ABD’nin Salı günü Temsilciler Meclisi’nde onaylanan Rusya yaptırımlarının hedefi Rusya olmakla beraber, bu düzenlemeler Avrupa ve ABD açısından da önemli sonuçlar ve stratejiler barındırıyor. Bu yazıda Başkan Donald Trump’ın durumu, ABD sermayesinin tavrı ve küresel ekonomi politiğin değişen dengeleri ve genel enerji dinamikleri açısından yaptırımların etkisine bakacağız.
TRUMP’IN ERİYEN GÜCÜ
Yaptırımları içeren metin incelendiğinde ABD ulusal çıkarına yapılan vurgu ve Donald Trump’a olan güvensizlik dikkat çekiyor. Seçilmesinde Rusya’nın müdahalesi olduğu şüphesi, Trump’ın Putin’e saklamadığı hayranlığı hem Kongre hem de Senato’da tepkiyle karşılanıyordu.
Kongre’nin tavizsiz Rusya politikası talebi, “umarız Başkan ABD çıkarlarını dikkate almaksızın Rusya ile ilişki kurulmayacağını anlar” mesajıyla sıkça dillendirildi. Tasarıda da bu duruşun etkisi var. Bu durumun en açık kanıtıysa öncekinden farklı olarak Trump’ın, Kongre’nin onayı olmadan ve ulusal çıkara etkisini açıklayan bir rapor sunmadan Rusya yaptırımlarını kaldırmak bir yana hafifletememesi, çünkü tasarı bir kanun olarak düzenlendi. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, bu adımı Trump’ı etkisiz gösterdiği için eleştirmişti. Şu ana kadar Trump yeni yaptırımlara karşı çıktığına ya da desteklediğine dair bir beyanda bulunmadı. Ancak kendisine danışılmadan karar alınması ve yetkisiz bir konuma itilmiş olması, küresel kamuoyunda Trump’ın ciddiye alınmamasına neden olacağa benziyor.
SERMAYE CEPHESİNDE YÜZLER ASIK
Yaptırımlar her ne kadar Rusya’yı hedef almış görünse de yüzyıllardır serbest ticaret ve yatırım diyen ABD kendi şirketlerine set çekmiş durumda. Gıda zincirleri, otomotiv sektörü, teknolojik geliştirme, savunma sanayii, finansal alanlar başta olmak üzere Amerikan firmaları Rusya’da aktif olarak yer alıyordu. Finansal duruma örnek vermek gerekirse, 2014 yaptırımları sonrası Rusya’daki ödemelerin yüzde 90’ının gerçekleştiği mastercard/visa Rusya’nın kendi ödeme sistemini geliştirmesiyle olumsuz etkilenen şirketlerin başında gelmişti.
Şimdi buna yenileri ekleniyor. Yaptırım sepetinde devletle yakın ilişkisi olan Rus yatırımcılarla işbirliği yasaklandığı için sadece Rusya içinde değil, Orta Asya ve Avrasya coğrafyasındaki Amerikan Rus ortak yatırımları da tehdit altında. Rusya pazarında etkili olan Soller Car, General Electric gibi firmalara da tedirginlik hakim. Yani ABD sermayesine kendi devletlerinin eliyle Rusya pazarı kapanmış durumda.
İlginç olan tarihsel akışta yabancı yatırıma “hayır” “öz sermaye”, “yerli üretim” gibi sloganlarla özdeş politikaların pazar olan ülkelerce sahiplenilmesiydi. Ancak bu defa bir devlet, kendi şirketlerini ve yatırımcısını bir pazardan men ediyor. ABD’li şirketler bu duruma “bizim gitmediğimiz yere Çin gidecek, Japonya gidecek, pazarımızı kaybediyoruz” yanıtını verdi. Hiç değilse yaptırım, Rus şirket ile yatırımcılarla yapılacak ve yüzde 50’den fazlası Rus sermayesi olan iştiraklere gelsin talebi çeşitli kanallardan iletildi. Ancak Kongre yüzde 33’te karar kıldı. Üstelik Rusya’ya 10 milyon dolardan fazla yatırım da yapılmaz, dedi.
ABD yönetiminin ileriye dönük hesaplarıyla sermayenin bu noktada uyumsuz kaldığı söylenmeli. ABD'nin temelinde sermayenin ayrıcalıklı konumunu perçinleyen bir yönetim modeli olduğu düşünüldüğünde durumun bir hayli kafa karıştırıcı olduğu görülüyor. Ancak herkes de tepkili değil. Geleneksel olmayan petrol ve gaz (shale oil/gas) üreticileri Rusya’ya teknolojik transferin yasaklanmasından memnun görünüyor. Rusya’nın pazar kaybetmesi durumunda bu boşluğun kendilerince doldurulacağından da eminler.
PETROLÜM VAR GAZIM VAR BANA DA YER AÇIN
ABD yaptırımları her ne kadar Rusya’yı ve Rusya’yla iş yapan Avrupalı şirketleri hedef almış görünse de mercek biraz yakına tutulduğunda Rusya ile Almanya arasında yaşanan yakınlaşma ve işbirliğinin hedef alındığı da görülüyor. Almanya ve Rusya enerjiden otomotive, teknolojik aktarıma kadar pek çok alanda yakın işbirliği içinde. İşte bu birlikteliğe yönelik yaptırımların nedeni/etkisi iki açıdan ele alınabilir.
