Rusya'nın yeni elçisi Erkhov: YPG terör listemizde yok

Rusya'nın yeni Ankara Büyükelçisi Aleksey V. Erkhov Türkiye-Rusya ilişkileri, Suriye savaşı ve YPG konularında açıklamalar yaptı. Elçi, "YPG'nin Rusya'nın terör örgütleri listesinde olmadığını ancak Türkiye'nin hassasiyetlerini not alarak Moskova'ya ilettiklerini" söyledi.

Abone ol

DUVAR - Ankara’da suikasta uğrayan Rusya Büyükelçisi Karlov’un yerine atanan Ankara Büyükelçisi Aleksey V. Erkhov, ikili ilişkiler ve Suriye’yle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erkhov, Türkiye’nin terör örgütü saydığı PKK’nın uzantısı YPG konusundaki hassasiyetini not ettiklerini ve Moskova yönetimine ilettiklerini söyledi. Bir grup gazeteciyi kabul ederek açıklamalarda bulunan Erkhov'un değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:

SUİKASTTE ZOR SORULAR... Karlov soruşturmasında FETÖ bulgusu var mı: Bunlar zor sorular. Zor olmasının sebebi, bu soruşturma sürecinin henüz tamamlanmış olmaması. Hangi ülke olursa olsun soruşturma yetkilileri, ara dönemde ulaşmış oldukları noktalarla ilgili tespit ettiklerini açıklamaktan kaçınıyorlar. Bu yaklaşımın doğru olduğunu düşünüyoruz. Rusya’da soruşturmayı yürüten kurumların Türk muhataplarıyla yoğun bir temas içinde olduklarını biliyoruz. Soruşturmanın tamamlanmasıyla birlikte sonuçların kamuoyu ile paylaşılacağından eminiz.

TİCARET UMUT VERİCİ: Şu anda iki ülke arasındaki ilişkilerin mevcut durumu hem umut verici, diğer taraftan da daha yüksek bir seviyeye getirilmesi için ciddi bir çaba gerektirdiğinin göstergesidir. Ciddi büyüklükte faaliyette bulunan projeler arasında Türk Akımı ve Akkuyu nükleer santralı projeleri mevcut. Son birkaç yıldır ikili ticaret hacmi çeşitli sebeplerden dolayı azalma göstermiştir. İki ülke arasındaki ticarette çok ciddi bir keşfedilmemiş potansiyel olduğunu düşünüyoruz.

DOMATESE ÇÖZÜM: Türkiye’den sadece domates değil, değişik ziraat ürünlerinin ithalatıyla ilgili kısıtlamalar getirildi. Bu kısıtlayıcı önlemlerin kısmen kaldırılması geçen yılın sonunda yaşandı ve domates haricinde diğerleri de bu sene. Sebebi de şu; Rus çiftçileri özellikle domates işine sermaye ile bir yatırım yapmışlardır. Bu nedenle, Rus çiftçimizi zora sokmanın hiçbir açıklayıcı sebebi yoktur. Türkiye’nin menfaatlerini anlıyoruz. Türkiye gerçekten bir domates cenneti. Türkiye’nin menfaati mümkün olduğu kadar Rusya’ya domatesini satmaktır. Dolayısıyla burada ortak bir çözümün bulunması önemlidir. Domates uzmanı olmamakla birlikte, bizim uzmanlarımız mevsimsel bir çözümden bahsediyorlar. Bu konuda ortak bir çözüm için çalışmalar sürüyor.

CENEVRE SÜRECİ: Suriye’de 6 senedir sivil savaş devam etmektedir. Bunun temelinde ne var tartışmasına girersek yarın sabaha kadar devam ederiz. Bir Şam var. Devlet Başkanı Beşar Esad görevde. Ona karşı değişik gruplar mücadele etmektedir. Şu an Suriye’nin yönetimi, muhalif gruplara karşı koyamıyor; yine de muhalif grupların Suriye mevcut iktidarını devirme kapasitesi yok.Bunun tek çaresi var, kendi aralarında anlaşma sağlamak. Cenevre Süreci’nin temeli bir anlaşma çerçevesini oluşturmaktı. Onlarca faktörle baltalanmış bir süreç olarak algılayabiliriz. Tarafların birbirine ilettiği taleplerin çok sert ve katı olmasından kaynaklandı. Ancak, Cenevre Süreci kapsamında her şey olumsuz değil, olumlu kazanımlar da olmuştu. En azından taraflar birbiriyle görüşmeye başlamış durumdaydı. Sürecin devam etmesi gerekli. En azından temennimiz Eylül ayında devam etmesi.

