSAD, Tehran’ın Suriye’de hava ve deniz üslerini kurmak niyetinde olduğunu iddia etti. Konuyu toparlayan İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman da, “Ateşkes bölgesi, Hizbullah ve İran’ın desteklediği diğer militanlar tarafından kullanılırsa İsrail gereğini yapmakta serbest olacak” açıklamasında bulundu.
Bundan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, sözkonusu “bölge kurulurken İsrail’in çıkarlarını korumak ve emniyetini sağlamak için” Rusya ve ABD’nin “ellerinden geleni” yapacaklarını bildirmek zorunda kaldı. Neticede İran, Doğu Guta ateşkes bölgesini kurma sürecinin dışında kaldı. Tahran’ın bunu unutacağı büyük oranda şüphe götürür.
Sonuç olarak Moskova’nın Tahran ile “mantık evliliği”nin günü kurtarmakla beraber bölgenin esas sorunlarını çözemediğini söyleyebiliriz.
Son bir şey daha:
Bundan bir müddet önce IŞİD tükenmek üzereyken Rusya Genel Kurmayı'ndan, Suriye’de 70 bin kişilik yeni bir silahlı terör ordusunun meydana çıktığına dair açıklama geldi. Sonrası sessizlik! Ne Rus tarafı bu konuya bir daha döndü, ne de dışarıda bu kadar önemli gelişmeyi kime doğrulamadı veya yalanlamadı. Büyük ihtimal ile o bir mesajdı ve mesajın alıcıları onu doğru okudu.
Peki, o mesajı nasıl algılayabiliriz?
İran dahil bölgenin ana aktörlerine İşimiz bitmedi, bölgeden çekilmiyoruz anlamına gelen bir ima olarak mı acaba?