İlk olarak, yaptırımlar enerji politikalarını hedef alıyor. Rusya küresel petrol üretiminde dünyada en fazla petrol üreten ikinci ülke. Bazen Suudi Arabistan’ı geçerek lider konumda da yer alıyor. BP 2017 Enerji Görünümü Raporu’na (1) göre dünyada hali hazırda petrolde darboğaz görülmüyor. Bu iki açıdan önemli. Birincisi fiyatlarda yakın dönemde bir tırmanma beklenmemeli, zaten fiyatlar üreticilerin arz-talep eksenli politikalarından ziyade finansal piyasalarda belirleniyor. İkincisi arzın yanında talepte yaşanan dönüşüm ve bunun piyasaya etkisi. Açıklamak gerekirse, yenilenebilir enerji gün geçtikçe dikkat çekici boyutlarda yaygınlık gösteriyor. Elektrik konusunda da ciddi ve alternatif atılımlar var. Petrolün neredeyse yüzde 80’inin ulaşım ve ulaştırmada kullanıldığı dikkate alındığında elektrikli araçların neden başka bir dinamiği temsil ettiği anlaşılır. Peki bu ne demek? Herhangi bir petrol üreticisi bu durumda pazar payını korumak için girişken olmak zorunda. Bir nevi kıran kırana mücadele.
ABD gibi yeni bir ihracatçı, güçlü ve pazara hakim üreticiler karşısında var olan pazarda kendine yer açmak zorunda. Elbette bu sadece enerji politikaları ve fiyat stratejisiyle sağlanamaz. İşte bu noktada alternatif yollar devreye girmek durumunda. Yaptırımların ilk ayağının bu durumla ilişkili olduğu özellikle İran ve Rusya gibi iki enerji üreticisini hedef almasından belli.
Petrolün yanında Rusya denilince akla gelen aslında doğal gaz ve Gazprom. Gazprom Export 2016 verileri incelendiğinde Avrupa pazarının yüzde 33’ü Gazprom’un kontrolünde ve şirket iki yeni projeyle buradaki payını koruma/arttırma gayretinde. Özellikle bu hatlardan Kuzey Akım II Avrupalı şirketlerin iştirakiyle hayata geçecek. Buysa Avrupa pazarını da ileriki vadede hedef alan ABD açısından olumlu değil.. Yani ABD’nin LNG’si için pazara ihtiyacı olacak ve bunun için Gazprom’un biraz geriletilmesi gerekiyor.
İkincisi, yaptırımlar ekonomi dinamikleriyle ilişkili. Daha önce Ümit Akçay (2) ve İlhan Uzgel Almanya ve ABD arasındaki ekonomik çelişkiye dikkat çeken değerli yazılar kaleme almışlardı.
“ABD’nin müttefikleri, onun mücadele ettiği ülkelere (örneğin geçmişte Sovyetler günümüzde Rusya ve Çin) karşı koyacak kadar ekonomik olarak güçlü ama ABD’ye de rakip olamayacak kadar zayıf bir noktada bulunacaklardı.” (3)
Masa başındaki plan, sahadaki pratikle uyuşmadı. Almanya Çin ve Rusya ile mücadele edebilecek kadar güçlü, ABD ile de. Özetle, ABD, müstakbel hegemon Çin gibi görünse de, Almanya’nın bu dönemde bu kadar ön planda olması taraftarı değil. Özellikle yaptırımların Rusya sınırları içinde ve Rus şirketlerle işbirliği yapanları da içermesi, ki artık kim olduklarını biliyoruz, en azından enerji pazarında Almanya’yı fire vermeye zorluyor. Enerji Piyasaları ve Politikaları Enstitüsü (EPPEN) Başkanı Dr. Volkan Özdemir’e göre, ABD'nin temel hedefi, Rus kaynaklarının Alman teknolojisi ve Çin sanayii ile buluşmasını engellemek. Yani Almanya-Rusya-Çin üçlüsünün bir üçlü haline gelmesinin önüne geçilmesi. Bu durum hem yukarıdaki enerji perspektifi hem de kapitalizmin yeni veçhesi açısından anlamlı. Zira böyle bir yakınlaşma yalnızca ABD’nin küresel ekonomideki ayrıcalıklı halini zedelemeyecek, aynı zamanda Çin ve Almanya’nın daha baskın hale gelmesine neden olacak.
Sonuç olarak Trump’ın görüşü önemsenmeden, ABD, bir yandan Rusya’yı enerji piyasasında sınırlandırmak istiyor. Bunu yaparken de muhtemel Almanya-Rusya, Almanya-Rusya-Çin ekonomik işbirliğini kendi lehine olacak şekilde frenlemeye çalışıyor. Dolayısıyla, yaptırımlar, sert bir mücadelenin ve politik huzursuzluğun baskın olduğu, temelinde enerji olan yeni mücadelenin önemli bir durağı olacağa benziyor. Kısa vadede Rusya-ABD ilişkileri ve ABD-AB ilişkilerinde sıkıntılara tanıklık edilebilir.
(1) BP, BP Energy Outlook 2017 Edition, https://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/energy-economics/energy-outlook-2017/bp-energy-outlook-2017.pdf
(2) Ümit Akçay, G20 Hamburg Zirvesi: Almanya’nın yükselişi ve küresel ara rejim, Gazete Duvar, 3 Temmuz 2017, https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/07/03/g20-hamburg-zirvesi-almanyanin-yukselisi-ve-kuresel-ara-rejim/
(3) İlhan Uzgel, Trump vs. Merkel ya da kapitalist merkezde çatlak mı?, Gazete Duvar, 5 Haziran 2017, https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/06/05/trump-vs-merkel-ya-da-kapitalist-merkezde-catlak-mi/