ASTANA SÜRECİ: Astana Süreci’nin temel hedefi Suriye’nin bazı bölgelerinde çatışmasızlık ortamının yaratılması. Ilımlı muhalefetle ki terör gruplarını o kalıbın dışında tutuyoruz. Çatışmanın durdurulduğu bölgelere anında insani yardım ulaştırabiliyorsunuz. Atılan adımlar değerlidir, uğraşmaya değer. Astana Süreci hiçbir şekilde Cenevre Süreci ile çakışmamıştır. Bu sebepten dolayı her iki sürece olumlu bir katkı sağlayabilecek kurum ve kuruluşlar süreç içinde yer almalıdır. “180 derecelik bir değişim Suriye’de neden yaşanmadı?” diye sorarsanız, zor bir ortam ve küçük küçük adımlar yürümek diye bir yöntem var. O mantık üzerinden yürümek daha doğru olur diye düşünüyoruz. Üç sene Suriye’de görev yaptım ve oraya barışın gelmesi gerçekten benim için özel bir durum.

SURİYE’DE KOORDİNASYON: Suriye konusunda iki ülke arasında çok sıkı bir koordinasyon oluşturulmuş vaziyette. Özellikle Astana süreci kapsamında çok güzel bir münasebet var. Astana sürecinde, Suriye’nin bazı bölgelerinde çatışmasızlık ortamını yaratılması hedefleniyor. İşlerimizin gidişatının iyi olması aslında çabalarımızın daha da aktif hale gelmesi için sadece bir sebeptir.

İDLİB'LE İLGİLİ UZMANLAR BİLE YANLIŞ YORUM YAPABİLİYOR: Aslında şu anda İdlib’in yönetimi ne olacak, orada kim hâkim olacak, sizde mevcut olan sorulardan, bendeki soruların sayısı daha fazladır. Gazeteler, internet siteleri olsun, çok uzmanlaşmış kişilerin bile İdlib’le ilgili yorumlarının bazen yanlış olduğu ortaya çıkıyor. İdlib bölgesinde onlarca farklı silahlı gruptan ve onlarca farklı dini akımların temsilcilerinden bahsediyorlar. Reputasyonları (ünleri, saygınlıkları) tartışmalı olan, değişik saha komutanları dediğimiz kişilerin mevcut olduğundan bahsediliyor. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir tahmin ya da ihtimal değerlendirmesi yapmak, durum çok karmaşık olduğundan zor oluyor. Durum sadece İdlib’de değil, Suriye’nin değişik bölgelerinde çok hassas ve sorunlu. O kadar çok gruptan oluşuyor ki bir grupla bugün öpüşürken yarın onunla çatışıyoruz. Olayı bir tıkla (parmak şaklatmakla) sükûnete kavuşturmak çok güzel olurdu ama çok fazla aktör ve faktör olduğu için maalesef süreç bazen sekteye uğruyor. Ve ilave zaman, ilave efor, teşebbüs gerekir.

