Rusya’nın seçimi: Duma’nın yeni sahibi Birleşik Rusya
Doğru ya da yanlış, Putin yönetimi devraldığı ülkenin zor koşullarını gözeterek kendi yollarını çizerek bir sistem kurdu. Demokrasi mi istikrar mı konusunda istikrarı rehber edinen Moskova’ya en büyük rakipse sistemden umudunu kesenlerden geliyor. Seçim zaferlerinden öte Duma nezdinde yönetimin meşruiyeti gölgelenmeye yüz tutmuş durumda.
Yönleri Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’ya dönük tanklar ve vekillere desteğe gelen bir kalabalık. Takvim 4 Ekim 1993’ü gösteriyor. SSCB’nin dağılmasıyla yıkıntının altında kalan Rusya ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Bunun için de anayasanın bir önce onaylanması gerekiyor. Ancak anayasa çalışmaları bir türlü istendiği gibi gitmiyor. Yeltsin yönetimi Duma’dan anayasaya gelen blokajı “sabrımızı taşırmayın” gibi demokratik(!) bir yaklaşımla ele alıyor. Duma, ülkenin geleceğini, Yeltsin yönetiminin hız ve hırsına kurban vermek istemiyor. 1991’de tankın üzerine çıkarak demokrasi kahramanı olan Yeltsin’i tankın üstünde aramayın boşuna. “İleri, saldırın” diyen başkomutan ondan başkası değildir zira. Tüm dünyanın gözü önünde yüzyıllardır muhalefetinin kalesi olan Beyaz Ev, yani Duma tank ateşine tutuluyor.
1993 Duma Saldırısı, Rusya’daki demokrasinin kırılganlığı açısından önemli bir örnek. Yeltsin’in şahsında olduğu gibi bir demokrasi mücahidinin(!) demokrasiyi ayaklar altına alması an meselesi olabiliyor. 2000’lerdeyse Yeltsin'in bıraktığı mirası nereden toplayacağını şaşıran yönetim demokrasiye de el attı. En fazla eleştiri de buradan geldi. Bu yazıda 2000’lerdeki reformları, Kremlin partisi olarak tanınan Birleşik Rusya Partisi’ni ve sistem tıkanıyor mu sorusuna neden olan faktörleri ele alacağız.
SEÇİMLİ KAOSA KARŞI REFORM
Putin yönetimi 2000’de işbaşına geldiğinde ekonomik ve siyasal olarak büyük karmaşaya yaşayan bir Rusya devraldı. Ülke "vahşi" kapitalizme tanık olmuş, yarı başkanlığa dayalı, çok partili bir siyasi sistemin üzerine kurulmuştu. Ancak siyasi ortam demokrasiden ziyade kaosu andırıyordu.
Putin 2000’de Rusya siyasi sistemine dair şunu söyleyecekti: “Demokrasi siyasi parti sayısı arasında bir bağ olduğu açık. Ancak 300 partinin girdiği bir seçim, demokrasi değildir. Rusya için birkaç partinin seçimlerde yarıştığı bir sistem şu anki koşullarımıza daha uygun”. Bu sözler siyasi reformun işaret fişeğiydi.
Siyasi Partiler Kanunu’nda 2001, 2009 ve 20012’de reforma gidildi. Seçime katılım için aranan üye sayısı 10 binden 50 bine çıkarıldı. 2012’de bu sayı 40 bine düşürüldü. Yüzde beşlik seçim barajı yüzde yediye çıkarıldı. Ancak yüzde beşten fazla yüzde altıdan az oy alan partilere bir temsilci, yüzde altıdan fazla yüzde yediden az alan partilereyse Duma’da iki koltuk veriliyor. Böylece küçük ve yerelin hizmetinde olan partiler diskalifiye oldu. Ülkenin çok dinli, dilli ve uluslu yapısı uyarınca ırk, din, cinsiyet gibi simgelerin partilerin programında olması yasaklandı.
Siyasi Partiler Kanunu’ndaki en dikkat çekici düzenlemelerden birisi partilerin mali kaynaklarına dönüktü. 1991-2001 döneminde Rusya’daki siyasi partiler iş adamları, çeşitli vakıflar başta olmak üzere kendi kaynaklarını yaratmaktan mesuldü. Buysa oligarklar başta olmak üzere çeşitli grupların partilerin siyasetine yön vermesine ve hükümeti vesayet altına almasına neden oluyordu. Bunu önlemek için yüzde üç seçim barajını aşan partilere doğrudan hazine yardımı yapılması, partilerin aldıkları oy oranında mali yardım almasıyla devlet dışı mali desteğe sınır getirildi.
Siyasi partiler ve Seçim Kanunu’nda dalgalar halinde yapılan iki düzenleme, üzerinde durulmayı hak eder. İlk olarak, federe bölge parlamentolarının tabi olacağı seçim düzenlemesi ulusal olana benzetilmiştir. Böylece ulusal çaptaki partiler yerel parlamentolar için seçim yarışına dâhil olmuş, federe bölge partileri sistemin dışına itilmiştir. İkincisi Duma seçimleri için bağımsız adaylığın kaldırılmasıdır. Parti listelerinden seçime girmek zorunda kalan adayların bağımsız iradeleri, parti içinde eritilmiş ve parti başkanının adayları belirlemedeki iradesi belirgin bir nitelik kazanmıştır.