EFRİN'E OPERASYON 'TAHMİN', YPG LİSTEMİZDE YOK: Sizin de ifade ettiğiniz gibi şu anda Efrin’e yönelik olası bir askeri operasyon, hipotetik; tahminler üzerine kurulu bir haber, malumat. O tarz bir şeyi yorumlamak çok zor oluyor. Hangi ülke olursa olsun diplomatlar genelde siyasi tahminlerden uzak durmaya çalışırlar; çünkü çoğu zaman tutmuyor. Artı, belli bir tahmin üzerinde yürüyebilmek için çok spesifik bir şekilde askeri ve taktik teferruatlara sahip olmak gerekir. “Kim nerede kaç kişi olarak, sebebi ne ve hangi yöntemle?” diye sorular aklımıza geliyor. Bu tarz malumatın bende olduğunu düşünmüyorum. Rusya Federasyonu’nda da terör örgütleri olarak tanımlanan örgütlerin bir listesi mevcut. Bir kuruluşa terör örgütü tanımlamasını yapmak için mevzuatta adımlar sıralanmış durumda. Tek söyleyebileceğim şey, YPG bu listede yer almamaktadır. Türkiye’nin hassasiyetlerinden haberdarız, hassasiyetleri dikkatlice not alıyoruz ve gerekli bir şekilde Rusya Federasyonu yönetimini bu konuda bilgilendiriyoruz. Suriye’nin kuzeyinde şu anda durumun çok hassas bir durum olduğunu biliyoruz. Bu durumun hassasiyeti özellikle iki ülke arasındaki işbirliğini daha da yakınlaştırma yönünde gitmemiz gerektiğini gösterir. Şu anda diyalog süreci işliyor. Menbiç olayına gelince, belli bir kısmının Rus ordusu tarafından koruma altına alındığı telaffuz edildi. Daha önce güvenlik önlemlerini konuşurken korumanın çok kötü bir şey olmadığının farkındayız. Türkiye ile Rusya ortak hareket etmesi halinde bunun sinerjisi sonucu meyvesi olarak çok güzel sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

S-400’E YORUM YOK: Soru, buraya gelmeden önce cevap vermeyeceğimi bildiğim bir soru. Cevap vermek istemediğim bir soru. Hassas olmasından dolayı hem Türk hem de Rus basınında çok ince teferruatlarıyla tartışılıyor. Hem Washington hem de Brüksel’de bu konuda çok büyük bir uğultu var. Rusya internetine bakarsanız çok değişik yorumlara denk gelirsiniz. Şu anda içinde bulunduğum konum itibarıyla sarf edeceğim her kelime, doğru ya da farklı algılanabilir, bir yere saptırılabilir ya da suiistimal edilebilir. Bu konuyu bir müddet geçtikten sonra tekrar ayrı bir şekilde konuşalım.

VİZE İÇİN ÇALIŞMA VAR AMA BÖLGE KÖTÜLEŞTİ: 2010’da hükümetlerimiz arasında karşılıklı seyahat anlaşması imzalandı. Metinde 30 günü aşmayan seyahatler için kısmi bir vize muafiyeti sağlandı. 1 Ocak 2016’da bu anlaşmayı askıya aldık. Şu anda Türk muhataplarımız eski sisteme dönmemiz için bizi çok enerjik bir şekilde bizi teşvik ediyorlar. Bölgedeki durumlar iyileşmiş değil tam tersi kötüleşmiş durumda. DAEŞ’a karşı yürütülen silahlı çatışma söz konusu. DAEŞ mensupları ve aile fertleri kaçmaya başladılar. Hem vize konusunda hem diğer konularda çalışmalar devam etmekte.”

Büyükelçi Erkhov: Tanıdık bir isim

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın kariyer diplomatlarından olan Büyükelçi Erkhov, Türkiye’ye tanıdık bir isim. 2009-2015 yılları arasında İstanbul Başkonsolosu olarak görev yaptı. Kendi deyişiyle 'günlük gereksinimini giderecek kadar' Türkçe de biliyor. Türkiye’ye atanmasıyla ilgili olarak, “Türkiye’nin Rusya Federasyonu dış politikasına baktığımız zaman, benim bu göreve atanmış olmam gurur ve onur verici bir şeydir” ifadesini kullanan Erkhov, “Görev yaptığım 6 yıl içinde mutlaka zor ve güzel dönemler olmuştur ama hayatımın en mutlu yıllarındandı bu 6 sene” dedi. Başkonsolos olarak görev yaptığı İstanbul’da en zorlandığı anları ise resepsiyonlarda yaşamış. Sürekli “Sayın bakanım nasılsınız?” sorusuyla karşılaşmış; benzeri eski bakan Güneş Taner olmadığını anlatmak için uğraşmış. Taner ile tanışmamış ancak kendisini andıran Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i yakın zamanda ziyaret edeceğini söyledi. Erkhov’un asıl uzmanlığı Ortadoğu. Fas, Mısır, İsrail ve Suriye’de görev yapmış olan Büyükelçi, iyi derecede Arapça da konuşuyor. (Kaynak: Habertürk/Muharrem Sarıkaya, Hürriyet/Serkan Demirtaş, Milliyet/Tolga Şardan)