DUMA’DA SAFLAR SIKLAŞIYOR: BİRLEŞİK RUSYA PARTİSİ
Rusya’da 2000’lerde art arda seçim sistemi ve partiler kanununda yapılan reformlar ülkenin istikrarlı bir biçimde yoluna devam etmesi için yetmiyordu. Rusya’dan bağımsız olarak bir şekilde yönetimde olan siyasi grubun ülke genelinde demokrasi içinde yol haritasını hayata geçirmesi için yardımcı araçlara ihtiyacı vardı. Rusya özelindeyse geleneksel olarak 1906’dan beri muhalefetin kalesi olan Duma’dan sorunsuz biçimde yasaların geçmesi için bir siyasi partinin desteğine... Devlet başkanı olarak Putin’in Duma’ya yasa önerisinde bulunma hakkı vardı, ancak onun Duma’dan geçmesini sağlayacak bir kolaylaştırıcıya da. İşte bu noktada Birleşik Rusya Partisi (Edinaya Rossiya) aranan adres olacaktı.
Duma’daki Birleşik Rusya Partisi (BRP), 2001’de Birlik Partisi ile Anavatan Rusya Partisi’nin birleşmesiyle oluştu. İki partinin birleşmesinde söz konusu dönemde Kremlin’in kolaylaştırıcı olduğu da biliniyor.
Hayata geçirilen reformlar irili ufaklı BRP’ye rakip olabilecek partileri siyaset alanının dışına iterken devletle parti arasındaki özdeşleşme gün geçtikçe belirgin bir hal aldı. Seçim Kanunu uyarınca hızla Rusya’da örgütlenen parti, söz konusu dönemde örtük bir biçimde devlet desteğini alarak yerelden ulusala ekonomik ve siyasi olarak gücünü perçinleyerek egemen konuma geldi. BRP, ilk seçiminde yüzde 37, 2007’de yüzde 64 oy aldı. İki seçim arasında dikkat çekici artışın nedenlerinden birisi Vladimir Putin’in resmen parti lideri olmasıydı, zira 2008’de Başkanlık bayrağını Dimitri Medvedev devraldı. 2011’de parti oy oranında erime oldu ve yüzde 49,3 oy alabildi. Ancak Duma’da anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa sahipti. 2016’da oyların yüzde 54’ünü alan BRP 450 sandalyeli Duma’dan 343 sandalye kazandı.
YÜZ VERİLMEYEN SEÇİMLER: SİSTEM TIKANIYOR MU?
Seçim sonuçları bir yana Rusya’da bir şeylerin ters gittiğini gösteren en önemli unsur seçime katılım oranı. 2003’te 107 milyon seçmenin yüzde 56’sı, 2007 ve 2011’de yüzde 60’ı, seçime katıldı. Ancak 2016’da Rusya tarihindeki en düşün katılımlı seçim gerçekleşti. 110 milyon kayıtlı seçmenin yalnızca yüzde 47’si sandığa gitti. Yani Rusya’nın yüzde 53’ü Duma için sandığa bile gitmiyor. Bunun pek çok nedeni olabilir. Ancak en dikkat çekeni, halkın bir değişim olacağına dönük inancını kaybetmesi, bu arayışı kenara bırakması. BRP belki tüm siyasi partileri geçebilecek araçlara ve ekonomik güce sahip ancak kendi kendisinin sonunu da getirebilir. Zira ülkenin yarısından fazlası siyasi partilerden değil, sistemden umudunu kesmiş görünüyor.
Rusya tarihi dikkate alındığında SSCB’nin parti devlet özdeşliğinin bir benzerinin farklı koşullar altında Putin’in yolu olarak tanımlanabilecek şekilde Rusya’da yeniden vücut bulduğu söylenebilir. Üst düzey bürokratlar, 85 federe birimin yöneticilerinin neredeyse yüzde 90’ı BRP saflarında. BRP’nin bu yapısı Rusya demokrasisinin yönetilen olarak anılmasına neden oldu. Yani parlamento, yargı, parti sistemi, düzenli seçimler, bağımsız medya ve sivil toplum örgütlerini içermekle beraber bu unsurların merkezi otorite tarafından düzenlendiği ve kontrol altına tutulduğu sistem. Rusya bu tanıma egemen demokrasi tanımıyla yanıt verdi. Egemen demokrasi kavramı, Rusya’nın tarihsel geçmişini göz önüne alarak demokrasiyi kendi koşullarınca uygulamasını önceliyor ve tepeden Norveç ya da Danimarka tipi bir uygulamanın Rusya için uygun olmadığına dayanıyor.
Doğru ya da yanlış, Putin yönetimi devraldığı ülkenin zor koşullarını gözeterek kendi yollarını çizerek bir sistem kurdu. Demokrasi mi istikrar mı konusunda istikrarı rehber edinen Moskova’ya en büyük rakipse sistemden umudunu kesenlerden geliyor. Seçim zaferlerinden öte Duma nezdinde yönetimin meşruiyeti gölgelenmeye yüz tutmuş durumda. Belli ki seçime katılmayan 60 milyona yakın seçmen istikrarın yanında alternatif politikalara, seslere ve sisteme ihtiyaç duyuyor.